- Gönül Daralmasına Karşı İlahi Tavsiye

Adsense kodları


Gönül Daralmasına Karşı İlahi Tavsiye

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Wed 27 October 2010, 12:31 am GMT +0200
Gönül Daralmasına Karşı İlahi Tavsiye

A. Yasin Demirci


Hz. Muhammed sallahu aleyhi vesselemin, inkarcıların en ağır hakaretlerine, alaycı sözlerine, eza ve cefalarına maruz kaldığı günlerdi. Müşriklerin haddi aşan tavırları yüzünden Resûlullah (sav) mübarek göğsünün daraldıkça daraldığını, canının pek sıkıldığını hissediyordu. Sıkıntılarının had safhaya çıktığı o günlerde, Allah Teala (c.c.) sevgili Peygamberinin imdadına yetişircesine şu ayetleri nazil buyurdu:

"Andolsun biliyoruz ki onların söyleyip durduklarından, göğsün cidden daralıyor. Sen hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. Sana "yakîn" gelinceye kadar da Rabbine ibadet et" (Hicr. 97-99).

Allah Teala, Resûlünü teskin ederken, aynı zamanda karşı karşıya kaldığı zorlukları, sıkıntıları bertaraf edecek, tahammülünü artıracak oldukça önemli ip uçlarını kendisine gösteriyordu. Bunlar gönüllülerdeki daralmayı giderici, ferahlatan manevi vasıtalardı;

Hamd… tesbih ve secde…

Allah Resulü’nün hayatı elbette ki hep hamd, tesbih ve Rabbine şükürle geçti. Ancak sıkıntılarının şiddetlendiği zamanlarda bu manevi vasıtalara daha çok sığındığını Hz. Huzeyfe b. el-Yeman şöyle bildiriyor;

"Resulullah (s.a.v.) herhangi bir hususta sıkıntıya düştüğü zaman namaz kılardı.”

Müfessirler, yukarıda zikri geçen Hicr sûresinin son ayetlerinin tefsirini yaparken, hamd, tesbih, namaz gibi ibadetlerin göğsün daralmasını ve hüznü gidermeye nasıl vesile olduğu hususunda değişik izahlar yapmışlardır.

Bu noktada, mutasavvıflar, meseleyi şöyle yorumlamışlar:

- "İnsan bu çeşit ibadetlerle meşgul olduğu zaman, ona rubûbiyyet âleminin nurları inkişaf eder. Bu inkişaf tahakkuk ettiği zaman, dünya bütünüyle onun gözünde değersizleşir. Dünya onun nazarında önemsiz hale gelince de, ne dünyayı elde etmek, ne de elden kaçırmak onun için bir şey ifade etmez. Dolayısı ile o, dünyayı kaybetmekten ötürü dehşete düşmez, dünyayı elde ettim diye de şımarmaz. İşte bu noktada, hüzün ve keder diye bir şey kalmaz."

Fahruddin Er Razi ise ayeti tefsir ederken şöyle diyor;

- "İnsanın başına, istemediği şeyler gelince, yine Allah'a itaate koşar. Böylece sanki: "Ey Allahım, ister bana hayırlar ver, ister belâlara düşür, her halükârda sana ibadet etmem gerekir" demiş olur.

Sonuç olarak geçmiş peygamberler gibi çetin sıkıntılarla, zorluklarla sınanmış bir Resulün ümmetiyiz. Bizler için de sıkıntısız, dertsiz ve zorluklardan tamamen arınmış bir hayat söz konusu değil. Önemli olan sıkıntılar karşısında hayıflanmak yerine sıkıntıyı Veren’in ondan çıkış yollarını da göstermiş olduğunun farkına varabilmek.

“Yapılan iyilikler, kötülüğün acılarından korur.”

Hayatına güzellikler katmak istiyorsan güzel fiiller sergileme gayretinde ol.

Hz. Hatice (r.a) validemiz, ilk vahye mazhar olduktan sonra şaşkınlık ve korku içinde evine dönen Peygamber Efendimizi teskin ederken bakın neler söylüyor:

"Vallahi Allah seni hiçbir vakit utandırmaz. Sen sözüne güvenilir bir kişisin. Akrabalık bağlarını gözetir, kimsesizleri korursun. Konuğa ikram edersin. Haklının hakkını almasına yardım edersin."

Hz. Hatice (r.a.) annemizin, Efendimizi teskin ederken, üzülüp, endişeye kapılmaması gerektiğini belirtirken ileri sürdüğü gerekçeler oldukça dikkat çekici; Efendimizin, peygamberliğinden önce de yapa geldiği güzel fiilleri, yani, güzel fiillerin güzel sonuçlara vesile olacağı gerçeğini zikrediyor…

Bu anlamda unutulmayacak bir başka tesbit de, Hz. Ebubekir (r.a)’den;

“Yapılan iyilikler, kötülüğün acılarından korur.”