- Gönlüm düşünceler yurdu

Adsense kodları


Gönlüm düşünceler yurdu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Tue 19 October 2010, 03:09 pm GMT +0200
1161. Benim gönlüm düşünceler yurdu oldu.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün

 (c. V. 2295)

• Ey aşıkların ciğerlerini yakan güzel, korkusuzca geliyorsun. Gönlümü alıp götürüyorsun sen, yine ne getirdin bilmiyorum ki!

• Kurnaz, aldatıcı gözlerinden feryad. Öteden beri işin bu! Yavaş yavaş gelirsın. Param parça olmuş gönlü alır gidersin.

• Neliksiz, niteliksiz ay'ı elde etmek için, feleğin kahrını çekiyorsun. Deliliğin belli oldu. Yaptığın akıl karı değildir. Böyle işe girişilmez.

• 0 ateş dolu kadehi getir de, göklerden de, yıldızlardan da ötede olan o ay yüzlünün aşkı ile bir hoşça içelim.

• Harmancı, yak bizi, herkesin gözünden düşür! Aşkın işi budur. Aşık avare olur.

• Şu zavallı gönlü, kinle yaralayacaksan yarala! Ne yapsın, bu çaresiz gönül, buna da dayanır.

• Benim gönlüm, düşünceler yurdu oldu. Yahut şişelerle dolu bir dükkan halini aldı. Söyle ey Tebrizli Şems! Senin gönlün taş mıdır? Kaya mıdır?

 

1162. Oraya gönülden başka bir şey götürme!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa-îlün 

(c. V. 2294)

• Şu param parça olmuş gönül, senin aşkının "çekil çekil" seslerini duyunca kendinden de geçti, iki dünyadan da!

• Yokluk denizine dalınca, varlık gözüne hor göründü. Derken ansızın bir meş'ale belirdi. 0 kanlar içen candan üstündü.

• Kibirle, kinle dolu olan varlık, nasıl olur da bir an için olsun sırları görecek? Yeryüzünde elde edilen bir yaşayış, denizde ne işe yarar?

• Ey insan canı, mademki, noksanlık alemindesin, bari gece karanlığı basınca, bir yıldız gibi dolaş!

• Allah adamlarından bir yardım görürsen, ebedî bir yaşayışa, sonsuz bir zevke ulaşırsın. Kötülüğü emreden nefsi kahretmek için bir ordu elde edersin.

• Varlığı, benliği sildin süpürdün, nefsin başını vurdun, ezdin; gözüne öyle bir güzellik belirdi ki, onun ne yüzü vardır, ne de yanağı!

• Orada yüzlerce dolunay bir hiçten ibarettir. Orada toprağın her zerresi altın olur. Oraya gönülden başka bir şey götürme! Orada ancak aşk yüzünden param parça olmuş gönül vardır.

* Can gözü açık olanlara inciler bağışlayan bir deniz vardır. Kumlar sayısınca canlar, onun aşkı ile avare olmuşlardır.

 

1163. Duygunun öte tarafında yağmuru tamamıyla can olan bir bulut vardır.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. V. 2293)

• Hem gözümün içinde, hem de dışında bulunan bir ay yüzlü güzel görüyorum. Onun güzelliğini ne bir göz görmüştür, ne de bir kulak duymuştur.

• 0 yüze, ona ezdirmeden, hırsızlamaca baktığımdan beri dili de, canı da, gönlü de kendinden geçmiş görüyorum.

• 0 ay'ın yüzünün güzelliğini Eflatun görseydi benden daha fazla deli divane olurdu. Benden daha fazla coşar, köpürürdü.

• Kadim, ezelî olan varlık sonradan yaratılanın aynasıdır Sonradan yaratılan, önü olmayan varlığın aynasıdır. Onun ayna gibi parlayan yüzünde her ikisini de, ikiye ayrılmış saçlar gibi birbirine karışmıştır.

• Duygunun öte tarafında öyle bir bulut vardır ki, onun yağmuru tamamıyla candır. işte o bulut, topraktan yaratılmış bedenine can yağmurları yağdırmıştır.

• Gökyüzünde bulunan ay yüzlüler, melekler, onun yanağının aksini görmüşler de, onun güzelliğinden utanmışlardır.

• Ebed, ezelin elini tutmuş da, o ay yüzlünün köşküne götürmüştür. Gayret her ikisini görmüş de gülmeye başlamış.

• Çünkü köşkün etrafında ne arslanlar var. Onlar, kıskançlıklarından canları ile oynayanların, gerçek aşıkların canlarına kastetmişler, kükreyip duruyorlar.

• Ansızın ağzımdan kaçtı. 0 padişah kimdir? Kim olacak; Tebriz'in Şemseddin! Bu söz ağzımdan kaçtı ama, bu söz yüzünden de kanım coştu, kaynamaya başladı.

1164. Mest ol da kendi kendinden kaç!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. V. 2292)

• Dün, nesrin laleye dedi ki: "Haydi kalkalım, mest bir halde gidip yeni açılmış gülün eteğine sarılalım!"

• Onun güzel yüzünden, o gül yanaklarından şarap üstüne şarap içelim, biz de gül ve lale gibi birbirimize yakın dost olalım. Çünkü dünyada dostluktan daha güzel bir şey yoktur.

• Yasemin, nergisin şuh bakışını gördü de, nesrine; "Kalk!" dedi. "Biz de mest olalım, kavgaya girişelim."

• Şekere benzeyen, şeker gibi tatlı olan gül yüzlü güzel, gonca gibi kapalı idi. "Mademki gonca açılıp saçıldı, bizim de inciler saçma zamanımız geldi." dedi.

• Ezel meclisinden gelen canlar, kendilerinden geçmiş, mest bir halde gelirler. 0 yüzdendir ki, balçık da mest olmuş gibi ayağı kayıp duruyor.

• Ey gönül! Şu neşe içinde azadlığı, selviden öğren de mest olarak suça da, tövbeye de hiç aldırmayalım.

• Selahaddin, en doğru yolu bilir, görür. Onun için mest olarak kendi kendinden kaçmak ister.

 

1165. Şarabı kadehe doldur;  düşüncenin boynunu vur!

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün 

(c. V. 2283)

• Benim güzel yüzlü, kutlu yüzlü sakim! 0 nar renkli kadehi sun, benim hatırım için vermiyorsan, bari sevgilinin hatırı için ver!

• Gönül alan sakî sensin, hastalara derman sensin! Neşenle insanı mest edersin. Çünkü sen, neşe şarabısın. Şifa ilacısın, acele aşk hastalarına kadehi sun!

• Şarabı kadehe doldur, düşüncenin boynunu kes! Ey sevgili! Sakın gönlümüzü kırma, sen bize şarap ver!

• Kapalı olan meyhaneyi aç, şu gürültüyü, şu kavgayı bırak! Şaraba susamış sakiye meyhanecinin küpünden şarap ver!

• Sen baharın da, yeşilliklerin de canısın. Selviye de yasemine de parlaklığı sen verirsin. Ey kurnaz sevgili! Bahaneler etme, sen bize şarap ver!

• Hile yoluna sapar da mest olanların elinden kaçarsan, düşmanımız sevinir Kör olsun düşman, sen bize kadeh ver!

• Gam verme, ah ettirme, neşeden başkasına yol gösterme! Ah ediş yol bulamamaktandır. Sen bize yolu aç, yükümüzü de ver! Biz gidelim. Sana yük olmayalım.

• Hepimiz de kavuşma mahmuruyuz. Sonsuzluk kadehine susamışız. Hırkayı, sarığı sakiye rehin olarak ver!

• En eski susuz benim. Gönlü, göğsü yanan benim. Kadehi ve kaseyi kır! Bize ölçüsüz yol bul, şarap ver!

• Zaten ay da sensin, ay ışığı da sen! Ben, şu aşk ırmağının balığıyım. Balık ay'a ulaşamaz. Şu halde ay'dan bana gelir ver!

 

1166. Yazıklar olsun sana! Özü bırakmışsın, kabuğa yönelmişsin.

Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün,
• Ey kimseye yalvarmamak, yüz suyu dökmemek için, ab-ı hayatı yerlere saçan! Ey minnetle şükretmemek için, zehirleri ağzına alan mert kişi! 59

    59 Mevlana'nın bu beyti eski şairlerimizden birisinin şu beytini hatırlattı:

                                   "Kase kase zehr-i gam içmek cana safadır canan elinden,

                                    Minnetle içmem ab-ı hayatı dil teşne olsa nadan elinden."

    "Sevgilinin elinden bardak bardak gam zehri içmek cana safa verir. Susuz bile olsam, minnetle ab-ı hayatı değersiz kişinin elinden içmem."

• Böylece mest ve harap olmuşsun, yerle göğü, iyi ile kötüyü, birbirinden ayırdedebiliyorsun. Kirli su yerine temiz Fırat suyunu yerlere dökmüşsün.

• Ruh ol, taraf arama! Meşhur kahraman Zal gibi ol! Sıfattan söz açma! Hiç bir yerde bulunmayan, bu tevcihatları dökmüş atmış olan padişaha bak!

• Ah, yazıklar olsun sana! Özü bırakmışsın, kabuğa yönelmişsin. İçin içine kapanacağın yerde, dışa yüzünü çevirmişsin, ne yazık neşeyi bırakmışsın, gama yenilmişsin.

• Gama yenildiğin için, gönül padişahı huzursuz olmuş, evden eve gidiyor. Piyadelerin de kurtuluş endişesi ile betleri benizleri sararmış, solmuş.

• Can beratı onda kalmış. Gamın yüzünü tekrar görünce kesesi yırtılmış, bütün beratlar dökülüp saçılmış.

• Sıfatlarımız, onun sıfatı yüzünden, gülün dikenini tanıdı. Fakat tekrar sıfatlanmız gül gibi zat yoluna döküldü.

• Seni götürüp günah tuzağına düşüren kanat, iğreti kanattır. Ölüm gününde uyandığın zaman, o kanadın dökülmüş olduğunu görürsün.

 

1167. Ey insan! İçinde yaşadığın toprak yurdunda göklere doğru uç!

Müstefilün, Müstef'ilün, Miistef'ilün, Müstef'ilün

 (c. V. 2280)

• Ey aşıklar, ey aşıklar! Ben deliyim, divaneyim. Delileri bağladıkları zincir   nerede? Ey can zincirini oynatıp şakırdatan! Dünya senin yüzünden zincir şakırtısı, zincir gürültüsü ile doldu .60

      60 Deli olan bedenlere zincir vurmak mümkündür. Ama ilahî aşk ile deli olan canları hangi zincire vurabilirsiniz? Şeyh Galip hazretleri:

                                           "Bir şülesi var ki, şem'i  canın

                                           Fanusuna sığmaz asumanın" demişti.

      Can mumunun alevi gökyüzü fanusuna sığmazsa, can delisini hangi zincirle bağlayabilirsiniz.

• Sen bir başka çeşit zincir yaptın da boynuma taktın, aşk kervanının yolunu kesmek için gökyüzünden atlılar gönderdin.

• Kalk ey can, kalk ey mana cihanı! Ey insan! İçinde yaşadığın toprak yurdundan uç; gökyüzünde yanan şu aşk meş'alesi, bizim için yanıp durmada. Pervane gibi ona doğru uçalım, onun alevine atılalım.

• Gönlünde aşk derdi olanın yolunu, yağmur nasıl vurur? Şu beden hamuru    ona nasıl engel olur? Onu yoldan alıkor? 0 ancak aşkta konaklar, onun aşktan başka konağı yoktur.

• Ona söz söyleyecek, onu tesellî edecek akıl nerede? Onu koşturacak, onu    dünya hadiselerinin sarsıntısından kurtarıp aşk denizine daldıracak ayak nerede?

• Eğer şu dünya süprüntülüğunden çıkabilirsen, padişahlar padişahı olursun. Saltanatın gelip geçici olmaz. Zühal yıldızından bile yüce olursun.

 
(c. V. 2286)

• Gönül sahibi isen, gönlünü ver, aşık ol! Gönülsüz hale gel! Aklın varsa aklını terket, deli ol! Çünkü, bu küçük, zavallı akıl, senin aşkının gözünde bir su kabarcığı gibi görünür.61

  61 Hz. Mevlana'ya göre akıl, Hakk yolunda aşıka bazen engel olur. Bu işde esas, aşk yoludur, gönül yoludur. Akıl, her şeyin nedenini, niçinini araştırır. Mevlana;

"Ben onu bunu bilmem, ben aşk kadehi ile mestim." diye buyurmaktadır. Mevlana'ya göre aklın kifayetsizliği hakkında etraflıca bilgi almak isteyenler, Ötüken Neşriyattan çıkan, Mevlana, Hayatı, Şahsiyeti, Fikirleri adlı kitabın lütfen 163. sahifesine baksınlar.

• Sonunda gayb alemi gelir yetişir. Seni şu içinde yaşadığın suret aleminden çeker, çıkarır.

• Fakat, sen yine de bu yolda rahatça yürümen için, yürürken eteğini çekmen gerek. Çünkü yürüdüğün yol, aşıkların kanları ile bulanmıştır.

• Ey gönül! Bu yolda kervanla beraber yürü! Yapayalnız bu yola düşme! Çünkü hadiselere gebe olan zaman, kim bilir ne fitneler doğurur?

• Dediğim gibi gidersen zahmetsizce gidersin. Hakk'ın emanında olarak yol alırsın. Denizde kayık gibi yürürsün, Ey gönül; mademki gittin, gidiyorsun, bari zahmetsizce, şikayetsiz git!

• Gönlünü canından kurtarırsan, iç savaştan da, barıştan da kurtulursun. Dükkana da ihtiyacın kalmaz, azığa da!

• Canın düşünme belasından kurtulur, tehlikeli yolları kapatır, dileğin gelir sana ulaşır. Dostlukla seninle uzlaşır.

 

1168. Şu yıkık gönül köyünü Bağdad şehriyle bile değişme!

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün

 (c. V. 2284)

• Sen, bizi yad etmesen bile zararı yok. Yeter ki sen bize şarap ver, şarap ver. Bugün neşe günüdür. Oturma, bize yardımda bulun, şarap ver!

• Seninle buluşma haberinin verdiği zevkle mest olarak geldim. Ben varlıktan geçmiş yokluk kılıcına kurban olarak gelmişim. Ben böyle değilsem, beni neşelendirme, beni hiç sevindirme!

• Hocam! Sen irfan sahibisin, sen her şeyi anlarsın, bilirsin. Devlet davulunu da çalmışsın. Can kamili, can olgunu olmuş. gelmişsin. Artık elini üstada verme, artık senin üstada ihtiyacın yok.

• Haberin var mı? Senin dertlerle, kederlerle harap olmuş, yıkılmış gönlünde, Hakk'ın gizli bir hazinesi vardır. Aklını başına al da, şu yıkık gönül köyünü, Bağdad şehri ile bile değişme!

• Allah'a yemin ederim ki, senin şu karanlık gecen, yüzlerce gündüzden daha iyidir. Geceyi verme, gündüzü arama!

• İki dünyada da Allah'tan başka gerçek, sadık devlet yoktur. Senin her neyin varsa, sakın, ondan başkasına verme, varını yoğunu ancak ona ver!

• Sen, şu beden çadırının içinde yaşıyorsun. Ama şunu iyi bil ki, bu çadırın içinde çadır kuranla beraber yaşıyorsun. Sakın gönül ipini, çadırın karanlığından başkasına bağlama!

• Ey can sakîsi! Ömrünü sözle harcama, aşk yetimlerinin malını yeme de sonunda feryada başlama!

• Ey yeşillikte, lalelikte yaşamış, uyumuş güzel; uyan, kalk, kalk da şarabı, Allah sevgisiyle mest olanlardan başkasına verme!

• Hem sen sensin, hem sen benim. Benim yurdumdan hiç gitme! Sen kuşsun. Ben de yavruyum. Kıymet bilmez ham kişilere verme!

• Kendine rehin olmuş, kendine bağlanmış kişinin bilgisine kulak asma! Hünerine değer verme, senin bildiğin sana yeter. 0 şundan şuna nakledilerek gelen sözlerle fikrini yorma!

• Sen benlik dağını delenlere, padişahlar, padişahısın . Elinde ağır, sağlam bir aşk külüngü var. Onu, Ferhat'tan başkasına verme!

1169. Acaba ateşinle kimi yakacaksın?

Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün 

(c. V. 2278 )

• Bu kimdir, bu kimdir? Güzel ve tatlı hali ile nalınları koltuğunda mest olarak gelmiş, evimize girmiş.

• Güzelliği karşısında ev ona hayran olmuş. Düşüncenin başı dönüyor. Yüzlerce can, yüzlerce akıl elsiz ayaksız olarak onun arkasına düşmüş geliyor.

• 0 la'l dudaklı güzel, hileye baş vurdu. Elinde kürek, ateş istemeye geldi. Onun böyle, yalnız gelmesinden maksadı ne idi? Acaba, ateşiyle kimi yakacak?

• Ey ateş madeni! Gel, bizden ne diye ateş istersin? Ey ansızın gelen sevgili! Allah'a yemin ederim ki; bu ateş istemen bir kurnazlıktır. Hiledir, senin maksadın ateş almak değil, buraya gelmektir.

• Ey yüzü kuşluk güneşi gibi parlak güzel! Sen geldin. Senin yüzünün nuru ile evin her köşesi bir ova, bir sahra gibi genişlendi ve aydınlandı.

• Ey Yusuf! Kuyunun başına geldin. Kuyuya baktın. Güzel yüzünün aksı suya düşünce kuyunun suyu senin aşkından coştu, köpürdü. Ağzına kadar kaynadı, etrafa taştı.

• Ey gönüller alan güzel! Sen, hiç bir kucağa sığmazsın. Ey aşkı uğruna denizlerden fazla gözyaşı döktüğüm sevgili! Ey sevgili! Senin ay gibi nurlu yüzüne karşı, yeryüzü de, gökyüzü de ayna olmuş. Sonra o ayna canlanmış da seni seyretmeye başlamış.

• Ey ateşinin dumanları başlara sevda olan aşık! Sen sus, sus da sözlerimi bir başka yoldan, gönül yolundan dinle!

 

1170. İsteyen de odur, istenen de o! Yusuf da odur, Yakub da o!

Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Miistef'ilün

(c. V. 2281)

• Allah'ım, senin lütfunla toprak beden olmuş. Topraktan yarattığın beden de düşünmeye, söz söylemeye başlamış. Sonra söz de, düşünce de gayb aleminde nice suretlere, şekillere gebe kalmış.

• Her şekli, her sureti besleyip yetiştirmişsin. Fakat bir mana var ki; onu gizlemişsin. Aslında şekil de suret de o mananın eserleri oldukları için, onun eserlerinde varlığı belirmektedir.

• Birisi buzu görse, onun aslı nedir bilmez. Sadece buzu, buz olarak görür Buz eriyince, onun aslının su olduğunu anlar. Şüphesi kalmaz.

• İyi şeylerden başka bir şey düşünme! Çünkü, düşünce, suret dokumasının ipliğidir. Güzelleşen, iyi olan her düşünceden doğan her suret güzeldir, iyidir

• Aydın olan kişiyi dost edin! Çünkü ona gönülden bir pencere açılmıştır Toprak gül, süsen bitirir ama, ona su gerekmektedir.

• Daima, manen Hakk'la beraber olursan, güzel, mutlak bir can olursun. Ey benim canımın canı! Böyle olursan ne de parlak bir hale gelirsin.

• Hiç ummadığın bir taraftan bir devlet, bir ikbal gelmiş olur. Artık ah vat etme zamanı geçmiştir. Hey hey diye neşelenme vakti gelmiş olur. Dolunay gibi elsiz ayaksız dolaşır durursun.

• Her zerreye mahrem olan O'dur. Çünkü her zerrenin gönlünde O'nun sevdası vardır. 0 yüzden her zerre kararsızdır. Herkese hoş nefesi ile devlet olar O'dur. Hakîkati göremeyen taklitte kalmış, şekle bağlanmış, zahid olmuş Gören O'nun yüzünden rind olmuş, hiç bir şeye aldırış etmez olmuş.

• Ey sevdası Allah aşkı olan! Ey her şeyde, her eserinde O'nu arayan! Verdiği dertlerde O'nun tecellisini sezen! Ey hakîkat madenini isteyen!

• İsteyen de O'dur, istenen de O! Seven de 0, sevilen de 0. Yusuf da O'dur, Yakup da O'dur. 0 hem gerdanlık olmuş, hem gerdan!