sumeyye
Tue 23 November 2010, 05:07 pm GMT +0200
Gölgelerin Gücü Adına
“ Gökten bir su indirdi de, dereler kendi ölçülerinde
çağlayıp aktı. Sel, üste çıkan köpüğü yüklendi.
Süs ya da eşya yapmak için ateşte yakıp
erittikleri madenlerde de bunun gibi bir köpük vardır.
Allah, hakk ile batıl’ı böyle bir benzetmeyle anlatır.
Köpük yok olur gider. İnsanlara yararlı olan ise yeryüzünde kalır.
İşte Allah, böyle meseller verir. (Rad:17) (1)
Sen Karanlıklardan besleniyorsun!...
Karanlıklardan besleneler, karanlık soyulup, karanlıktan dem vuranlar aydınlık nedir, hakikatin, Hakk’ın gücü nedir bilemezler! Devamlı hayat süreceklerini zannedip çağlayanlar gibi akacaklarının hayali içidedirler. Oysa ki köpüktür onlar. “ köpük yok olur gider.”
Fani bir dünyadayız. Geçecek, fenaya erecek. Bir mağara bu. Küçük, havasız bir mağara. Mağaranın ötesinde koskoca bir ‘kainat’ var. Mağaranın ağzına sırtını dönmüşsen, mağaranın dışındaki koca aleme gözlerini kapamışsan, mağaranın içindekilerinin, dışarıdan kapı önünden geçip dönenlerin gölgesini görürsün sadece. Gölge vardır senin için. Gölgede varsın sen. Varlığını gölgenin, suretin karanlığı içinde bulursun. Ve bu karanlık içinde bulunmanın hak, hakikat, Hakk olduğunu sanırsan haklılığını, kuvvetliliğini ifade ederken de gölgelerden güç almaya çalışırsın.
Güçlüyüm, haklıyım dersin. Kuvvet bende hak da benimkisi dersin. Güçlü olamk, haklılığa işaret midir?
Sen Hz. Süleyman ile sebe melikesinin kıssasını bilir msisin? Sebe melikesine Hz. Süleyman bir mektup gönderince melikenin danışmanlarıyla arasında şöyle bir konuşma geçiyor: “Değerli danışmanlarım!” bana çok önemli bir mektup gönderildi.” Mektup süleymandandır ve “ rahman ve rahim olan allah’ın adıyla diye başlayıp! Bana karşı kibirlenmeyin, itaat ve teslimiyet göstererek yanıma gelin!” diye devam etmektedir.” Değerli danışmanlarım, bu mesele hakkında görüşlerinizi istiyorum. Pek iyi bildiğiniz gibi, sizi çağırmadan, size danışmadan hiçbir meseleyi hükme bağlamam. “onlar! Biz güçlüyüz, kuvvetliyiz, savaşçı milletiz. Ama yetki sizindir, değerlendirip, münasip gördüğünüz emri verin.” Dediler. (2)
Güçlüyüz, öyleyse haklık bizdedir, demiyorlar. Asla yönelmeye çalışıyorlar, istişare ederek. Gölgeden güç almaya çalışmıyorlar. Dide-i huffaş gibi, yarasa gözü gibi karanlıktan beslenmiyorsan, pazum kuvvetli kafamda dolayısıyla kuvvetli olur dememelisin.
Şuna da, şu hakikate de kulağını açmalısın:” yoksa onlar,” biz yek vücut oluş yenilmez bir topluluğuz, üstünlük bizim hakkımız”mı diyorlar? Ama o topluluk, yakında bzguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar!”( Kamer Süresi, 44-45)
“Biz birleşmiş güçlü kuvvetli bir topluluğuz”(3) diyenler gibi olup tarumar olacaksan, güçlü olduğun için haklı olduğunu zannedip hakkını gücüne dayandıracaksan, gücün bitince neyin çığırtkanlığını yapabileceksin?!...
Akife kulak verip Hakk Teala’nın bizlere ne emrettiğine, hangi zümrelerin emirleri yerine getirip felaha ereceğine bakmalısın mağaradaki gölgelere takılma, gölgelerden aldığın güçle haklı olduğunu, felaha ulaşacağını zannetme.
Halık’ın namütenahi adı var, en başı “hak”,
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak!
Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken,
Mutlaka süre-i “vel asr”ı okurmuş, bu neden?
Çünkü meknun o büyük sürede asar-ı felah,
Sonra hak, sonra sebat: işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.
1 Kur’an da Temel Kavramlar, Ali Ünal, Nil yayınları, 1999
2 Ku’an- ı hakim’in açıklamalı meali, prof. Dr. S. Yıldırım, ışık yay.
3 Yaşayan Kur’an Türkçe meal tefsir. R. İhsan Eliaçık. İnşa yayıları
İbrahim Aslan