- Gökkafes kalpler

Adsense kodları


Gökkafes kalpler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 13 September 2010, 01:52 pm GMT +0200
Gökkafes kalpler

Toprak parçasından geldiğini bilerek hayat felsefesini kuran bizlerin dünyasında; küçük ama en küçük şeylerin bile nefes alıp vermelerini rahatlıkla görebilmenin hazzıyla yaşadığımın farkına varıyorum. Masalların gerçekleşen bir sahnesi gibi insanlar, hayâllerinin büyük çoğunluğunda niçin kahraman olamadıklarına anlam vermeyi öğreniyorken, tüm bunların delâletine dair,  işareti candan bir dua olan kulak çınlaması duyuyorum. Sus pus kalmış ve kalacaklar için her sabahın ne anlam ifade ettiğini, erken kalkışlarımın bir kutsiyet arzettiğini, azalarımın yenilenmesi gerektiğini bilerek yapıyorum. Adımlarım, uykularımın tamama ermediğini her ne kadar söyleyemese de; rüyalarımda yırtıla yırtıla geliveren bir uçurum çığının hemencecik ardımda olmasındaki telâşla; otobüse her binişimin ertesinde; zihnimin örselenen yanlarını yana yıkıla hatırlatma nöbetlerine bırakarak yaşıyorum. Benliğim; sayarken kalp atışlarımı, ufkumun hizasına gelen her rahatlık, huzurum yanıbaşındaymış gibi bana bakıp duruyor. Düşüncelerimin otobüs camlarında hayat bulan dayanılmaz hafifliğinde; içimde kalan özlemlerim, bir vuslatın da kendilerine nasip olması için iyi niyetlerle amel etmeyi kurtuluş sayıyor. Çünkü, bu kurtuluşun içten geldiği kadar kitaptan ve imandan gelen bir teslimiyeti de beraberinde getirdiğini biliyordum. Aha buracıkta işte o anda dünyanın merkezine adım atarak, yani etrafımızı  çevreleyen  insanlara, yani gönül ve zaman birliği içinde olduğumuz arkadaşlara dâir şunu düşünmüşümdür. Arkadaşların ve belki de doğrusunu söylemek gerekirse; aynı kaderi paylaşanların konuşmalarında, gülmelerinde sınırsız özlemler ve beklentiler kol gezip duruyor çâresizlik diye. Azmetmişler ama nasip olmamış, istemişler ama gerçekleşmemiş ve bir dağ yığınındaki umutlarını salıvermişler dert kutsayan yüreklerine. Kim ne derse desin tam işte bu zamanda; dört duvar yetmiyordu bunları hapsetmeye. Kılıçtan keyfilikler kesemiyordu güzelimiz duygularla an be an beslenen özlemlerimizi.

Kaderse kader deyin, kısmetse kısmet; ama en önemlisi hayırlısıdır deyivermek en büyük erdem olsa gerek bu zor zamanın diliyle konuşanlar için. Çünkü kelimelerimiz bu darlıkta eve gelişlerimizi, kurduğu cümlelerle hayata döndürerek, geçmişte  kalan her yanımızı evire çevire sızlatmayı da bir mârifet bilmezse; kalbimizin ölümünden sorumlu tutulacaktı. “Alışırsın!” diyerek tüm bunlara rağmen avunmaya çalışan bedenim ise; bu çilenin nasipçisi olarak güzel ama en güzel günleri hakkıyla yaşayacağının inancını îman bellemektedir. Ve bu bellemek, susuşun canveren hâliyle  kimsesiz olanların çok yakınından geçmeyi ahdederek uzak kaldığı sayısız sevinçleri ve mutlulukları en mutlu anlar diye yaşayacağına canı gönülden teslimiyet göstermektedir.

 

Ve taş; zaman gibi atılmaya hazır.

Yollar; gitmekte olanlara hatır.

Düş ise ; uzun çileler için bir asır.

Kalbim ve bedenim; tek kişilik sır.


Mehmet YÜZÜCÜ