- Giriş

Adsense kodları


Giriş

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
meryem
Wed 16 February 2011, 11:37 am GMT +0200
GİRİŞ

TEVHİDİN ÖNEMİ

 Tevhid inancı. îmân mefkuresinin dayandığı en büyük kaidedir. İslâm eğitiminin temelini de tevhid oluşturur.

Tevhid, "din"i Allah'a halis kılmaktır. Bu adaletin de temelidir. Şirk ise, zulmün temelini oluşturur

Tevhid," Allah'tan başka bir ilâh olmadığı" inancıdır. Bu cümledeki en önemli husus, "olumsuzluk" ifadesidir. Bu açıklamayla, inanç alanının her türlü şirk fikirlerinden temizlenişi ve diğer bütün tanrıların red edilişi gündeme gelmektedir.Yahudi'nin Hıristiyan'ın ve İslâm öncesi Arab inancının, toptan saf dışı bırakılması vardır bu hükümde.

Tevhid inancıyla. Allah'ın birliğine ve aşkınlığına yönelik tüm şüpheler, dinden temizlenmektedir. Bu inançla başta üç temel esas öngörülmektedir:

a. Allah, evrenin tek hâkimi ve yaratıcısıdır. Dola­yısıyla insanlar, aynı statüye, aynı niteliklere sahip olarak birbirlerine eşittirler.

b. “Lailahe illallah” inancını kabul etmek, Allah katında her şeyin değerinin, ilahi amaca yönelik hizmet ile ölçüleceği anlamını taşır. Bu bakımdan insanın vazifesi, Allah’a kulluk etmek ve ilahi iradeyi gerçekleştirmeye çalışmaktır.

c. Tevhid insana bir ahlak, özellikle de bir amel ahlâkı yükler. Çünkü İslâm, bir fiiliyat dinidir. Bu ahlâk, ferdî ve münzevî bir hayat yaşamayı reddeder. Tam aksine, hayatın her safhasında insana, -kendisine verilen nimetlere ve haklara göre- sorumluluklar yükler.[2]

İnsanlar yaratıldıktan günden beri, Allah'a ibadet etmişler ve emirlerine uymuşlardır. Bununla beraber, Hind inancı gibi dinler, maddî dünyadan vazgeçme esasına dayalı bir din icat etmişler, Yahudilik Allah'ı millileştirmiş, Hristiyanlık ise, tesîlis'i ortaya koyarak tevhidi bozmuştur. Netice itibariyle diyebiliriz ki, tevhîd inancı saf haliyle İslâm'da mevcut­tur.

Tevhid inancıyla, her şey bir ahenk ve denge içersinde olur:

"Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? Bir aksaklık bulmak için, gözünü tekrar tekrar çevir bak, ama göz umduğunu bulamayıp yorgun ve bitkin düşer."[3]

Bu inançta yaratılışın her unsuru güzel, kusursuz ve eksiksizdir:

"Hanginizin daha iyi amel işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirilmeyi yaratan O'dur. O güçlüdür, bağışlayandır."[4]

Kur'an bir olan Allah'a inanmanın anlamı ve insan hayatındaki öneminin yanı sıra, bunun gereklerini de delilleriyle açıklamaktadır.

Hiç bir zaman tevhid akidesi, zorla dayatılmış ve ileri sürülmüş bir inanç sistemi değildir. Tam aksine Kur’an'da, tevhidi ispatlayan, oldukça güçlü ve makul deliller ileriye sürülmüştür.

Bilindiği gibi Kur'an, "Dinde zorlama yoktur; artık hak ile batıl ayrılmıştır."[5] diyerek, inanma konusundaki temel ilkeyi, net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu ilke çerçevesinde, inanmayanlara da, eleştiri hakkı tanınmış; fakat bununla birlikte, ileriye sürdükleri fikirleri ispatlamaları istenmiştir.

Gerçek manada Allah'ı inkar etmek mümkün değildir. İnsan fıtratının, "Allah'ın varlığı gerçeği"ni unutulduğu da hiç bir zaman söz konusu olmamıştır. Çünkü insan, biraz düşündüğünde, kendisinin ne derece zayıf ve aciz bir varlık olduğunu kavrar. Nitekim şimdiye kadar yapılan "din"le ilgili tariflerde, "İnsanın zayıflığı ve bundan dolayı da, daha güçlü kabul ettiği bir güce ve varlığa boyun eymesi...", belirleyici bir tema olarak dikat çekmektedir.

Aslında Allah'ın varlığı üzerinde, hiç bir zaman tartışma yapılmamıştır. Sadece zâtı, birliği, sıfatlan ve mahlukâtla olan ilişkileri konusunda çeşitli fikirler ileriye sürülmüştür. Ne var ki bazan insan, gerçek yaratıcı yerine, başka güçleri koymaya çalışmakta, ya da yaratıcının yanına ortaklar ilave etmek­tedir.

Hz. Peygamber tebliğine başladığı zaman, çok tanrılı olan Arabistan halkı, buna tipik bir örnek teşkil eder. Bilindiği gibi onlar, kâinatın yaratıcısı ve sahibi olan Allah'ı gerçek manada inkar etmiyorlardı.

Kur'an, bu inanca sahip olan insanlara, tevhid gerçeğini kavratmak için, bir takım düşündürücü sorular sorar ve bu konuda aklı eğitmeye çalışır. Bu sorular şunlardır:

a. "... Allah mı hayırlı, yoksa ortak koştukları şeyler mi? Gökleri ve yeri kim yarattı? Size gökten (kim) su indirdi de onunla sizin bir ağacını bile bitiremeyeceğiniz. gönül açan bahçeler bitirdi? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? ..."[6]

b. "Ey Muhammed! De ki: "Biliyorsanız söyleyin, yer ve onda bulunanlar kimindir?" ‘Allah’ındır' diyecekler.  ‘Öyley­se ders almaz mısınız?' de. ‘Yedi göğün Rabbı, yüce arşın da Rabbı kimdir?' de.  ‘Allah'tır.’ diyecekler. 'Öyley­se O'na karşı gelmekten sakınma/, mısınız?' de.  ‘Biliyorsanız söyleyin, her  şeyin hükümranlığı  elinde olan, barındıran, fakat himayeye muhtaç olmayan kimdir?' de. 'Allah'tır.' diyecekler. 'Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?' de."[7]

Burada Kur’an, kâfirlerin inançlarındaki çelişkiyi  ve çıkmazı ortaya koymaktadır.

Bir taraftan, Allah'ı her şeyin sahibi olarak bildikleri halde, niçin inanmıyorlardı? Niçin Allah'ı kâinatın yegâne sahibi ve yaratıcısı olarak kabul etmemekte ısrar ediyorlardı? Niçin O'na ortak koşuyorlardı? Allah'la birlikte niçin kendi elleriyle yaptıkları şeylere tapıyor­lardı?

Kur'an bu tip insanları şöyle tanıtır:

a. “Allah tek (eşsiz) olarak anıldığında, ürkerek arkalarını dönüp giderler.”[8]

b. “Allah tek (eşsiz) olarak anıldığında, âhirete inanmayan­ların kalpleri nefretle çarpar, ama Allah'tan başka putlar anıldığı zaman hemen yüzleri güler.”[9]

c. "Allah'tan başka tanrı yoktur." denildiğinde, büyüklenerek, "Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derler.[10]

Kur'an, insanların tevhide inanmaları için şu açıkla­mayı yapar ve akılları ikna eder:

a. Allah göklerin ve yerin yaratıcısı olup gaybını bilir, bütün yapılanları görür, söylenen her sözü işitir ve bilir.[11]

b. Göklerde ve yerde, büyük ve küçük, hiç bir şey O'ndan gizli değildir.[12]

c. O'nun emri ve bilgisi dışında hiç bir şey meydana gelmez.[13]

d. Her şey fânidir, en büyük gerçek ve bakî olan O'dur.[14]

e. O tek'tir. Hiç bir şeye muhtaç değildir. Fakat her şey O'na muhtaçtır. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir.[15]

f. Kur’anda, tevhid inancının anlaşılması için, bizzat insanın kendi psikolojik durumu göz önüne serilerek deliller getirilir.

Meselâ şu tasvir oldukça dikkat çekicidir:

“İnsanlara darlık geldikten sonra, onlara bolluğu tattırdı­ğımızda; hemen âyetlerimize dil uzatmaya kalkışırlar; onlara de ki: 'Hile yapanın cezasını vermekte Allah daha çabuktur.' Elçi meleklerimiz, kurduğumuz tuzakları, hiç şüphesiz yazmaktadırlar. Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi, içindekileri güzel bir rüzgârla götürür­ken yolcular neşelenirler; bir fırtına çıkıp da onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak, 'Bizi bu tehlikeden kurtarırsan, andolsun ki şükredenlerden oluruz.' diye O'na yalvarırlar. Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzüde haksız yere taşkınlıklıklara başlarlar.”[16]

Bir başka âyette bu durum şöyle açıklanmaktadır:

"Denizde bir sıkıntıya düştüğünüz zaman, Allah'tan başka yalvardıklarınız kaybolup gider, fakat O sizi karaya çıkararak kurtarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan pek nankördür."[17]

İnsanoğlu o kadar nankördür ki, sıkıntılardan kurtulup, kendisini emniyette hissedince Rabbını terkeder ve tekrar eski dostlarına döner.

"İnsanlar bir darlığa uğrayınca Rablerine dönerek O'na yalvarırlar, sonra Allah, katından onlara bir rahmet tattırınca, içlerinden bir takımı kendilerine verdikle­rimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar."[18]

g. Kur'an, tevhid inancını kavratmak için dış dünyadan da misâller getirir, insanları nasıl meydana geldiklerine, kendi yaratılışlarına bakmaya çağırır:

"Sizi topraktan yaratması O'nun varlığının belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yeryüzüne yayılırsınız. İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda düşünen kavim için dersler vardır."[19]

Aşağıdaki âyetlerde de insanlar yerin ve göğün yaratılışı­na bakmaya çağnlır:

"O, yer yüzünü size bir döşek ve göğü de bir bina kıldı. Gökten su indirip onunla size rızık olmak üzere ürünler meydana getirdi; artık Allah'a bile bile şirk koşmayın."[20]

"Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, O'nun varlığının belgelerindendir. Doğrusu bunlarda, bilenler için dersler vardır..Geceleyin uyumanız, gündüz de lütfundan rızık aramanız O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, kulak veren kavim için dersler vardır. Size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirip, ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda düşünen kavim için dersler vardır. Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile ayakta durması, O'nun varlığının belgelerindendir."[21]

"Taneyi ve çekirdeği yaratan şüphesiz Allah'tır; ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah budur, nasıl yüz çevirirsiniz? Tanyerini ağartan, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı vakit ölçüsü kılandır. Bu güçlü olanın, bilenin nizamıdır. O, yıldızları kara ve deniz karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için var edendir. Bilen kavim için ayetleri uzun uzadıya açıkladık. O, sizi bir tek nefisten, babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta olarak yaratandır. Anlayan millet için âyetleri uzun uzadıya açıkladık."[22]

Daha pek çok âyet, kâinattaki disiplin, nizam, uyum ve estetikten bahsetmektedir. Eğitilmiş bir akıl bunları kolayca görebilir ve bu Yüce Kudret'in önünde eğilmekten başka çıkış yolu bulamaz.[23]


[2] Bu konuda geniş bilgi için bak: İsmail R.Farukî, Tevhid, Çev: Dilaver Yardım, İnsan Yay.İst.1987, s. 180-190.

[3] Mülk: 67/3-4.

[4] Mülk: 67/2.

[5] Bakara: 2/256.

[6] Neml: 27/59-60.

[7] Mü'minûn. 23/84-89.

[8] İsra: 17/46.

[9] Zümer: 39/45.

[10] Saffat: 37/35-37.

[11] Enam: 6/101; Enbiya: 21/4; Hucurat: 49/18

[12] Yunus: 10/61.

[13] Enam: 6/59.

[14] Enam: 6/61-62; Yunus: 10/28-32.

[15] İhlas: 112/1-4

[16] Yunus: 10/21-23

[17] Isra: 17/67

[18] Rum: 30/33

[19] Rum: 30/20-21

[20] Bakara: 2/22.

[21] Rum: 30/22-25.

[22] Enam: 6/95-98

[23]  Doç. Dr. Abdullah Özbek, Kur’an’da Tevhid Eğitimi, Esra Yayınları: 7-14.