- Gelişinin Bahar Koydum Adını

Adsense kodları


Gelişinin Bahar Koydum Adını

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 4 December 2011, 11:17 am GMT +0200
Gelişinin Bahar Koydum Adını

Nisan 2008 31.SAYI

Ruhumun ve kalbimin efendisi… Ben varlığının aşığı, yokluğunun kölesi… Bulamadım her ne yana gitsem şefkatinin tadını. Sen benim güneşimsin  Efendim bundandır, gelişinin bahar koydum adını…

Hangi dağ, hangi deniz senden habersiz? Hangi kuş kanadını senin aşkınla çırpmıyor? Ve hangi duayı çeviriyor Rabb’im, içinde senin adın geçen? Söyle yerle bir olsun, varsa bilmediğimiz; hangi dağ, hangi deniz senden habersiz?

Ne büyüksün ey Allah’ın Rasulü! Asırlar sonra hala senin eşsiz sözlerin aydınlatıyor neslimizi. Ümmetin olmak ne büyük şerefmiş meğer. Sırf bunun şükrü için kapansa alnımız secdeye, kim bilir kaç asır yatıp kalmalı o yerde?..

Saadet asrına uzak yaratmış Rabbim bizleri. Şüphesiz bu en büyük öksüzlüğümüz. Ama öyle kelamlar dökülüyor ki gül kokulu ağzından nice mübarek sahabeye “arkadaşım” diyen mübarek dilin bizi “kardeş” belleyip sarıyor göğsüne. Ve biraz olsun hafifliyor boynu büküklüğümüz.

Biz ki bedenen sana uzak, biz ki yolumuz hep tuzak… Biz modern çağın sefil çocukları, karanlık dünlerin aydınlık yarınları... Biz senin kardeşin, biz senin ümmetin... Seni hiç görememiş olsak da içimizi titretiyor düşümüzdeki halin.

Hislerimiz samimi gelmiyor mu sana Ey Allah’ın Rasulü? Konuştuklarımız, yazdıklarımız ve yaptıklarımız arasında koca bir dağ duruyor değil mi? Ne babanı görmemen, ne anneni ufacık yaşta kaybetmen. Hiçbiri ümmetinin bugünkü hali kadar öksüz koymadı seni. Biz... Kalanlar… Geridekiler... Sana yaraşır bir ümmet olamadık. Layıkıyla çıkabilmek için karşına, her gün yeni baştan düştük yollara, hayat kaygısına yenik düştü bedenlerimiz her seferinde yarım kaldık, yıkıldık.

Rabbin huzurunda bize kefil olduğun gün geliyor hatırına. Seni mahcup ettiğimiz için, vefasızlıklarımız ve zaman zaman hayasızlıklarımız için yine de sen utanıyorsun bizim yerimize. Kıyamıyorsun çünkü bize. “Ümmetim” diyorsun ve yer gök titriyor her hecende.

Biz sana muhtaç, gönlü sana aç… Gözlerimizde nursun, başımızda taç. Açtık ellerimizi göğe ve başlarımız yerde. Koyma bizi sensiz, bırakma mahşer gününde. Şefaatini saç üstümüze, toprağa tohum eker gibi. Şefaatin ilaç ya Rasulallah, biz ona muhtaç… Bırakma bizi o mahşer gününde.

Ne demeli? Nasıl anlatmalı? Ne yazmalı daha bu dar zemine? Sen sonsuzluktasın sonsuzluk seni sevmede. Bırak kaybolup gidelim senin nur ikliminde. Yalnız tek gerçek var bildiğimiz: Sünnetinle yoğrulmak, neslini mürşid bilip ardı sıra yol almak. Ne demeli daha, ne yazmalı bu yere? Sen sonsuzluktasın Ya Rasulallah, sonsuzluk seni sevmede…

Sen ruhumun ve kalbimin efendisi. Ben varlığının aşığı, yokluğunun kölesi. Bulamadım ne yana gitsem şefkatinin tadını. Sen benim güneşimsin Efendim, bundandır, gelişinin bahar koydum adını…

Esra MERT