derya
Mon 1 February 2010, 12:21 pm GMT +0200
Gecenin İhyâsı
Akşam ile Yatsı Namazlarının Arasını İhyâ Etmenin Fazileti
Hz. Peygamber (s.a) Hz. Âişe´nin rivâyet ettiği bir hadîste şöyle buyurmaktadır:
Allah nezdinde namazların en faziletlisi, akşam namazıdır ki, Allah Teâlâ o namazı ne yolculukta olan, ne de mukîm bir kimseden iskât etmemiştir. Onunla gece namazını başlatmış ve yine onunla gündüzün namazını sona erdirmiştir. Bu bakımdan, kim akşam namazını kılıp ondan sonra da iki rek´at sünnet kılarsa, Allah Teâlâ o kimse için cennette iki köşk bina eder.(85)
Hadîsin râvisi ´Bu köşklerin altından mı, gümüşten mi yapıldığını bilmiyorum. Çünkü hangisinden olacağını unuttum´ demiştir.
Akşam namazından sonra dört rek´at nafile kılan bir kimsenin yirmi senelik (veya kırk senelik) günâhı affolunur.(86)
Ümmü Seleme ile Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber´den şu hadîsi rivâyet etmektedirler:
Her kim akşam namazından sonra altı rek´at nafile namaz kılarsa, onun için bu altı rek´at, tam bir senenin ibâdetine denktir veya o kimse kadir gecesini sanki namaz kılarak geçirmiştir.(87)
Said b. Cübeyr, Sevbâ´dan Hz. Peygamberin şu hadîsini rivayet eder:
Camide, akşam ile yatsı arasında ibâdet maksadıyla nefsini hapseden bir kimse, eğer namaz veya Kur´an´dan başka birşey ile konuşmazsa, onun için cennette uzunluk ve genişliği yüz senelik bir mesafe olan iki köşk yapmak, Allah Teâlâ´ya bir (lûtf-u ilâhîsi) olarak hak olur ve yine Allah Teâlâ, onun için o iki köşkün arasında öyle bir bahçe tanzim eder ki, eğer bütün ehl-i dünya o bahçeyi ziyaret etse, o bahçe onları içine alır.(88)
Kim akşam ile yatsı arasında on rek´at namaz kılarsa, Allah Teâlâ onun için Cennet´te bir köşk bina eder.(89)
Hz. Ömer (r.a) ´Ey Allah´ın Rasûlü, o halde bizim, Cennet´te köşklerimiz çoğalır´ diye sorunca, Rasûlullah (s.a) cevaben şöyle buyurmuştur: ´Allah Teâlâ´nın nezdinde daha çok ve daha güzeli vardır´.
Enes b. Mâlik (r.a), Rasûlullah´ın şu hadîsini rivayet eder:
Kim cemaatle akşam namazını kıldıktan sonra iki rek´at nafile namazı kılar ve aralarında dünya ile ilgili herhangi birşey konuşmazsa, o iki rek´atın birinde Fâtiha sûresini, sonra Bakara sûresinin başlangıcından on âyet, ortasından yüzaltmış üç ve yüzaltmış dördüncü ayetlerini ve on beş defa da İhlâs-ı Şerîf i okuduktan sonra rükûa ve secdeye varırsa, ikinci rek´ata kalktığı zamanda Fâtiha´yı okuyup ar-kasından Ayet´el-Kürsi´yi ve ondan sonra gelen iki ayeti ´İşte bunlar cehennemliktirler, orada ebedî olarak kalıcıdırlar´ (Bakara/257) meâlindeki ayete kadar okuyup Bakara sûresinin sonundan ´Göklerde ve yerde ne varsa hep Allah´ındır´ ayetinden alıp, sûrenin sonuna kadar ve İhlâs sûresini de onbeş defa okursa, (ona hesapsız sevap verilir)...(90)
Hadîste geçtiği şekilde yapanın sevabını, Hz. Peygamber öyle bir şekilde tavsif buyurmuştur ki, hadde ve hesaba sığmaz...
Abdallardan olan Gurrez b. Vebre der ki: Hızır´a ´Bana her gece yapacağım bir ameli öğret´ deyince, Hızır şöyle dedi:
Akşam namazını kıldığın zaman kalk ve yatsı namazına kadar hiç kimse ile konuşmaksızın namaz kılmaya devam et ve bütün himmetini kıldığın namaza hasret. Kılacağın namazın iki rek´atında bir selâm ver ve her rek´atta bir defa Fatihayı, üç defa da ihlâs-ı Şerifi oku. Namazını bitirdiğin zaman hiç kimse ile konuşmaksızın evine dön, evinde iki rek´at namaz daha kıl. Bu iki rek´atın her birinde Fâtiha ile yedi kere İhlâs-ı Şerifi oku. Selâm verdikten sonra secdeye kapan ve yedi defa Allah´tan günâhlarının affını talep ederek şu duâyı oku:
Allah, her türlü eksiklikten münezzehtir. Hamd, Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden daha yücedir, günâhtan dönüş ve ibâdete yöneliş, ancak yüce ve büyük olan Allah´ın kuvvetiyle mümkündür.
Bu duâyı yedi defa tekrar et, sonra başını secdeden kaldır, normal bir şekilde otur ve ellerini kaldırarak şöyle duâ et:
Ey hayy, ey kayyum, ey celâl ve ikram sahibi, ey geçmişlerin ve geleceklerin mabudu, ey dünya ve âhiretin rahman ve rahîmi! Yârab, Yârab! Yâ Allah, yâ Allah, yâ Allah...
Sonra ellerin kalkık olduğu halde ayağa kalk ve yine aynı duâyı tekrar et. Sonra istediğin yerde sağ kol üzerinde yüzün kıbleye dönük olduğu halde uyu. Rasûlullah´a (s.a) salât ve selâm getir ve uyku tutuncaya kadar salâvat okumaya devam et.
Bu sözlerden sonra Hızır´a dedim ki: İstiyorum ki bu duâları kimden dinlediğini de öğreneyim´.
Bu suâlime karşılık Hızır şöyle dedi:
Ben, Hz. Muhammed´in bu duâyı öğrendiği ve kendisine vahyedildiği sırada yanında hazır bulundum.Benim de hazır bulunduğum bir mecliste ona bu duâ öğretildi. Ben de Hz. Muhammed´e bu duâyı öğretenden öğrendim!(91)
Bu duâ ve namaza tam bir yakîn ve doğru bir niyyetle devam eden kimse, ölmezden önce Hz. Peygamberi rüyasında görür. Bazı kimseler buna devam etmiş ve rüyasında Cennet´e girdiğini, orada peygamberleri ve Rasûlullah´ı görmüştür. Böylece Rasûlullah, kendisi ile konuşmuştur ve kendisini tanımıştır.
Kısaca, akşam ve yatsı namazlarının arasını ihyâ etme fazileti hakkında birçok hadîs rivayet edilmiştir. Hattâ Rasûlullah´ın âzadlısı Ubeydullah´a ´Hz. Peygamber (s.a) farz namazdan başka herhangi bir namazın kılınmasını emreder miydi?´ diye sorulduğunda, Ubeydullah (r.a) ´Akşam ve yatsı namazlarının arasında nafile namaz kılmayı emrederdi´ demiştir.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Bir kimse akşam ile yatsı arasında namaz kılarsa, işte onun bu namazı Evvâbin´in namazıdır!(92)
Esved şöyle anlatır: ´Akşam ile yatsı arasında İbn Mes´ud´a her gittiğimde onu namaz kılarken görürdüm. Kendisine neden böyle yaptığını sorduğumda, şöyle dedi: ´Bu saat, gaflet saatidir de ondan...´
Enes (r.a), Secde sûresinin 16. ayetinin bu namaz hakkında nâzil olduğunu söylerdi: ´(Onlar, o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için) yataklarından kalkarlar, rablerinin azabından korkarak ve rahmetinden ümidvâr olarak duâ ederler´.
Ahmed b. Ebî´l-Havarî şöyle der: Ebû Süleyman ed-Dâranî´ye şöyle sordum:
- Gündüzleri oruç tutup, akşam ile yatsı arasında yemek yemem mi sence daha iyidir; yoksa gündüzleyin oruçsuz olup, akşam ile yatsı arasını nafile ibâdetle ihyâ etmem mi?
-İkisini de yap!
Eğer ikisini birden yapmak mümkün değilse, ne yapmalıyım?
O zaman, gündüz nafile orucu tutma, akşam ile yatsı namazlarının arasını ihyâ et!
Geceleri İbadete Kalkmanın Fazileti
Ayetler
Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını; seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah, sizin onu sayamayacağınızı bildiği için sizi affetti. Artık Kur´an´dan kolayınıza geleni okuyun.
(Müzzemmil/20)
Gerçekten gece kalkmak daha oturaklı ve söz daha etkilidir.
(Müzzemmil/6)
Onlar o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için yataklarından kalkarlar.
(Secde/16)
Yoksa âhiretin azabından korkarak ve rabbinin rahmetini umarak o gece saatlerinde kalkıp secde ve kıyam halinde ibâdet eden mi? (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak gerçek akıl sahipleri anlar.
(Zümer/9)
Onlar ki rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak geceyi geçirirler.
(Furkan/64)
Bir de sabırla ve namazla Allah´dan yardım isteyin.
(Bakara/45)Denildi ki; buradaki namaz, geceleyin kalkıp ibâdet etmek demektir. Gece ibâdetine sabır ile yardım edilir ve böylece nefse karşı açılan mücahede, zaferle sonuçlanır.
Hadîsler
Bu konudaki haberlerden biri de Rasûlullah´ın şu mübarek sözüdür:
Herhangi biriniz uyuduğu zaman; şeytan onun tepesinde üç düğüm bağlar. Bağladığı her düğümün yerine şu cümleyi nakşeder: ´Senin üzerinde uzun bir gece vardır, o halde uyu". Bu bakımdan eğer o kimse uyanıp Allah´ı zikrederse, o düğümlerden biri çözülür. Abdest aldığında biri daha çözülür. Namaz kıldığı takdirde üçüncüsü de çözülür ve böylece neşeli ve müsterih bir şekilde sabahlar. Aksi takdirde neşesiz ve tembel olarak sabahlar.(93)
Başka bir haberde, Hz, Peygamberin yanında sabahlara kadar mışıl mışıl uyuyan bir kişinin halinden bahsedildiğinde, Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur: ´O öyle bir kişidir ki, onun kulağına şeytan işemiştir´.(94) Yine bir haberde şöyle denilmiştir:
Şeytanın buruna çekilecek enfiyesi, ağızdan alınacak ilacı, göze sürülecek sürmesi (gözotu) vardır, şeytan, bir kimseye enfiyesinden çektirdiği zaman, ahlâkı bozulur; ilacından yedirdiği zaman dili şerri konuşmak sûretiyle kötüleşir ve onun gözüne sürmesinden çektiği zaman da, bütün gece sabahlara kadar uyur.(95)
İki rek´at namaz vardır ki o iki rek´at namazı, gecenin ortasında kılmak, kul için dünya ve dünyadakilerden daha hayırlıdır. Eğer ben ümmetimin bu hususta zorluk çekeceğinden korkmasaydım, muhakkak onlara bu iki rek´at namazı farz kılardım.(96)
Sahih´de Câbir (r.a) Rasûlullah´tan (s.a) şu hadîsi rivayet eder:
´Gecenin bir saati vardır ki, müslüman bir kul o saatte Allah Teâlâ´dan hangi hayırlı işi isterse, Allah Teâlâ kendisine onu ihsan buyurur´. Hadîsin başka bir rivayeti şöyledir: ´Kul o saatte dünya ve âhiret hayrını Allah´tan istediğinde, Allah verir. O saat ise, her gecede vardır´.(97)
Muğire b. Şu´be şöyle demiştir: ´Hz. Peygamber (s.a) ayakları kabarıp patlayıncaya kadar gece ibâdetine devam ederdi. Kendisine denildi ki: ´Acaba Allah Teâlâ, senin geçmiş ve gelecek günâhlarını affetmedi mi?´ Rasûlullah (s.a) ´Ben, Allah´a çokça şükreden bir kul olmayayım mı?´ dedi.(98) Bu sözünün mânâsından anlaşılır ki, onun bu türlü ibâdetleri, rütbesinin artmasından kinâyedir. Çünkü şükretmek, (nimetin) artmasına vesiledir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Andolsun, eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.(İbrahim/7) Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Ey Ebu Hüreyre! İster misin, Allah´ın rahmeti hayatta, ölümde, kabirde ve haşre gönderildiğin zaman senin üze-rinde olsun? (Eğer bunu istiyorsan) geceleyin kalk, rabbinin rızasını tahsil etmek için namaz kıl. Ey Ebu Hüreyre, evinin köşesinde namaz kıl. Böyle yaptığın takdirde senin evinin nûru göklerde ve yerde yıldızların nûrunun parladığı gibi parlayacaktır."
Gece ibâdetini kaçırmayın, çünkü gece ibâdeti, sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Zira gece ibâdeti Allah´a (mânen) yaklaşmak olduğu gibi günahların da kefaretidir. Bedendeki hastalığı giderici ve günâhtan alıkoyucudur.(100)
Gece ibâdeti, bir kimsenin âdeti ise, fakat o ibâdetini yapmasına uyku fırsat vermezse, kendisine namazının ecri yazıldığı gibi, uykusu da kendisine sadakadır.(101)
Hz. Peygamber Ebu Zer el-Gıfârî´ye hitâben şöyle demiştir:
-Eğer sefere gitmek istersen, onun için hazırlık yapar mısın?
-Evet.
O halde kıyâmet yolunun seferi nasıl olur ey Ebu Zer? O gün sana fayda verecek şeyleri haber vereyim mi?
-Anam babam sana fedâ olsun ey Allah´ın Rasûlü! Evet!
Sıcak günde, mahşer günü için oruç tut. Kabrin vahşeti için gecenin zifiri karanlığında iki rek´at namaz kıl. Büyük işlere hazırlıklı olmak için hacc yap. Miskine sadaka ver.Doğru söyle veya çirkin sözlerden kaçın.(102)
Rivayet ediliyor ki Rasûlullah zamanında bir zat var idi, halk yataklarına girdiğinde ve gözlere uyku geldiğinde o zat kalkar, namaz kılar ve Kur´an okurdu. Devamlı bir şekilde ´Ey ateşin rabbi! Beni ateşten koru!´ derdi. Böylece Rasûlullah bir ara onu dinlemek için geldi ve kendisini dinledi. Sabahladığı vakit kendisine şöyle hitap etti: ´Ey Filân! Neden Allah´tan cenneti istemedin?´ O zat ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ben daha oraya varmadım ve amelim cenneti istemeye elverişli değil´. Bu cevap karşısında kalan Hz. Peygamber´e az bir zaman sonra Cebrail (a.s) gelip şöyle demiştir:
Ey Muhammed! Filâna söyle ki, Allah onu ateşten korudu ve cennete dâhil etti.
Cebrail Rasûlullah´a (s.a) şöyle der:
İbn Ömer ne iyi bir insandır, eğer geceleri de namaz kılsa...
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) İbn Ömer´e Cebrail´in sözünü nakletti. Bu müjde ile karşılaşan İbn Ömer de bundan sonra devamlı olarak gece namazını kıldı.
Nafî diyor ki: İbn Ömer, geceleyin namaz kılar, sonra şöyle derdi. ´Ey Nafî! Biz seher vaktine girdik mi?´ Ben ´hayır´ derdim. O yine kalkıp namaza devam ederdi. Sonra ´Ey Nafî! Biz seher vaktine girdik mi? ´Ben evet derdim .
Hz. Ali şöyle demiştir; ´Hz. Yahya b. Zekeriya (a.s) bir ara arpa ekmeğinden doya doya yedi ve o gece sabaha kadar uyuyup virdini terketti. Bunun üzerine Allah Teâlâ kendisine şöyle vahiy gönderdi:
Ey Yahya! Acaba benim evimden daha hayırlı bir ev mi buldun, yoksa benim komşuluğumdan daha iyi bir komşuluk mu buldun? Ey Yahya! İzzet ve celâlim hakkı için, eğer Firdevs´î görmüş olsaydın bedenindeki yağ erir ve nefsin ona kavuşmak için tenini terkederdi. Eğer sen, cehennemi bir defacık görmüş olsaydın, onun dehşetinden erirdin. Göz yaşlarından gözlerinden irinler akmaya başlardı ve Mesuh´tan sonra (Benî İsrail zamanında âbidlerin giydiği ve kara yünden yapılmış bir nev´i elbise) deri (veya demir) elbiseyi giyerdin.
Hz. Peygamber´e şöyle denildi:
´Filân adam, bütün gece namaz kılıyor, sabahladığı zaman hırsızlık yapıyor, (bunun hali ne olacak?)´ denilmesi üzerine Rasûlullah (s.a) ´Onun yaptığı ibâdet, birgün onu yaptığı kötülükten menedecektir´ buyurdu.(103)
-Allah o kişiden razı olsun ki, geceleyin kalkar, namaz kılar, sonra eşini uyandırır, o da namaz kılar; eğer eşi uyanmak istemezse yüzüne su serper.(104)
Allah, o kadından razı olsun ki, geceleyin kalkıp namaz kılar ve daha sonra kocasını uyandırır, o da namaz kılar. Eğer kocası uyanmazsa, onun yüzüne su serpmek suretiyle onu uyandırır.(105)
Kim geceleyin uyanır ve hanımını da uyandırır, sonra da ikişer rek´at namaz kılarlarsa, Allah´ı çokça zikredip anan, erkek ve kadınlar zümresine yazılırlar.(106)
Farz namazdan sonra en faziletli (nafile) namaz gece namazıdır.(107)
Hz. Ömer (r.a), Hz. Peygamber´in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Kim hizbinin (Kur´andan okunan bir miktarın) tamamını veya bir kısmını tamamlamadan uyuyup geceleyin kalkmazsa,sonra o hizbini sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, sanki onu geceleyin okumuş gibi kendisine sevap yazılır.(108)
Ashab´ın ve Âlimlerin Sözleri
Hz. Ömer (r.a) gece virdinden bir ayet okuyamadığı zaman, bayılıp düşer, adetâ hasta ziyareti gibi kendisini ziyarete gelirlerdi.
İbn Mes´ud (r.a) gözleri uykuya daldığında kalkar, gece ibâdetine başlardı. Sabaha kadar arı kovanından gelen ses gibi sesi işitilirdi.
Süfyân es-Sevrî (r.a) bir gece doya doya yemek yedi. Bunun üzerine kendisini kasdederek ´Eşeğin yemi arttıkça, çalışması da artırılır´ deyip, o gece, sabaha kadar ibâdet etti.
Tâvus (r.a) yatağının üzerine uzandığı zaman, ateşe tutulan sac üzerinde tenelerin zıplaması gibi hareketler yapardı. Sonra kalkar, sabaha kadar namaz kılardı. Sonra şöyle derdi: ´Cehennemi anmak ve hatırlamak, âbidlerin uykusunu kaçırmıştır´.
Hasan Basrî (r.a) şöyle demiştir: ´Gecenin zahmetinden daha şiddetli ve nefse daha ağır gelen ve bir de şu malın Allah yolunda infâk edilmesinden daha zor olan bir amel tanımıyorum´. Bu sözden sonra Hasan Basrî´ye şöyle denildi: ´Teheccüd namazını kılanlara ne oluyor ki, yüzleri herkesin yüzünden daha iyi parlıyor?´ Hasan Basri ´Onlar, Rahman ile başbaşa kaldıkları için Rahman (c.c) nûrundan onlara bir nûr giydirmiştir´ dedi.
Sâlihlerden biri seferden geldi. Kendisine bir döşek serildi. Döşek üzerinde o gecenin virdini geçirecek kadar uyku uyudu. Bundan sonra hiçbir zaman döşek üzerinde uyumamak üzere yemin etti...(109)
Abdülaziz b. Ebî Avvad gece olduğu zaman yatağına gelir, eliyle yatağı sıvazlar; ´Muhakkak, sen yumuşaksın. Allah´a yemin ederim cennette senden daha yumuşak yatak vardır´ deyip kalkar, bütün gecesini ibâdetle ihyâ ederdi.
Fudayl b. İyâz şöyle demiştir: ´Geceyi ilk başından ibâdetle karşılarım. Fakat uzunluğu her ne kadar beni korkutuyorsa da aldırış etmeyip, Kur´an okumaya başlarım. Böyle sabahladığım halde yine de ibâdetten doymuş değilim´.
Hasan-ı Basrî şöyle demiştir: ´Kişi, günâh işler ve işlediği gün-âhtan ötürü gece ibâdetinden mahrum olup (bu büyük hazineyi elden kaçırır)´.
Fudayl b. İyaz şöyle demiştir: ´Gecenin ibâdetine ve gündüzün orucuna muktedir olmadığın zaman, bilmiş ol ki sen mahrumsun. Ayrıca günâhların da çoğalmıştır´.(110)
Sile b. Uşeyn (r.a) bütün gece namaz kılar, seher zamanı geldiğinde şöyle derdi: ´Ey rabbim! Benim gibi bir kimse cenneti istemez. (Çünkü yüzüm yok). Fakat beni rahmetinle cehennemden koru!´
Bir adam, hükemadan birisine ´Ben gece ibâdetine kalktığım zaman zayıflıyorum; (bana ne tavsiye edersin?)´ deyince, o da şöyle bir tavsiyede bulundu: ´Ey kardeşim! Ne gündüzleri Allah´a isyan et, ne de geceleri ibadete kalk!´
Hasan b. Sâlih´in bir cariyesi vardı. O câriyeyi birisine sattı. Gece yarısı olduğu zaman câriye kalktı ve şöyle dedi:
-Ey evin sâkinleri! Namaza! Namaza!
-Galiba sabahladık, fecr oldu mu?
-Siz farz namazlardan başka namaz kılmıyor musunuz?
-Evet, biz farzdan başka namaz kılmıyoruz.
Bunun üzerine câriye, Hasan b. Salih´in yanına gelip, şöyle dedi. ´Ey efendim! Beni öyle birilerine satmışsın ki, farz namazdan başka namaz kılmıyorlar. Beni geri al!´ O da geri aldı.
Rebî şöyle demiştir: ´Ben, İmam Şafii´nin evinde birçok gece yattım. Geceleri az bir zaman uyurdu.
Ebû Cuveyriye şöyle der: "Ben Ebu Hanife ile altı ay arkadaşlık yaptığım hâlde, bu müddet zarfında bir tek gece bile yanını yere koyarak yattığını görmedim. Ebu Hanife, ilk zamanlarında gecenin yarısını ibâdetle ihyâ ederdi. Fakat bir ara bir cemaatin yanından geçti. O cemaat, fısıldaşarak birbirlerine dediler ki: ´Bu kişi bütün geceyi ibâdetle ihyâ ediyormuş´. Bu sözü işiten Ebu Hanife (r.a) ´Bende olmayan bir vasıfla vasıflandırılmaktan utanırım´ deyip, bundan sonra bütün geceyi ihyâ etmeye başladı".
İmam Azam´ın geceleyin yatmak için yatağının olmadığı söylenir.
Mâlik b. Dinar (r.a) bir gece, akşamdan sabaha kadar şu ayeti durmadan tekrar etti:
Yoksa o kötülükleri işleyip duranlar, kendilerini iman edip sâlih ameller işleyenler gibi yapacağız, hayat ve ölümlerini bir tutacağız mı sandılar? Ne fena hüküm veriyorlar!
(Casiye/21)
Muğire b. Habib şöyle anlatır: Mâlik b. Dinâr yatsı namazından sonra kalkarak abdest aldı. Sonra seccadesine yönelip sakalına yapıştı. Göz yaşları âdeta kendisini boğmaktaydı ve şöyle dedi:
Ey Allahım! Mâlik kulunun bu ak tüylerini ateşe harâm kıl. Ey rabbim! Cennetin sâkinlerini cehennemin sâkinlerinden ayırdetmek ve bölmek senin şânındandır. Acaba Mâlik kulun, hangi sınıfa dâhildir? Acaba bu iki evden hangisi Mâlik kulunun evidir?
Fecr doğuncaya kadar Mâlik b. Dinâr bu sözleri tekrar edip durdu.
Mâlik b. Dinâr diyor ki: ´Bir gece virdimi unutup uyumuştum. Bir de rüyamda gördüm ki, mümtaz bir güzelliğe sâhip bir câriye, elinde bir parça kağıt olduğu halde bana ´Sen bu kağıdı okuyabilir misin?´ diye sordu. Ben ´Evet okuyabilirim´ dedim. Bunun üzerine cariye, kağıdı elime tutuşturdu. Kağıtta şunlar yazılıydı:
Lezzetler ve temenniler, seni cennetlerdeki uysal ve beyaz (elâ gözlü), hurilerden meşgul mü etti? Oysa cennette ebedî olarak yaşarsın, ölüm de yoktur ve cennetlerde güzel hurilerle beraber zevk u safâ sürersin. Uykundan uyan. Zira Kur´an ile teheccüd kılmak uykudan daha hayırlıdır.(111)
Anlatıldığına göre Mesrûk hacca gittiğinde, Mekke´de kaldığı müddetçe hiçbir gece secde hâlinde olmaksızın uyumadı. Bütün uykusu secde hâlinde idi.
Abidlerden olan Ezhar b. Muğis şöyle anlatır: Rüyamda ehl-i dünya kadınlarına benzemeyen bir hatun gördüm. Kendisine dedim ki:
-Sen kimsin?
-Ben hurilerdenim.
-O halde benimle evlenir misin?
-Beni efendimden iste ve mehrimi ver de evlenelim,
-Senin mehrin nedir?
-Uzunca süren teheccüd ibâdetinin yapılması!
Yusuf b. Mihran şöyle demiştir: ´Allah´ın arşının altında horoz şeklinde bir melek vardır. Pençesi inciden, ibiği yeşil zeberceddendir. Gecenin ilk üçte biri geçtiği zaman, iki kanadını çırpar ve öterek şöyle der: ´İbâdete kalkanlar, kalksınlar!´ Gecenin yarısı geçtiği zaman, yine kanatlarını çırparak bağırıp şöyle der: ´Teheccüd kılanlar kalksınlar!´ Gecenin üçte ikisi geçtiği zaman kanatlarını çırparak, bağırıp şöyle der: ´Namaz kılanlar kalksınlar!´ Fecirde ise kanatlarını çırptıktan sonra bağırarak şöyle der: ´Günahları boyunlarına asılı olduğu halde gafiller kalksınlar´.
Söylenildiğine göre, Vehb b. Münebbih el-Yemanî, otuz sene yanını yere koymamıştır. Kendisi şöyle demektedir: ´Evimde bir şeytan görmem, bir yastığı görmekten bana daha sevimli ve kolay gelir. Çünkü yastık, insanı uykuya dâvet etmektedir´. Vehb´in, ortası hurma lifi ile dolu ve deri yüzlü yastığımsı bir şeyi vardı. Uyku kendisini zorladığı zaman, göğsünü onun üzerine koyup birkaç defa sayıklar, sonra uykudan ürkerek derhal namaza kalkardı.
Seleften Rukbe b, Muskale şöyle anlatır: ´Rüyamda izzet sâhibi Allah´ı gördüm ve şöyle dediğini işittim: İzzet ve celâlim hakkı için Süleyman et-Teyrnî kulumun yattığı yeri keremimle donatacağım. Çünkü o kırk sene sabah namazını yatsı abdestiyle kıldı´.
Denilir ki: Bu zâtın ictihadına göre uyku kalbe karıştığı zaman abdest bozulur.
Kur´an´dan önce inmiş eski kitapların bazılarında Allah Teâlâ´dan şu söz rivayet edilmektedir: ´Benim gerçek kulum, kalkmak için horozların ötüşünü beklemeyen kimsedir´.
Akşam ile Yatsı Namazlarının Arasını İhyâ Etmenin Fazileti
Hz. Peygamber (s.a) Hz. Âişe´nin rivâyet ettiği bir hadîste şöyle buyurmaktadır:
Allah nezdinde namazların en faziletlisi, akşam namazıdır ki, Allah Teâlâ o namazı ne yolculukta olan, ne de mukîm bir kimseden iskât etmemiştir. Onunla gece namazını başlatmış ve yine onunla gündüzün namazını sona erdirmiştir. Bu bakımdan, kim akşam namazını kılıp ondan sonra da iki rek´at sünnet kılarsa, Allah Teâlâ o kimse için cennette iki köşk bina eder.(85)
Hadîsin râvisi ´Bu köşklerin altından mı, gümüşten mi yapıldığını bilmiyorum. Çünkü hangisinden olacağını unuttum´ demiştir.
Akşam namazından sonra dört rek´at nafile kılan bir kimsenin yirmi senelik (veya kırk senelik) günâhı affolunur.(86)
Ümmü Seleme ile Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber´den şu hadîsi rivâyet etmektedirler:
Her kim akşam namazından sonra altı rek´at nafile namaz kılarsa, onun için bu altı rek´at, tam bir senenin ibâdetine denktir veya o kimse kadir gecesini sanki namaz kılarak geçirmiştir.(87)
Said b. Cübeyr, Sevbâ´dan Hz. Peygamberin şu hadîsini rivayet eder:
Camide, akşam ile yatsı arasında ibâdet maksadıyla nefsini hapseden bir kimse, eğer namaz veya Kur´an´dan başka birşey ile konuşmazsa, onun için cennette uzunluk ve genişliği yüz senelik bir mesafe olan iki köşk yapmak, Allah Teâlâ´ya bir (lûtf-u ilâhîsi) olarak hak olur ve yine Allah Teâlâ, onun için o iki köşkün arasında öyle bir bahçe tanzim eder ki, eğer bütün ehl-i dünya o bahçeyi ziyaret etse, o bahçe onları içine alır.(88)
Kim akşam ile yatsı arasında on rek´at namaz kılarsa, Allah Teâlâ onun için Cennet´te bir köşk bina eder.(89)
Hz. Ömer (r.a) ´Ey Allah´ın Rasûlü, o halde bizim, Cennet´te köşklerimiz çoğalır´ diye sorunca, Rasûlullah (s.a) cevaben şöyle buyurmuştur: ´Allah Teâlâ´nın nezdinde daha çok ve daha güzeli vardır´.
Enes b. Mâlik (r.a), Rasûlullah´ın şu hadîsini rivayet eder:
Kim cemaatle akşam namazını kıldıktan sonra iki rek´at nafile namazı kılar ve aralarında dünya ile ilgili herhangi birşey konuşmazsa, o iki rek´atın birinde Fâtiha sûresini, sonra Bakara sûresinin başlangıcından on âyet, ortasından yüzaltmış üç ve yüzaltmış dördüncü ayetlerini ve on beş defa da İhlâs-ı Şerîf i okuduktan sonra rükûa ve secdeye varırsa, ikinci rek´ata kalktığı zamanda Fâtiha´yı okuyup ar-kasından Ayet´el-Kürsi´yi ve ondan sonra gelen iki ayeti ´İşte bunlar cehennemliktirler, orada ebedî olarak kalıcıdırlar´ (Bakara/257) meâlindeki ayete kadar okuyup Bakara sûresinin sonundan ´Göklerde ve yerde ne varsa hep Allah´ındır´ ayetinden alıp, sûrenin sonuna kadar ve İhlâs sûresini de onbeş defa okursa, (ona hesapsız sevap verilir)...(90)
Hadîste geçtiği şekilde yapanın sevabını, Hz. Peygamber öyle bir şekilde tavsif buyurmuştur ki, hadde ve hesaba sığmaz...
Abdallardan olan Gurrez b. Vebre der ki: Hızır´a ´Bana her gece yapacağım bir ameli öğret´ deyince, Hızır şöyle dedi:
Akşam namazını kıldığın zaman kalk ve yatsı namazına kadar hiç kimse ile konuşmaksızın namaz kılmaya devam et ve bütün himmetini kıldığın namaza hasret. Kılacağın namazın iki rek´atında bir selâm ver ve her rek´atta bir defa Fatihayı, üç defa da ihlâs-ı Şerifi oku. Namazını bitirdiğin zaman hiç kimse ile konuşmaksızın evine dön, evinde iki rek´at namaz daha kıl. Bu iki rek´atın her birinde Fâtiha ile yedi kere İhlâs-ı Şerifi oku. Selâm verdikten sonra secdeye kapan ve yedi defa Allah´tan günâhlarının affını talep ederek şu duâyı oku:
Allah, her türlü eksiklikten münezzehtir. Hamd, Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden daha yücedir, günâhtan dönüş ve ibâdete yöneliş, ancak yüce ve büyük olan Allah´ın kuvvetiyle mümkündür.
Bu duâyı yedi defa tekrar et, sonra başını secdeden kaldır, normal bir şekilde otur ve ellerini kaldırarak şöyle duâ et:
Ey hayy, ey kayyum, ey celâl ve ikram sahibi, ey geçmişlerin ve geleceklerin mabudu, ey dünya ve âhiretin rahman ve rahîmi! Yârab, Yârab! Yâ Allah, yâ Allah, yâ Allah...
Sonra ellerin kalkık olduğu halde ayağa kalk ve yine aynı duâyı tekrar et. Sonra istediğin yerde sağ kol üzerinde yüzün kıbleye dönük olduğu halde uyu. Rasûlullah´a (s.a) salât ve selâm getir ve uyku tutuncaya kadar salâvat okumaya devam et.
Bu sözlerden sonra Hızır´a dedim ki: İstiyorum ki bu duâları kimden dinlediğini de öğreneyim´.
Bu suâlime karşılık Hızır şöyle dedi:
Ben, Hz. Muhammed´in bu duâyı öğrendiği ve kendisine vahyedildiği sırada yanında hazır bulundum.Benim de hazır bulunduğum bir mecliste ona bu duâ öğretildi. Ben de Hz. Muhammed´e bu duâyı öğretenden öğrendim!(91)
Bu duâ ve namaza tam bir yakîn ve doğru bir niyyetle devam eden kimse, ölmezden önce Hz. Peygamberi rüyasında görür. Bazı kimseler buna devam etmiş ve rüyasında Cennet´e girdiğini, orada peygamberleri ve Rasûlullah´ı görmüştür. Böylece Rasûlullah, kendisi ile konuşmuştur ve kendisini tanımıştır.
Kısaca, akşam ve yatsı namazlarının arasını ihyâ etme fazileti hakkında birçok hadîs rivayet edilmiştir. Hattâ Rasûlullah´ın âzadlısı Ubeydullah´a ´Hz. Peygamber (s.a) farz namazdan başka herhangi bir namazın kılınmasını emreder miydi?´ diye sorulduğunda, Ubeydullah (r.a) ´Akşam ve yatsı namazlarının arasında nafile namaz kılmayı emrederdi´ demiştir.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Bir kimse akşam ile yatsı arasında namaz kılarsa, işte onun bu namazı Evvâbin´in namazıdır!(92)
Esved şöyle anlatır: ´Akşam ile yatsı arasında İbn Mes´ud´a her gittiğimde onu namaz kılarken görürdüm. Kendisine neden böyle yaptığını sorduğumda, şöyle dedi: ´Bu saat, gaflet saatidir de ondan...´
Enes (r.a), Secde sûresinin 16. ayetinin bu namaz hakkında nâzil olduğunu söylerdi: ´(Onlar, o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için) yataklarından kalkarlar, rablerinin azabından korkarak ve rahmetinden ümidvâr olarak duâ ederler´.
Ahmed b. Ebî´l-Havarî şöyle der: Ebû Süleyman ed-Dâranî´ye şöyle sordum:
- Gündüzleri oruç tutup, akşam ile yatsı arasında yemek yemem mi sence daha iyidir; yoksa gündüzleyin oruçsuz olup, akşam ile yatsı arasını nafile ibâdetle ihyâ etmem mi?
-İkisini de yap!
Eğer ikisini birden yapmak mümkün değilse, ne yapmalıyım?
O zaman, gündüz nafile orucu tutma, akşam ile yatsı namazlarının arasını ihyâ et!
Geceleri İbadete Kalkmanın Fazileti
Ayetler
Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını; seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah, sizin onu sayamayacağınızı bildiği için sizi affetti. Artık Kur´an´dan kolayınıza geleni okuyun.
(Müzzemmil/20)
Gerçekten gece kalkmak daha oturaklı ve söz daha etkilidir.
(Müzzemmil/6)
Onlar o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için yataklarından kalkarlar.
(Secde/16)
Yoksa âhiretin azabından korkarak ve rabbinin rahmetini umarak o gece saatlerinde kalkıp secde ve kıyam halinde ibâdet eden mi? (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak gerçek akıl sahipleri anlar.
(Zümer/9)
Onlar ki rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak geceyi geçirirler.
(Furkan/64)
Bir de sabırla ve namazla Allah´dan yardım isteyin.
(Bakara/45)Denildi ki; buradaki namaz, geceleyin kalkıp ibâdet etmek demektir. Gece ibâdetine sabır ile yardım edilir ve böylece nefse karşı açılan mücahede, zaferle sonuçlanır.
Hadîsler
Bu konudaki haberlerden biri de Rasûlullah´ın şu mübarek sözüdür:
Herhangi biriniz uyuduğu zaman; şeytan onun tepesinde üç düğüm bağlar. Bağladığı her düğümün yerine şu cümleyi nakşeder: ´Senin üzerinde uzun bir gece vardır, o halde uyu". Bu bakımdan eğer o kimse uyanıp Allah´ı zikrederse, o düğümlerden biri çözülür. Abdest aldığında biri daha çözülür. Namaz kıldığı takdirde üçüncüsü de çözülür ve böylece neşeli ve müsterih bir şekilde sabahlar. Aksi takdirde neşesiz ve tembel olarak sabahlar.(93)
Başka bir haberde, Hz, Peygamberin yanında sabahlara kadar mışıl mışıl uyuyan bir kişinin halinden bahsedildiğinde, Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur: ´O öyle bir kişidir ki, onun kulağına şeytan işemiştir´.(94) Yine bir haberde şöyle denilmiştir:
Şeytanın buruna çekilecek enfiyesi, ağızdan alınacak ilacı, göze sürülecek sürmesi (gözotu) vardır, şeytan, bir kimseye enfiyesinden çektirdiği zaman, ahlâkı bozulur; ilacından yedirdiği zaman dili şerri konuşmak sûretiyle kötüleşir ve onun gözüne sürmesinden çektiği zaman da, bütün gece sabahlara kadar uyur.(95)
İki rek´at namaz vardır ki o iki rek´at namazı, gecenin ortasında kılmak, kul için dünya ve dünyadakilerden daha hayırlıdır. Eğer ben ümmetimin bu hususta zorluk çekeceğinden korkmasaydım, muhakkak onlara bu iki rek´at namazı farz kılardım.(96)
Sahih´de Câbir (r.a) Rasûlullah´tan (s.a) şu hadîsi rivayet eder:
´Gecenin bir saati vardır ki, müslüman bir kul o saatte Allah Teâlâ´dan hangi hayırlı işi isterse, Allah Teâlâ kendisine onu ihsan buyurur´. Hadîsin başka bir rivayeti şöyledir: ´Kul o saatte dünya ve âhiret hayrını Allah´tan istediğinde, Allah verir. O saat ise, her gecede vardır´.(97)
Muğire b. Şu´be şöyle demiştir: ´Hz. Peygamber (s.a) ayakları kabarıp patlayıncaya kadar gece ibâdetine devam ederdi. Kendisine denildi ki: ´Acaba Allah Teâlâ, senin geçmiş ve gelecek günâhlarını affetmedi mi?´ Rasûlullah (s.a) ´Ben, Allah´a çokça şükreden bir kul olmayayım mı?´ dedi.(98) Bu sözünün mânâsından anlaşılır ki, onun bu türlü ibâdetleri, rütbesinin artmasından kinâyedir. Çünkü şükretmek, (nimetin) artmasına vesiledir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Andolsun, eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.(İbrahim/7) Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Ey Ebu Hüreyre! İster misin, Allah´ın rahmeti hayatta, ölümde, kabirde ve haşre gönderildiğin zaman senin üze-rinde olsun? (Eğer bunu istiyorsan) geceleyin kalk, rabbinin rızasını tahsil etmek için namaz kıl. Ey Ebu Hüreyre, evinin köşesinde namaz kıl. Böyle yaptığın takdirde senin evinin nûru göklerde ve yerde yıldızların nûrunun parladığı gibi parlayacaktır."
Gece ibâdetini kaçırmayın, çünkü gece ibâdeti, sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Zira gece ibâdeti Allah´a (mânen) yaklaşmak olduğu gibi günahların da kefaretidir. Bedendeki hastalığı giderici ve günâhtan alıkoyucudur.(100)
Gece ibâdeti, bir kimsenin âdeti ise, fakat o ibâdetini yapmasına uyku fırsat vermezse, kendisine namazının ecri yazıldığı gibi, uykusu da kendisine sadakadır.(101)
Hz. Peygamber Ebu Zer el-Gıfârî´ye hitâben şöyle demiştir:
-Eğer sefere gitmek istersen, onun için hazırlık yapar mısın?
-Evet.
O halde kıyâmet yolunun seferi nasıl olur ey Ebu Zer? O gün sana fayda verecek şeyleri haber vereyim mi?
-Anam babam sana fedâ olsun ey Allah´ın Rasûlü! Evet!
Sıcak günde, mahşer günü için oruç tut. Kabrin vahşeti için gecenin zifiri karanlığında iki rek´at namaz kıl. Büyük işlere hazırlıklı olmak için hacc yap. Miskine sadaka ver.Doğru söyle veya çirkin sözlerden kaçın.(102)
Rivayet ediliyor ki Rasûlullah zamanında bir zat var idi, halk yataklarına girdiğinde ve gözlere uyku geldiğinde o zat kalkar, namaz kılar ve Kur´an okurdu. Devamlı bir şekilde ´Ey ateşin rabbi! Beni ateşten koru!´ derdi. Böylece Rasûlullah bir ara onu dinlemek için geldi ve kendisini dinledi. Sabahladığı vakit kendisine şöyle hitap etti: ´Ey Filân! Neden Allah´tan cenneti istemedin?´ O zat ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ben daha oraya varmadım ve amelim cenneti istemeye elverişli değil´. Bu cevap karşısında kalan Hz. Peygamber´e az bir zaman sonra Cebrail (a.s) gelip şöyle demiştir:
Ey Muhammed! Filâna söyle ki, Allah onu ateşten korudu ve cennete dâhil etti.
Cebrail Rasûlullah´a (s.a) şöyle der:
İbn Ömer ne iyi bir insandır, eğer geceleri de namaz kılsa...
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) İbn Ömer´e Cebrail´in sözünü nakletti. Bu müjde ile karşılaşan İbn Ömer de bundan sonra devamlı olarak gece namazını kıldı.
Nafî diyor ki: İbn Ömer, geceleyin namaz kılar, sonra şöyle derdi. ´Ey Nafî! Biz seher vaktine girdik mi?´ Ben ´hayır´ derdim. O yine kalkıp namaza devam ederdi. Sonra ´Ey Nafî! Biz seher vaktine girdik mi? ´Ben evet derdim .
Hz. Ali şöyle demiştir; ´Hz. Yahya b. Zekeriya (a.s) bir ara arpa ekmeğinden doya doya yedi ve o gece sabaha kadar uyuyup virdini terketti. Bunun üzerine Allah Teâlâ kendisine şöyle vahiy gönderdi:
Ey Yahya! Acaba benim evimden daha hayırlı bir ev mi buldun, yoksa benim komşuluğumdan daha iyi bir komşuluk mu buldun? Ey Yahya! İzzet ve celâlim hakkı için, eğer Firdevs´î görmüş olsaydın bedenindeki yağ erir ve nefsin ona kavuşmak için tenini terkederdi. Eğer sen, cehennemi bir defacık görmüş olsaydın, onun dehşetinden erirdin. Göz yaşlarından gözlerinden irinler akmaya başlardı ve Mesuh´tan sonra (Benî İsrail zamanında âbidlerin giydiği ve kara yünden yapılmış bir nev´i elbise) deri (veya demir) elbiseyi giyerdin.
Hz. Peygamber´e şöyle denildi:
´Filân adam, bütün gece namaz kılıyor, sabahladığı zaman hırsızlık yapıyor, (bunun hali ne olacak?)´ denilmesi üzerine Rasûlullah (s.a) ´Onun yaptığı ibâdet, birgün onu yaptığı kötülükten menedecektir´ buyurdu.(103)
-Allah o kişiden razı olsun ki, geceleyin kalkar, namaz kılar, sonra eşini uyandırır, o da namaz kılar; eğer eşi uyanmak istemezse yüzüne su serper.(104)
Allah, o kadından razı olsun ki, geceleyin kalkıp namaz kılar ve daha sonra kocasını uyandırır, o da namaz kılar. Eğer kocası uyanmazsa, onun yüzüne su serpmek suretiyle onu uyandırır.(105)
Kim geceleyin uyanır ve hanımını da uyandırır, sonra da ikişer rek´at namaz kılarlarsa, Allah´ı çokça zikredip anan, erkek ve kadınlar zümresine yazılırlar.(106)
Farz namazdan sonra en faziletli (nafile) namaz gece namazıdır.(107)
Hz. Ömer (r.a), Hz. Peygamber´in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Kim hizbinin (Kur´andan okunan bir miktarın) tamamını veya bir kısmını tamamlamadan uyuyup geceleyin kalkmazsa,sonra o hizbini sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, sanki onu geceleyin okumuş gibi kendisine sevap yazılır.(108)
Ashab´ın ve Âlimlerin Sözleri
Hz. Ömer (r.a) gece virdinden bir ayet okuyamadığı zaman, bayılıp düşer, adetâ hasta ziyareti gibi kendisini ziyarete gelirlerdi.
İbn Mes´ud (r.a) gözleri uykuya daldığında kalkar, gece ibâdetine başlardı. Sabaha kadar arı kovanından gelen ses gibi sesi işitilirdi.
Süfyân es-Sevrî (r.a) bir gece doya doya yemek yedi. Bunun üzerine kendisini kasdederek ´Eşeğin yemi arttıkça, çalışması da artırılır´ deyip, o gece, sabaha kadar ibâdet etti.
Tâvus (r.a) yatağının üzerine uzandığı zaman, ateşe tutulan sac üzerinde tenelerin zıplaması gibi hareketler yapardı. Sonra kalkar, sabaha kadar namaz kılardı. Sonra şöyle derdi: ´Cehennemi anmak ve hatırlamak, âbidlerin uykusunu kaçırmıştır´.
Hasan Basrî (r.a) şöyle demiştir: ´Gecenin zahmetinden daha şiddetli ve nefse daha ağır gelen ve bir de şu malın Allah yolunda infâk edilmesinden daha zor olan bir amel tanımıyorum´. Bu sözden sonra Hasan Basrî´ye şöyle denildi: ´Teheccüd namazını kılanlara ne oluyor ki, yüzleri herkesin yüzünden daha iyi parlıyor?´ Hasan Basri ´Onlar, Rahman ile başbaşa kaldıkları için Rahman (c.c) nûrundan onlara bir nûr giydirmiştir´ dedi.
Sâlihlerden biri seferden geldi. Kendisine bir döşek serildi. Döşek üzerinde o gecenin virdini geçirecek kadar uyku uyudu. Bundan sonra hiçbir zaman döşek üzerinde uyumamak üzere yemin etti...(109)
Abdülaziz b. Ebî Avvad gece olduğu zaman yatağına gelir, eliyle yatağı sıvazlar; ´Muhakkak, sen yumuşaksın. Allah´a yemin ederim cennette senden daha yumuşak yatak vardır´ deyip kalkar, bütün gecesini ibâdetle ihyâ ederdi.
Fudayl b. İyâz şöyle demiştir: ´Geceyi ilk başından ibâdetle karşılarım. Fakat uzunluğu her ne kadar beni korkutuyorsa da aldırış etmeyip, Kur´an okumaya başlarım. Böyle sabahladığım halde yine de ibâdetten doymuş değilim´.
Hasan-ı Basrî şöyle demiştir: ´Kişi, günâh işler ve işlediği gün-âhtan ötürü gece ibâdetinden mahrum olup (bu büyük hazineyi elden kaçırır)´.
Fudayl b. İyaz şöyle demiştir: ´Gecenin ibâdetine ve gündüzün orucuna muktedir olmadığın zaman, bilmiş ol ki sen mahrumsun. Ayrıca günâhların da çoğalmıştır´.(110)
Sile b. Uşeyn (r.a) bütün gece namaz kılar, seher zamanı geldiğinde şöyle derdi: ´Ey rabbim! Benim gibi bir kimse cenneti istemez. (Çünkü yüzüm yok). Fakat beni rahmetinle cehennemden koru!´
Bir adam, hükemadan birisine ´Ben gece ibâdetine kalktığım zaman zayıflıyorum; (bana ne tavsiye edersin?)´ deyince, o da şöyle bir tavsiyede bulundu: ´Ey kardeşim! Ne gündüzleri Allah´a isyan et, ne de geceleri ibadete kalk!´
Hasan b. Sâlih´in bir cariyesi vardı. O câriyeyi birisine sattı. Gece yarısı olduğu zaman câriye kalktı ve şöyle dedi:
-Ey evin sâkinleri! Namaza! Namaza!
-Galiba sabahladık, fecr oldu mu?
-Siz farz namazlardan başka namaz kılmıyor musunuz?
-Evet, biz farzdan başka namaz kılmıyoruz.
Bunun üzerine câriye, Hasan b. Salih´in yanına gelip, şöyle dedi. ´Ey efendim! Beni öyle birilerine satmışsın ki, farz namazdan başka namaz kılmıyorlar. Beni geri al!´ O da geri aldı.
Rebî şöyle demiştir: ´Ben, İmam Şafii´nin evinde birçok gece yattım. Geceleri az bir zaman uyurdu.
Ebû Cuveyriye şöyle der: "Ben Ebu Hanife ile altı ay arkadaşlık yaptığım hâlde, bu müddet zarfında bir tek gece bile yanını yere koyarak yattığını görmedim. Ebu Hanife, ilk zamanlarında gecenin yarısını ibâdetle ihyâ ederdi. Fakat bir ara bir cemaatin yanından geçti. O cemaat, fısıldaşarak birbirlerine dediler ki: ´Bu kişi bütün geceyi ibâdetle ihyâ ediyormuş´. Bu sözü işiten Ebu Hanife (r.a) ´Bende olmayan bir vasıfla vasıflandırılmaktan utanırım´ deyip, bundan sonra bütün geceyi ihyâ etmeye başladı".
İmam Azam´ın geceleyin yatmak için yatağının olmadığı söylenir.
Mâlik b. Dinar (r.a) bir gece, akşamdan sabaha kadar şu ayeti durmadan tekrar etti:
Yoksa o kötülükleri işleyip duranlar, kendilerini iman edip sâlih ameller işleyenler gibi yapacağız, hayat ve ölümlerini bir tutacağız mı sandılar? Ne fena hüküm veriyorlar!
(Casiye/21)
Muğire b. Habib şöyle anlatır: Mâlik b. Dinâr yatsı namazından sonra kalkarak abdest aldı. Sonra seccadesine yönelip sakalına yapıştı. Göz yaşları âdeta kendisini boğmaktaydı ve şöyle dedi:
Ey Allahım! Mâlik kulunun bu ak tüylerini ateşe harâm kıl. Ey rabbim! Cennetin sâkinlerini cehennemin sâkinlerinden ayırdetmek ve bölmek senin şânındandır. Acaba Mâlik kulun, hangi sınıfa dâhildir? Acaba bu iki evden hangisi Mâlik kulunun evidir?
Fecr doğuncaya kadar Mâlik b. Dinâr bu sözleri tekrar edip durdu.
Mâlik b. Dinâr diyor ki: ´Bir gece virdimi unutup uyumuştum. Bir de rüyamda gördüm ki, mümtaz bir güzelliğe sâhip bir câriye, elinde bir parça kağıt olduğu halde bana ´Sen bu kağıdı okuyabilir misin?´ diye sordu. Ben ´Evet okuyabilirim´ dedim. Bunun üzerine cariye, kağıdı elime tutuşturdu. Kağıtta şunlar yazılıydı:
Lezzetler ve temenniler, seni cennetlerdeki uysal ve beyaz (elâ gözlü), hurilerden meşgul mü etti? Oysa cennette ebedî olarak yaşarsın, ölüm de yoktur ve cennetlerde güzel hurilerle beraber zevk u safâ sürersin. Uykundan uyan. Zira Kur´an ile teheccüd kılmak uykudan daha hayırlıdır.(111)
Anlatıldığına göre Mesrûk hacca gittiğinde, Mekke´de kaldığı müddetçe hiçbir gece secde hâlinde olmaksızın uyumadı. Bütün uykusu secde hâlinde idi.
Abidlerden olan Ezhar b. Muğis şöyle anlatır: Rüyamda ehl-i dünya kadınlarına benzemeyen bir hatun gördüm. Kendisine dedim ki:
-Sen kimsin?
-Ben hurilerdenim.
-O halde benimle evlenir misin?
-Beni efendimden iste ve mehrimi ver de evlenelim,
-Senin mehrin nedir?
-Uzunca süren teheccüd ibâdetinin yapılması!
Yusuf b. Mihran şöyle demiştir: ´Allah´ın arşının altında horoz şeklinde bir melek vardır. Pençesi inciden, ibiği yeşil zeberceddendir. Gecenin ilk üçte biri geçtiği zaman, iki kanadını çırpar ve öterek şöyle der: ´İbâdete kalkanlar, kalksınlar!´ Gecenin yarısı geçtiği zaman, yine kanatlarını çırparak bağırıp şöyle der: ´Teheccüd kılanlar kalksınlar!´ Gecenin üçte ikisi geçtiği zaman kanatlarını çırparak, bağırıp şöyle der: ´Namaz kılanlar kalksınlar!´ Fecirde ise kanatlarını çırptıktan sonra bağırarak şöyle der: ´Günahları boyunlarına asılı olduğu halde gafiller kalksınlar´.
Söylenildiğine göre, Vehb b. Münebbih el-Yemanî, otuz sene yanını yere koymamıştır. Kendisi şöyle demektedir: ´Evimde bir şeytan görmem, bir yastığı görmekten bana daha sevimli ve kolay gelir. Çünkü yastık, insanı uykuya dâvet etmektedir´. Vehb´in, ortası hurma lifi ile dolu ve deri yüzlü yastığımsı bir şeyi vardı. Uyku kendisini zorladığı zaman, göğsünü onun üzerine koyup birkaç defa sayıklar, sonra uykudan ürkerek derhal namaza kalkardı.
Seleften Rukbe b, Muskale şöyle anlatır: ´Rüyamda izzet sâhibi Allah´ı gördüm ve şöyle dediğini işittim: İzzet ve celâlim hakkı için Süleyman et-Teyrnî kulumun yattığı yeri keremimle donatacağım. Çünkü o kırk sene sabah namazını yatsı abdestiyle kıldı´.
Denilir ki: Bu zâtın ictihadına göre uyku kalbe karıştığı zaman abdest bozulur.
Kur´an´dan önce inmiş eski kitapların bazılarında Allah Teâlâ´dan şu söz rivayet edilmektedir: ´Benim gerçek kulum, kalkmak için horozların ötüşünü beklemeyen kimsedir´.