neslinur
Thu 19 August 2010, 08:52 am GMT +0200
Gece Namazı (Teheccüd)
İbadetin en güzeli ve en makbulü, şartlarına uygun kalp yatışkanlığıyla eda edilen farzlardan sonra, gecenin sükûnetinde her türlü gösterişten, art niyetten uzak olarak kılınan namaz, yapılan zikir, dua ve tesbihtir.
O bakımdan başta Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz ve ashab-ı kiram olmak üzere bu ümmetin salihleri, velileri, kamil ilim adamları gece ibadetine ayrı bir ilgi duymuşlar ve başka bir özen göstermişlerdir.
İslam fıkhında bu namaza "teheccüd" denilmiştir. Bunun manası, uyumayıp kalkmak demektir. Bu manayla, gece bir süre uyuduktan sonra kalkıp namaz kılmaya, zikir ve duada bulunmaya bu isim verilmiştir.
Konuyla İlgili Hadisler:
Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre: Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizden "Farz namazdan sonra hangi namaz daha üstündür ve fazileti muciptir?" diye soruldu. Efendimiz şöyle cevap verdi:
"Gecenin içinde kılınan namaz."
O'na yine: "Ramazan'dan sonra hangi oruç daha üstündür?" diye soruldu. Buyurdu ki:
"Allah'ın ayı Muharrem orucu."[123]
Amr b.Absete (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu işitmiştir:
"Kulun rabbısına en yakın olduğu anlar, gecenin sonuna doğru (kalkıp namaz kıldığı, zikrettiği) zamandır. Artık sen o saatte Allah'ı zikredenlerden olmaya güç getirebiliyorsan, öyle ol!.."[124]
Abdullah b. Amr (r.a.) dan yapılan rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Oruçların Allah yanında en çok sevileni, Davud'un orucudur. Yine Allah yanında namazın en çok sevileni, Davud'un namazıdır. Davud (a.s.) gece yarısı uyur ve (kalan kısmın) üçte birinde kalkardı. Altıda birinde uyurdu. Ve O, bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi."[125]
Övülen ve misal verilen Davud'un (a.s.) namaz ve orucu, nafile kapsamına girenidir.
Hz. Aişe (r.a.) dan soruldu:
Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizin geceleyin (namaz kılarken) kıraati nasıldı?
Cevap verdi:
"Bazan gizli okur, bazan da aşikar okurdu."[126]
Hadislerin Işığında Mezhep İmamlarının İstidlalleri
a) Hanefilere göre: Gece kalkıp namaz kılmak, ibadet etmek menduptur. ilim adamlarından bir cemaate ve usulcülerin ileri gelenlerine göre, bu namaz Rasulüllah'a (s.a.v.) farz idi. Diğer bir gruba göre, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz hakkında da tetavvu’ idi. Onun için tetavvu' olan bir namaz, ümmeti için sünnet kabul edilir.
Özellikle gece namazını, gecenin son bölümüne geciktirmek sünnettir ve daha faziletlidir.
Gece namazının sekiz rek'at olması tavsiye edilmişse de, bunun azının iki, çoğunun sekiz veya yedi, dokuz, onbirdir. Hatta onüç olduğunu söyleyenler de vardır. Tabii tek rakamlarda vitir namazı da buna dahildir.
Şüphesiz teheccüd namazı Allah'a yakınlık sağlar ve günahların temizlenmesine vesile olur.[127]
Fetava-yi Hindiyye'de de teheccüd namazından sözedilirken şu kısa bilgi verilmiştir: "Nafilelerden biri de "gece namazı"dır. Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizin teheccüdünün tavanı sekiz, tabanı iki rek'at idi."[128]
b) Şafiilere göre de teheccüd namazı nafiledir. Bunu itiyad haline getiren kimsenin terketmesi mekruhtur. Ancak zaruri haller müstesna.. Nitekim Buhari ve Müslim'in yaptıkları rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) Abdullah b. Amr b. As’a (r.a.) şöyle buyurmuştur:
"Sen artık falan kimse gibi olma! O, gece kalkıp namaz kılardı, sonra onu bırakıverdi."
Gece namazında kıraat, gizli ile aşikar arasında bir tonda olmalıdır. Ancak teravih namazı müstesna, o aşikar okunur. Bütün geceyi ibadetle geçirmek, sağlığa zararlı olacağından mekruh sayılmıştır. Nitekim Rasulüllah (s.a.v.) bu hususta Abdullah b. Amr'i uyardığı söz konusudur. Aynı zamanda geceler arasında yalnız cuma gecesini namaz ve ibadete tahsis etmek de mekruhtur. Nitekim Müslim'in yaptığı rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Cuma gecesini, geceler arasında seçip namaz ve ibadete tahsis etmeyin!"[129]
c) Hanbelilere göre: Teheccüd'ün efdalı, gecenin son bölümünde olanıdır. Nitekim Rasulüllah"ın (s.a.v.) Amr b. Anbese'ye bu hususta tavsiyeleri olmuştur.
Aynı zamanda gecenin son üçte biri kalınca Cenab-ı Rabbi'l-Alemin'in rahmet ve gufranıyla dünya semasına tecelli etmesi ve kullarına seslenmesiyle ilgili hadis, bu namazın gecenin son bölümünde kılınmasının daha faziletli olduğuna delalet etmektedir.
Gece namazına kalkıldığında ağzı misvaklamak sünnettir. Aynı zamanda" teheccüde iki hafif rek'atle başlamak da müstehabdır.[130]
Ayrıca bu namaz, vitir dahil onbir veya onüç rek'ate kadar kılınabilir. Nitekim İbn Abbas'ın (r.a.) Rasulüllah'ın onüç rek'at, Hz. Aişe'nin (r.a.) da onbir rek'at kıldığını söylediklerine dair sahih rivayet varid olmuştur.
Teheccüd namazını itiyad haline getiren kimsenin, onu kaçırdığı takdirde bu mezhebe göre, onu sabah namazından sonra öğle namazına kadar olan süre içinde kaza etmesi müstehabdır.[131]
d) Malikilere göre de, teheccüd namazı menduptur ve ikişer rek'at halinde kılınması sünnettir.[132]
Hadislerin Tahlili Ve Diğer Rivayetler
Bu konuda İbn Adiy'yin, Taberani'nin ve Beyhaki'nin Bilal'dan yaptıkları, "Size gereken gece kalkıp (teheccüd) namazı kılmaktır. Çünkü bu sizden önceki salihlerin yol ve adetidir" mealindeki rivayetin isnadında el-Leys'in katibi Abdullah b. Salih bulunuyor ki, bu zat hakkında farklı tesbitler söz konusudur. Zehebi bu isim üzerinde durmamıştır.
İbn Mace'nin Cabir (r.a.) den rivayet ettiği: "Kimin gece namazı çok olursa, gündüzleyin yüzü güzel olur" mealindeki hadisin isnadında şüphe vardır. el-Iraki bunun mevzu' hadise benzerliğine dikkat çekmiştir.[133]
120 nolu Ebu Hüreyre hadisi sahihtir ve istidlale, salih görülmüştür. .
121 nolu Amr b. Anbese hadisinin isnadındaki ricalin hepsi sahihtir. Bunu kuvvetlendirir mahiyette Kütüb-i Sitte'de geçen Ebu Hüreyre (r.a.) hadisidir. Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz: "Cenab-ı Hak her gece, gecenin üçte biri geçince (rahmet ve gufranıyla) dünya semasına iner ve şöyle buyurur: Gerçek melik benim. Artık kim bana dua edip istekte bulunursa onu karşılarım, kim benden bir istekte bulunursa veririm; kim istiğfarda bulunursa, onu bağışlarım. İşte bu hal fecir doğuncaya kadar sürer" buyurmuştur.
Buna yakın birkaç hadis daha rivayet edilmişse de yapılan ciddi araştırmalarla münker veya zayıf oldukları tesbit edilmiştir.
122 nolu Abdullah b. Amr hadisi de sahihtir ve istidlale salih görülmüştür. Böylece gecenin üçte ikisi geçtikten sonra teheccüd namazına kalkmanın ve bir gün oruç tutup bir gün iftar etmenin Allah yanında sevilen bir ibadet olduğuna açık delalet vardır.
123 nolu Hz. Aişe hadisinin ricalinin hepsi sahihtir.. Bu babda konuyu kuvvetlendirir anlamda şu rivayet de vardır: "Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz, Ebu Bekir'e:
"Sana uğradım, okuyordun, ama sesini çok alçaltıp hafif tutuyordun?" buyuranca, o,
"Münacaatta bulunduğum zat beni duymaktadır" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v) ona:
"Sesini biraz yükselt" buyurdu. Sonra Ömer'e dedi ki:
"Sana uğradım, (namazda) okuyordun ve sesini yükseltiyordun?" Bunun üzerine Ömer:
"Ben uyuyanları uyandırıyorum, şeytanı da kovup uzaklaştırıyorum" diye cevap verdi. Resulüllah (s.a.v) ona:
"Sesini biraz alçalt!" buyurdu.
Nitekim Ebu Davud'un İbn Abbas (r.a) dan yaptığı rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:
"Resulüllah'ın (s.a.v) kıraati, odasında ve evinde bulunanlara duyuracak bir tonda idi."
Buna yakın anlamda Ebu Davud'un yaptığı rivayette, Ebu Hüreyre (r.a) diyor ki:
"Resulüllah'ın (s.a.v) geceleyin kıraatine gelince: Bazan sesini yükseltir, bazan da alçaltırdı."
Şüphesiz bütün bu rivayetler geceleyin kılınan namazla ilgilidir. Gündüz namazına gelince, ister farz, ister nafile olsun, cemaatle kılınmadığı takdirde çevresindekilerin işitmeyeceği dikkate alınarak bir kıraat yapılır; daha doğrusu sadece kendisi işitecek kadar hafif okur. Nitekim Resulüllah (a.s) ashabına uğradığında namaz kıldıklarını ve kıraatte birbirlerine duyuracak kadar seslerini yükselttiklerini görünce onlara şöyle tavsiyede bulundu:
"Şüphesiz namaz kılan kimse, ancak aziz ve celil olan Rabbına münacaatta bulunuyor. O bakımdan kime münacaatta bulunduğuna dikkat etsin ve Kur’an okurken birbirinize duyuracak şekilde sesinizi yükseltmeyin."
Bu hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş ve el-Irakî de bunun isnadının sahih olduğunu belirtmiştir.
Gece namazına kalkıldığında önce hafif sayılacak şekilde iki rek'at namaz kılmak, sonra da kıyamı uzun tutmak suretiyle ikişer rek'at halinde kılmak müstehabdır.
Nitekim Hz. Ayşe'den yapılan rivayete göre, adı geçen diyor ki:
"Resulüllah (s.a.v) Efendimiz gece namazına kalkınca, önce hafif iki rek'at ile başlardı."[134]
Ebu Hüreyre (r.a) ise, şöyle demiştir: Resulüllah (s.a.v) Efendimiz'den duydum buyurdu ki:
"Sizden biriniz geceleyin kalkınca, namazına önce hafif iki rek'atle başlasın."[135]
Bu iki hadis de sahihtir ve gece namazına önce hafif iki rek'at kılmak suretiyle başlamanın meşruiyetine delalet etmektedir.
Şüphesiz böyle yapmanın birtakım faydaları söz konusudur:
a- Önce bedene az bir hareket sağlamayı ve ondan sonra ayakta daha fazla durmaya yönelmeyi amaçlar.
b- Daha iyi toparlanmaya, ilahi huzurda daha çok saygı ve tazimle durmaya yardımcı olur.
Çıkarılan Hükümler
1- Gecenin bir bölümü geçtikten sonra uykudan kalkıp teheccüd namazı kılmak sünnet veya müstehapdır.
2- Bu namaz Resulüllah (s.a.v) Efendimiz hakkında vacib idi.
3- Gece namazının en azı, iki, en çoğu sekiz rek'attır.
4- Vitir namazıyla birlikte bu onbir rek'at eder.
5- Gece namazına önce hafif sayılır anlamda iki rek'atle başlamak, sonra diğer rek'atlerde kıyam ve kıraati uzatmak sünnet veya müstehapdır.
6- Gece namazına daha çok gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkmak müstehapdır.
7- Gece namazını itiyad haline getiren kimsenin onu bir mazeret yokken terketmesi, Şafiîlere göre mekruhtur.
8- Gece namazında, çevreyi rahatsız etmemek şartıyla sesi biraz yükseltmekte bir sakınca yoktur. Bazan az yüksek sesle, bazan da hafif alçak sesle kıraatte bulunmak suretiyle kılmak daha uygundur. Öyle ki, sesi, ortam ve şartları dikkate alarak ayarlamak müstehabdır.
9- Gece namazı kalbi yufkalaştırıp irfanı artırır. Yüzde ilahi letafetin tecellisine sebep olur.
10- Rahmet meleklerinin daha çok yaklaşmasını, şeytanın uzaklaşmasını sağlar.
İbadetin en güzeli ve en makbulü, şartlarına uygun kalp yatışkanlığıyla eda edilen farzlardan sonra, gecenin sükûnetinde her türlü gösterişten, art niyetten uzak olarak kılınan namaz, yapılan zikir, dua ve tesbihtir.
O bakımdan başta Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz ve ashab-ı kiram olmak üzere bu ümmetin salihleri, velileri, kamil ilim adamları gece ibadetine ayrı bir ilgi duymuşlar ve başka bir özen göstermişlerdir.
İslam fıkhında bu namaza "teheccüd" denilmiştir. Bunun manası, uyumayıp kalkmak demektir. Bu manayla, gece bir süre uyuduktan sonra kalkıp namaz kılmaya, zikir ve duada bulunmaya bu isim verilmiştir.
Konuyla İlgili Hadisler:
Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre: Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizden "Farz namazdan sonra hangi namaz daha üstündür ve fazileti muciptir?" diye soruldu. Efendimiz şöyle cevap verdi:
"Gecenin içinde kılınan namaz."
O'na yine: "Ramazan'dan sonra hangi oruç daha üstündür?" diye soruldu. Buyurdu ki:
"Allah'ın ayı Muharrem orucu."[123]
Amr b.Absete (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu işitmiştir:
"Kulun rabbısına en yakın olduğu anlar, gecenin sonuna doğru (kalkıp namaz kıldığı, zikrettiği) zamandır. Artık sen o saatte Allah'ı zikredenlerden olmaya güç getirebiliyorsan, öyle ol!.."[124]
Abdullah b. Amr (r.a.) dan yapılan rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Oruçların Allah yanında en çok sevileni, Davud'un orucudur. Yine Allah yanında namazın en çok sevileni, Davud'un namazıdır. Davud (a.s.) gece yarısı uyur ve (kalan kısmın) üçte birinde kalkardı. Altıda birinde uyurdu. Ve O, bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi."[125]
Övülen ve misal verilen Davud'un (a.s.) namaz ve orucu, nafile kapsamına girenidir.
Hz. Aişe (r.a.) dan soruldu:
Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizin geceleyin (namaz kılarken) kıraati nasıldı?
Cevap verdi:
"Bazan gizli okur, bazan da aşikar okurdu."[126]
Hadislerin Işığında Mezhep İmamlarının İstidlalleri
a) Hanefilere göre: Gece kalkıp namaz kılmak, ibadet etmek menduptur. ilim adamlarından bir cemaate ve usulcülerin ileri gelenlerine göre, bu namaz Rasulüllah'a (s.a.v.) farz idi. Diğer bir gruba göre, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz hakkında da tetavvu’ idi. Onun için tetavvu' olan bir namaz, ümmeti için sünnet kabul edilir.
Özellikle gece namazını, gecenin son bölümüne geciktirmek sünnettir ve daha faziletlidir.
Gece namazının sekiz rek'at olması tavsiye edilmişse de, bunun azının iki, çoğunun sekiz veya yedi, dokuz, onbirdir. Hatta onüç olduğunu söyleyenler de vardır. Tabii tek rakamlarda vitir namazı da buna dahildir.
Şüphesiz teheccüd namazı Allah'a yakınlık sağlar ve günahların temizlenmesine vesile olur.[127]
Fetava-yi Hindiyye'de de teheccüd namazından sözedilirken şu kısa bilgi verilmiştir: "Nafilelerden biri de "gece namazı"dır. Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizin teheccüdünün tavanı sekiz, tabanı iki rek'at idi."[128]
b) Şafiilere göre de teheccüd namazı nafiledir. Bunu itiyad haline getiren kimsenin terketmesi mekruhtur. Ancak zaruri haller müstesna.. Nitekim Buhari ve Müslim'in yaptıkları rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) Abdullah b. Amr b. As’a (r.a.) şöyle buyurmuştur:
"Sen artık falan kimse gibi olma! O, gece kalkıp namaz kılardı, sonra onu bırakıverdi."
Gece namazında kıraat, gizli ile aşikar arasında bir tonda olmalıdır. Ancak teravih namazı müstesna, o aşikar okunur. Bütün geceyi ibadetle geçirmek, sağlığa zararlı olacağından mekruh sayılmıştır. Nitekim Rasulüllah (s.a.v.) bu hususta Abdullah b. Amr'i uyardığı söz konusudur. Aynı zamanda geceler arasında yalnız cuma gecesini namaz ve ibadete tahsis etmek de mekruhtur. Nitekim Müslim'in yaptığı rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Cuma gecesini, geceler arasında seçip namaz ve ibadete tahsis etmeyin!"[129]
c) Hanbelilere göre: Teheccüd'ün efdalı, gecenin son bölümünde olanıdır. Nitekim Rasulüllah"ın (s.a.v.) Amr b. Anbese'ye bu hususta tavsiyeleri olmuştur.
Aynı zamanda gecenin son üçte biri kalınca Cenab-ı Rabbi'l-Alemin'in rahmet ve gufranıyla dünya semasına tecelli etmesi ve kullarına seslenmesiyle ilgili hadis, bu namazın gecenin son bölümünde kılınmasının daha faziletli olduğuna delalet etmektedir.
Gece namazına kalkıldığında ağzı misvaklamak sünnettir. Aynı zamanda" teheccüde iki hafif rek'atle başlamak da müstehabdır.[130]
Ayrıca bu namaz, vitir dahil onbir veya onüç rek'ate kadar kılınabilir. Nitekim İbn Abbas'ın (r.a.) Rasulüllah'ın onüç rek'at, Hz. Aişe'nin (r.a.) da onbir rek'at kıldığını söylediklerine dair sahih rivayet varid olmuştur.
Teheccüd namazını itiyad haline getiren kimsenin, onu kaçırdığı takdirde bu mezhebe göre, onu sabah namazından sonra öğle namazına kadar olan süre içinde kaza etmesi müstehabdır.[131]
d) Malikilere göre de, teheccüd namazı menduptur ve ikişer rek'at halinde kılınması sünnettir.[132]
Hadislerin Tahlili Ve Diğer Rivayetler
Bu konuda İbn Adiy'yin, Taberani'nin ve Beyhaki'nin Bilal'dan yaptıkları, "Size gereken gece kalkıp (teheccüd) namazı kılmaktır. Çünkü bu sizden önceki salihlerin yol ve adetidir" mealindeki rivayetin isnadında el-Leys'in katibi Abdullah b. Salih bulunuyor ki, bu zat hakkında farklı tesbitler söz konusudur. Zehebi bu isim üzerinde durmamıştır.
İbn Mace'nin Cabir (r.a.) den rivayet ettiği: "Kimin gece namazı çok olursa, gündüzleyin yüzü güzel olur" mealindeki hadisin isnadında şüphe vardır. el-Iraki bunun mevzu' hadise benzerliğine dikkat çekmiştir.[133]
120 nolu Ebu Hüreyre hadisi sahihtir ve istidlale, salih görülmüştür. .
121 nolu Amr b. Anbese hadisinin isnadındaki ricalin hepsi sahihtir. Bunu kuvvetlendirir mahiyette Kütüb-i Sitte'de geçen Ebu Hüreyre (r.a.) hadisidir. Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz: "Cenab-ı Hak her gece, gecenin üçte biri geçince (rahmet ve gufranıyla) dünya semasına iner ve şöyle buyurur: Gerçek melik benim. Artık kim bana dua edip istekte bulunursa onu karşılarım, kim benden bir istekte bulunursa veririm; kim istiğfarda bulunursa, onu bağışlarım. İşte bu hal fecir doğuncaya kadar sürer" buyurmuştur.
Buna yakın birkaç hadis daha rivayet edilmişse de yapılan ciddi araştırmalarla münker veya zayıf oldukları tesbit edilmiştir.
122 nolu Abdullah b. Amr hadisi de sahihtir ve istidlale salih görülmüştür. Böylece gecenin üçte ikisi geçtikten sonra teheccüd namazına kalkmanın ve bir gün oruç tutup bir gün iftar etmenin Allah yanında sevilen bir ibadet olduğuna açık delalet vardır.
123 nolu Hz. Aişe hadisinin ricalinin hepsi sahihtir.. Bu babda konuyu kuvvetlendirir anlamda şu rivayet de vardır: "Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz, Ebu Bekir'e:
"Sana uğradım, okuyordun, ama sesini çok alçaltıp hafif tutuyordun?" buyuranca, o,
"Münacaatta bulunduğum zat beni duymaktadır" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v) ona:
"Sesini biraz yükselt" buyurdu. Sonra Ömer'e dedi ki:
"Sana uğradım, (namazda) okuyordun ve sesini yükseltiyordun?" Bunun üzerine Ömer:
"Ben uyuyanları uyandırıyorum, şeytanı da kovup uzaklaştırıyorum" diye cevap verdi. Resulüllah (s.a.v) ona:
"Sesini biraz alçalt!" buyurdu.
Nitekim Ebu Davud'un İbn Abbas (r.a) dan yaptığı rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:
"Resulüllah'ın (s.a.v) kıraati, odasında ve evinde bulunanlara duyuracak bir tonda idi."
Buna yakın anlamda Ebu Davud'un yaptığı rivayette, Ebu Hüreyre (r.a) diyor ki:
"Resulüllah'ın (s.a.v) geceleyin kıraatine gelince: Bazan sesini yükseltir, bazan da alçaltırdı."
Şüphesiz bütün bu rivayetler geceleyin kılınan namazla ilgilidir. Gündüz namazına gelince, ister farz, ister nafile olsun, cemaatle kılınmadığı takdirde çevresindekilerin işitmeyeceği dikkate alınarak bir kıraat yapılır; daha doğrusu sadece kendisi işitecek kadar hafif okur. Nitekim Resulüllah (a.s) ashabına uğradığında namaz kıldıklarını ve kıraatte birbirlerine duyuracak kadar seslerini yükselttiklerini görünce onlara şöyle tavsiyede bulundu:
"Şüphesiz namaz kılan kimse, ancak aziz ve celil olan Rabbına münacaatta bulunuyor. O bakımdan kime münacaatta bulunduğuna dikkat etsin ve Kur’an okurken birbirinize duyuracak şekilde sesinizi yükseltmeyin."
Bu hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş ve el-Irakî de bunun isnadının sahih olduğunu belirtmiştir.
Gece namazına kalkıldığında önce hafif sayılacak şekilde iki rek'at namaz kılmak, sonra da kıyamı uzun tutmak suretiyle ikişer rek'at halinde kılmak müstehabdır.
Nitekim Hz. Ayşe'den yapılan rivayete göre, adı geçen diyor ki:
"Resulüllah (s.a.v) Efendimiz gece namazına kalkınca, önce hafif iki rek'at ile başlardı."[134]
Ebu Hüreyre (r.a) ise, şöyle demiştir: Resulüllah (s.a.v) Efendimiz'den duydum buyurdu ki:
"Sizden biriniz geceleyin kalkınca, namazına önce hafif iki rek'atle başlasın."[135]
Bu iki hadis de sahihtir ve gece namazına önce hafif iki rek'at kılmak suretiyle başlamanın meşruiyetine delalet etmektedir.
Şüphesiz böyle yapmanın birtakım faydaları söz konusudur:
a- Önce bedene az bir hareket sağlamayı ve ondan sonra ayakta daha fazla durmaya yönelmeyi amaçlar.
b- Daha iyi toparlanmaya, ilahi huzurda daha çok saygı ve tazimle durmaya yardımcı olur.
Çıkarılan Hükümler
1- Gecenin bir bölümü geçtikten sonra uykudan kalkıp teheccüd namazı kılmak sünnet veya müstehapdır.
2- Bu namaz Resulüllah (s.a.v) Efendimiz hakkında vacib idi.
3- Gece namazının en azı, iki, en çoğu sekiz rek'attır.
4- Vitir namazıyla birlikte bu onbir rek'at eder.
5- Gece namazına önce hafif sayılır anlamda iki rek'atle başlamak, sonra diğer rek'atlerde kıyam ve kıraati uzatmak sünnet veya müstehapdır.
6- Gece namazına daha çok gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkmak müstehapdır.
7- Gece namazını itiyad haline getiren kimsenin onu bir mazeret yokken terketmesi, Şafiîlere göre mekruhtur.
8- Gece namazında, çevreyi rahatsız etmemek şartıyla sesi biraz yükseltmekte bir sakınca yoktur. Bazan az yüksek sesle, bazan da hafif alçak sesle kıraatte bulunmak suretiyle kılmak daha uygundur. Öyle ki, sesi, ortam ve şartları dikkate alarak ayarlamak müstehabdır.
9- Gece namazı kalbi yufkalaştırıp irfanı artırır. Yüzde ilahi letafetin tecellisine sebep olur.
10- Rahmet meleklerinin daha çok yaklaşmasını, şeytanın uzaklaşmasını sağlar.