- Gatafanları Kureyş Marie Madeleine Ayırma Denemesi

Adsense kodları


Gatafanları Kureyş Marie Madeleine Ayırma Denemesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sun 21 February 2010, 09:52 pm GMT +0200
Gatafanları Kureyş Marie-Madeleine Ayırma Denemesi




Peygamberimiz Aleyhisselam muhasaranın uzayıp gittiğini, soğuğun, kıtlığın ve açlığın günden güne arttığını görünce, Gatafanların kumandanları Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf´a; Müslümanları muhasaradan vazgeçerek askerleriyle birlikte dönüp yurtlarına giderlerse kendilerine Medine´nin yıllık hurma mahsulünün üçte birinin verilebileceğini bildirmişti.[277]

Uyeyne b. Hısn:

"Eğer bize Medine´nin bu yi İki mahsulünü verirsen, biz aradan çıkar, seni kavminle başbaşa bırakarak dönüp gideriz!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayır!" buyurdu.[278]

Haris b. Avf:

"Yâ Muhammedi Ya Medine´nin hurmasını seninle yarı yarıya bölüşürüz, yahut üzerine süvarilerle piyadeleri yığar, doldururum!" dedi.[279]

Peygamberimiz Aleyhisselam üçte bir üzerine birşey arttırmayınca, üçte bire razı oldular, on kişilik bir heyetle Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldiler.[280]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Sa´d b. Muaz ile Sa´d b. Ubâde´ye haber saldı.

Gatafan heyeti otururken, Peygamberimiz Aleyhisselam, Sa´d b. Muaz ve Sa´d b. Ubâde ile gizlice konuşup bir barışıklık meydana getirmek istediğini onlara açıkladı.[281]

Uyeyne b. Hısn, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Haydi, aramızdaki anlaşmamıza dair bir yazı yaz!" dedi.[282]

Sa´d b. Muaz ile Sa´d b. Ubâde:

"Yâ Rasûlallah! Bu, yapmamızı senin istediğin birşey midir? Yoksa bu, Allah´ın sana emrettiği ve bizim de muhakkak yerine getirmemiz gereken birşey midir? Yahut, yapılmasını bize bıraktığın birşey midir?[283]

Bu sana semâdan verilmiş bir emir ise, hemen onu yerine getir!

Bu iş sana Allah tarafından buyurulmayan ve fakat senin bir görüşünden ibaret birşey ise, yine de onu yerine getir, biz emrini dinler ve buyruğuna boyun eğeriz.[284]

Bu, kendin için yapmak istediğin birşey midir?[285]

Yoksa, bununla bizim hayatimizi korumak, esirgemek mi istiyorsun?" dediler.[286]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Eğer bunu yapmaya Allah tarafından emrolunsaydım, size danışmaz, gereğini hemen yerine getirirdim.

Bu, sizin kabul edip etmemekte serbest bulunduğunuz bir görüşten ibarettir![287] Evet! Bu, sırf sizin için yapmak istediğim birşeydir! Vallahi, ben ancak bütün Arapların sizi tek yaydan oka tuttuğunu, her yandan üzerinize saldırdığını gördüğüm için böyle birşey yapmayı düşünmüş, bununla da o birleşmiş Arapların bir müddet için kuvvetlerini kırmak istemiştim!" buyurdu.

Sa´d b. Muaz:

"Yâ Rasûlallah! Biz ve şu kavim (Gatafanlar), birzamanlar Allah´a şerik koşar, putlara tapar, Allah´a ibadet etmez, onu tanımaz iken bile, bunlar-misafiriikveya birşey satın alma dışında-Medine´den bir tek hurma yemeyi um amamı şiardır.

Şimdi, Allah bizi İslâmiyetie şereflendirdiği, onunla doğru yolu buldurduğu ve seninle ve onunla bizi güçlendirdiği bir sırada mı mallarımızı bunlara (haraç olarak) vereceğiz?!

Vallahi, bizim için, böyle bir anlaşma yapmaya hacet yoktur!

Vallahi, Yüce Allah aramızda hükmünü verinceye kadar, onlara kılıçtan başka birşey sunmaya­cağız!" dedi.[288]

Peygamberimiz Aleyhisselam, onların sözlerine sevindi.

Haris ile arkadaşlarına:

"Bunlar ne söylüyorlar, işittiniz ya?" buyurdu.

Haris ve arkadaşları:

"Yâ Muhammedi Sen bize gadrettin" dediler.[289]

Sa´d b. Muaz, barış sahifesini alıp içinde yazılı şeyleri sildi.[290] Peygamberimiz Aleyhisselam da onu alıp yırttı.[291]

Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf´a yüksek sesle:

"Dönüp gidiniz artık. Size kılıçtan başka birşey sunmayacağız. Aramızdaki anlaşmazlığı kılıç halledecektir!" buyurdu.[292]

Uyeyne b. Hısn:

"Vallahi, siz kendiniz için hayırlı olan birşeyi geri bıraktınız! Sizin o kavme (Kureyşlilere) karşı dayanabilecek gücünüz yoktur!" diyerek ayağa kalktı.

Abbâd b. Bişr

"Ey Uyeyne! Sen bizi kılıçla mı korkutuyorsun? Hangimizin korkak olduğunu öğreneceksin! Vallahi, Resûlullahın meclisinde olmasaydınız, kavminizin yanına sağ dönemezdiniz!" dedi.

Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf, dönüp giderlerken, kendi kendilerine

"Vallahi, biz onlardan birşey koparabileceğimizi sanmıyoruz! Onlar müşriklere karşı doğru bir yol tut­muşlar, çok basiretli ve uyanık bulunuyorlar!

Vallahi, ben ancak şu kavim (Kureyşliler) üzerime düştüğü ve beni tesir altında bıraktığı için, iste­meyerek bu işe katılmış bulunuyordum! Biz onlarla birlikte bulunmakla, hiç de iyi bir yerde ve durumda bulunmuş olmadık.

Bununla beraber, Kureyşliler bizim Muhammed´le görüşüp konuştuğumuzu öğrenecek olurlarsa, bizi terkederlerve bize hiç yardım etmezler!" diye söyleniyorlardı.

Uyeyne b. Hısn:

"Vallahi, bu iş öyle olacaktır!" dedi.

Haris b. Avf:

"Biz Kureyşlilere yardım için Muhammed´e saldırmakla birşey elde edemeyeceğiz! Vallahi, eğer Kureyşliler Muhammed´e galebe çalacak olurlarsa, bu hususta kazanacak olan, Araplardan başkası, yani Yahudiler olacaktır.

Bununla beraber, ben Muhammed´in işinin açık ve üstün bir iş olduğunu görüyor ve sanıyorum. Vallahi, Hayber Yahudilerinin bilginleri, Harem halkından, Muhammed´in sıfatında bir peygamberi Kitablarında yazılı bulduklarını söyler dururlardı!" dedi.

Uyeyne b. Hısn da:

"Vallahi, biz Kureyşten yardım görelim diye gelmedik. Kureyş´ten yardım isteğinde bulunsaydık, onlar bize ne yardım ederlerdi, ne de Mekke Haremlerinden çıkıp bizimle birlikte gelirlerdi.

Fakat, ben bu hususta elimize ganimetten birşey geçmeyecek olduğuna göre, bari Medine hur­masını alalım diye umutlanmıştım.

Bununla beraber, bizi şuraya çekip getiren Yahudi müttefiklerimizden yardım görebileceğimizi umuyordum" dedi.

Haris b. Avf:

"Vallahi, Evs ve Hazrec kabileleri, kılıçtan başka birşeye yanaşmalmaktadırlar. Vallahi, onlar değil hurma yüzünden, hatta şu hurma ağaçlarının dal, budak, yaprakları yüzünden bile, kendilerinden tek kişi kalmayıncaya kadar, yerimizde durdukça, bizimle çarpışacaklardır!

Halbuki, her tarafı kıtlık sarmış bulunuyor. Yaşlı develer, aüarda ölmeye başladılar" dedi.

Uyeyne b. Hısn:

"Bize hiçbir şey yok!" dedi.[293]

Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf, son derecede ümitsiz ve üzüntülü olarak karargâhlarına döndüler.

Ensarın ihlas ve samimiyetini ve Peygamberimiz Aleyhisselamın emirlerine göre hareket hususun­da ittifak halinde bulunduklarını görüp, Medine´yi ele geçirmeye hiçbir suretle yol bulamayacaklarını anladılar. İşlerinde büyük bir ümitsizliğe düştülerve sarsıldılar.[294]

Karargâhlarına geldikleri zaman, Gatafanlar, onlara:

"Gerinizden ne haber getirdiniz?" diye sordular.

"İş tamamlanamamıştır.

Biz son derecede basiretli, uyanık ve adamlarının [Peygamberimiz Aleyhisselam denilmek isteniliy­or] önünde canlarını seve seve feda edecek bir kavim gördük!

Biz de mahvolduk, Kureyşîler de mahvoldular!

Kureyşfler Muhammed´e birşey diyemeden, yapamadan geri dönüp gidecekler!

Muhammed de, Benî Kurayza Yahudilerinin üzerine düşecek!

Biz geri dönüp gidince, onların hepsini, ellerini uzatıp boyunlarına bağlattırıncaya kadar, kalelerinde kuşatacaktır!" dediler.

Haris b. Avf:

"Gebersinler, Cehennem olsunlar! Muhammed bize Yahudilerden daha sevgilidir!" dedi.[295]

Peygamberimiz Aleyhisselamın düşündüğü ve başvurduğu tedbir, Gatafanlar üzerinde istenilen tesiri böylece göstermeye başlamış oldu.[296]



[277] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 234.

[278] İmam Muhammed, Siyeru´l-kebfr, c. 5, s. 1 693.

[279] Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 113.

[280] Vâki dr, Megâzî, c. 2, s. 477.

[281] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 478.

[282] İmam Muhammed, Siyeru´l-kebfr, c. 5, s. 1 694.

[283] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 234.

[284] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 478.

[285] İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 30.

[286] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 132.

[287] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 73, Ebu Ubeyd, Kitâbu´l-emvâl, s. 235, 236, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 346, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 597.

[288] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 234.

[289] Heysemî, Mecmau´z-zevâ id, c. 6, s. 132.

[290] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 234.

[291] İmam Muhammed, Siyeru´l-kebfr, c. 5, s. 1 694.

[292] İmam Muhammed, Siyeru´l-kebfr, c. 5, s. 1 694, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 479, İbn Abdülberr, İstiâb, c. 2, s. 597.

[293] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 479, 480.

[294] Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 1, s. 487.

[295] Vâkıdî, MegâZÎ, c. 2, s. 479, 480.

[296] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/85-89.