- Gasbedilen malda artma

Adsense kodları


Gasbedilen malda artma

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 29 March 2011, 05:11 pm GMT +0200
Gasbedilen Malda Artma




Gasbedilen malda semizleşme, güzelleşme, iyileşme gibi bitişik veya yavru, meyve, süt, yün ve hayvanın ayaklarında meydana gelen fazlalık gibi ayrık olarak meydana gelen fazlalıklar gâsıba emanettirler: Bu fazlalıklar sahibinin eli altında bulunmayan malda meydana geldikleri için, tazmin edilmezler, gasbedilen şeyler tazmin edilirler. Oysa bu fazlalıklar gasbedilmiş değildirler. Bunları yiyerek, boğazlayarak, satarak, selem malı yaparak, yok ederek kasden telef eder veya istenildikten sonra vermeyip elinde telef olursa, kıymetini sahibine öder: Çünkü bunların mülkiyeti başkasına aittir. Gâsıb, bunlara karşı tecavüz etmiş durumdadır; bunları tazmin etmesi gerekir. Mal sahibi gasbedilen malında meydana gelen bitişik fazlalığı talep ederse, gâsıb onu satınca tazminat ödemesi gerekmez. Çünkü mal sahibinin talebi sahih değildir. Zira asıl olmaksızın fazlalığın geri verilmesi mümkün değildir.

İmameyn dediler ki; 'tıpkı aynk fazlalık gibi bitişik fazlalık da satma ve teslim halinde gasbeden tarafından tazmin edilir.'

Ebû Hanîfe'nin görüşüne göre tazminat ödemenin sebebi; mülkiyetin mahallini mal sahibi açısından kendisinden yararlanılabilecek vaziyetin dışına çıkarmaktır ki, burada böyle bir durum meydana gelmiş değildir. Çünkü bitişik fazlalık -eli altında bulunmadığı için- mal sahibi tarafından kendisinden yararlanılabilecek bir vaziyette değildir. Dolayısıyla   gâsıbın   tazminat   ödemesi   gerekmez.   Gasbedilen malın kıymeti artarsa, gâsıbın gasbettiği güne göre o malm kıymetini ödemesi gerekir. Zira evvelce de belirtildiği gibi, bu tazminat sebebidir.

Gasbedilmiş bir cariyenin gâsıbın yanında doğurması halinde

kendisinde bir eksilme olacağı sebebiyle eksilen değerini ödemesi gerekir. Efendisine bu çocuğunun ve gurrenin verilmesiyle bu değer eksilmesi telafi edilmiş olur: Çünkü cariyede hükmen bir noksanlık meydana gelmiş değildir. Çünkü döl suyu veya gebelik hem fazlalığın hem de eksikliğin sebebidir. Bu sebeple tazminat ödemek gerekmez.

Bunda benzer olarak; cariyenin dişi düşüp sonra yeniden çıkar veya kendisi zayıflayıp sonra yine şişmanlarsa veya kesilen elin diyeti geri verilirse; kesik elin değer eksikliği bununla telafi edilmiş ve bu satılan malın bedeliymiş gibi olur. Eğer doğurduğu çocuk cariyede meydana gelen değer eksikliğini telafi etmezse, çocuk efendisine verilmekden başka, kalan kısım için fark ödenir. Gurre de çocuk gibidir, çocuğun yerine geçer. Bunun da onun bedeli olarak verilmesi vâcibdir. Doğuran cariye ölür de çocuk onun kıymetini karşı layabiliyorsa, sahih kavle göre gâsıbın bir şey ödemesi gerekmez. Çünkü gâsıb, gasbettiği günde o cariyeyi tazminle mükellef olduğuna göre, o vakitten itibaren cariyeye sahip olur. Bundan da anlaşılıyor ki, cariye onun mülkiyetinde iken, doğurması sebebiyle değer eksikliğine mâruz kalmıştır. Ama (çocuğu olduğu için) kendisinde meydana gelen değer eksikliğini telafi etmeye ihtiyaç yoktur.

Gasbedilmiş bir malın menfaatleri, gasp fiili bu menfaatler üzerinde vuku bulmadığı için ister bu menfaatler elde edilmiş olsun, isterse bu mal muattal olarak bırakılmış olsun, isterse bu malı işletmiş olsun, gâsıba aittir; ödenmesi gerekmez: Menfaatlerle aynlar arasında misliyyet yoktur. Çünkü aynlar bakidirler, menfaatler ise kalıcı değildirler; kendileri için değer takdir edilemez. Ancak üzerlerine akid yapılmış olması zaruretine binâen, kira ile menfaatler için değer takdir edilir. Burada böyle bir icar akdi mevcud olmadığından dolayı, kullanılan mağsub malm bazı cüzleri yok edildiği için tazminat ödemek gerekir.

Zımmîye âit domuz ve içkiyi telef edenler bunların kendilerini değil de, kıymetlerini öderler. Eğer bunlar bir müslümana âit ise, Ödemek gerekmez: Zımmîler için Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Onları inandıkları dinî inançlar ile başbaşa bırakın, "Onlar içki ve domuzun mal olduklarına dinleri gereği inanmaktadırlar. İçki ve domuz onlara göre sirke ve koyun gibi helâldir. Hatta bu ikisi onların en kıymetli mallanndandır. Yine onlar hakkında Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Cizye vermeyi kabul ettiklerinde müslümanlarla aynı haklara sahip olduklarım ve müslümanlann tâbi oldukları mükellefiyetlere tâbi olduklarını kendilerine bildir. "Müslümanlann mal olduğuna inandıkları mallarının telef edilmesi halinde telef edenin onlara tazminat ödemesi gerekir. Zımmî için de bu böyledir. Ama telef edilen içki ve domuz müslümana âit ise, bunlar için tazminat ödenmez. Çünkü bunlar müslüman için asla mal değildirler. Bunlar müslümana nasıl haram iseler, bunlar için ödenecek bedel de müslümana aynı şekilde haramdır. İçki her ne kadar misliyattan ise de, müslüman şahıs onu mülk edinmekten menolunduğu için; zımmînin içkisini telef ederse, ona o içkinin kıymetini ödemesi gerekir.

Ribaya gelince; bu onlara göre de haramdır ve bu zımmîlik akdinden istisna edilmiştir. [13]




[13] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/450-452.