ezelinur
Sun 7 February 2010, 03:24 pm GMT +0200
İnsanların biribirlerinden kazanmaları İçin satma ve satın alma meşru kılınmıştır. Aslında alışverişte taraflardan biri mutlaka diğerini altedecektir. Çünkü satıcıyla müşteriden her biri çok kazanma arzusundadırlar. Şerîat koyucu, insanları alışverişte kazanmaktan menetmiş değildir. Kâr için bir sınırlama da getirmiş değildir. Ama karşı tarafı aldatmayı, malın ayıbını gizlemeyi, kendisinde bulunmayan vasıflarla malı medhetmeyi, iyiyle kötüyü karıştırmayı yasaklamıştır. Bunlardan birini yaparak mal satan kişinin müşterisi, satın aldığı malı, muhayyerlik bahislerindeki tafsîlât çerçevesinde geri verme seçeneğine sahip olur.
Satıcıyla müşteri düşünme fırsatına sahip olsunlar ve biribirlerini aldatıp da pişman olmasınlar diye muhayyerlik meşru kılınmıştır. Böylece satıcıyla müşterinin, biribirlerini fahiş şekilde aldatmamaları için ihtiyatlı davranmaları mümkün olacaktır. Ama bu hal, hile ve tedlis yapmaksızın vukûbulursa hüküm ne olacaktır? Bunun ne kadarı afvedilir, ne kadarı afvedilmez. Mezheblerin buna ilişkin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.
(l78) Mâlikîler dediler ki: Mezhebin meşhur görüşüne göre, anormal derecede fazla kârla satıp aldatma nedeniyle, müşteri malı geri veremez. Ancak bazı durumlar bundan istisna edilmiştir.
1- Ğabn-ı fahiş alışverişini yapan satıcıyla müşteri vekil veya vasî olur. hal böyle olunca bu alışveriş reddedilir. Müvekkil veya kısıtlı, malı reddedebilir. Bİr kimse, kendisi için bir eşya satın almak üzere bîr şahsa vekâlet verir; vekil de onun için ğabn~ı fahiş ile veya satıcı lehine iltimas yaparak bir eşya satın alırsa, müvekkil bu malı, eğer duruyor ve değişikliğe uğramamışsa geri verebilir. Değişikliğe uğramışsa satıcıya müracaat ederek, aldanarak verdiği fazla bedeli geri alır. Satıcıya müracaat etmesi mümkün olmazsa, bu fazlalığı geri almak üzere müşteriye (vekile) müracaat eder.
Aynı şekilde bir kimse başka bir şahsı, kendine âit bir eşyayı satmak üzere vekil tâyin eder, vekili o eşyayı aşın derecede eksik fiyatla satarsa; müvekkil, geri alınmasını engelleyecek bir duruma düşmemişse, malını geri alabilir. Geri alması mümkün olmazsa, eksik fiyat farkını müşteriden alır.
Müşteriden alamazsa, satıcıya (vekile) müracaat eder. Vasî de vekil gibidir. Kısıtlı, vasinin kendisi için yaptığı alım satımlarda bu gibi durumları farke-derse, anılan hakları kullanabilir.
Ğabn-ı fahişin (aşın aldatmanın) ölçüsünde ihtilâf edilmiştir. Bazıları demişler ki: Bir mal, değerinin üçte biri fazlasına veya üçte biri eksiğine satılırsa ğabn (aldatma) olur. Mütemed olan görüşe göre ğabn, malı açık farkla değerinden fazlasına veya eksiğine satmaktır. Fazlalık veya eksiklik, göze batacak derecede olunca, bu ğabn-ı fahiş olur.
2- Müşteri satıcıya teslim olur. Örneğin ona, "bu malı başkalarına sattığın gibi bana sat" der. Veya satıcı müşteriye teslim olur. Örneğin ona "bu malı başkalarından satın aldığın gibi benden satın al" der. Bu durumda satıcı veya müşteri, ğabn-ı fahiş ile karşı tarafı aldatırsa, aldatılan taraf malı geri verme hakkına sahip olur.
3- Satıcının müşteriye veya müşterinin satıcıya güven duyması, örneğin biri diğerine "bu malın değeri neyse onunla satayım" veya "...satın alayım?" der, karşı taraf da fazla veya eksik bildirimde bulunursa, aldatılan taraf malı geri verme (satıcı ise geri alma) hakkına sahip olur.
Bazı Mâliki âlimleri, satılan malın değerinin üçte bir fazlasına veya üçte bir eksiğine satılması durumunda alışverişin feshedilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Yalnız satıcının, satarken ğabn-ı fahiş ile sattığını veya müşterinin, satın alırken ğabn-İ fahiş ile satın aldığını bilmesi, ayrıca bir yıl geçmeden malın mevcûd ve değişikliğe uğramamış olması şarttır. Bazı İslâm ülkelerinde bu görüşle amel olunmaktadır.
Hanbelîler dediler ki: Üç durumda ğabn-i fahiş ile satılan mal geri verilir:
1- Mal getiren kervanı şehir dışında karşılamak (ve onlardan ğabn-ı fâ-hîş yaparak mal satın almak)
2- Necş satışı. Kişinin ihtiyâcı olmadığı halde yalan yere fiyat arttırması ve böylece o malı almak isteyenleri aldatması.
3- Satıcı veya müşterinin fiyatları bilmemeleri ve pazarlığı iyi yapamamaları. (Aldatılan tarafın) yemin etmesi koşuluyla malın bedelinin değerini bilmediğine dâir sözü, iddiasını yalanlayacak bir karine bulunmadıkça kabul edilir. Ancak bedelin değerini bilmediğine tanıklık eden bir beyyine.bu-lunduğu takdirde sözü kabul edilir, diyenler de vardır. Piyasa hakkında bilgisi olup pazarlığı iyi bilçne gelince; bu şahıs, ğabn-ı fahiş ile aldatılmış olsa da malı reddetme hakkına sahip olmaz. Ğabn-ı fahişin ölçüsü, satılan malın anormal ölçüde fazla veya eksikJîyatla satılmasıdır.
Hanefîler dediler ki: Ğabn-i fahiş, değer takdir edicilerin değerlendirmesi altına girmeyen aşırı derecedeki aldatmadır. Sözgelimi adamın biri bir eşyayı on liraya satın alır. Bazı bilirkişiler buna beş lira değer takdir eder. Bazıları altı, bazıları da yedi lira değer takdir ederler. Onlardan hiç biri bu eşyanın on lira değerinde olduğunu söylemezse, bu eşyanın satın alma bedeli hiç kimsenin değerlendirmesi altına girmez. Ama değerlendirme altına girerse; örneğin bazıları bu eşyanın sekiz lira değerinde olduğunu, bazıları yedi lira, bazıları da on lira değerinde olduğunu söylerse, bu ğabn-ı fahiş olmaz. Çünkü alış fiyatını bazıları kabul ettikleri için, değerlendirme altına girmiştir. Ğabn-ı fahişin hükmü, içinde aldatma olmadıkça satılan malın geri verilemeyeceğidir. Meselâ satıcı, müşteriye, "bu yerli pamukludur" deyip dört liraya satar; sonra da iki lira değerindeki Şam pamuklusu olduğu anlaşılırsa, müşteri malı geri verme hakkına sahip olur.
Aynı şekilde müşteri, satıcıya "bu koyun pazarda onbin lira eder" der, satıcı da onu tasdik eder, sonra da o koyunun yirmibin lira değerinde olduğu anlaşılırsa, satıcı alışverişi feshetme hakkına sahip olur. Müşteri aldatıldığını anlamadan, satın almış olduğu malın bir kısmında tasarruf etmişse, bu mal misilli bir mal olduğu takdirde, müşterinin tasarrufta bulunduğunun mislini getirerek, satın almış olduğu malı tam olarak geri vermesi sahih olur. ödediği bedeli de tam olarak geri alır. Ama satın almış olduğu mal, değeri takdir edilebilen (kıyemî) bir malsa, bu malın tümünde veya bazısında tasarrufta bulunmuşsa veya bu malda geri vermeyi engelleyen bir ayıp meydana gelmişse, muhayyerlik hakkı düşer.
Şafiîler dediler ki: Ğabn-ı fahişte, iyiyle kötü birbirine karıştırılmamış veya malın var olan ayıbı gizlenmemiş ise, malın geri verilmesi gerekmez. Az da olsa çok da olsa, hüküm aynıdır. Şu da var ki, aşın derecede pahalıya satmak veya aşırı derecede ucuza satın almak için satıcıyla müşteriden her birinin öbürüne şiddet göstermemesi sünnet gereğidir. Bilindiği gibi (şehir dışında) kervanı karşılayarak ğabn-ı fahişle onlardan mal satın alan kişinin alışverişi geçerli olmaz. Mal satıcısı, alışverişten cayma hakkına sahiptir!
Satıcıyla müşteri düşünme fırsatına sahip olsunlar ve biribirlerini aldatıp da pişman olmasınlar diye muhayyerlik meşru kılınmıştır. Böylece satıcıyla müşterinin, biribirlerini fahiş şekilde aldatmamaları için ihtiyatlı davranmaları mümkün olacaktır. Ama bu hal, hile ve tedlis yapmaksızın vukûbulursa hüküm ne olacaktır? Bunun ne kadarı afvedilir, ne kadarı afvedilmez. Mezheblerin buna ilişkin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.
(l78) Mâlikîler dediler ki: Mezhebin meşhur görüşüne göre, anormal derecede fazla kârla satıp aldatma nedeniyle, müşteri malı geri veremez. Ancak bazı durumlar bundan istisna edilmiştir.
1- Ğabn-ı fahiş alışverişini yapan satıcıyla müşteri vekil veya vasî olur. hal böyle olunca bu alışveriş reddedilir. Müvekkil veya kısıtlı, malı reddedebilir. Bİr kimse, kendisi için bir eşya satın almak üzere bîr şahsa vekâlet verir; vekil de onun için ğabn~ı fahiş ile veya satıcı lehine iltimas yaparak bir eşya satın alırsa, müvekkil bu malı, eğer duruyor ve değişikliğe uğramamışsa geri verebilir. Değişikliğe uğramışsa satıcıya müracaat ederek, aldanarak verdiği fazla bedeli geri alır. Satıcıya müracaat etmesi mümkün olmazsa, bu fazlalığı geri almak üzere müşteriye (vekile) müracaat eder.
Aynı şekilde bir kimse başka bir şahsı, kendine âit bir eşyayı satmak üzere vekil tâyin eder, vekili o eşyayı aşın derecede eksik fiyatla satarsa; müvekkil, geri alınmasını engelleyecek bir duruma düşmemişse, malını geri alabilir. Geri alması mümkün olmazsa, eksik fiyat farkını müşteriden alır.
Müşteriden alamazsa, satıcıya (vekile) müracaat eder. Vasî de vekil gibidir. Kısıtlı, vasinin kendisi için yaptığı alım satımlarda bu gibi durumları farke-derse, anılan hakları kullanabilir.
Ğabn-ı fahişin (aşın aldatmanın) ölçüsünde ihtilâf edilmiştir. Bazıları demişler ki: Bir mal, değerinin üçte biri fazlasına veya üçte biri eksiğine satılırsa ğabn (aldatma) olur. Mütemed olan görüşe göre ğabn, malı açık farkla değerinden fazlasına veya eksiğine satmaktır. Fazlalık veya eksiklik, göze batacak derecede olunca, bu ğabn-ı fahiş olur.
2- Müşteri satıcıya teslim olur. Örneğin ona, "bu malı başkalarına sattığın gibi bana sat" der. Veya satıcı müşteriye teslim olur. Örneğin ona "bu malı başkalarından satın aldığın gibi benden satın al" der. Bu durumda satıcı veya müşteri, ğabn-ı fahiş ile karşı tarafı aldatırsa, aldatılan taraf malı geri verme hakkına sahip olur.
3- Satıcının müşteriye veya müşterinin satıcıya güven duyması, örneğin biri diğerine "bu malın değeri neyse onunla satayım" veya "...satın alayım?" der, karşı taraf da fazla veya eksik bildirimde bulunursa, aldatılan taraf malı geri verme (satıcı ise geri alma) hakkına sahip olur.
Bazı Mâliki âlimleri, satılan malın değerinin üçte bir fazlasına veya üçte bir eksiğine satılması durumunda alışverişin feshedilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Yalnız satıcının, satarken ğabn-ı fahiş ile sattığını veya müşterinin, satın alırken ğabn-İ fahiş ile satın aldığını bilmesi, ayrıca bir yıl geçmeden malın mevcûd ve değişikliğe uğramamış olması şarttır. Bazı İslâm ülkelerinde bu görüşle amel olunmaktadır.
Hanbelîler dediler ki: Üç durumda ğabn-i fahiş ile satılan mal geri verilir:
1- Mal getiren kervanı şehir dışında karşılamak (ve onlardan ğabn-ı fâ-hîş yaparak mal satın almak)
2- Necş satışı. Kişinin ihtiyâcı olmadığı halde yalan yere fiyat arttırması ve böylece o malı almak isteyenleri aldatması.
3- Satıcı veya müşterinin fiyatları bilmemeleri ve pazarlığı iyi yapamamaları. (Aldatılan tarafın) yemin etmesi koşuluyla malın bedelinin değerini bilmediğine dâir sözü, iddiasını yalanlayacak bir karine bulunmadıkça kabul edilir. Ancak bedelin değerini bilmediğine tanıklık eden bir beyyine.bu-lunduğu takdirde sözü kabul edilir, diyenler de vardır. Piyasa hakkında bilgisi olup pazarlığı iyi bilçne gelince; bu şahıs, ğabn-ı fahiş ile aldatılmış olsa da malı reddetme hakkına sahip olmaz. Ğabn-ı fahişin ölçüsü, satılan malın anormal ölçüde fazla veya eksikJîyatla satılmasıdır.
Hanefîler dediler ki: Ğabn-i fahiş, değer takdir edicilerin değerlendirmesi altına girmeyen aşırı derecedeki aldatmadır. Sözgelimi adamın biri bir eşyayı on liraya satın alır. Bazı bilirkişiler buna beş lira değer takdir eder. Bazıları altı, bazıları da yedi lira değer takdir ederler. Onlardan hiç biri bu eşyanın on lira değerinde olduğunu söylemezse, bu eşyanın satın alma bedeli hiç kimsenin değerlendirmesi altına girmez. Ama değerlendirme altına girerse; örneğin bazıları bu eşyanın sekiz lira değerinde olduğunu, bazıları yedi lira, bazıları da on lira değerinde olduğunu söylerse, bu ğabn-ı fahiş olmaz. Çünkü alış fiyatını bazıları kabul ettikleri için, değerlendirme altına girmiştir. Ğabn-ı fahişin hükmü, içinde aldatma olmadıkça satılan malın geri verilemeyeceğidir. Meselâ satıcı, müşteriye, "bu yerli pamukludur" deyip dört liraya satar; sonra da iki lira değerindeki Şam pamuklusu olduğu anlaşılırsa, müşteri malı geri verme hakkına sahip olur.
Aynı şekilde müşteri, satıcıya "bu koyun pazarda onbin lira eder" der, satıcı da onu tasdik eder, sonra da o koyunun yirmibin lira değerinde olduğu anlaşılırsa, satıcı alışverişi feshetme hakkına sahip olur. Müşteri aldatıldığını anlamadan, satın almış olduğu malın bir kısmında tasarruf etmişse, bu mal misilli bir mal olduğu takdirde, müşterinin tasarrufta bulunduğunun mislini getirerek, satın almış olduğu malı tam olarak geri vermesi sahih olur. ödediği bedeli de tam olarak geri alır. Ama satın almış olduğu mal, değeri takdir edilebilen (kıyemî) bir malsa, bu malın tümünde veya bazısında tasarrufta bulunmuşsa veya bu malda geri vermeyi engelleyen bir ayıp meydana gelmişse, muhayyerlik hakkı düşer.
Şafiîler dediler ki: Ğabn-ı fahişte, iyiyle kötü birbirine karıştırılmamış veya malın var olan ayıbı gizlenmemiş ise, malın geri verilmesi gerekmez. Az da olsa çok da olsa, hüküm aynıdır. Şu da var ki, aşın derecede pahalıya satmak veya aşırı derecede ucuza satın almak için satıcıyla müşteriden her birinin öbürüne şiddet göstermemesi sünnet gereğidir. Bilindiği gibi (şehir dışında) kervanı karşılayarak ğabn-ı fahişle onlardan mal satın alan kişinin alışverişi geçerli olmaz. Mal satıcısı, alışverişten cayma hakkına sahiptir!