hafız_32
Thu 16 September 2010, 02:18 pm GMT +0200
Fussilet Suresinden
Mealî
“İyilikle kötülük bir olamaz, kötülüğü en büyük iyilik hangisi ise onunla karşılayarak defet; böyle yaparsan aranızda düşmanlık bulunan adam âdeta sadık dost olur.” [97]
Tefsîrî
Ayeti kerime, Secde suresine mensuptur.
Zimahşeri diyor ki (îyilikle kötülük nefsülemirde ayrı ayrı şeylerdir. Senin önüne iki iyilik çıktığı zaman, nisbetle daha büyük olanım ihtiyar et de düşmanlarının birinden gelen fenalığı onunla def eyle. Meselâ böyle bir fenalığa karşı akla gelecek iyilik onu af etmendir; lâkin en büyük iyilik fazla olarak kendisine´ iyilikte bulunmandır: seni zem edeni medh etmen; ciğerpareni öldüren adamın oğlunu ölümden kurtarman gibi.”
Celâleyn de ise (Hiye ahsen) kavli celili gazaba karşı sabır; cehle karşı hilim; fenalığa karşı af ile tefsir olunmuştur. Zaten bunu takip eden ayeti kerimede, fenalığı af ettikten başka fazla olarak bir de iyilikte bulunmak büyüklüğü ancak sabır denilen seciyei mübarekeden geniş mikyasta nasip alanlarla, insanlıktan büyük payı bulunanların kârı olduğu açıktır. Şu halde biz (Celâleyn) in gösterdiği miktara da razıyız. Evet, ahlâkı umumiyenin düştüğü bir zamanda insanlardan o kadar büyük fedakârlıklar, o kadar necip hareketler beklemek, hiç bir şey yapılmamasına riza göstermek demektir. Ancak hoş görülebilecek kusurları af etmekten başka büsbütün izam ile ağır surette mukabeleye kalkışmayı; İslâm kardeşliğini unutarak ebedi bir düşmandan intikam alır gibi davranmayı ne insanlık namına doğru görürüz; ne de millet menfaati hesabına.
Af île, safh ile muamelede bulunarak düşmanı canı, yârıcân etmek kabil iken, ufacık bir hataya ağır ağır mukabelelerde bulunmak yüzünden kardeşlerin ebediyen birbirine hasım olması reva mıdır?
Millet fertlerine mürşitlik etmesi lâzımgelen, hem de kendilerini o mevkide gösteren zümre, yani mütefekkir tabaka, sözleriyle, yazılariyle, hareketleriyle halkı yanlış bir yola götürmekten çekinmeli ve halka rehber olmağa çalışmalıdırlar. [98]