meryem
Tue 5 October 2010, 06:23 am GMT +0200
Firavun
Sizi dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için, Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. (2/49)
Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun´un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın. (2/50)
Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar böylece Allah, günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (3/11)
Sonra bunların (peygamberlerin) ardından Musa´yı ayetlerimizle Firavun´a ve önde gelen çevresine gönderdik; onlar ona (ayetlerimize) haksızlık ettiler. İşte bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (7/103)
Musa dedi ki: "Ey Firavun gerçekten ben alemlerin Rabbinden (gönderilme) bir elçiyim." (7/104)
(Firavun) Dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen bu durumda onu getir (bakalım)." (7/106)
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür."; (7/109)
"Sizi topraklarınızdan sürüp-çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz " (7/110)
Dediler ki: "Onu ve kardeşini şimdilik bekletiver (vereceğin cezayı ertele) şehirlere de toplayıcılar yolla"; (7/111)
"Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler." (7/112)
Sihirbazlar Firavun´a gelip dediler ki: "Eğer biz galip olursak herhalde bize bir karşılık (armağan) var değil mi " (7/113)
"Evet" dedi. "(O zaman) Siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız." (7/114)
Dediler ki: "Ey Musa, (ilkin) sen mi atmak istersin yoksa biz mi atalım " (7/115)
(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular. (7/116)
Biz de Musa´ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. (7/117)
Böylece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. (7/118)
Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler. (7/119)
Ve sihirbazlar secdeye kapandılar. (7/120)
"Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler. (7/121)
"Musa´nın ve Harun´un Rabbine�" (7/122)
Firavun: "Ben size izin vermeden önce O´na iman ettiniz öyle mi Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz." (7/123)
"Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim." (7/124)
(Onlar da:) "Biz de şüphesiz Rabbimize döneceğiz" dediler. (7/125)
"Oysa sen yalnızca bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. Rabbimiz üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür." (7/126)
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır´da) bozgunculuk çıkarmaları seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın " (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz." (7/127)
Musa kavmine: "Allah´tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki arz Allah´ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir." dedi. (7/128)
Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi. (7/129)
Andolsun biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (7/130)
"Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun Allah katında, asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler. (7/131)
Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir yine de biz sana inanacak değiliz" dediler. (7/132)
Bunun üzerine biz de ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak, üzerlerine tufan çekirge buğday güvesi kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. (7/133)
Başlarına iğrenç bir azab çökünce dediler ki: "Ey Musa Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz." (7/134)
Ne zaman ki onların erişebilecekleri bir süreye kadar, o iğrenç azabı çekip-giderdik onlar yine andlarını bozdular. (7/135)
Biz de onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan habersizmişler (gibi) olmaları nedeniyle onları suda boğduk. (7/136)
Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da, o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz´afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına olan o güzel sözü (vaadi) sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini saraylarını) da yerle bir ettik. (7/137)
Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi, Allah´ın ayetlerini inkâr ettiler de, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz Allah, en büyük kuvvet sahibidir sonuçlandırması pek şiddetlidir. (8/52)
Nedeni şu: Bir kavim (toplum) kendinde olanı değiştirinceye kadar, Allah ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah, şüphesiz işitendir bilendir. (8/53)
Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar Rablerinin ayetlerini yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları yıkıma uğrattık. Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi. (8/54)
Sonra bunların ardından Firavun´a ve onun önde gelen çevresine Musa´yı ve Harun´u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar, büyüklendiler. Onlar suçlu-günahkar bir kavimdi. (10/75)
Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: "Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür." (10/76)
Musa: "Size hak geldiğinde (böyle) mi söylersiniz Bu bir büyü müdür Oysa büyücüler kurtuluşa ermezler" dedi. (10/77)
Onlar: "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" dediler. (10/78)
Firavun: "Bana bütün bilgin büyücüleri getirin" dedi. (10/79)
Büyücüler geldiğinde Musa: "Atacağınız şeyleri atın" dedi. (10/80)
Onlar atınca Musa dedi ki: "Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Şüphesiz Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez." (10/81)
Allah, suçlu-günahkarlar istemese de hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir. (10/82)
Sonunda Musa´ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü, Firavun gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (10/83)
Musa dedi ki: "Ey kavmim eğer siz, Allah´a iman edip Müslüman olmuşsanız artık yalnızca O´na tevekkül edin." (10/84)
Dediler ki: "Biz, Allah´a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma." (10/85)
"Ve bizi kâfirler topluluğundan rahmetinle kurtar." (10/86)
Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: "Mısır´da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü´minleri de müjdele." (10/87)
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen Firavun´a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi ) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." (10/88)
(Allah) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse, dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın." (10/89)
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular, onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğullarının kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. (10/90)
Şimdi öyle mi Oysa sen, önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın. (10/91)
Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler. (10/92)
Andolsun, Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille gönderdik. (11/96)
Firavun´a ve onun önde gelen çevresine. Onlar, Firavun´un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun´un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi. (11/97)
O kıyamet günü kavminin önderliğine geçer böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer ne kötü bir yerdir.. (11/98)
Onlar, burda da kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış ne kötü bir bağıştır. (11/99)
Andolsun biz, Musa´ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte İsrailoğullarına sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti. (17/101)
O da: "Andolsun bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten, ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti. (17/102)
Böylelikle onları o yerden sürüp-sarsıntıya uğratmayı istedi biz de onu ve beraberindekileri hep- birlikte boğuverdik. (17/103)
Firavun´a git çünkü o azmış bulunuyor. (20/24)
Hani senin Rabbin Musa´ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;" (26/10)
"Firavun´un kavmine hâlâ sakınmıyorlar mı " (26/11)
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi " (26/18)
"Ve sen yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin." (26/19)
Böylece onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş). (20/20)
Dedi ki: "Onu al ve korkma biz onu ilk durumuna çevireceğiz." (20/21)
Elini koltuğuna sok, bir hastalık olmadan başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın. (20/22)
Öyle ki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım. (20/23)
Firavun´a git çünkü o azmış bulunuyor. (20/24)
(Firavun) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu" dedi "Doğrusu bilgin bir büyücüdür." (26/34)
"Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz " (26/35)
Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder" (26/36)
"Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler." (26/37)
Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi. (26/38)
Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz dendi." (26/39)
"Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız." (26/40)
Büyücüler geldiklerinde, Firavun´a: "Şayet biz galip gelirsek bize bir ücret var gerçekten değil mi " dediler. (26/41)
"Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız." (26/42)
(Firavun) Dedi ki: "Ona ben size izin vermeden önce mi inandınız Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." (26/49)
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. (26/53)
"Gerçek şu ki bunlar, azınlık olan bir topluluktur;" (26/54)
"Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler." (26/55)
"´Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi). (26/56)
Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; (26/57)
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. (26/58)
Ve elini koynuna sok kusursuz olarak bembeyaz çıkıversin (bu) Firavun ve kavmine olan dokuz ayet (mucize) içinde(n biri)dir. Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdir. (27/12)
Mü´min olan bir kavim için hak olmak üzere, Musa ve Firavun´un haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız. (28/3)
Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır´da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp, kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı. (28/4)
Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. (28/5)
Ve (istiyoruz ki) onları yeryüzünde ´iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım´ Firavun´a Haman´a ve askerlerine onlardan sakındıkları şeyi gösterelim. (28/6)
Nihayet Firavun´un ailesi onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye, sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi. (28/8)
Firavun´un karısı dedi ki: "Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." Oysa onlar, (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi. (28/9)
Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt (mucize)dır. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur. (28/32)
Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa´nın ilahına çıkarım, çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum." (28/38)
O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. (28/39)
Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (28/40)
Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun Musa, onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar, (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi. (29/39)
Onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun´da yalanlamıştı. (38/12)
Andolsun biz, Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik; (40/23)
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a. Ama onlar: "(Bu) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler. (40/24)
Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir. (40/25)
Firavun dedi ki: "Bırakın beni Musa´yı öldüreyim de, o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." (40/26)
Musa dedi ki: "Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım." (40/27)
Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü´min bir adam dedi ki: "Siz benim Rabbim Allah´tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o, eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise (o zaman da) size va´dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (40/28)
"Ey Kavmim, bugün mülk sizindir yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize, Allah´tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek " Firavun dedi ki: "Ben size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum." (40/29)
İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim ben o fırkaların gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkuyorum." (40/30)
"Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez." (40/31)
""Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum." (40/32)
""Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah´tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz." (40/33)
"Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim" (40/36)
""Göklerin yollarına. Böylelikle Musa´nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun´a kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun´un hileli-düzeni ´yıkım ve kayıpta´ olmaktan başka (bir şey) olmadı. (40/37)
"Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun´un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi. (40/45)
"Ateş; sabah akşam ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: "Firavun çevresini azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek). (40/46)
"Andolsun Biz Musa´yı Firavun´a ve onun ´önde gelen çevresine´ ayetlerimizle gönderdik. O da dedi ki: "Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin elçisiyim." (43/46)
"Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman bir de ne görsün onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar. (43/47)
"Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiçbir ayet göstermedik. Belki dönerler diye onları azabla yakalayıverdik. (43/48)
"Ve onlar dediler ki: "Ey büyücü sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." (43/49)
"Fakat onlardan azabı çekip-giderince bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar. (43/50)
"Firavun kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: "Ey kavmim, Mısır´ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi Yine de görmeyecek misiniz " (43/51)
""Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir." (43/52)
""Bu durumda (eğer doğruysa), üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi " (43/53)
"Böylelikle, kendi kavmini küçümsedi onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar fasık olan bir kavimdi. (43/54)
"Sonunda bizi öfkelendirince, biz de onlardan intikam aldık böylece onları toplu olarak suda boğduk. (43/55)
"Andolsun biz, kendilerinden önce Firavun´un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; (44/17)
"Onlar, nice bahçeler ve pınarlar terketmişlerdi; (44/25)
"(Nice) Ekinler, güzel konaklar (44/26)
"Ve içlerinde ´sevinç ve mutluluk içinde´ yaşadıkları nimetler (44/27)
"İşte böyle; Biz bunları başka bir kavime miras olarak verdik. (44/28)
"Onlar için ne gök ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi. (44/29)
Andolsun, biz İsrailoğullarını o alçaltıcı azabtan kurtardık. (44/30)
"Firavun´dan. Çünkü o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi. (44/31)
"Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı. (50/12)
"Fakat o ´bütün kişisel ve askeri gücüyle´ yüz çevirdi ve: "(Bu) Ya bir büyücü veya bir delidir" dedi. (51/39)
"Bunun üzerine Biz, onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o) ´kınanacak işler yapıyordu.´ (51/40)
"Firavun (kavmi), ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler. (69/9)
"Şüphesiz size, üzerinize şahid olacak bir elçi gönderdik; Firavun´a bir elçi gönderdiğimiz gibi. (73/15)
"Fakat Firavun, elçiye isyan etti Biz de onu pek vahim bir tarzda (azabla) yakalayıverdik. (73/16)
""Firavun´a git; çünkü o azdı." (79/17)
"Böylelikle Allah onu ahiret ve dünya azabıyla yakaladı. (79/25)
"Ve kazıklar (ehramlar) sahibi Firavun´a (89/10)
Sizi dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için, Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. (2/49)
Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun´un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın. (2/50)
Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar böylece Allah, günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (3/11)
Sonra bunların (peygamberlerin) ardından Musa´yı ayetlerimizle Firavun´a ve önde gelen çevresine gönderdik; onlar ona (ayetlerimize) haksızlık ettiler. İşte bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (7/103)
Musa dedi ki: "Ey Firavun gerçekten ben alemlerin Rabbinden (gönderilme) bir elçiyim." (7/104)
(Firavun) Dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen bu durumda onu getir (bakalım)." (7/106)
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür."; (7/109)
"Sizi topraklarınızdan sürüp-çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz " (7/110)
Dediler ki: "Onu ve kardeşini şimdilik bekletiver (vereceğin cezayı ertele) şehirlere de toplayıcılar yolla"; (7/111)
"Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler." (7/112)
Sihirbazlar Firavun´a gelip dediler ki: "Eğer biz galip olursak herhalde bize bir karşılık (armağan) var değil mi " (7/113)
"Evet" dedi. "(O zaman) Siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız." (7/114)
Dediler ki: "Ey Musa, (ilkin) sen mi atmak istersin yoksa biz mi atalım " (7/115)
(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular. (7/116)
Biz de Musa´ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. (7/117)
Böylece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. (7/118)
Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler. (7/119)
Ve sihirbazlar secdeye kapandılar. (7/120)
"Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler. (7/121)
"Musa´nın ve Harun´un Rabbine�" (7/122)
Firavun: "Ben size izin vermeden önce O´na iman ettiniz öyle mi Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz." (7/123)
"Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim." (7/124)
(Onlar da:) "Biz de şüphesiz Rabbimize döneceğiz" dediler. (7/125)
"Oysa sen yalnızca bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. Rabbimiz üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür." (7/126)
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır´da) bozgunculuk çıkarmaları seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın " (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz." (7/127)
Musa kavmine: "Allah´tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki arz Allah´ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir." dedi. (7/128)
Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi. (7/129)
Andolsun biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (7/130)
"Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun Allah katında, asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler. (7/131)
Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir yine de biz sana inanacak değiliz" dediler. (7/132)
Bunun üzerine biz de ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak, üzerlerine tufan çekirge buğday güvesi kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. (7/133)
Başlarına iğrenç bir azab çökünce dediler ki: "Ey Musa Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz." (7/134)
Ne zaman ki onların erişebilecekleri bir süreye kadar, o iğrenç azabı çekip-giderdik onlar yine andlarını bozdular. (7/135)
Biz de onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan habersizmişler (gibi) olmaları nedeniyle onları suda boğduk. (7/136)
Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da, o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz´afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına olan o güzel sözü (vaadi) sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini saraylarını) da yerle bir ettik. (7/137)
Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi, Allah´ın ayetlerini inkâr ettiler de, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz Allah, en büyük kuvvet sahibidir sonuçlandırması pek şiddetlidir. (8/52)
Nedeni şu: Bir kavim (toplum) kendinde olanı değiştirinceye kadar, Allah ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah, şüphesiz işitendir bilendir. (8/53)
Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar Rablerinin ayetlerini yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları yıkıma uğrattık. Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi. (8/54)
Sonra bunların ardından Firavun´a ve onun önde gelen çevresine Musa´yı ve Harun´u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar, büyüklendiler. Onlar suçlu-günahkar bir kavimdi. (10/75)
Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: "Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür." (10/76)
Musa: "Size hak geldiğinde (böyle) mi söylersiniz Bu bir büyü müdür Oysa büyücüler kurtuluşa ermezler" dedi. (10/77)
Onlar: "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" dediler. (10/78)
Firavun: "Bana bütün bilgin büyücüleri getirin" dedi. (10/79)
Büyücüler geldiğinde Musa: "Atacağınız şeyleri atın" dedi. (10/80)
Onlar atınca Musa dedi ki: "Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Şüphesiz Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez." (10/81)
Allah, suçlu-günahkarlar istemese de hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir. (10/82)
Sonunda Musa´ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü, Firavun gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (10/83)
Musa dedi ki: "Ey kavmim eğer siz, Allah´a iman edip Müslüman olmuşsanız artık yalnızca O´na tevekkül edin." (10/84)
Dediler ki: "Biz, Allah´a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma." (10/85)
"Ve bizi kâfirler topluluğundan rahmetinle kurtar." (10/86)
Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: "Mısır´da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü´minleri de müjdele." (10/87)
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen Firavun´a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi ) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." (10/88)
(Allah) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse, dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın." (10/89)
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular, onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğullarının kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. (10/90)
Şimdi öyle mi Oysa sen, önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın. (10/91)
Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler. (10/92)
Andolsun, Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille gönderdik. (11/96)
Firavun´a ve onun önde gelen çevresine. Onlar, Firavun´un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun´un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi. (11/97)
O kıyamet günü kavminin önderliğine geçer böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer ne kötü bir yerdir.. (11/98)
Onlar, burda da kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış ne kötü bir bağıştır. (11/99)
Andolsun biz, Musa´ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte İsrailoğullarına sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti. (17/101)
O da: "Andolsun bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten, ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti. (17/102)
Böylelikle onları o yerden sürüp-sarsıntıya uğratmayı istedi biz de onu ve beraberindekileri hep- birlikte boğuverdik. (17/103)
Firavun´a git çünkü o azmış bulunuyor. (20/24)
Hani senin Rabbin Musa´ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;" (26/10)
"Firavun´un kavmine hâlâ sakınmıyorlar mı " (26/11)
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi " (26/18)
"Ve sen yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin." (26/19)
Böylece onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş). (20/20)
Dedi ki: "Onu al ve korkma biz onu ilk durumuna çevireceğiz." (20/21)
Elini koltuğuna sok, bir hastalık olmadan başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın. (20/22)
Öyle ki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım. (20/23)
Firavun´a git çünkü o azmış bulunuyor. (20/24)
(Firavun) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu" dedi "Doğrusu bilgin bir büyücüdür." (26/34)
"Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz " (26/35)
Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder" (26/36)
"Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler." (26/37)
Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi. (26/38)
Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz dendi." (26/39)
"Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız." (26/40)
Büyücüler geldiklerinde, Firavun´a: "Şayet biz galip gelirsek bize bir ücret var gerçekten değil mi " dediler. (26/41)
"Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız." (26/42)
(Firavun) Dedi ki: "Ona ben size izin vermeden önce mi inandınız Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." (26/49)
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. (26/53)
"Gerçek şu ki bunlar, azınlık olan bir topluluktur;" (26/54)
"Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler." (26/55)
"´Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi). (26/56)
Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; (26/57)
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. (26/58)
Ve elini koynuna sok kusursuz olarak bembeyaz çıkıversin (bu) Firavun ve kavmine olan dokuz ayet (mucize) içinde(n biri)dir. Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdir. (27/12)
Mü´min olan bir kavim için hak olmak üzere, Musa ve Firavun´un haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız. (28/3)
Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır´da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp, kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı. (28/4)
Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. (28/5)
Ve (istiyoruz ki) onları yeryüzünde ´iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım´ Firavun´a Haman´a ve askerlerine onlardan sakındıkları şeyi gösterelim. (28/6)
Nihayet Firavun´un ailesi onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye, sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi. (28/8)
Firavun´un karısı dedi ki: "Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." Oysa onlar, (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi. (28/9)
Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt (mucize)dır. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur. (28/32)
Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa´nın ilahına çıkarım, çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum." (28/38)
O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. (28/39)
Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (28/40)
Karun´u, Firavun´u ve Haman´ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun Musa, onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar, (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi. (29/39)
Onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun´da yalanlamıştı. (38/12)
Andolsun biz, Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik; (40/23)
Firavun´a, Haman´a ve Karun´a. Ama onlar: "(Bu) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler. (40/24)
Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir. (40/25)
Firavun dedi ki: "Bırakın beni Musa´yı öldüreyim de, o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." (40/26)
Musa dedi ki: "Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım." (40/27)
Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü´min bir adam dedi ki: "Siz benim Rabbim Allah´tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o, eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise (o zaman da) size va´dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (40/28)
"Ey Kavmim, bugün mülk sizindir yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize, Allah´tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek " Firavun dedi ki: "Ben size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum." (40/29)
İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim ben o fırkaların gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkuyorum." (40/30)
"Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez." (40/31)
""Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum." (40/32)
""Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah´tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz." (40/33)
"Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim" (40/36)
""Göklerin yollarına. Böylelikle Musa´nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun´a kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun´un hileli-düzeni ´yıkım ve kayıpta´ olmaktan başka (bir şey) olmadı. (40/37)
"Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun´un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi. (40/45)
"Ateş; sabah akşam ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: "Firavun çevresini azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek). (40/46)
"Andolsun Biz Musa´yı Firavun´a ve onun ´önde gelen çevresine´ ayetlerimizle gönderdik. O da dedi ki: "Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin elçisiyim." (43/46)
"Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman bir de ne görsün onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar. (43/47)
"Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiçbir ayet göstermedik. Belki dönerler diye onları azabla yakalayıverdik. (43/48)
"Ve onlar dediler ki: "Ey büyücü sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." (43/49)
"Fakat onlardan azabı çekip-giderince bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar. (43/50)
"Firavun kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: "Ey kavmim, Mısır´ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi Yine de görmeyecek misiniz " (43/51)
""Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir." (43/52)
""Bu durumda (eğer doğruysa), üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi " (43/53)
"Böylelikle, kendi kavmini küçümsedi onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar fasık olan bir kavimdi. (43/54)
"Sonunda bizi öfkelendirince, biz de onlardan intikam aldık böylece onları toplu olarak suda boğduk. (43/55)
"Andolsun biz, kendilerinden önce Firavun´un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; (44/17)
"Onlar, nice bahçeler ve pınarlar terketmişlerdi; (44/25)
"(Nice) Ekinler, güzel konaklar (44/26)
"Ve içlerinde ´sevinç ve mutluluk içinde´ yaşadıkları nimetler (44/27)
"İşte böyle; Biz bunları başka bir kavime miras olarak verdik. (44/28)
"Onlar için ne gök ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi. (44/29)
Andolsun, biz İsrailoğullarını o alçaltıcı azabtan kurtardık. (44/30)
"Firavun´dan. Çünkü o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi. (44/31)
"Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı. (50/12)
"Fakat o ´bütün kişisel ve askeri gücüyle´ yüz çevirdi ve: "(Bu) Ya bir büyücü veya bir delidir" dedi. (51/39)
"Bunun üzerine Biz, onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o) ´kınanacak işler yapıyordu.´ (51/40)
"Firavun (kavmi), ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler. (69/9)
"Şüphesiz size, üzerinize şahid olacak bir elçi gönderdik; Firavun´a bir elçi gönderdiğimiz gibi. (73/15)
"Fakat Firavun, elçiye isyan etti Biz de onu pek vahim bir tarzda (azabla) yakalayıverdik. (73/16)
""Firavun´a git; çünkü o azdı." (79/17)
"Böylelikle Allah onu ahiret ve dünya azabıyla yakaladı. (79/25)
"Ve kazıklar (ehramlar) sahibi Firavun´a (89/10)