- Fıkhın tedvini

Adsense kodları


Fıkhın tedvini

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 4 February 2011, 02:03 pm GMT +0200
Fıkhın Tedvini:

 

Tedvin fikri işte bu tabakada uyanmıştır.

Bunun sonucunda Medine’de İmam Mâlik, Muhammed b. Ab-durrahman b. Ebî Zi’b (ö. 159/775); Mekke’de İbn Cureyc (ö. 150/767), İbn Uyeyne (ö. 198/813); Kûfe’de es-Sevrî, Basra’da Rabî’ b. es-Sabîh (ö. 160/777) tedvin faaliyetine giriştiler. Hepsi de, az önce anlattığınız metot üzere yürüdüler.                     

Dönemin halifesi Mansûr (ö. 158/775) hacca gittiğinde İmam Mâlik’e:

“Şu tasnif etmiş olduğun kitapları (Muvatta’ı) çoğalttır­mak, sonra İslâm diyarlarından her birine bir nüsha göndermek ve halka, sadece bunlarda yer alan şeylerle amel etmelerini ve bu­nun ötesinde hiçbir şeye bakmamalarını emretmek niyetindeyim.” demiştir. Bunun üzerine İmam Mâlik:

“Ey Mü’minlerin Emiri! Bunu yapma! Çünkü halka (bu kitaptakilerden farklı) pek çok görüş ulaşmış, onlar çok hadis işitmişler, çeşitli rivayetlerde bulunmuşlardır. Her belde halkı, kendilerine ilk kez ulaşmış olan görüşleri almışlar, ihtilaflı konularda kendile­rine ulaşan bilgilerle işin içinden çıkmaya çalışmışlardır. Bu iti­barla sen, her belde halkım, kendileri için seçmiş oldukları bilgi ve görüşlerle başbaşa bırak!” diye karşılık vermiştir.

Bu olay, Harun Reşîd’e (ö. 193/809) de nisbet edilir. Buna gö­re o, Muvatta’ı, Kabe’nin duvarına asmak ve insanları onun içeri­ğiyle amel etmeye zorlamak konusunda İmam Mâlik’le istişarede bulunmuştu. İmam ona: “Hayır, yapma! Çünkü Rasûlullah’ın (s.a.) ashabı fer’î konularda (furû’ amelî konular) ihtilâf etmişler, sonra onlar çeşitli beldelere dağılmışlardır; (onlarla birlikte sahip olduk­ları ilimleri ve görüşleri de dağılmıştır), hepsi de geçmiş sünnet­tir.” diye karşılık vermiştir. Bunun üzerine Harun Reşîd:

“Allah, seni muvaffak kılsın ey Ebû Abdullah!” demiş ve dü­şüncesinden vazgeçmiştir. Bu olayı Süyûtî nakletmiştir.

 

İmam Mâlik Ve Mezhebi:

 

İmam Mâlik [740], Medine âlimleri içerisinde, Medinelilerin Rasûlullah’tan (s.a.) rivayet ettikleri hadisleri en iyi bileni, isnad ba­kımından en mutemet olanı idi. Hz. Ömer’in uygulamalarını, Ab­dullah b. Ömer, Hz. Âişe ve bunların yedi fakİh diye bilinen arka­daşlarının (talebeleri) görüşlerini en iyi bilendi. O ve onun gibiler sayesinde rivayet ve fetva ilmi, ilim haline gelmiştir. İlmi öğret­me faaliyetine başladığında hadis rivayet etmiş, fetva vermiş, ilmi­ni insanların istifâdesine sunmuş ve bütün bu faaliyetlerin tam hakkını vermiştir. İbn Uyeyne ve Abdurrezzâk’ın dediklerine göre o, -ki bu ikisinin bir şeyi söylemiş olması doğruluğu için yeterli­dir- Rasûlullah’ın (s.a.):

“Çok sürmez, insanlar develerini mahmuzlayarak ilim tahsiline çıkarlar; Medine’nin âliminden daha bilgili hiç kimse bulamazlar.” [741] Hadisinde sözü edilen kimse olma bahtiyarlığına ulaşmıştır. İmam Mâlik’in yakın talebeleri, onun rivayetlerini, tercih etmiş olduğu görüşleri.., toplamışlar, onları hülasa etmişler, yazmışlar, şerhetmişler, onlardan çıkardıkları esaslar üzerine tahriclerde bulunmuşlar, esasları, delilleri hakkın­da söz etmişler; onun ilmini Mağrib (Kuzey Afrika) ve yeryüzünün her bir yerine ulaştırmışlardır. Allah Teâlâ, onlar sayesinde insan­ların birçoğunu imamın ilminden nasibdâr eylemiştir.

Onun mezhebinin esasları hakkında bu söylediklerimizin doğruluğunu tahkik etmek isterseniz, onun Muuatta’ına. bakınız; orada anlattıklarımızın gerçek olduğunu göreceksiniz.




[740] Mâlik b. Enes b. Ebû Âmir: Dedesi Ebû Âmir, Rasûlullah'ın (s.a.) ashabından olup, Bedir hariç Rasûlullah'ın (s.a.) bütün savaşlarına ka­tılmıştır. Mâlik, Medine'de H. 93 yılında doğmuştur. Medine âlimlerinden ilim tahsil etmiş, ilmini İbn Ömer'in âzâdlısı Nâfı ve İbn Şihâb ez-Zührî'den almıştır. Fıkıhtaki üstadı ise Rabî'atu'r-re'y diye bili­nen Rabî'a b. Abdurrahman'dır. Üstadları kendisinin hadis ve fıkıhta ye­terli olduğuna dair icazet verince, hadis rivayetinde bulunmak ve fetva vermek için ilim meclisi oluşturmuş ve öğretim faaliyetine başlamıştır. Pek çok muhaddis kendisinden hadis almıştır. Hep Medine'de ikâmet et­miştir. İmam Şafiî'nin hocası olmaktadır. 179/795 yılında vefat etmiştir.

[741] Ahmed, 2/299.