Sevdacık
Fri 17 September 2010, 08:19 am GMT +0200
Fiili saldırı ve eziyyetlere karşı sabır
Hz Peygamber, kavminin yalan, iftira ve tehditlerine aldırmadan büyük bir tevekkülle, sabırla Allah’ın emir ve yasaklarını onlara anlatmaya devam etmişti Bunun üzerine hasımları daha da ileri giderek bu defa fiilî saldırı ve eziyetlere başlamışlardı Hz Peygamber namaz kılarken, Ebû Cehil bir devenin bağırsaklarını getirip O’nun başına koymuştu Namazına engel olmak için her türlü kötülüklere ve eziyetlere devam ediyorlardı Amcası Ebû Leheb ve karısı Ümmü Cemil, Hz Peygamber’e eziyet edenlerin başında yer alıyordu
Yine Ukbe b Muayt, Hz Peygamber’i namaz kılarken boğmaya çalıştığı bir sırada Hz Ebû Bekir yetişip kurtarmış ve Ukbe’ye “Siz bir adamı «Benim Rabbim Allah!» diyor diye öldürecek misiniz?” demiştir
“Ey insanlar! Şüphesiz Peygamber size Rabbiniz-den hakla geldi; öyleyse iman edin Sizin için hayırlıdır Eğer küfre saparsanız, şüphesiz göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ındır Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”Bir keresinde Sakif kabilesini dine davet etmek üzere Taif‘e gitmişti Orada kendisine akraba olan üç reisle ayrı ayrı görüşmüştü Her üçü de ona karşı çok kötü davranarak, derhal Taif’i terk etmesini istemişlerdi Bir taraftan da çocukları, deli ve köleleri Hz Peygamber (sav)‘in peşine takarak onu taşlattırmışlar ve sövdürüp saydırmışlardır Yara bere içinde kalan ve ayaklarından kanlar akan Hz Peygamber (sav) burada da sabır ve metanetin en güzel örneğini vererek, Allah Teâlâ (cc)‘ya şöyle niyazda bulunuyordu:
“Allah’ım! Güçsüz ve çaresiz kaldığımı, insanlar arasında hor ve hakir görüldüğümü ancak sana arz ve şikayet ederim Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin hor görüp de dalına bindiği biçarelerin Rabbi sensin Sensin benim Rabbim Allah’ım, karanlıkları aydınlattığın dünya ve ahiret işlerini yoluna koyduğun ilahî nuruna sığınırım Bana gazabının inmesinden ve darlığının başıma gelmesinden korkuyorum Razı oluncaya kadar niyaz sanadır Kuvvet ve kudret ancak senindir, sendedir”
İşte davetçinin Allah’a tevekkülünü ve sabrının nasıl olması gerektiğini gösteren samimi dua ve Hz Peygamber (sav)‘in ruh yapısını sergileyen güzel bir örnek
“Eğer sabrederseniz, korkup sakınırsanız onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır”
“Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının“
“Yoksa siz, Allah içinizden cihat edenleri belirtip ayırt etmeden ve sabredenleri belirtip ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? ”
Yine bu ayet-i kerimeler gösteriyor ki, Peygamber (sav)’in sabrına güç katmış ve çektiği her zorluğa metanetle, sabırla dayanmış, bıkmamıştır Bazen taşlanıyor, bazen üzerine bağırsaklar atılıyor, bazen geçeceği yollara dikenli çalılar seriliyor, bazen de boğulmak ve öldürülmek isteniyordu Ama Hz Peygamber (sav) bütün bunlara sabrediyor, yılmadan davet görevini adım adım hedefine ulaştırmaya çalışıyordu Aynı zamanda yapılan bu eza ve cefalar karşısında müslüman-ların da sabretmeleri gerektiğini her vesile ile onlara hatırlatmış oluyordu Ashâbtan Habbab bir gün Hz Peygamber (sav)’e gelerek: “Ya Resûlullah, çektiğimiz şu işkencelerden kurtulmamız için dua etmez misin?” dedi Bunun üzerine Peygamber (sav):
“Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler vardı ki, demir taraklarla bütün derileri, etleri soyulup kazılırdı da bu işkence yine onu dininden döndüre-mezdi Testereyle tepesinden ikiye bölünürdü de yine bu işkence onu dininden döndüremezdi Allah elbet İslamiyet’i tamamlayacak ve üstün kılacaktır” buyurarak tesellide bulundu ve sabretmeleri gerektiğini söyledi
Günümüzde Ebû Cehillerin, Ebû Leheblerin, Firavunların nesli hâlâ devam etmektedir Hz Peygamber (sav)’in zamanında yaşayanların hâlini göz önünde bulundurursak, acaba biz neler çekiyoruz, hangi işkenceye maruz bırakılmışız ve işkencelere maruz bırakılsaydık sabretmesini bilir miydik gibi birçok soru geliyor aklımıza Resûlullah (sav)’in okuduğu Kur’an bizim de okuduğumuz Kur’an’dır Ashâbının okuduğu Kur’an bizim de okuduğumuz Kur’an’dır Neden onlar gibi olamıyor ve onlar gibi yaşayamıyoruz?
Yine Mahzumoğulları, Yasir ailesini müslüman-lıktan döndürmek için onlara akıl almaz işkenceler yaparlardı Bir gün işkence yaparlarken Hz Peygamber (sav) onların üzerine geldi ve “Sabredin ey Yasir ailesi, yeriniz cennettir!” diyerek, yapılan işkencelere karşı Yasir ailesini teselli etmiştir
Nitekim Kur’an’da, sabredenlere büyük mükâfatlar verileceği açıklanmıştır:
“Sabredenlere ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz”
“Sabretmelerine karşılık bu gün onları mükâfatlandırdım”
“Sabırlarının karşılığı cennet ve oradaki ipeklerdir“
mealindeki ayetlerle, Allah yolunda çeşitli zorluklara sabredenlerin karşılığının kendilerine daha fazlasıyla ödeneceği ifâde edilmiştir
Böylece davet yolunda sabrın önemi belirtilerek, davetçinin hâdiseler karşısında çok sabırlı olmasının lüzumunu ortaya koymuştur Şu noktaya dikkat çekmek istiyorum ve altını çizerek yazıyorum ki, bu dünyada Yasirlerin ve Sümeyyelerin, Mâşitelerin, Rabiatü’l-Adeviyelerin sonu tükenmiş değil
Hz Peygamber, kavminin yalan, iftira ve tehditlerine aldırmadan büyük bir tevekkülle, sabırla Allah’ın emir ve yasaklarını onlara anlatmaya devam etmişti Bunun üzerine hasımları daha da ileri giderek bu defa fiilî saldırı ve eziyetlere başlamışlardı Hz Peygamber namaz kılarken, Ebû Cehil bir devenin bağırsaklarını getirip O’nun başına koymuştu Namazına engel olmak için her türlü kötülüklere ve eziyetlere devam ediyorlardı Amcası Ebû Leheb ve karısı Ümmü Cemil, Hz Peygamber’e eziyet edenlerin başında yer alıyordu
Yine Ukbe b Muayt, Hz Peygamber’i namaz kılarken boğmaya çalıştığı bir sırada Hz Ebû Bekir yetişip kurtarmış ve Ukbe’ye “Siz bir adamı «Benim Rabbim Allah!» diyor diye öldürecek misiniz?” demiştir
“Ey insanlar! Şüphesiz Peygamber size Rabbiniz-den hakla geldi; öyleyse iman edin Sizin için hayırlıdır Eğer küfre saparsanız, şüphesiz göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ındır Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”Bir keresinde Sakif kabilesini dine davet etmek üzere Taif‘e gitmişti Orada kendisine akraba olan üç reisle ayrı ayrı görüşmüştü Her üçü de ona karşı çok kötü davranarak, derhal Taif’i terk etmesini istemişlerdi Bir taraftan da çocukları, deli ve köleleri Hz Peygamber (sav)‘in peşine takarak onu taşlattırmışlar ve sövdürüp saydırmışlardır Yara bere içinde kalan ve ayaklarından kanlar akan Hz Peygamber (sav) burada da sabır ve metanetin en güzel örneğini vererek, Allah Teâlâ (cc)‘ya şöyle niyazda bulunuyordu:
“Allah’ım! Güçsüz ve çaresiz kaldığımı, insanlar arasında hor ve hakir görüldüğümü ancak sana arz ve şikayet ederim Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin hor görüp de dalına bindiği biçarelerin Rabbi sensin Sensin benim Rabbim Allah’ım, karanlıkları aydınlattığın dünya ve ahiret işlerini yoluna koyduğun ilahî nuruna sığınırım Bana gazabının inmesinden ve darlığının başıma gelmesinden korkuyorum Razı oluncaya kadar niyaz sanadır Kuvvet ve kudret ancak senindir, sendedir”
İşte davetçinin Allah’a tevekkülünü ve sabrının nasıl olması gerektiğini gösteren samimi dua ve Hz Peygamber (sav)‘in ruh yapısını sergileyen güzel bir örnek
“Eğer sabrederseniz, korkup sakınırsanız onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır”
“Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının“
“Yoksa siz, Allah içinizden cihat edenleri belirtip ayırt etmeden ve sabredenleri belirtip ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? ”
Yine bu ayet-i kerimeler gösteriyor ki, Peygamber (sav)’in sabrına güç katmış ve çektiği her zorluğa metanetle, sabırla dayanmış, bıkmamıştır Bazen taşlanıyor, bazen üzerine bağırsaklar atılıyor, bazen geçeceği yollara dikenli çalılar seriliyor, bazen de boğulmak ve öldürülmek isteniyordu Ama Hz Peygamber (sav) bütün bunlara sabrediyor, yılmadan davet görevini adım adım hedefine ulaştırmaya çalışıyordu Aynı zamanda yapılan bu eza ve cefalar karşısında müslüman-ların da sabretmeleri gerektiğini her vesile ile onlara hatırlatmış oluyordu Ashâbtan Habbab bir gün Hz Peygamber (sav)’e gelerek: “Ya Resûlullah, çektiğimiz şu işkencelerden kurtulmamız için dua etmez misin?” dedi Bunun üzerine Peygamber (sav):
“Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler vardı ki, demir taraklarla bütün derileri, etleri soyulup kazılırdı da bu işkence yine onu dininden döndüre-mezdi Testereyle tepesinden ikiye bölünürdü de yine bu işkence onu dininden döndüremezdi Allah elbet İslamiyet’i tamamlayacak ve üstün kılacaktır” buyurarak tesellide bulundu ve sabretmeleri gerektiğini söyledi
Günümüzde Ebû Cehillerin, Ebû Leheblerin, Firavunların nesli hâlâ devam etmektedir Hz Peygamber (sav)’in zamanında yaşayanların hâlini göz önünde bulundurursak, acaba biz neler çekiyoruz, hangi işkenceye maruz bırakılmışız ve işkencelere maruz bırakılsaydık sabretmesini bilir miydik gibi birçok soru geliyor aklımıza Resûlullah (sav)’in okuduğu Kur’an bizim de okuduğumuz Kur’an’dır Ashâbının okuduğu Kur’an bizim de okuduğumuz Kur’an’dır Neden onlar gibi olamıyor ve onlar gibi yaşayamıyoruz?
Yine Mahzumoğulları, Yasir ailesini müslüman-lıktan döndürmek için onlara akıl almaz işkenceler yaparlardı Bir gün işkence yaparlarken Hz Peygamber (sav) onların üzerine geldi ve “Sabredin ey Yasir ailesi, yeriniz cennettir!” diyerek, yapılan işkencelere karşı Yasir ailesini teselli etmiştir
Nitekim Kur’an’da, sabredenlere büyük mükâfatlar verileceği açıklanmıştır:
“Sabredenlere ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz”
“Sabretmelerine karşılık bu gün onları mükâfatlandırdım”
“Sabırlarının karşılığı cennet ve oradaki ipeklerdir“
mealindeki ayetlerle, Allah yolunda çeşitli zorluklara sabredenlerin karşılığının kendilerine daha fazlasıyla ödeneceği ifâde edilmiştir
Böylece davet yolunda sabrın önemi belirtilerek, davetçinin hâdiseler karşısında çok sabırlı olmasının lüzumunu ortaya koymuştur Şu noktaya dikkat çekmek istiyorum ve altını çizerek yazıyorum ki, bu dünyada Yasirlerin ve Sümeyyelerin, Mâşitelerin, Rabiatü’l-Adeviyelerin sonu tükenmiş değil