hafiza aise
Mon 8 August 2011, 12:41 pm GMT +0200
2— Felâket Zamanlarında Kunut Okuması:
Yalnızca musibet ve felâket zamanlarında, müslümanların başına önemli bir olay geldiğinde kunut okuma Hz. Peygamber'in (s.a.) âdetiydi. Böyle bir durum söz konusu olmadığında okumazdı. Ayrıca kunut okuması sabah namazına da Özgü değildi. Ancak şu sebeplerden ötürü çoğunlukla sabah namazında kunut okurdu: Sabah namazını uzatmak meşrudur; bu namaz gece namazına bitişik olup seher vaktine, icabet saatine ve tenezzül-1 i ilâhiye yakındır; bu namaz Allah'ın ve meleklerinin yahut gece ve gündüz-meleklerinin tanık olduğu meşhud (gözlenmiş, tanık olunmuş) namazdır.-Nitekim "Şüphesiz sabah (namazının) kıraati meşhuddur" âyetinin[617] her-iki şekilde (yani Allah ve melekleri yahut gece ve gündüz melekleri tarafın^ dan gözlenen namaz) tefsir edildiği rivayet edilmiştir.
İbn Ebî Füdeyk-Abdullah b. Saîd b. Ebî Saîd el-Makbûrî-babası (Saîd1 b. Ebî Saîd) -Ebu Hureyre senediyle nakledildiğine göre Allah Rasûlü (s.a.) sabah namazında ikinci rekâtta başını rükûdan kaldırınca, ellerini kaldırır. Şu duayı okurdu:
"Allah'ım! Doğru yola ilettiklerinin araşma beni de kat. Sıhhat ve afiyet verdiklerinin arasına beni de kat. Sevdiklerinin arasına beni de kat. Bana her neyi bağışlarsan bereketli ve devamlı kıl. Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru. Hükmeden şüphesiz Sensin. Sana hükmedilmez. Senin sevdiğin (kolladığın) zelil olmaz. Yücesin, ulusun ey Rabbimiz!"
Bu hadis sahih yahut hasen olsaydı ne kadar da istidlale elverişli olurdu. Ancak bu seneddeki Abdullah (b. Saîd) ile istidlal edilemez. Her ne kadar Hâkim, Kunût'ta onun Ahmed b. Abdullah el-Müzenî-Yusuf b. Musa-Ahmed b. Sâlih-İbn Ebî Fudeyl senediyle rivayet ettiği hadisi sahih saymış-sa da.[618] Evet sahih yolla Ebu Hureyre'nin "Vallahi sizin Allah Rasûlü'nün (s.a.) namazına en yakın namaz kılanınız şüphesiz benim" dediği ve Ebu Hureyre'nin sabah namazının son rekâtında "semiallahu limen hamiden" dedikten sonra kunut okuduğu ve bu kunutunda mü'minlere dua, kâfirlere lanet ettiği rivayet edilmiştir.[619]
Şüphesiz, Allah Rasûlü (s.a.) bunu yaptı, sonra terketti. Öyleyse Ebu Hureyre, onlara bu şekil kunutun sünnet olduğunu ve Allah Rasûlü'nün (s.a.) bunu yaptığım öğretmek istemiştir. Bu da ister felâket ve musibet zamanlarında, isterse başka zamanlarda olsun herhalükârda sabah namazında kunut okumayı mekruh sayan ve "bu sünnet mensûhtur ve onu yapmak bid'attir" diyen Kûfelilere[620] reddiyedir. Hadis ehli ise bunlarla felâket ve musîbet zamanlarında da başka zamanlarda da kunut okumanın müstehab olduğunu savunanların arasında orta yolu tutmuştur. Bu grup hadise uymada diğer iki gruptan daha muvaffak olmuştur. Çünkü bunlar, Allah Rasûlü'nün (s.a.) kunut okuduğu yerde kunut okuyorlar, terkettiği yerde terkediyorlar. Yapmada da terketmede de ona uyuyorlar ve: "Yapmak da sünnet, terketmek de sünnet" diyorlar. Bunun yanında kunut okumaya devam edeni ayıplamıyor, kunutun okunmasını mekruh görmüyor, bid'at saymıyor ve okuyanı sünnete aykırı davranan kişi olarak nitelemiyorlar. Nitekim aynı şekilde felâket ve musibet zamanlarında okunmasını ayıplayanları ayıplamıyor, terkedilmesini bid'at saymıyor ve terkedeni sünnete aykırı davranan kişi olarak da nitelemiyorlar. Aksine kunut okuyan iyi etmiş olur, okumayı terkeden de iyi etmiş olur, onlara göre.
Rükûdan doğrulma rüknü, dua ve sena (Allah'a övgü) mahallidir. Hz. Peygamber (s.a.) bu rükünde her ikisini de birlikte yapmıştır. Kunut duası hem duadır, hem de sena. Bu yüzden bu mahalde okunması daha uygun olur. İmamın cemaate öğretmek amacıyla kunutu zaman zaman açıktan okumasında bir sakınca yoktur. Hz. Ömer, cemaate öğretmek amacıyla (Sübhaneke, vb.) başlangıç duasını açıktan okumuştur. İbn Abbas da cenaze namazında, sünnet olduğunu öğretmek için, Fâtiha'yı açıktan okumuştur. İmamın açıktan "amin" demesi de böyledir.
Bu konudaki ihtilaf, mubah ihtilaf türündendir; yapan da terkeden de kınanamaz. Bu ihtilaf, namazda elleri kaldırıp kaldırmama konusundaki ihtilaf gibidir. Yine bu ihtilaf, teşehhüd (et-Tehiyyâtü) türlerindeki, ezan ve kamet türlerindeki ile haccın ifrâd, kıran ve temettü türlerindeki ihtilaf gibidir.
Bizim maksadımız ise sadece Hz. Peygamber'in (s.a.) bizzat kendisinin yapmış olduğu hedyi (-sünnet ve âdetini) anlatmaktır. Çünkü onun hedyi bizim maksadımızın kıbiesidir. Bu kitapta yöneliş sadece onadır. Araştırma ve inceleme onun etrafında dönmektedir. Bu başka birşey, yapılıp yapılmaması ayıp sayılmayan caiz, başka birşeydir. Biz bu kitapta caiz olup olmayan şeylere ei atmadık. Buradaki maksadımız, yalnızca Hz. Peygamber'in (s.a.) kendisi için tercih ettiği hedyi ortaya koymaktır. Çünkü onun hedyi en mükemmel, en faziletli hedydir. Devamlı olarak sabah namazında kunut okumak, (namazlarda) besmeleyi açıktan söylemek Hz. Peygamber'in (s.a.) hedyi değildi, dediğimizde bu söz, başkasının ne mekruh, ne de bid'at olduğunu gösterir. Ancak O'nun (s.a.) hedyi en mükemmel, en faziletli hedydir. Yainız Allah'tan yardım dilenir. [621]
[617] Isrâ, 17/78.
[618] Hafız tbn Hacer, et-Takrîb'de Abdullah b. Saîd b. Ebî Saîd el-Makbûrî'nin metruk râvi olduğunu söylemiştir.
[619] Buharı ve Müslim.
[620] Buna şüphe İle bakılır. Zira hanefî âlimlerinden Allâme İbrahim el-Halebî, Şerhu'l-Kebîr adlı eserinde (s.420) diyor ki: Felâket zamanlarında kunut okumanın meşruiyeti devamlıdır ki, bu, Hz. Peygamber'den (s.a.) sonraki devirde kunut okuyan sahabîlerin kunut okuduğu mahaldir. Mezhebimizin — hanelilerin— görüşü budur. Çoğunluk da bu görüşü benimsemiştir. İmam Ebu Cafer Tahâvî: "Bize göre sabah namazında yalnızca bir felaket durumu sözkonusu olmadığında kunut okunmaz. Bir fitne baş gösterir yahut bir felâket olursa kunut okumanın sakıncası yoktur. Bu, Allah Rasülü'nün (s.a.) yaptığı bir şeydir." dedi.
Hafız İbn Hacer, ed-Dirâye'de (s. 117) diyor ki: Bu konudaki haberlerden şu sonuç elde edilir. Hz. Peygmaber (s.a.) yalnızca felâket zamanlarında kunut okurdu. Böyle olduğu hadislerde açıkça gelmiştir, tbn Hibbân'in Ebu Hureyre'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.) sabah namazında sadece ya bir kavme dua etmek için ya da bir kavme beddua etmek İçin kunut okurdu, tbn Huzeyme (620) de Enes'ten buna benzer bir hadis rivayet etmektedir. Her iki rivayetin isnadı da sahihtir.
[621] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/251-253.
Yalnızca musibet ve felâket zamanlarında, müslümanların başına önemli bir olay geldiğinde kunut okuma Hz. Peygamber'in (s.a.) âdetiydi. Böyle bir durum söz konusu olmadığında okumazdı. Ayrıca kunut okuması sabah namazına da Özgü değildi. Ancak şu sebeplerden ötürü çoğunlukla sabah namazında kunut okurdu: Sabah namazını uzatmak meşrudur; bu namaz gece namazına bitişik olup seher vaktine, icabet saatine ve tenezzül-1 i ilâhiye yakındır; bu namaz Allah'ın ve meleklerinin yahut gece ve gündüz-meleklerinin tanık olduğu meşhud (gözlenmiş, tanık olunmuş) namazdır.-Nitekim "Şüphesiz sabah (namazının) kıraati meşhuddur" âyetinin[617] her-iki şekilde (yani Allah ve melekleri yahut gece ve gündüz melekleri tarafın^ dan gözlenen namaz) tefsir edildiği rivayet edilmiştir.
İbn Ebî Füdeyk-Abdullah b. Saîd b. Ebî Saîd el-Makbûrî-babası (Saîd1 b. Ebî Saîd) -Ebu Hureyre senediyle nakledildiğine göre Allah Rasûlü (s.a.) sabah namazında ikinci rekâtta başını rükûdan kaldırınca, ellerini kaldırır. Şu duayı okurdu:
"Allah'ım! Doğru yola ilettiklerinin araşma beni de kat. Sıhhat ve afiyet verdiklerinin arasına beni de kat. Sevdiklerinin arasına beni de kat. Bana her neyi bağışlarsan bereketli ve devamlı kıl. Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru. Hükmeden şüphesiz Sensin. Sana hükmedilmez. Senin sevdiğin (kolladığın) zelil olmaz. Yücesin, ulusun ey Rabbimiz!"
Bu hadis sahih yahut hasen olsaydı ne kadar da istidlale elverişli olurdu. Ancak bu seneddeki Abdullah (b. Saîd) ile istidlal edilemez. Her ne kadar Hâkim, Kunût'ta onun Ahmed b. Abdullah el-Müzenî-Yusuf b. Musa-Ahmed b. Sâlih-İbn Ebî Fudeyl senediyle rivayet ettiği hadisi sahih saymış-sa da.[618] Evet sahih yolla Ebu Hureyre'nin "Vallahi sizin Allah Rasûlü'nün (s.a.) namazına en yakın namaz kılanınız şüphesiz benim" dediği ve Ebu Hureyre'nin sabah namazının son rekâtında "semiallahu limen hamiden" dedikten sonra kunut okuduğu ve bu kunutunda mü'minlere dua, kâfirlere lanet ettiği rivayet edilmiştir.[619]
Şüphesiz, Allah Rasûlü (s.a.) bunu yaptı, sonra terketti. Öyleyse Ebu Hureyre, onlara bu şekil kunutun sünnet olduğunu ve Allah Rasûlü'nün (s.a.) bunu yaptığım öğretmek istemiştir. Bu da ister felâket ve musibet zamanlarında, isterse başka zamanlarda olsun herhalükârda sabah namazında kunut okumayı mekruh sayan ve "bu sünnet mensûhtur ve onu yapmak bid'attir" diyen Kûfelilere[620] reddiyedir. Hadis ehli ise bunlarla felâket ve musîbet zamanlarında da başka zamanlarda da kunut okumanın müstehab olduğunu savunanların arasında orta yolu tutmuştur. Bu grup hadise uymada diğer iki gruptan daha muvaffak olmuştur. Çünkü bunlar, Allah Rasûlü'nün (s.a.) kunut okuduğu yerde kunut okuyorlar, terkettiği yerde terkediyorlar. Yapmada da terketmede de ona uyuyorlar ve: "Yapmak da sünnet, terketmek de sünnet" diyorlar. Bunun yanında kunut okumaya devam edeni ayıplamıyor, kunutun okunmasını mekruh görmüyor, bid'at saymıyor ve okuyanı sünnete aykırı davranan kişi olarak nitelemiyorlar. Nitekim aynı şekilde felâket ve musibet zamanlarında okunmasını ayıplayanları ayıplamıyor, terkedilmesini bid'at saymıyor ve terkedeni sünnete aykırı davranan kişi olarak da nitelemiyorlar. Aksine kunut okuyan iyi etmiş olur, okumayı terkeden de iyi etmiş olur, onlara göre.
Rükûdan doğrulma rüknü, dua ve sena (Allah'a övgü) mahallidir. Hz. Peygamber (s.a.) bu rükünde her ikisini de birlikte yapmıştır. Kunut duası hem duadır, hem de sena. Bu yüzden bu mahalde okunması daha uygun olur. İmamın cemaate öğretmek amacıyla kunutu zaman zaman açıktan okumasında bir sakınca yoktur. Hz. Ömer, cemaate öğretmek amacıyla (Sübhaneke, vb.) başlangıç duasını açıktan okumuştur. İbn Abbas da cenaze namazında, sünnet olduğunu öğretmek için, Fâtiha'yı açıktan okumuştur. İmamın açıktan "amin" demesi de böyledir.
Bu konudaki ihtilaf, mubah ihtilaf türündendir; yapan da terkeden de kınanamaz. Bu ihtilaf, namazda elleri kaldırıp kaldırmama konusundaki ihtilaf gibidir. Yine bu ihtilaf, teşehhüd (et-Tehiyyâtü) türlerindeki, ezan ve kamet türlerindeki ile haccın ifrâd, kıran ve temettü türlerindeki ihtilaf gibidir.
Bizim maksadımız ise sadece Hz. Peygamber'in (s.a.) bizzat kendisinin yapmış olduğu hedyi (-sünnet ve âdetini) anlatmaktır. Çünkü onun hedyi bizim maksadımızın kıbiesidir. Bu kitapta yöneliş sadece onadır. Araştırma ve inceleme onun etrafında dönmektedir. Bu başka birşey, yapılıp yapılmaması ayıp sayılmayan caiz, başka birşeydir. Biz bu kitapta caiz olup olmayan şeylere ei atmadık. Buradaki maksadımız, yalnızca Hz. Peygamber'in (s.a.) kendisi için tercih ettiği hedyi ortaya koymaktır. Çünkü onun hedyi en mükemmel, en faziletli hedydir. Devamlı olarak sabah namazında kunut okumak, (namazlarda) besmeleyi açıktan söylemek Hz. Peygamber'in (s.a.) hedyi değildi, dediğimizde bu söz, başkasının ne mekruh, ne de bid'at olduğunu gösterir. Ancak O'nun (s.a.) hedyi en mükemmel, en faziletli hedydir. Yainız Allah'tan yardım dilenir. [621]
[617] Isrâ, 17/78.
[618] Hafız tbn Hacer, et-Takrîb'de Abdullah b. Saîd b. Ebî Saîd el-Makbûrî'nin metruk râvi olduğunu söylemiştir.
[619] Buharı ve Müslim.
[620] Buna şüphe İle bakılır. Zira hanefî âlimlerinden Allâme İbrahim el-Halebî, Şerhu'l-Kebîr adlı eserinde (s.420) diyor ki: Felâket zamanlarında kunut okumanın meşruiyeti devamlıdır ki, bu, Hz. Peygamber'den (s.a.) sonraki devirde kunut okuyan sahabîlerin kunut okuduğu mahaldir. Mezhebimizin — hanelilerin— görüşü budur. Çoğunluk da bu görüşü benimsemiştir. İmam Ebu Cafer Tahâvî: "Bize göre sabah namazında yalnızca bir felaket durumu sözkonusu olmadığında kunut okunmaz. Bir fitne baş gösterir yahut bir felâket olursa kunut okumanın sakıncası yoktur. Bu, Allah Rasülü'nün (s.a.) yaptığı bir şeydir." dedi.
Hafız İbn Hacer, ed-Dirâye'de (s. 117) diyor ki: Bu konudaki haberlerden şu sonuç elde edilir. Hz. Peygmaber (s.a.) yalnızca felâket zamanlarında kunut okurdu. Böyle olduğu hadislerde açıkça gelmiştir, tbn Hibbân'in Ebu Hureyre'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.) sabah namazında sadece ya bir kavme dua etmek için ya da bir kavme beddua etmek İçin kunut okurdu, tbn Huzeyme (620) de Enes'ten buna benzer bir hadis rivayet etmektedir. Her iki rivayetin isnadı da sahihtir.
[621] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/251-253.