sumeyye
Thu 17 December 2009, 04:30 pm GMT +0200
Fazilet
Peygamber (s.a.v.)in savaşı alçak ve basit kimselerin savaşı na benzemiyordu. Onlar kılıcı hem sağlam, hem de sakat yere vuruyorlardı.. Ahlaklı ve güçlü kimselerin savaşındaysa kılıç, sadece hastalığın gizli bulunduğu yere vuruluyordu. Böylece o, kötülüğü gizlendiği yerden söküp atıyordu. Müslümanlar sade ce tecavüz eden, silah taşıyan, ya da silahşörler için tedbir ha zırlayan kimselerle savaşırlardı.
Bu sebeple savaşın başlangıcında, devamında ve sonunda yani bütün aşamalarında fazilet hakim olmuştur. Çünkü müs-lümanlarm savaşı tecavüzü sadece misliyle mukabelede bulu narak reddetmek içindir. Bu savaş, tecavüz esnasında takva ile hareket etmemizi Genab-ı Allah´ın emretmiş olmasından dolayı faziletle kayıtlı ve sınırlıdır. Takva kaydına bağlı olmakla birlikte, düşmana karşı aynıyla karşılık vermek, İslam askerleri ne, faziletlere saygılı olmayı, haklan çiğnememeyi gerekli kılar. Eğer fazilet ile, yapılana aynıyla mukabele etmek arasında bir karar vermek durumunda kalırlarsa, fazilete uymak gerekir. Çünkü her ne halde olursa olsun, fazilet, kendisine riayetsizliği kabul etmeyen temel bir ilkedir.
Bazı kimseler faziletin nasıl olup da kılıçla hakim kılınabile ceğine hayret etmektedirler. İnsanlar öldürülürken fazilet nasıl egemen olur diye sormaktadırlar. İnsanların öldürülmesinin mubah kılındığı yerde, saygı duyulacak hiç bir şey kalmaz. Ama buna karşı biz deriz ki; bu savaş semavi kanunlara bağlı nübüvvet savaşıdır. Peygamber efendimiz bu ilkeleri insanlara öğretmek için savaş yapmıştır. İnsanlık aleminde ve düzeninde savaşlar devam ettiğine göre, mutlaka faziletle kayıtlı ve sınırlı olmaları, bunu nübüvvet semasının son sarayı olan Muham-med (s.a.v.)in insanlara Öğretmesi gerekir. Nübüvvet savaşı, re zaletleri ortadan kaldıran fazilet savaşıdır. Bu savaşın asıl se bebi hakkı ve fazileti savunmak olduğuna göre, savaş meydan larında mütecaviz rezilleri cezlandırmak için haramları hiçe saymak ve sınırları çiğnemek yakışık almaz ve akla uymaz. Düşman, bütün ahlaki kayıtlardan sıyrılıp kopsa bile, fazilet ordusu mutlaka erdem ve fazilet ilkelerine bağlı olmalıdır. Düş man eğer imkan bulduğu takdirde ırzları çiğneyip çocukları, kadınları ve güçsüz ihtiyarları öldürüyorsa, İslam askerleri on lara misliyle mukabelede bulunmamalıdır. Çünkü İslam asker leri fazilet ve ahlak kayıtlarına bağlıdır.
Düşman eğer ölülerimize, kulaklarını, burunlarını kesip göz lerini çıkararak işkence yapmakta ve ölümlerinden sonra be denlerini çirkinleştirmekte ise, fazilet ordusuna mensup müs-lüman askerler en büyük komutan ve fazilet savaşlarının ilk muallimi olan Peygamber efendimizin: "Ölülere işkence etmek ten ve bedenlerini çirkinleştirmekten sakının!" buyruğundan dolayı düşman askerlerinin ölülerine misliyle mukabelede bulunmamalıdır.
Uhud savaşında müşrikler Pygamber efendimizin amcası Hamza´yı öldürmüşlerdi. Hamza onun sevgilisi ve en yakın ak rabası olup bizzat kendisinin adlandırdığı gibi, şehitlerin efen-disiydi. Müşrikler onun temiz cesedine işkence yapmışlardı.
Hamza, Peygamber efendimizin yanında bu kadar değerli bir yere sahip olduğu halde, Peygamber efendimiz, karşılaştığı bu yürekler acısı manzaradan dolayı müşrik Ölülerinin cesetlerine işkence yapmayı düşünmemişti.
Düşmanlar, müslüman esirleri aç ve susuz bırakarak onları öldürseler bile, yine de müslüman askerler, ellerine geçirdikleri düşman esirlerine yemek yedirmeyi ibadetlerin en kutsalı sa yarlar. Bunu yaparken de Cenab-ı Allah´ın dürüst ve imanla rında sadık müzminlerle ilgili olarak yaptığı tavsifi gerçekleştir meye çalışırlar:
"Onlar ki, kendi canları çekmesine rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler." (insan: 8 )