saniyenur
Tue 26 June 2012, 07:24 am GMT +0200
Fazilet Timsali Hatice
Hatice mutlu ve bahtiyardı. Muhammed'e derin muhabbetle bağlandı. Muhammed'ın da Hatice'ye karşı muhabbet ve şefkati arttı. Hatice'ye hiçbir kadına gösterilmeyecek derecede itina gösterdi. O, biliyordu ki, bütün bunlar onun teşviki, yardım ve cömert işbirliği sayesinde oldu. Yine biliyordu ki, kendisi için ciddi bir mana ifade eden tek kişi Hatice idi. O, faziletin timsaliydi. Davetine inanan ilk kişiydi. O, nefsini, Allah'a ve O'nun Rasulü'ne bıraktı. O, hakiki ve sarsılmaz bir mü'mindi. O, İslam'ın bütün kurallarını yerine getirdi. O, Peygamber ile birlikte farz namazlarına riayet etti. Kur'an'ı ve Allah'ın emirlerini öğrenmekte O hep ilkti. Muhammed gibi o da oruç tuttu. Sadaka verdi. O, sahip olduğu bütün servetini Allah uğrunda sarfetti. Hiçbir durumda servetinden ufak birşeyi bile kendine alıkoymadı. O, gerçekten, Alah ve O'nun peygamberi'nin yoluna huzur ve rahatını feda etti. O sabırlıydı, itaatkardı. Hatice, Mekke'nin tipik Kureyş hanımıydı, davranışlarında dürüst ve mütevaziydi. Kocasına titizlikle itaat etti. Sadık bir eşti. Muhammed'ı sevdi. O'na büyük bir bağlılığı vardı. O'nun hakiki üstün vasıflarını takdir etti. O'nu muhteşem ve ulvi düşüncelerinden dolayı yüceltti. İlahi muvaffakiyetlere nail olduğu için ona büyük bir hürmet gösteriyordu. Bütün samimiyetiyle onun şahsiyetini ve kutsal görevini tasdik etti. Söylediklerini uyguladı. Rasulullah'a baktı, itina gösterdi. Yardım etti. O'na manen ve maddeten güç verdi. O'nun için her türlü fedakârlığı yaptı. Peygamberliğinin ilk günlerinde sıkıntı içindeyken bile O'na teselli verdi, O'nu rahatlattı.
Rivayete göre, Rasulullah, birgün Hatice'nin yamndayken birdenbire Cibril geldi. Rasulullah, onu gördü ve: "Ey Hatice! İşte bu Cibril'dir, bana geldi." Hatice: "Şu anda onu görüyor musun?" diye sordu. Rasulullah: "Evet ." cevabını verdi. Hatice Rasulullah'a: "Sol tarafıma otur." dedi. Rasulullah, Hatice'nin sol tarafına oturunca Hatice: "Şimdi görüyor musun?" diye sordu. Peygamber yine "Evet" karşılığını verdi. Hatice bu kez de sağ tarafına oturmasını istedi. Rasulullah geçti, Hatice'nin sağ tarafına oturdu. Hatice: "Şimdi onu görüyor musun?" diye tekrar sordu. Rasulullah yine "Evet" deyince Hatice, Rasulullah'tan kucağına oturmasını istedi. Bu kez Rasulullah, Hatice'nin kucağına oturdu. Yine Hatice: "Şimdi görüyor musun? sorusunu tekrarladı. Rasulullah yine olumlu cevap verince Hatice örtüsünü çıkarıp attı. O sırada Rasulullah, hala kucağında oturuyordu. "Onu şimdi görüyor musun?" diye tekrar sordu. Rasulullah bu kez "Hayır" cevabını verince Hatice: "Bu şeytan değil. Bu kesinlikle melek, ey amcaoğlu. Sebat et, seni müjdelerim..." dedi. Sonra da, ona inanıp, getirdiği Şeyin hak olduğuna şehadet etti. (İbni Sa'ad).
Hz. Muhammed'ın bizzat karşılaştığı olayları ve ruhi değişiklikleri Hatice'den başka kimse bilmiyordu. Muhammed'in ona söylediği bütün manevi hadiseleri o akıllıca sır olarak sakladı. Hatice, pek tabi ki böylelikle İslam'ı düşünüyordu. Eğer Muhammed yalnız olsaydı, son derece sıkıntı veren hallere ve olaylara daha çok tahammül etmek zorunda kalması gerekiyordu. Hayatından endişe edebilirdi fakat, üstün tevekkülü, ulvi münasebeti, şefkatli, nazik ve anlayışı dolayısıyla bunu düşünmedi. Hakikaten, Hatice ve ondan sonra gelen hanımları dışında pek az kimse, onun manevi tecrübelerinden haberdardı.
Rasulullah, her sene bir ay Hira dağına çıkar ve orada ibadet ederdi. Peygamberlikle şereflendiği senenin Ramazan ayında Rasulullah, yine i'tikafa çekilmek üzere Hira dağındaki mağaraya çıktı. Gece olunca Cibril ona Allah'ın emrini getirdi. Cibril ona, uyurken geldi. "Oku!" dedi. Rasulullah: "Ben okuma bilmem." diye karşılık verdi. Cibril onu öyle bir sıktı ki, Rasulullah, öleceğini sandı. Bu olay bir iki kez tekrarlandı. Cibril yine: "Oku!" deyince Rasulullah: "Ne okuyayım?" diye sordu. Bunun üzerine Cibril: "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O İnsanı alaktan yarattı..." diye Alak Suresi'nin ilk ayetlerini tekrarladı ve oradan ayrıldı, gitti. Rasulullah uykusundan uyandı, sanki kalbinde bir kitap şekillenmişti.
Rasulullah'ın yanından geçtiği her taş ve ağaç kendisine selam veriyordu. Rasulullah, arkasına, sağına, soluna döndükçe: "es-Selamu aleyke ya'Rasulullah!" diye Peygamber se-lâmıyla selamlayan ağaçlar ve taşlar görüyordu. Gökten birinin seslendiğini duyuyordu: "Ey Muhammed sen Allah'ın peygamberisin, ben de Cibril'im." diyordu. Başını kaldırdığında melek Cibril'i bir erkek suretinde görüyordu.
Eve geldiği zaman Hatice'ye bütün olanları anlattı. O, Hatice'nin sevgili kocası idi ve sıkıntıdaydı. Hatice onu teselli etmekte vakit kaybetmedi. Dedi ki: "Sevin ey amcaoğlu ve huzur içinde ol! Hatice'nin nefsi elinde olana and olsun ki, senin bu ümmete peygamber olduğuna dair ümitlerim var."