ezelinur
Fri 5 February 2010, 06:59 pm GMT +0200
Satış akidlerinde fâsid ile bâtıl aynı anlamı ifâde eder. Fâsid olan her akid bâtıl, bâtıl olan her akid de fâsiddir. Fâsid veya bâtıl olan akid, önce anlatılmış olan şart ve rükünlerinden biri yerine getirilmeyen akiddi.
Fâsid satışların hepsi haram ve dolayısıyla da insanların bunlardan kaçınmaları vâcibtir. Bunlara bir çok örnekler verebiliriz: Anasının karnındaki cenini satmak, fâsid satışlardandır. Meselâ gebe bir devesi olan Kişinin, devenin karnındaki cenini, doğmadan satması, helâl olmayan fâsid bir satıştır. Buna "bey´-i melâkîh" denir. Melâkîh, "melkuhe" kelimesinin çoğuludur. Melkühe, karındaki cenin demektir.
Nİtacü´n-Nİtac" satışı da fasittir. Bu, meselâ gebe bir koyunu olan bir kişinin, bu koyundan doğacak yavrunun yavrusunu satmasıdır. Buna, "Hablü´i-Hable" de denir. Bu satış, karındaki cenini satmaya nisbetle çok daha açık bir şekilde fâsidtir.
Erkek hayvanların sulbündeki dölsuyunu satmak da fâsid satışlardandır. Buna "bey´-i mezâmin" denir. Bir kişinin erkek devesi veya eşeği veya öküzü olur da adamın biri, onu kendi yanındaki dişi hayvanın üzerine çektirmek İsterse, sahibinin bu hayvanların menilerini satması helâl olmaz. Çünkü erkek hayvanların menisi, değerli bir mal değildir. Kaldı ki bu menîyi, müşteriye teslim etmek, sahibinin elinde olmayan bir iştir. Çünkü öyle zamanlar olur ki, dişi hayvan üzerine erkek hayvanın sıçramasına müsâade etmez ve hiç kimse de onu, bu işi yapmaya icbar edemez. Erkek hayvanın döl suyunu satmak sahih olmadığı gibi, kendi dişisinin üzerine çektirmek isteyene kiraya vermek de sahih olmaz. Kendi türündeki hayvanların çoğalması ve üremesi bu hayvana bağlı ise, bu gibi işlerde kullanılması için sahibinin iğreti vermesi gerekir. İğreti vermeye yanaşmazsa, bu İşten bahsetmeksizin başka herhangi bir işte bir müddet çalıştırmak amacıyla kiralanması sahih olur. Kiraladıktan sonra da kiracı, o hayvanı bu amaçla kullanabilir.
(148) Hanefîler dediler ki: Satış akidlerinde fâsid ile bâtıl, birbirinden ayrı şeyler olup, her biri başka anlam ifâde eder. Bâtıl, rükün veya mahallinde usulsüzlük olan satış akdidir. Akdin rüknü, icâb veya kabuldür. Bu rükün ihlal edilirse, meselâ, icâb veya kabul, aklı olmayan deli veya çocuk tarafından söylenirse, satış akdi bâtıl olur; gerçekleşmez. Satış akdinin mahalli, satılan maldır. Satış akdinin mahalli haleldar olursa, meselâ satılan mal, Ölü bir hayvan, kan veya domuz ise satış akdi bâtıl olur. Fâsid olan akid, rükün ve mahallinden başka bir kısmında usulsüzlük bulunan satış akdidir. Meselâ satın alınan mala bedel olarak verilen şey şarap ise, bu satış akdi fâsid olur. Bir kişi, satın alınması sahih olan bir mal satın ahr da bedelini şarap olarak öderse, satış a^di fâsid olarak gerçekleşir ve müşterinin malı teslim almasıyla satış akdi geçerli olur, yürürlüğe girer. Ama müşterinin bedel olarak, şaraptan başka bir malı satıcıya vermesi gerekir. Çünkü şarabın bedel olması uygun değildir. Satılan malın, müşteriye satıcı tarafından teslim edilmesine muktedir olunması dolayısıyla bir usulsüzlük bulunursa, yine satış akdi fâsid olur. Meselâ gasbedilmiş bir malı satan kişi, bu malı müşteriye teslim etmeye muktedir olamazsa satış akdi fâsid olur. Satış akdinde, satış akdinin gerektirmediği bir şartı koşmak gibi bir usulsüzlük bulunursa, satış akdi fâsid olur. Bütün bu durumlarda satış akdi, bâtıl değil de fâsid olmaktadır. Ne aslı ne de vasfı itibariyle meşru olmayan satış akidlerine bâtıl akid denir. Bilindiği gibi akdin aslından maksat, rükün ve mahallidir. Rüknün meşru olması, haleldar olmaması demektir. Mahallinin meşru olması, satılan malın değerli olması demektir. Değerli mal, bey´in tanımında anlatılmıştı. Akdin vasfından maksat, akdin rükün ve mahallinden hâriç olan şeylerdir. Satış akdinin gereğine aykırı bir şart koşmak ve semen (satın alınan mala karşı ödenen bedel) gibi. Semen, akde tâbi bir sıfattır. Satış akdi aynı zamanda her ne kadar semene dayalı ise, aslolan mebi´, yani satılan maldır. Bu nedenledir ki satış akdi, semenin telef olmasıyla değil de, mebi´in telef olmasıyla infisah etmektedir. Çünkü semen, asıl maksat değil, sadece eşyadan yararlanmak için bir araçtır. Bu niteliğiyle de satış akdinin dışındaki bir vasıf olarak kabul edilmektedir.
Fâsid satışın hükmü: Müşterinin malı teslim almasıyla satış gerçekleşir ve mülkiyet ifâde eder. Ama bâtıl satışlarda durum, bunun aksi olup, asla mülkiyet ifâde etmez. Mevkuf (askıdaki) satışa gelince; bu, içinde başkasının hakkı bulunan bir malı satmaktır ki, sahih satış kısımlarındandır. Çünkü mevkuf satış, müşterinin malı teslim alması durumuna bağlı kalmaksızın gerçekleşir.
(149) Hanefîler dediler ki: Karındaki cenini, sulplerdeki dölsuyunu, doğacak yavrunun yavrusunu satmak anılan sebepten ötürü fâsid değil, bâtıldır. Bilindiği gibi satılan malda halel vâki olması, satış akdinin bâtıl olmasını gerekli kılar.
(150) Mâlikîler dediler ki: Kendi cinsinden dişi bir hayvanı döllemek amacıyla bir iki gün süreyle veya bir iki defa, yahut da müteaddit defalar çiftleştirmek üzere erkek hayvanı kiralamak sahihtir. Çiftleşme sonucu dişi hayvan gebe kalırsa ki bu da dişi hayvanın, artık erkeği kabul etmemesiyle anlaşılır sahibi, ücret almayı hakeder. Tabiî ücret, kaldığı süreye veya çiftleşme sayısınca olur. Bu ücretler, asıl ücret üzerinden hesaplanır. (Diyelim ki iki çiftleşme için bin liraya kiraladığı hayvan, dişiyi bir defada gebe bırakırsa, sahibi beşyüz lira ücret alır.) Ama zaman ve sayı belirtmeksizin "gebe bırakıncaya dek" şartı ile kiralamak sahih olmaz. Zîrâ olabilir ki, dişi hayvan gebe kalmaz ve sahipleri arasında anlaşmazlığa neden olur. Örneğin bir kişi, ömür boyu nafakasını temin etmesi karşılığında malını bir kişiye satarsa, yani "yaşadığım sürece bana, emsallerimin nafakası kadar nafaka vermen şartıyla evimi sana sattım" diyen kişinin satışı fâsîd olur. Çünkü satıcının ne kadar zaman yaşayacağı belli değildir. Ama "on sene süreyle nafakamı temin etmen şartıyla evimi sana sattım" diyerek bilinen-bir süre belirtirse, satış akdi sahih olur. Satıcı bu süre tamamlanmadan ölürse, hakkı mirasçılarına, mirasçıları yoksa beyt´ül-mâle intikal eder. Ama, "yaşadığım süre boyunca nafakamı vermen şartıyla evimi sana sattım" diyen veya belirsiz bir süre nafaka şartı koşarak satış yapan kişinin akdi sahih olmaz.
Fâsid satışların hepsi haram ve dolayısıyla da insanların bunlardan kaçınmaları vâcibtir. Bunlara bir çok örnekler verebiliriz: Anasının karnındaki cenini satmak, fâsid satışlardandır. Meselâ gebe bir devesi olan Kişinin, devenin karnındaki cenini, doğmadan satması, helâl olmayan fâsid bir satıştır. Buna "bey´-i melâkîh" denir. Melâkîh, "melkuhe" kelimesinin çoğuludur. Melkühe, karındaki cenin demektir.
Nİtacü´n-Nİtac" satışı da fasittir. Bu, meselâ gebe bir koyunu olan bir kişinin, bu koyundan doğacak yavrunun yavrusunu satmasıdır. Buna, "Hablü´i-Hable" de denir. Bu satış, karındaki cenini satmaya nisbetle çok daha açık bir şekilde fâsidtir.
Erkek hayvanların sulbündeki dölsuyunu satmak da fâsid satışlardandır. Buna "bey´-i mezâmin" denir. Bir kişinin erkek devesi veya eşeği veya öküzü olur da adamın biri, onu kendi yanındaki dişi hayvanın üzerine çektirmek İsterse, sahibinin bu hayvanların menilerini satması helâl olmaz. Çünkü erkek hayvanların menisi, değerli bir mal değildir. Kaldı ki bu menîyi, müşteriye teslim etmek, sahibinin elinde olmayan bir iştir. Çünkü öyle zamanlar olur ki, dişi hayvan üzerine erkek hayvanın sıçramasına müsâade etmez ve hiç kimse de onu, bu işi yapmaya icbar edemez. Erkek hayvanın döl suyunu satmak sahih olmadığı gibi, kendi dişisinin üzerine çektirmek isteyene kiraya vermek de sahih olmaz. Kendi türündeki hayvanların çoğalması ve üremesi bu hayvana bağlı ise, bu gibi işlerde kullanılması için sahibinin iğreti vermesi gerekir. İğreti vermeye yanaşmazsa, bu İşten bahsetmeksizin başka herhangi bir işte bir müddet çalıştırmak amacıyla kiralanması sahih olur. Kiraladıktan sonra da kiracı, o hayvanı bu amaçla kullanabilir.
(148) Hanefîler dediler ki: Satış akidlerinde fâsid ile bâtıl, birbirinden ayrı şeyler olup, her biri başka anlam ifâde eder. Bâtıl, rükün veya mahallinde usulsüzlük olan satış akdidir. Akdin rüknü, icâb veya kabuldür. Bu rükün ihlal edilirse, meselâ, icâb veya kabul, aklı olmayan deli veya çocuk tarafından söylenirse, satış akdi bâtıl olur; gerçekleşmez. Satış akdinin mahalli, satılan maldır. Satış akdinin mahalli haleldar olursa, meselâ satılan mal, Ölü bir hayvan, kan veya domuz ise satış akdi bâtıl olur. Fâsid olan akid, rükün ve mahallinden başka bir kısmında usulsüzlük bulunan satış akdidir. Meselâ satın alınan mala bedel olarak verilen şey şarap ise, bu satış akdi fâsid olur. Bir kişi, satın alınması sahih olan bir mal satın ahr da bedelini şarap olarak öderse, satış a^di fâsid olarak gerçekleşir ve müşterinin malı teslim almasıyla satış akdi geçerli olur, yürürlüğe girer. Ama müşterinin bedel olarak, şaraptan başka bir malı satıcıya vermesi gerekir. Çünkü şarabın bedel olması uygun değildir. Satılan malın, müşteriye satıcı tarafından teslim edilmesine muktedir olunması dolayısıyla bir usulsüzlük bulunursa, yine satış akdi fâsid olur. Meselâ gasbedilmiş bir malı satan kişi, bu malı müşteriye teslim etmeye muktedir olamazsa satış akdi fâsid olur. Satış akdinde, satış akdinin gerektirmediği bir şartı koşmak gibi bir usulsüzlük bulunursa, satış akdi fâsid olur. Bütün bu durumlarda satış akdi, bâtıl değil de fâsid olmaktadır. Ne aslı ne de vasfı itibariyle meşru olmayan satış akidlerine bâtıl akid denir. Bilindiği gibi akdin aslından maksat, rükün ve mahallidir. Rüknün meşru olması, haleldar olmaması demektir. Mahallinin meşru olması, satılan malın değerli olması demektir. Değerli mal, bey´in tanımında anlatılmıştı. Akdin vasfından maksat, akdin rükün ve mahallinden hâriç olan şeylerdir. Satış akdinin gereğine aykırı bir şart koşmak ve semen (satın alınan mala karşı ödenen bedel) gibi. Semen, akde tâbi bir sıfattır. Satış akdi aynı zamanda her ne kadar semene dayalı ise, aslolan mebi´, yani satılan maldır. Bu nedenledir ki satış akdi, semenin telef olmasıyla değil de, mebi´in telef olmasıyla infisah etmektedir. Çünkü semen, asıl maksat değil, sadece eşyadan yararlanmak için bir araçtır. Bu niteliğiyle de satış akdinin dışındaki bir vasıf olarak kabul edilmektedir.
Fâsid satışın hükmü: Müşterinin malı teslim almasıyla satış gerçekleşir ve mülkiyet ifâde eder. Ama bâtıl satışlarda durum, bunun aksi olup, asla mülkiyet ifâde etmez. Mevkuf (askıdaki) satışa gelince; bu, içinde başkasının hakkı bulunan bir malı satmaktır ki, sahih satış kısımlarındandır. Çünkü mevkuf satış, müşterinin malı teslim alması durumuna bağlı kalmaksızın gerçekleşir.
(149) Hanefîler dediler ki: Karındaki cenini, sulplerdeki dölsuyunu, doğacak yavrunun yavrusunu satmak anılan sebepten ötürü fâsid değil, bâtıldır. Bilindiği gibi satılan malda halel vâki olması, satış akdinin bâtıl olmasını gerekli kılar.
(150) Mâlikîler dediler ki: Kendi cinsinden dişi bir hayvanı döllemek amacıyla bir iki gün süreyle veya bir iki defa, yahut da müteaddit defalar çiftleştirmek üzere erkek hayvanı kiralamak sahihtir. Çiftleşme sonucu dişi hayvan gebe kalırsa ki bu da dişi hayvanın, artık erkeği kabul etmemesiyle anlaşılır sahibi, ücret almayı hakeder. Tabiî ücret, kaldığı süreye veya çiftleşme sayısınca olur. Bu ücretler, asıl ücret üzerinden hesaplanır. (Diyelim ki iki çiftleşme için bin liraya kiraladığı hayvan, dişiyi bir defada gebe bırakırsa, sahibi beşyüz lira ücret alır.) Ama zaman ve sayı belirtmeksizin "gebe bırakıncaya dek" şartı ile kiralamak sahih olmaz. Zîrâ olabilir ki, dişi hayvan gebe kalmaz ve sahipleri arasında anlaşmazlığa neden olur. Örneğin bir kişi, ömür boyu nafakasını temin etmesi karşılığında malını bir kişiye satarsa, yani "yaşadığım sürece bana, emsallerimin nafakası kadar nafaka vermen şartıyla evimi sana sattım" diyen kişinin satışı fâsîd olur. Çünkü satıcının ne kadar zaman yaşayacağı belli değildir. Ama "on sene süreyle nafakamı temin etmen şartıyla evimi sana sattım" diyerek bilinen-bir süre belirtirse, satış akdi sahih olur. Satıcı bu süre tamamlanmadan ölürse, hakkı mirasçılarına, mirasçıları yoksa beyt´ül-mâle intikal eder. Ama, "yaşadığım süre boyunca nafakamı vermen şartıyla evimi sana sattım" diyen veya belirsiz bir süre nafaka şartı koşarak satış yapan kişinin akdi sahih olmaz.