- Fani dünya ölüm gerçek

Adsense kodları


Fani dünya ölüm gerçek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Tue 21 September 2010, 08:13 pm GMT +0200
Fani dünya..ölüm gerçek..



Ne kadar çok duymuşuzdur bu sözü, ne kadar çok amenna ve sadakna demişizdir peşinden.. Kaç kereler ağlamışızdır gidenlerin ardından, kaç kere dinlemişizdir ölümle biten kariyer hikayelerini, evlilik hayallerini, son bulan genç hikayeleri…

Ama hep başkalarının başına gelir, bilsek de kendimize pek de yakıştıramayız ölümü. Ebediyete namzet ruha, lezzetlerin zevklerin bitmesinden korkan asi nefse önüne çıkan bir sondan daha azap verici ne olabilir? Zevkler kadar acıların da sonsuz olduğunu sanan zavallı nefse, ölüm pek acı gelir..

Son mudur Ölüm? Sahi…Nedir Ölüm? nedir ki Ölüm?

Yolu tek yönlü ve hiçbir zaman kalkış saati belli olmayacak bir yolculuk… Gerçeğin başladığı andır ölüm..

Rabbim iyi ki ne zaman olacağını bildirmemiş bize, yoksa yaşamak pek de kolay olmazdı bunca çaresizlikle..Unutmak dahi bir nimet ancak arada bir ölümle ayrılanlar bize “başkası yalan” diyorlar..

Mezar ziyaretleri insanın aklını başına getiriyor, şehrin bir yanında hiç bitmeyecekmişçesine devam eden bir film..Bir yanında ölüm var, ayrılık muhakkak, hesap günü pek çetin diyen taşlar..

Merak ediyorum bazen, çok mu acı duyuyor insan ölürken?
Nasıl bir ölümü tercih ederdim bana bırakılsaydı diye
düşünüyorum.
Film biter, herkes ayağa kalkar, salonun kapısında gözleri ışıktan rahatsız olur, dışarıda devam eden hayatı görür ve kendine gelir.. bunun gibi birşey olsa gerek..

Yok diyorum kendime sonra.. Boşuna düşünüyorsun, yanlış noktaya odaklanıyorsun. Hz.Ömer’in sorgusunun dünya zamanıyla altı ay sürdüğünü öğrenince ölümden çok, sonrasından endişe etmelisin diyorum..

Tekrar düşünüyorum, nasıl bir ölüm olsa ki
ve daha da önemlisi, nasıl bir yaşam olsa ki, hesap biraz hafiflese..



Ölümün hep var hayat içinde..fark edilmiyor çoğu zaman..Her an ölen bir şeyler var, bedenimizde veya ruhumuzda…
Katil olmak da ölüm gibi, bazen farkında olmuyoruz.. Öldürüyoruz birilerini, yaşam sevinçlerini alıyoruz ellerinden, içlerine korkular hayal kırıklıkları salıyoruz…

Yoksa nedir ki ölüm? Çekip gitmek, ardında gözü yaşlılar bırakıp karışmak mıdır toprağa? Yoksa artık pişmanlıkların fayda vermediği geri dönülmez bir yol
mudur ölüm?
Yaşam mı daha önemlidir, ölüm mü? Hangisi daha acı vericidir?

Nedir ki ölüm, yaşamın zorluğu yanında? Ölüm Nedir ki?

Ey İnsan! Ne sen ölümden kaçabilirsin nede ölüm Senin peşini bırakır.

Öyle ise bu gaflet çukurları içinde kıvranman niye? Diyelimki bu dünyada her
şeyin var, peki ya öbür dünyan?

Orası için hazırmısın? Yoksa damarına işleyen ibadetlerinde göstermiş
olduğun tembellik, umursamama hastalığından ölüm meleği gırtlağına çöktüğü
zamanmı kurtulmak istiyorsun?

Yoksa cebindeki üç beş kuruş para ile ebedi bir hayatmı satın almayı mı
düşünüyorsun???

En iyisimi sen ölüme hazırlan!!!
Ölüm sana gelmeden.

Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup dünyaya tâlip
bedbaht nefsim! Bilir misin, neye benzersin? Devekuşuna. Avcıyı görür;
uçamıyor, başını kuma sokuyor. Tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda;
avcı görür. Yalnız, o, gözünü kum içinde kapamış; görmez.

Ey nefis! Şu temsile bak, gör:

Nasıl dünyaya hasr-ı nazar, azîz bir lezzeti, elîm bir eleme kalbeder.
Meselâ, şu karyede, yani Barla'da, iki adam bulunur; birisinin yüzde doksan
dokuz ahbabı İstanbul'a gitmişler, güzelce yaşıyorlar. Yalnız birtek burada
kalmış; o dahi oraya gidecek. Bunun için, şu adam, İstanbul'a müştaktır,
orayı düşünür, ahbaba kavuşmak ister.

Ne vakit ona denilse, "Oraya git!";
sevinip, gülerek gider. İkinci adam ise, yüzde doksan dokuz dostları buradan
gitmişler. Bir kısmı mahvolmuşlar; bir kısmı ne görür, ne de görünür yerlere
sokulmuşlar.

Perişan olup gitmişler, zanneder. Şu bîçare adam ise, bütün
onlara bedel, yalnız bir misafire ünsiyet edip teselli bulmak ister; onunla
o elîm âlâm-ı firâkı kapamak ister.

Ey nefis! Başta Habîbullah, bütün ahbabın kabrin öbür tarafındadırlar.
Burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden
korkup, başını çevirme; merdâne kabre bak, dinle ne talep eder. Erkekçesine
ölümün yüzüne gül; bak, ne ister. Sakın gâfil olup ikinci adama benzeme.

Ey nefsim! Deme, "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış; herkes dünyaya dalmış,
hayata perestiş eder, derd-i maîşetle sarhoştur." Çünkü, ölüm değişmiyor;
firâk bekâya kalbolup, başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî
değişmiyor; ziyâdeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peydâ ediyor.

Hem deme, "Ben de herkes gibiyim." Çünkü, herkes sana kabir kapısına kadar
arkadaşlık eder. Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise,
kabrin öbür tarafında pek esassızdır.