sumeyye
Sat 18 December 2010, 03:40 pm GMT +0200
Fakirim diye üzülme ne zenginler kuru soğana hasret!!
Hasan Basri Hazretleri şöyle demiş:
"Siz sahabeyi görseydiniz onlara deli derdiniz.Onlar sizi görseydi bunlar nasıl müslüman derdi."
O zamanlara ait bir liderlik örneği:
Hazreti Ömer (ra) halifelik döneminde geçtiği yollardan taşları ayıklar, halkın ayağına değmemesi için bizzat kendisi temizlerdi. Birgün yine yoldan giderken gözüne çarpan bir taşa ayağıyla vurdu. Yolun kenarına doğru yuvarlanan taş, gelmekte olan bir adamın ayağına çarptı.
Buna müteessir oldu; fakat bir şey söylemeden geçip gitti.
Aradan bir sene geçmişti. Hazreti Ömer, aynı yolda yürürken, rastladığı taşları yine ayak ucuyla vurup kenara itmekteydi. Tam o sırada, geçen sene ayağına taş değen adam oradan geçiyordu.
Halife cebinden para dolu bir kese çıkartıp uzattı:
- Buyur, bunu harçlık et!
Adam:
- Harçlığım var, ya Emire'l-Mü'minin!
- Biliyorum harçlığın var; fakat buna rağmen kabul etmeni istiyorum.
- İhtiyacım yok.
- Fakat ben bu harçlığı, bana olan hakkını helal etmen için vermekteyim.
Bu yolda taşları ayıklarken, ayağımla vurduğum bir taş, yuvarlanıp senin ayağına değmiş; ben de halkımdan birinin ayağına taş vurup acıttığım için üzüntüye kapılmıştım. Beni bu üzüntüden kurtarman ve üzerime geçen hakkını helal etmen için, bu harçlığı vermeyi düşündüm. Alır da hakkını helal edersen, beni huzura kavuşturur, memnun edersin. Biliyorsun kul hakkı başkalarına benzemez!
Bir de o zamanki halka bakalım :
Ebu Zerr (ra) komşusunun karnı açken bir müslümanın kendi evinde tok olarak uyumayacağını söylüyor; elinde imkanı olan kimseleri, borç harç içinde inleyen din kardeşlerine yardım etmemeleri halinde, cehennemin şiddetli azabıyla ikaz ediyordu.
Onun bu iddiasında samimi olup olmadığını anlamak için, bir gün kendisine bir kese dolusu para gönderip, hediye olarak kabul etmesini istediler.
Ebu Zerr, bu parayı kabul edemeyeceğini, kendisinden daha fakir olanlara vermesi gerektiğini ısrarla söyleyince, parayı getiren köle; "Bunu sen kabul edersen benim hürriyetime kavuşacağımı söylediler" diyerek kabul ettirdi.
O gecenin sabahında köle tekrar gelerek:
- Size akşam getirdiğim parayı yanlış yere getirmişim. Başkasına vermem gerekmiş; parayı geri istiyorum, dedi.
Ebu Zerr'in buna cevabı şöyle oldu:
- Ben komşumun borç harç içinde kıvrandığı bir zamanda, evimde para biriktirip, zevk ve sefa içinde yaşamamın doğru olmayacağına inandığım için, sizin verdiğiniz parayı daha akşamdan fakir ve perişan kimselere dağıttım. Şu anda sana verecek param yoktur!
Rahmetli Vehbi Koç ile yapılan bir televizyon röportajıydı. Yıllar
önce... "Param var, malım var, şanım var, mevkim var ama gel gör ki,
iki kaşık bulgur pilavı yiyemiyorum" demişti üzüntüyle. Domatesli
bulgur pilavının yanında turşu ve soğan çok uzun zaman önce yasak
edilmişti ünlü işadamına. "Çok şükür bugünleri de gördüm ama..." diye
konuşmasını bitiren ünlü sanayici "dünyanın en kudretli adamı da olsan
fark etmiyor..." diye eklemişti. Bir soğan bir bulgur bazen nelere
bedel oluyor...
*****************
* Emel Sayın'in hayatının anlatıldığı bir programdı. Çok genç yaşta
başlayan yolculuğunda gücü, başarısı ve ışıltısından sonra bugün
geldiği nokta konuşuluyordu. Pek çok kadının yerinde olmak istediği
güzel, başarılı ve ünlü sanatçı "Bir tek şeye sızlıyor içim... Keşke
bir çocuğum olsaydı" derken gözleri dolu doluydu. "Bana hep daha çok
gençsin, önce işin, önce sanatın, daha şöhretin başındasın dediler ama
keşke kimseyi dinlemeseydim. Keşke kimseyi dinlemeseydim..."
******
* Gani Müjde ile söyleşi yaptığım bir programdaydık. "Çok küçüktüm ve
babam kendi koşulları içinde beni şımartmaya uğraşıyordu" diye başladı
anlatmaya. "Bir bayram arifesiydi. Galiba kendi takım elbisesini verip
bana bir elbise yaptırtmış. Çok mutluydu o bayram; bana bir şey
giydirebildiği için. Ama ben elbiseden hiç hoşlanmamıştım. Ağlamaya
başladım, ben bu çirkin şeyi giymem diye. Babamın bana bakışını hiç
unutamam. Galiba en fazla altı yedi yaşındaydım. Birden hiç ummadığım
bir şey oldu ve babam bana hayatımdaki ilk ve son ve çok şiddetli
tokadını attı. Çok gücenmişti bana. Aradan yıllar geçti. Şimdi
İstanbul'un güzel manzaralı evlerinden birinde oturabiliyor ve
istediğimi alabiliyorum. Baba olduktan sonra bir gün babamın o bakışı
geldi aklıma. Keşke geri dönüp o sayfayı silebilsem, öyle isterdim
ki... Babamı mutlu edebilseydim"
ALINTI