reyyan
Sat 21 August 2010, 06:13 am GMT +0200
Ezan Sesini İşitirken Ne Söylenir?
Ezan her ne kadar namaz vaktini bildirmek için meşru kılınmışsa da, bütünüyle Hakk'ın sesi, İslâm davetinin mayasıdır. O bakımdan müezzinin okuduğu ezan sesini işiten mü'minlerin bu davete nasıl karşılık vermeleri gerekir? Bu karşılık iki türlü olur: Birincisi, Resûlüllah'ın talimatına göre, ezan cümlelerini müezzinle birlikte tekrarlamak ve sonunda tavsiye edilen duayı okumak; ikincisi, çağrıya olumlu cevap vererek cami ve cemaate gitmek...
Ezan gibi ikamet edilirken de bazı şeyler tavsiye edilmiştir. Onları ilgili hadislerden daha iyi öğrenip uygulamamız mümkün.
Ebû Said (r.a.)'den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Nidayı (ezan) işittiğinizde, müezzinin dediği gibi söyleyin!"[270]
Ömer b. Hattab (r.a.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendinıiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Müezzin Allahu Ekber Allahu Ekber dediği zaman, sizden biri de Allahu Ekber Allahu Ekber der; sonra müezzin Eşhedü Ella İlahe İllallah dediğinde, o da Eşhedü Ella İlahe İllallah der; sonra müezzin Eşhedü Enne Muhammed'en Resûlüllah dediğinde, o da Eşhedü Enne Muhammed'en Resûlüllah der, sonra müezzin Hayye Ala's-Sala deyince, o, La Havle Vela Kuvvete İlla Billah der; sonra müezzin Hayye Alal-Felah deyince, o yine La Havle Vela Kuvvete İlla Billah der, sonra müezzin Allahu Ekber Allahu Ekber deyince, o da Allahu Ekber Allahu Ekber der; sonra da müezzin La İlahe İllallah deyince, o da gönlünden La İlahe İllallah derse, Cennet'e girer."[271]
Şehr b. Havşeb'den, o da Ebu Ümâme'den veya Peygamber (a.s.)'ın ashabından birinden rivayetle şöyle demiştir:
"Bilâl ikamet getirmeye başladı. Kad Kameti's-Sala cümlesini söyleyince, Peygamber (a.s.) Efendimiz, "Allah namazı hem ikame, hem idâme ettirsin!" diye karşılık verdi. İkametin diğer yerlerinde ezanda olduğu gibi, Hz. Ömer'in hadîsinde belirtildiği şekilde karşılık verdi, yani müezzinin ikamette söylediği cümleleri aynen söyledi.[272]
Cabir (r.a.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim ezan sesini işittiği zaman, derse, şefaatim ona helâl olur."[273]
Abdullah b. Amir (r.a.)'den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimiz'den şöyle buyurduğunu işitmiştir:
"Müezzini işittiğiniz zaman, onun dediği gibi söyleyin. Sonra bana salât getirin. Çünkü gerçekten kim bana bir defa salâvat getirirse, Allah onu on rahmet ile anar. Sonra da benim için Allah'tan vesile isteyin. Çünkü vesile Cennet'te bir makamdır ki, ancak Allah kullarından bir kula lâyık görülmüştür, umarım ki o kul ben olayım. Artık kim benim için Allah'tan vesile isterse, şefaatim ona helâl olur."[274]
Enes b. Mâlik (r.a.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Ezan ile ikamet arasında yapılan dua reddolunmaz."[275]
Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, istidlal ve ihticâcları:
a) Hanefîlere göre:
Ezan okununca onu işitenlere vâcib olan şey, ezana icabet etmektir. Zira Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, "Dört şey cefâdandır: Ayakta durup idrar eden, namazı henüz bitirmeden alınını (yapışan şeyleri gidermek) için silen, ezan okununca ona icabet etmiyen ve yanında anıldığım zaman bana salâvat getirmeyen..."[276]
Ezana icabet, müezzinin dediklerini demektir. Ancak Hayye Ala's ve Hayye Ala'l-Felah denilince La Havle Vela Kuvvete İlla Bi'llahi'l-Alîyyî'l-Azim diye karşılık verilir. Bir de sabah ezanında Es-Salatü Hayrün Mine'n-Nevm deyince, "doğru söyledin, iyilik ve hayır işledin" denilir.
Müezzini cevaplamanın vacib veya sünnet olduğu ihtilaflıdır. İlimde şeyhlik derecesine yükselenlerin çoğu vâcibdir, derken İmam Kerhî, sünnet olduğunu söylemiştir.[277]
b) Şâfiilere göre:
Ezan ve ikameti işiten kimselere -ister abdestli, ister abdestsiz, isterse cünüb olsunlar- müezzinin dediklerinin aynını söylemek, sadece Hayye Ala's-Sala ve Hayye Ala'l-Felah söylenirken ve bir de sabah ezanında Es-Salatu Hayrün Mîne'n-Nevm denilirken, bunları aynen söylemezler, iki hayye'de La Havle Vela Kuvvete İlla Billah, sabah ezanındaki tesvîb'de ise "Doğru söyledin, hayır ve iyilik işledin" der. İkamet'in Kad Kametî's-Salatu cümlesi söylenirken de "Allah hep kılınmasını ve devamını sağlasın ve beni namaz ehlinin sâlihlerinden eylesin!" diye duâ eder. Aynı zamanda gerek müezzin, gerek önün sesini işitenlerin ezan ve ikametten sonra Resûlüllah (a.s.) Efendimizze salât-ü selâm getirmeleri sünnettir. Sonra da şu duayı yaparlar: Allahümıme Rabbe Hazihi'd-Da'veti't-Tammetî Ve's-Sala Ti'l-Kaime, Ati Muhammedeni'l-Vesîlete Ve'l-Fazile... Ve'd-Deracete'r-Rafia. Ve'b'ashü Makamen Mahmude-Nillezi Vaadtehü İnneke La Tuhlifu'l-Mîad.[278]
c) Hanbelilere göre:
Müezzinin sesini işiten kimsenin onun dediğinin mislini söylemesi müstehabdır. Bu hususta ilim ehli arasında muhalif bir görüşün olduğunu bilmiyorum. Nitekim Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in: "Nidayı (yani ezanı) işittiğiniz zaman müezzinin dediğini deyin!" buyurduğunu Buharî ve Müslim ittifakla rivayet etmişlerdir. Hayye Ala'larda ise La Havle Vela Kuvvete Îlla Billah demek müstehabdır. Ahmed b. Hanbel'in bu hususta kesin görüş ve tesbiti vardır.[279]
Hanbelîler son hususla ilgili olarak el-Esrem'in Ebû Râfi'a isnâd ettikleri şu hadîsle istidlal etmişlerdir: "Peygamber (a.s.), ezan sesini işitince, müezzinin dediğinin mislini söylerdi. Müezzin Hayye Ala's-Sala'ya gelince, Peygamber (a.s.): La Havle Vela Kuvvete İlla Billah derdi."
İkamette de müezzinin dediği aynen tekrar edilir, ancak Kad Kameti's-Sala cümlesine gelince, "Allah hep kılınmasını ve devamını sağlasın!" diye duâ edilir. Hanbelîler bu meselede ise Ebû Davud'un ashabdan bazısına isnad ettiği 246 nolu hadîsle istidlal etmişlerdir.[280]
d) Mâlikilere göre:
Müezzinin sesini işiten herkes, ister abdestli, ister abdestsiz, ister cünüb, ister ayhali, isterse loğusa olsun ezanın cümlelerini aynen söyler. Ancak o vaktin farzını kılan kimsenin demesi müstehab değildir. Ayrıca, Hayye'lerde La Havle... ve sabah ezanında Es-Salatü Hayrün Mine'n-Nevm'de "Doğru söyledin, hayır ve iyilik işledin" demek müstehabdır.[281]
Bu konuda İmam Nevevî şöyle demiştir:
"Ezan okunurken müezzinin sesini işiten abdestli, abdestsiz, cünüb, ayhali, loğusa, küçük ve büyük herkesin onun dediklerini bir bir söylemesi müstehabdır. Çünkü bunların hepsi de zikir ve namaz ehli sayılır. Ancak helada bulunan, cinsel temas halinde olan kimseler müezzine icabet etmezler, yani onun dediklerini söylemezler. Heladan çıkınca, ezan hâlâ devam ediyorsa ona uyarak okunan cümleleri aynen söyler. Kur'ân okuyan ve zikir halinde olanlar ise, o sırada okumayı ve zikri bırakıp ezana icabet ederler. Ders okutanlarla, okuyanlar da öyle."[282]
Hayye Ala'larda La Havle denilmesinin birçok hikmetleri varsa da en başta geleni şu hususdur:
a) Önce her hareket ve güç bulmanın ancak Allah'ın iradesiyle gerçekleşeceğini düşünerek kuvvet ve kudreti O yüce Yaratan'a irca' etme şuurunda olduğumuzu ifade etmektir.
b) Hiç bir kötülüğü geri çevirmeye, hiçbir hayrı elde etmeye güç ve kudretimizin bulunmadığını belirterek Allah'tan bu iki husus ta da bize güç, kuvvet ve basiret vermesini dilemektir.
c) Günahtan ancak Allah'ın yardım ve inâyetiyle korunabileceğimizi, O'na, ibadet ve kullukta bulunmayı ancak O'nun yardımıyla gerçekleştirebileceğimizi itiraf etmektir.
Çünkü müezzin, mü'minleri kurtuluşa, felah ve necata, hayır ve iyiliğe davet ederken, böylesine önemli ve önemli olduğu kadar lüzumlu, amaca yönelik bir ameli layıkıyla yerine getiremeyeceğimizi düşünerek Allah'ın sebepleri kolaylaştırıp bize yardımda bulunmasını istememiş en uygun bir haldir ki, ilâhî hoşnutluğa vesile olur.
Bu hususta Sıddîk Hasan Han da icabetin hikmet ve sırrını kısmen belirterek bilgi vermeye çalışmıştır.[283]
Tahliller ve yorumlar:
244 nolu Ebu Said hadisini Nesâî, Ebu Râfi'dan: yine Nesâî, Ebu Hüreyre'den: Tahavî, Ümmü Habibe'den; Ebu Dâvud, İbn Ömer'den; yine Ebu Dâvud, Hz. Âişe'den rivayet etmişlerdir. Ebu Şeyh ise, Muâz (r.a.) dan rivayet etmiştir.
Müezzinin sesini işiten mü'minlerin icabette bulunması, hadisin zahiriyle istidlal edenlere göre vâcibdir. Tahavî de aynı görüştedir. Hanefiler, Zahiriler ve İbn Vehb de aynı görüşü izhar etmişlerdir. Cumhur ise, vâcib olmadığına kaildir.[284]
Ezanın sesini namaz kılarken işiten kimse, namazla meşgul bulunduğundan artık cevaplamaz. Bu ekserin görüşüdür. Cumhurun da kavli aynı doğrultudadır.
246 nolu Şehr b. Havşeb hadîsine, gelince, isnadında bir meçhul vardır. Şehr b. Havşeb hakkında da hayli söz söyleyenler olmuştur. Ancak Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel onun sıka (güvenilir) olduğunu söylemiştir. Şehr, Ümmü Seleme'den, Ebu Hüreyre'den, Katade'den, Davud b. Ebî Hind'den, Abdülhamid b. Bihram ve diğer bir cemaatten rivayetler yapmıştır. Ahmed b. Hanbel onun Esma binti Yezîd'den yaptığı rivayetlerin hasen olduğunu dikkatleri çekmiştir. Ebu Zür'a, "Onun rivayetinde bir sakınca yoktur" derken; Nesâî ile İbni Adiy onun "kaviy" olmadığını belirtmişlerdir. O yüzden bazı hadîs alimler Şehr'den rivayet yapmışlardır.[285]
Görüldüğü gibi, râvi Şehr üzerinde hayli farklı görüş ve tesbitler vardır. Ama Yahya b. Maîn ve Ahmed b. Hanbel gibi iki büyük hadis âliminin onun hakkında tezkiyede bulunup "sıka"dır demeleri, yeter. O bakımdan hadîs zayıf sayılmaz.
247 nolu Cabir hadîsini, Tahavi, İbn Mes'ûd'dan; İbn Hibban, Enes'den ve İbn Abbas'dan rivayet etmişlerdir. Hâkim ise el-Müstedrek'inde aynı hadîsi rivayet etmiştir. Ancak rivayet zincirinden Ufeyr b. Ma'dan bulunuyor ki, bu zat hakkında hayli söz söyleyenler olmuştur. Atâ'dan, Katade'den ve Süleym b. Amir'den rivayetler yapılmıştır. Ebulyeman da ondan rivayet etmiştir. Ebu Dâvud onun hakkında şöyle demiştir: "Salih bir ilim adamıdır, ancak hadisi zayıftır." Ebu Hatim ise, "Süleym'den çok rivayetler yapmıştır ki, çoğunun aslı yoktur. Aynı şekilde Ebu Ümame'den de bazı asılsız rivayetler yaptığı tesbit edilmiştir. O bakımdan İmam Ahmed onun hakkında "münkerü'l-hadis" demiştir.[286] Böylece Ufeyr'in zayıf olduğu ağırlık kazanmıştır. Ne var ki, Cabir hadisi, güvenilir râviler tarafından da rivayet edildiği için sahih kabul edilmiştir.
248 nolu hadis de sahihler arasında bulunuyor. 249 nolu Enes b. Mâlik hadîsini Nesaî, İbn Huzeyme, İbn Hibban ve ez-Ziyâ tahrîc etmişlerdir. Tirmizi hasen olduğunu söylemiştir.
Böyle ezan ile ikamet arasında yapılan duâ günahı gerektiren bir muhtevada değilse, iyi niyete ve sağlam imâna dayalı bulunuyorsa, inşââllah makbuldür.
Çıkarılan hükümler:
1- Müezzinin sesini işiten, bazı istisnalar dışında her mü'minin ona icabet etmesi, yani müezzinin dediklerini söylemesi, kimine göre vacib, kimine göre sünnettir.
2- Ancak Hayye Ala'larda, La Havle Vela Kuvvete İlla Bîllah demek sünnettir. Bir de sabah ezanında tesvib cümlesi söylenirken, yani Es-Salatü Hayrün Mine'n-Nevm denilirken, Arapça olarak Sadakte Ve Berîrte, Türkçe olarak "Doğru söyledin, iyilik ve hayır işledin" denilmesi sünnettir.
3- Hela ve benzeri yerlerde bulunan kimseler, ezanı cevaplamaz.
4- Ayhali ve loğusa kadınlar da, icabet etmezler.
5- Bazı müctehidlere göre, ezandan önce vakit namazını cemaatle kılan kimse de icabet etmeyebilir.
6- İkamette de aynı cümleler söylenir, yani ikamet getiren kişinin sesini işiten mü'minler onun dediklerini söylerler, ancak Kad Kame lafzına söyleyince, yukarıda belirttiğimiz duâ okunur.
Ezan her ne kadar namaz vaktini bildirmek için meşru kılınmışsa da, bütünüyle Hakk'ın sesi, İslâm davetinin mayasıdır. O bakımdan müezzinin okuduğu ezan sesini işiten mü'minlerin bu davete nasıl karşılık vermeleri gerekir? Bu karşılık iki türlü olur: Birincisi, Resûlüllah'ın talimatına göre, ezan cümlelerini müezzinle birlikte tekrarlamak ve sonunda tavsiye edilen duayı okumak; ikincisi, çağrıya olumlu cevap vererek cami ve cemaate gitmek...
Ezan gibi ikamet edilirken de bazı şeyler tavsiye edilmiştir. Onları ilgili hadislerden daha iyi öğrenip uygulamamız mümkün.
Ebû Said (r.a.)'den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Nidayı (ezan) işittiğinizde, müezzinin dediği gibi söyleyin!"[270]
Ömer b. Hattab (r.a.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendinıiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Müezzin Allahu Ekber Allahu Ekber dediği zaman, sizden biri de Allahu Ekber Allahu Ekber der; sonra müezzin Eşhedü Ella İlahe İllallah dediğinde, o da Eşhedü Ella İlahe İllallah der; sonra müezzin Eşhedü Enne Muhammed'en Resûlüllah dediğinde, o da Eşhedü Enne Muhammed'en Resûlüllah der, sonra müezzin Hayye Ala's-Sala deyince, o, La Havle Vela Kuvvete İlla Billah der; sonra müezzin Hayye Alal-Felah deyince, o yine La Havle Vela Kuvvete İlla Billah der, sonra müezzin Allahu Ekber Allahu Ekber deyince, o da Allahu Ekber Allahu Ekber der; sonra da müezzin La İlahe İllallah deyince, o da gönlünden La İlahe İllallah derse, Cennet'e girer."[271]
Şehr b. Havşeb'den, o da Ebu Ümâme'den veya Peygamber (a.s.)'ın ashabından birinden rivayetle şöyle demiştir:
"Bilâl ikamet getirmeye başladı. Kad Kameti's-Sala cümlesini söyleyince, Peygamber (a.s.) Efendimiz, "Allah namazı hem ikame, hem idâme ettirsin!" diye karşılık verdi. İkametin diğer yerlerinde ezanda olduğu gibi, Hz. Ömer'in hadîsinde belirtildiği şekilde karşılık verdi, yani müezzinin ikamette söylediği cümleleri aynen söyledi.[272]
Cabir (r.a.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim ezan sesini işittiği zaman, derse, şefaatim ona helâl olur."[273]
Abdullah b. Amir (r.a.)'den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimiz'den şöyle buyurduğunu işitmiştir:
"Müezzini işittiğiniz zaman, onun dediği gibi söyleyin. Sonra bana salât getirin. Çünkü gerçekten kim bana bir defa salâvat getirirse, Allah onu on rahmet ile anar. Sonra da benim için Allah'tan vesile isteyin. Çünkü vesile Cennet'te bir makamdır ki, ancak Allah kullarından bir kula lâyık görülmüştür, umarım ki o kul ben olayım. Artık kim benim için Allah'tan vesile isterse, şefaatim ona helâl olur."[274]
Enes b. Mâlik (r.a.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Ezan ile ikamet arasında yapılan dua reddolunmaz."[275]
Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, istidlal ve ihticâcları:
a) Hanefîlere göre:
Ezan okununca onu işitenlere vâcib olan şey, ezana icabet etmektir. Zira Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, "Dört şey cefâdandır: Ayakta durup idrar eden, namazı henüz bitirmeden alınını (yapışan şeyleri gidermek) için silen, ezan okununca ona icabet etmiyen ve yanında anıldığım zaman bana salâvat getirmeyen..."[276]
Ezana icabet, müezzinin dediklerini demektir. Ancak Hayye Ala's ve Hayye Ala'l-Felah denilince La Havle Vela Kuvvete İlla Bi'llahi'l-Alîyyî'l-Azim diye karşılık verilir. Bir de sabah ezanında Es-Salatü Hayrün Mine'n-Nevm deyince, "doğru söyledin, iyilik ve hayır işledin" denilir.
Müezzini cevaplamanın vacib veya sünnet olduğu ihtilaflıdır. İlimde şeyhlik derecesine yükselenlerin çoğu vâcibdir, derken İmam Kerhî, sünnet olduğunu söylemiştir.[277]
b) Şâfiilere göre:
Ezan ve ikameti işiten kimselere -ister abdestli, ister abdestsiz, isterse cünüb olsunlar- müezzinin dediklerinin aynını söylemek, sadece Hayye Ala's-Sala ve Hayye Ala'l-Felah söylenirken ve bir de sabah ezanında Es-Salatu Hayrün Mîne'n-Nevm denilirken, bunları aynen söylemezler, iki hayye'de La Havle Vela Kuvvete İlla Billah, sabah ezanındaki tesvîb'de ise "Doğru söyledin, hayır ve iyilik işledin" der. İkamet'in Kad Kametî's-Salatu cümlesi söylenirken de "Allah hep kılınmasını ve devamını sağlasın ve beni namaz ehlinin sâlihlerinden eylesin!" diye duâ eder. Aynı zamanda gerek müezzin, gerek önün sesini işitenlerin ezan ve ikametten sonra Resûlüllah (a.s.) Efendimizze salât-ü selâm getirmeleri sünnettir. Sonra da şu duayı yaparlar: Allahümıme Rabbe Hazihi'd-Da'veti't-Tammetî Ve's-Sala Ti'l-Kaime, Ati Muhammedeni'l-Vesîlete Ve'l-Fazile... Ve'd-Deracete'r-Rafia. Ve'b'ashü Makamen Mahmude-Nillezi Vaadtehü İnneke La Tuhlifu'l-Mîad.[278]
c) Hanbelilere göre:
Müezzinin sesini işiten kimsenin onun dediğinin mislini söylemesi müstehabdır. Bu hususta ilim ehli arasında muhalif bir görüşün olduğunu bilmiyorum. Nitekim Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in: "Nidayı (yani ezanı) işittiğiniz zaman müezzinin dediğini deyin!" buyurduğunu Buharî ve Müslim ittifakla rivayet etmişlerdir. Hayye Ala'larda ise La Havle Vela Kuvvete Îlla Billah demek müstehabdır. Ahmed b. Hanbel'in bu hususta kesin görüş ve tesbiti vardır.[279]
Hanbelîler son hususla ilgili olarak el-Esrem'in Ebû Râfi'a isnâd ettikleri şu hadîsle istidlal etmişlerdir: "Peygamber (a.s.), ezan sesini işitince, müezzinin dediğinin mislini söylerdi. Müezzin Hayye Ala's-Sala'ya gelince, Peygamber (a.s.): La Havle Vela Kuvvete İlla Billah derdi."
İkamette de müezzinin dediği aynen tekrar edilir, ancak Kad Kameti's-Sala cümlesine gelince, "Allah hep kılınmasını ve devamını sağlasın!" diye duâ edilir. Hanbelîler bu meselede ise Ebû Davud'un ashabdan bazısına isnad ettiği 246 nolu hadîsle istidlal etmişlerdir.[280]
d) Mâlikilere göre:
Müezzinin sesini işiten herkes, ister abdestli, ister abdestsiz, ister cünüb, ister ayhali, isterse loğusa olsun ezanın cümlelerini aynen söyler. Ancak o vaktin farzını kılan kimsenin demesi müstehab değildir. Ayrıca, Hayye'lerde La Havle... ve sabah ezanında Es-Salatü Hayrün Mine'n-Nevm'de "Doğru söyledin, hayır ve iyilik işledin" demek müstehabdır.[281]
Bu konuda İmam Nevevî şöyle demiştir:
"Ezan okunurken müezzinin sesini işiten abdestli, abdestsiz, cünüb, ayhali, loğusa, küçük ve büyük herkesin onun dediklerini bir bir söylemesi müstehabdır. Çünkü bunların hepsi de zikir ve namaz ehli sayılır. Ancak helada bulunan, cinsel temas halinde olan kimseler müezzine icabet etmezler, yani onun dediklerini söylemezler. Heladan çıkınca, ezan hâlâ devam ediyorsa ona uyarak okunan cümleleri aynen söyler. Kur'ân okuyan ve zikir halinde olanlar ise, o sırada okumayı ve zikri bırakıp ezana icabet ederler. Ders okutanlarla, okuyanlar da öyle."[282]
Hayye Ala'larda La Havle denilmesinin birçok hikmetleri varsa da en başta geleni şu hususdur:
a) Önce her hareket ve güç bulmanın ancak Allah'ın iradesiyle gerçekleşeceğini düşünerek kuvvet ve kudreti O yüce Yaratan'a irca' etme şuurunda olduğumuzu ifade etmektir.
b) Hiç bir kötülüğü geri çevirmeye, hiçbir hayrı elde etmeye güç ve kudretimizin bulunmadığını belirterek Allah'tan bu iki husus ta da bize güç, kuvvet ve basiret vermesini dilemektir.
c) Günahtan ancak Allah'ın yardım ve inâyetiyle korunabileceğimizi, O'na, ibadet ve kullukta bulunmayı ancak O'nun yardımıyla gerçekleştirebileceğimizi itiraf etmektir.
Çünkü müezzin, mü'minleri kurtuluşa, felah ve necata, hayır ve iyiliğe davet ederken, böylesine önemli ve önemli olduğu kadar lüzumlu, amaca yönelik bir ameli layıkıyla yerine getiremeyeceğimizi düşünerek Allah'ın sebepleri kolaylaştırıp bize yardımda bulunmasını istememiş en uygun bir haldir ki, ilâhî hoşnutluğa vesile olur.
Bu hususta Sıddîk Hasan Han da icabetin hikmet ve sırrını kısmen belirterek bilgi vermeye çalışmıştır.[283]
Tahliller ve yorumlar:
244 nolu Ebu Said hadisini Nesâî, Ebu Râfi'dan: yine Nesâî, Ebu Hüreyre'den: Tahavî, Ümmü Habibe'den; Ebu Dâvud, İbn Ömer'den; yine Ebu Dâvud, Hz. Âişe'den rivayet etmişlerdir. Ebu Şeyh ise, Muâz (r.a.) dan rivayet etmiştir.
Müezzinin sesini işiten mü'minlerin icabette bulunması, hadisin zahiriyle istidlal edenlere göre vâcibdir. Tahavî de aynı görüştedir. Hanefiler, Zahiriler ve İbn Vehb de aynı görüşü izhar etmişlerdir. Cumhur ise, vâcib olmadığına kaildir.[284]
Ezanın sesini namaz kılarken işiten kimse, namazla meşgul bulunduğundan artık cevaplamaz. Bu ekserin görüşüdür. Cumhurun da kavli aynı doğrultudadır.
246 nolu Şehr b. Havşeb hadîsine, gelince, isnadında bir meçhul vardır. Şehr b. Havşeb hakkında da hayli söz söyleyenler olmuştur. Ancak Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel onun sıka (güvenilir) olduğunu söylemiştir. Şehr, Ümmü Seleme'den, Ebu Hüreyre'den, Katade'den, Davud b. Ebî Hind'den, Abdülhamid b. Bihram ve diğer bir cemaatten rivayetler yapmıştır. Ahmed b. Hanbel onun Esma binti Yezîd'den yaptığı rivayetlerin hasen olduğunu dikkatleri çekmiştir. Ebu Zür'a, "Onun rivayetinde bir sakınca yoktur" derken; Nesâî ile İbni Adiy onun "kaviy" olmadığını belirtmişlerdir. O yüzden bazı hadîs alimler Şehr'den rivayet yapmışlardır.[285]
Görüldüğü gibi, râvi Şehr üzerinde hayli farklı görüş ve tesbitler vardır. Ama Yahya b. Maîn ve Ahmed b. Hanbel gibi iki büyük hadis âliminin onun hakkında tezkiyede bulunup "sıka"dır demeleri, yeter. O bakımdan hadîs zayıf sayılmaz.
247 nolu Cabir hadîsini, Tahavi, İbn Mes'ûd'dan; İbn Hibban, Enes'den ve İbn Abbas'dan rivayet etmişlerdir. Hâkim ise el-Müstedrek'inde aynı hadîsi rivayet etmiştir. Ancak rivayet zincirinden Ufeyr b. Ma'dan bulunuyor ki, bu zat hakkında hayli söz söyleyenler olmuştur. Atâ'dan, Katade'den ve Süleym b. Amir'den rivayetler yapılmıştır. Ebulyeman da ondan rivayet etmiştir. Ebu Dâvud onun hakkında şöyle demiştir: "Salih bir ilim adamıdır, ancak hadisi zayıftır." Ebu Hatim ise, "Süleym'den çok rivayetler yapmıştır ki, çoğunun aslı yoktur. Aynı şekilde Ebu Ümame'den de bazı asılsız rivayetler yaptığı tesbit edilmiştir. O bakımdan İmam Ahmed onun hakkında "münkerü'l-hadis" demiştir.[286] Böylece Ufeyr'in zayıf olduğu ağırlık kazanmıştır. Ne var ki, Cabir hadisi, güvenilir râviler tarafından da rivayet edildiği için sahih kabul edilmiştir.
248 nolu hadis de sahihler arasında bulunuyor. 249 nolu Enes b. Mâlik hadîsini Nesaî, İbn Huzeyme, İbn Hibban ve ez-Ziyâ tahrîc etmişlerdir. Tirmizi hasen olduğunu söylemiştir.
Böyle ezan ile ikamet arasında yapılan duâ günahı gerektiren bir muhtevada değilse, iyi niyete ve sağlam imâna dayalı bulunuyorsa, inşââllah makbuldür.
Çıkarılan hükümler:
1- Müezzinin sesini işiten, bazı istisnalar dışında her mü'minin ona icabet etmesi, yani müezzinin dediklerini söylemesi, kimine göre vacib, kimine göre sünnettir.
2- Ancak Hayye Ala'larda, La Havle Vela Kuvvete İlla Bîllah demek sünnettir. Bir de sabah ezanında tesvib cümlesi söylenirken, yani Es-Salatü Hayrün Mine'n-Nevm denilirken, Arapça olarak Sadakte Ve Berîrte, Türkçe olarak "Doğru söyledin, iyilik ve hayır işledin" denilmesi sünnettir.
3- Hela ve benzeri yerlerde bulunan kimseler, ezanı cevaplamaz.
4- Ayhali ve loğusa kadınlar da, icabet etmezler.
5- Bazı müctehidlere göre, ezandan önce vakit namazını cemaatle kılan kimse de icabet etmeyebilir.
6- İkamette de aynı cümleler söylenir, yani ikamet getiren kişinin sesini işiten mü'minler onun dediklerini söylerler, ancak Kad Kame lafzına söyleyince, yukarıda belirttiğimiz duâ okunur.