- Eyyûb Aleyhisselâmı Üzen Konuşmalar

Adsense kodları


Eyyûb Aleyhisselâmı Üzen Konuşmalar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 15 January 2010, 02:31 pm GMT +0200
Eyyûb Aleyhisselâmı Üzen Konuşmalar:



Eyyûb Aleyhisselâmın ibtilâsı, on sekiz yıl sürdü. Yakın, uzak, herkes, ondan ayrıldı.

Ancak, din kardeşlerinden özelliği bulunan ikisi, sabah, akşam, onun yanına uğrarlardı.

Onlardan biri, o birine:

"Vallahi, Eyyûb, her halde, âlemlerden hiç bir kimsenin işlemediği bir günah işlemiş olmalı!" dedi.

Arkadaşı:

"Ne demek bu?" diye sordu.

"Kendisi, on sekiz yıldan beri ibtilâ içindedir de, Allah, ona acımıyor ve kendisinden bu ibtilâyı kaldırmıyor!" dedi.

Onlar, yine, bir gün, Eyyûb Aleyhisselâmın yanına gittiler. Kendisini, ibtilâ için de bulunca:

"Allah, Eyyûb´da, bir hayır olduğunu, bilseydi, bu ibtilâ, ona, erişmezdi!" dediler.

Evvûb Aleyhisselâm, bunu, işittiği zaman; kendisinin, bundan daha ağırına gi den bir şey olmadı! [61]

Eyyûb Aleyhisselâm:

"Ey Allah´ım! Sen, benim, bir ac´ın yerini bildiğim halde, hiç bir gece, tok ola rak gecelemediğimi, biliyorsan -ki, biliyorsun- beni, doğrula!" diye yalvardı.

Allah tarafından doğrulandı! Doğrulandığını, onlar da, işittiler. Eyyûb Aleyhisselâm:

"Ey Allah´ım! Sen, benim, bir çıplağın yerini bildiğim halde, üzerime, asla göm lek giyinmediğimi, biliyorsan -ki biliyorsun- beni, doğrula!" diye yalvardı.

Allah tarafından doğrulandı! Doğrulandığını, onlar da, işittiler.´[62]

Eyyûb Aleyhisselâma iman edip ibtilâya uğraması üzerine, kendisinden yüz çeviren, dinini bırakanlardan üç kişi daha vardı([63] ki, onlardan birisi Yemenli, ikisi de, Beseniye köyü halkındandı. [64]

Bunlar, birgün Eyyûb Aleyhisselâmın yanına gittiler, onu, suçladılar, ağ-lattılar. [65]

"İşleyip azabını çektiğin günahından dolayı, Allah´a tevbe et! [66]

Sen, öyle bir günah işlemişsin ki, o günahı, hiç bir kimse işlememiştir!

Bunun için, senin üzerinden azab kaldırılmayor!" dediler, ona, çatmalarını, kı namalarını uzatıp durdular. [67]

O sırada, orada bulunan[68]´ ve Eyyûb Aleyhisselâma iman ve onun Peygam berliğini tasdik etmiş olan[69] ve arada sırada, söze katılıp onlara cevaplar ve ren[70] bir genç:

"Siz ey olgunluk yaşındaki kişiler! Hep konuştunuz ve konuşmağa da yaşınız bakımından daha lâyık bulunuyorsunuz.

Fakat, siz, söylediğinizden daha güzel olan bir sözü,

Siz, ileri sürdüğünüz görüşten, daha yerinde olan bir görüşü,

Siz, dile getirdiğiniz işten, daha güzel bir işi... terk ettiniz!... Geri bıraktınız!

Eyyûb´un, sizin üzerinizde bir hakkı bulunmaktadır ve kendisinin şahsiyeti, si zin tavsif ettiğinizin çok üstündedir! [71]

Ey olgunluk yaşındaki kişiler! [72]

Siz, kimin hakkını, eksilttiğinizi, kimin hürmetini yırttığınızı, hangi Zâtı ayıpladı-ğınızı[73], suçladığınızı[74] biliyormusunuz?

Eyyûb´un; Allah´ın Peygamberi ve bu gününüzde halkın en hayırlısı, en üstü nü ve en seçkini olduğunu bilmiyormusunuz ki: Allah, size, bildirmedimi ki, bir şeye, Allah, kızdığı zaman, onun kullarına vermiş olduğu kerametlerden bir kera meti, çeker, koparır?

Siz, Eyyûb ile uzun müddet yaptığınız sohbet ve arkadaşlık sırasında, kendisi nin, hak ve gerçekten gayrı bir şey yapmadığını bilmiyormusunuz?!

Sizin yanınızda onun sırtına yüklenmiş olan ibtilâ, sizlere yüklenmiş olsaydı, haliniz nice olurdu?

Şunu, iyi biliniz ki: Yüce Allah, Peygamberlere, Sıddîklere, Şehidlere ve Sâlih-lere ibtilâ verir.

Allah´ın, bunlara verdiği ibtilâ, onlara gazab veya hakaret ettiğini değil, fakat, bunun, kendilerine bir keramet ve bir hayır olarak verildiğini gösterir. [75]

Eyyûb, Allah tarafından bu duruma düşmeden, sıhhatli halinde iken, siz, ona kardeş olmuş değil miydiniz?

Hikmet Ehli´nin; ibtilâ sırasında tasalı ve üzüntülü olan kardeşini, ne bilmeden kınaması, ne de, ihtilasından dolayı ayıplaması, kusurlaması iyi olmaz.

Fakat, onun, ona acıması, onunla birlikte ağlaması, onun için Allâh´dan mağfi ret dilemesi, üzüntüsüne üzülmesi ve ona, işi üzerinde delil olması yakışır!

Bunları, bilmeyen kişi, hakîm ve aklı başında değildir. [76] Allah! Allah! Ey olgunluk yaşındaki kişiler! Allah´ın azamet ve Celâlini düşününüz!

Dillerinizi, kesen, kalblerinizi, parçalayan´[77], delillerinizi, kesip atan[78] şeyi, ölümü, anmanız gerekmez mi?

Âciz ve dilsiz olmadıkları halde, rastgele konuşmaktan korkarak Allah için, susan kullar bulunduğunu bilmiyormusunuz?

Oysa ki, onlar, Allâhı´ ve Allah´ın âyetlerini bilen ve dile getiren ilim, akıl ve fasâhat sahibi kişilerdi.

Fakat, onlar, Yüce Allah´ın azameti anıldığı zaman, kalbleri burkulur, dilleri, tutulur, Allah´ın azamet ve heybetinden korkarak akılları, başlarından gider, ken dilerine geldikleri zaman, pâk amellerle Yüce Allah´a doğru yarışırlar.

Onlar; iyi ve Salih kişiler oldukları halde, kendilerini, zâlimlerle bir sayarlar.

Onlar; akıllı ve Allâh´dan korkan kişiler oldukları halde, kendilerini, kusurlu ki şilerle bir tutarlar..." der. [79]

Eyyûb Aleyhisselâm, onun, bu sözlerini dinleyince[80]´: "Yüce Allah, hikmeti, küçüklerin, büyüklerin kalbine rahmetle eker. Hikmet, ne zaman, kalb de biterse, Yüce Allah, onu, dilde açığa vurur. Hikmet, yaştan, saç ağarmasından veya uzun tecrübeden oluşmaz.

Yüce Allah, kulunu, genç yaşında hikmet sahibi yaptığı zaman, onun makamı, hikmet sahipleri katında aşağı düşmez. [81]

Onlar, üzerlerinde Yüce Allanın keramet nûr´unu, görürler!" dedikten sonra, öteki kişilere dönüp[82]:

"Siz, çarçabuk kızmış olarak bana geldiniz. [83]

Siz, korkutulmadan önce, korktunuz!

Siz, dövülmeden önce, ağladınız!

Ben, size:

(Mallarınızdan, benim için, Sadaka veriniz.

Belki, Allah, beni, bu ibtilâdan kurtarır.)

Veya:

(Benim için, bir kurban, kurban ediniz.

Belki, Allah, kabul eder ve benden razı olur.) deseydim, acaba nasıl davra nırdınız?

Hiç şüphesiz, siz, kendinizi beğenmektesiniz.

Siz, ihsanlarınızla, afiyete nail olduğunuzu, izzet bulduğunuzu sanıyorsunuz.

Siz, kendi aranızla Rabb´inizin arasında olan şeylere baksaydınız, sonra da, sadaka verecek olsaydınız, bir çok ayıplarınızı, Yüce Allah´ın size giydirmiş oldu ğu afiyet elbisesiyle örtmüş bulurdunuz!

Vaktiyle, içlerinde bulunduğum dost kişiler, benim sözlerimi dinlerler, bana, saygı gösterirlerdi.

Düşmanımdan bile, insafa gelen, hakkımı tanıyan, olurdu.

Bugün, sabaha çıktığımda, artık, benim için, sizinle, ne görüşme, ne de, ko nuşma vardır!

Siz, bana, üzerimdeki ibtilâmdan daha ağır ve şiddetli gelmektesiniz!" dedi ve onlardan yüz çevirdi. [84]

Eyyûb Aleyhisselâma:

"Ey Allah´ın Peygamberi! Senin, en ağırına giden belâ, hangisidir?" diye so rulunca:

"Düşmanların şamatasıdır!" demiştir. [85]




[61] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.54 Taberî-Tefsir c.23, s.167, Hâkim-Müstedrek c.2,s.581, Sâlebî-Arais s.163, İbn.Asâkir-Tarih c.3s.199-200, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.192-193, Fahrurrazi-Tefsir c.22,s.205-206, Ebülfida-Elbidayevennihayec.1,s.223, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O8, Ibn.Hacer-Metalibül´âliye c.3,s.272.

[62] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.54.

[63] Taberî-Tarih c.1,s.166, Sâlebî-Arais s.156.

[64] Taberi-Tarih c.1,s.166, Sâlebî-Arais s.153.

[65] Taberî-Tarih c.1,s.166, Sâlebî-Arais s.156.

[66] Sâlebî-Arais s.156.

[67] İbn.Esîr-Kâmil c.1.s.132.

[68] Taberî-Tefsir c.17,s.67, Sâlebî-Arais s.156, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.132.

[69] Taberî-Tefsir C.17.S.67, Sâlebî-Arais s.156.

[70] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s,132.

[71] Taberî-Tefsir c.17,s.67, Sâlebî-Arais s.156, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.132.

[72] Sâlebî-Arais s.156.

[73] Taberî-Tefsir c.17,.67, Sâlebî-Arais s.156, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.132.

[74] Sâlebî-Arais s.156.

[75] Taberî-Tefsir c.17,s.67, Sâlebî-Arais s.156, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.132.

[76] Sâlebî-Arais s.156.

[77] Taberî-Tefsir c.17,s.67-68, Sâlebî-Arais s.156, Ibn.Esîr-Kâmıl c.1,s.132.

[78] İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.132.

[79] Taberî-Tefsir c.17,s.68, Sâlebî-Arais s.156-157, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.132-133.

[80] İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.133 .

[81] Taberî-Tefsir c.17,s.68, Salebi-Araıs s.157, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.133.

[82] Sâlebi-Arais s.157, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.133.

[83] Sâlebî-Arais s.157.

[84] Taberî-Tefsir c.17,s.68, Sâlebî-Arais s.157, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.133-134.

[85] Deylemî-Elfirdevs c.1,s.224.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/310-314.