sumeyye
Fri 9 July 2010, 11:25 am GMT +0200
ßeyaz Dilekler..
Kavrasak apak haberi
Yağsa vahiy içimize Sıradanlaştırmasak saniyelerimizi
Kavrulsak Mekke özlemiyle Ağlasak eskisi gibi yine Kudüs için
Şehadetin özlemini yine taşıyabilsek
Cihadın kafirle savaş dışında başka anlamları olduğunu ifade etmek için bu kadar zorlamasak kendimizi
Şu elimizdeki gazeteyi bir kapatsak
Fişini çeksek bilgisayar adı altındaki vakitsavarın
Komşulara gittiğimizde biraz da hayır konuşsak
Yapmadıklarımızı söylemesek, söylediklerimizi yapsak
Başkalarından beklemek yerine kendimiz ilk adımı atsak
Arkadaşımıza ‘Ben yanlış yapınca bana mutlaka söyle bunu tamam mı, uyar beni’ desek
Şehrin koşuşturmasına bu kadar kaptırmasak kendimizi
Çocuklara tebessüm etsek Tebessüm etsek eşimize
Camilerin yanından onları fark etmeden geçmesek
Çocuğumuza güzel bir şiir, güzel bir dua öğretsek
‘Bugün de bir ayet ezberleyemedim, tüh be!’ desek
‘Bazen ALLAH’ı unutuyor muyum ne’ desek, ‘kendime ALLAH’ı hatırlatacak arkadaşlar bulmalıyım’ desek
Çarşıda selam vererek yürüsek
İçinde hoşumuza gitmeyen adamların resimlerinin asılı olduğu dükkanlara girdiğimizde öcü görmüş gibi çıkıp gitsek oralardan
Bu ay yine bir dergi bile almadım
Bir sohbete bile katılmadım
Cuma hutbesinde bari uyuklamasam desek
Arkadaşlarımıza ‘ALLAH’la aran nasıl?!’ desek
Metrodan inerken binmek için sabırsızlanan adama, sabırsızlanan ve inişimize engel olan adama şöyle bir bakışımız yetse
Yürüyen merdivenlerde sadece merdivenin yürüyebileceğini zannedenlere ‘sağa çekilir misin kardeşim, ille Avrupa Birliğine girmeniz mi gerekiyor yürümeyeceksen sağda durmanın senin için de toplum için de iyi olacağını fark etmeniz için’ Desek
‘Türkiye Avrupa Birliği’ne girmese de olur’ demeyi de eklesek
Namazı kaçıracak gibi olduğumuzda cami aramak yerine olduğumuz yerde namaza durabilsek
Babalar karar alsalar, Mesnevi okumayana kız vermeseler Bir Hadis kitabının kapağını üç ay açmayanın ehliyetini iptal etseler polis amcalar
İstanbul’da yıllardır yaşayıp da bir Osmanlı camisinde namaz kılmaya kalkışmamış adamlara azıcık kızsak
Anne babalar çocuklarına ‘Ne oğlum, hep ödev, hep ödev! İnsan biraz da açar Sezai Karakoç’tan bir yazı okur şöyle sesli sesli… Tüm ev de dinler’ deselerKimse çocuklarını dershanelere göndermese Dershaneler kapılarına kilit vursalar
Mimarlar, müteahhitler diktikleri apartmanları bari kıbleye dönük dikseler Resmi dairelere tezhipli hatlı güzel levhalar asılsa Sultanahmet’te, Süleymaniye’de, Fatih Camiinde ve bilumum merkezi camilerde Safahat okumaları, Hadis okumaları, Sezai Karakoç okumaları yapılsa
Arif Nihat’ın Naat’ini ezbere bilmeyeni herhangi bir amir yapmasalar
Yemekler evlerde sofralarda yense
Yemekten önce ve sonra elini yıkamayanların burnuna sert bir enfiyeyi dayasak, bir güzel hapşırsalar
Kabe’ye karayolu ile, tren yolu ile gitmek mümkün olsa Orta okullar yine eskisi gibi altı yıl, ilkokullar beş yıl olsa Okullarda Fuzuli’nin, Yunus’un şiirlerini orijinal yazısından okuyabilse çocuklarımız
Bu yazı bitmese… İçim hep güzel şeyler dilese…
ALINTI