- Ey Vahdet i vücud hırsızı

Adsense kodları


Ey Vahdet i vücud hırsızı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Sun 25 July 2010, 01:55 pm GMT +0200
VAHDET-İ VÜCUD HIRSIZI


Allah-u Teâlâ Âyet-i kerimelerinde:
De ki: O Allah bir tektir Allah Sameddir, herşey Ona muhtaç, O hiç bir şeye muhtaç değildir buyuruyor (İhlas: 1-2)
Vücud O, mevcud O Ondan başka ne vücud ne de mevcud var Bütün mevcudat vücud nurunun zerrelerinin zuhur mahallidirAma sen yaratılmışlarda kaldın Hakkı bilemedin, bildiğini sandın Halbuki vücud elbisesini çıkarırsan O var Vücud elbisesini giydiğin zaman sen varsın O halde onu nasıl göreceksin? Farz-ı muhal ki bütün kainat bir tepsi, üzerinde de birçok nimetler varSen ise görebildiğin kadar tepsiyi görebiliyorsun Kainat tepsisinin üzerindeki nimetleri de görüyorsun Fakat o nimetleri yaratanı, o tepsiyi tutanı görmüyorsun Lâ da, yaratılmışlarda kaldın Bir de utanmadan Vahdet-i vücudtan dem vuruyorsun Bu büyük bir yalan değil midir? Çünkü O Ehad buyuruyor Ondan başka hiçbir mevcud yok O birdir Her şeyi O yarattı ve her şey Ona muhtaçtır Zira O yaratıyor, O yaşatıyor, O öldürüyor ve yine O diriltiyor Ama sen Onu göremedin Kulhüvallâhü ehad diyorsun, fakat isimde kaldın, kelamda kaldın, amma onu göremedin Zerreden kürreye kadar her şey her şeyi kuşatmıştır Kimini zar ile kuşatmış, kimini deri ile, kimini kabuk ile Yani Allah-u Teâlâ her zerreyi bir şey ile çevirmiştir Yerler de böyledir, gökler de böyledir Arşurahman ile de her şeyi kuşattırmıştır Hazret-i Allah ise her şeyi kuşatmıştır, bütün âlemleri çepeçevre çevirmiştir
O herşeyi çepeçevre kuşatandır (Nisa: 126)
Sen Lâ da kaldın, yeri göğü gördün Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerimesinde:
Allah göklerin ve yerin nurudur buyuruyor (Nur: 35)
Gösterdikleri bunu görüyor, böyle olduğunu da biliyor Ama sen yeri gördün, göğü gördün Onun nuru olduğunu göremedinOysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:
O zahirdir (Hadid: 3)
O ki Ben zahirim buyuruyor Böyle buyurmasına rağmen Onu gördün mü? Göremedin Fakat gösterdiği ve bildirdiği kimseler bunu böyle olduğunu biliyor Ondan başka bir mevcud olmadığını da görüyor Ve yine buyuruyor:
Biz insana şah damarından daha yakınız (Kaf: 16)
Senden sana yakın olduğunu söylüyor Bunu görebildin mi? Fakat bildirdiği ve gösterdiği kimseler bunu hem görüyor ve hem biliyor Sen bunları nereden görüp bileceksin? Çünkü senin içinde nefsin var, masiva putları mevcud Sen bu hakikatı nasıl bileceksin? Allah-u Teâlâ yine buyuruyor:
Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz (Vâkıa: 85)
Yani Allah-u Teâlâ her şeyden her şeye yakındır Sen bunu görebiliyor musun? Bunu gösterdiği kimseler bunun böyle olduğunu biliyor ve görüyor Bunların hepsi Allah-u Teâlânın bildirdiği kullara mahsustur Bunu yalnız onlar görür ve bilir Zira onlar Cenâb-ı Hakkı görür, Ondan başka bir şey görmez O biliyor Vücud O, mevcud O Sen ise bu kadar körlükten sonra Vahdet-i vücudtan bahsediyorsun Allah hırsızı, sahte Vahdet-i vücudçu! Âyet-i kerimelerin tecelliyatına varamadan bu mevzulardan nasıl bahsedebilirsin? Buradan görülüyor ki Allah-u Teâlâ senden de sana yakın Her şeyden her şeye yakın Bunu bizzat O buyuruyorSen ise Onu göremediğin için göklerde veyahut başka yerlerde olduğunu zannediyorsun Ve Onu kıt düşüncenle hâlâ mülkün içinde olduğunu sanıyor, hem de Vahdet-i vücudtan bahsediyorsun O ise bütün kâinatı çepeçevre kuşattığını beyan buyuruyor:
O herşeyi çepeçevre kuşatandır (Nisâ: 126)

sumeyye
Sun 25 July 2010, 01:56 pm GMT +0200
Ama sen Yaratanı göremedin, yaratılmışları gördün Oysa Âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:
İçinizde Görmüyor musunuz? (Zâriyat: 21)
İçinizdeyim! buyuruyor O bunu buyurduğu halde, içinde olduğunu görebildin mi? Göremediğini iyi biliyorum Çünkü senin içinde nefsin var Nefis putuna dayandın, Onu gördüğünü sandın, şeytanı rehber edindin Nitekim Âyet-i kerimede şöyle buyruluyor:
Muhakkak ki şeytan size daima kötülüğü, hayasızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder (Bakara: 169)
Hakikat yolunda gittiğini sanıyorsun, şeytanla arkadaşlık yapıyorsun Ve bir gün uykudan uyanacaksın, kiminle olduğunu göreceksin Ve diyeceksin ki: Ey şeytan!
Keşke benimle senin aranda gün doğusu ile batısı kadar uzaklık olsaydı Ne kötü arkadaşmışsın sen (Zuhruf: 38)
Sen bu esrar-ı ilâhiyi nasıl bileceksin ve nasıl göreceksin? Zira aklın Akl-ı meaş, ilmin zandan ibaret Bildiğini sandın, kibrin sana kendini bir allâme olduğunu gösterdi Ama bir gün gelecek gerçekten cahil olduğunu anlayacaksın Allah-u Teâlâ şöyle buyuracak:
And olsun ki sen bundan gafildin İşte şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık Bugün artık gözün keskindir (Kaf: 22)
Ama dönüş yok Kalp kulağının açılması lazım, hakikatı duyman için Ama senin açılmadı Kalp gözünün açılması lazım Esrar-ı ilâhiyi görmen için İlmin Ulül-elbâba varması lazım, bu hakikatları öğrenmesi için Ama sen zanda kaldın, İlmel-yakinde kaldınSenin aklın Akl-ı meaştır Akl-ı meaştan sonra Akl-ı mead, Akl-ı nurani, Akl-ı kül var Ulül-elbâba varanlar ise Allah-u Teâlânın duyurması ile duyar Ne duyurmuşsa, ne göstermişse onu görür Bu da ancak zâhiri ilimden sonra tarikat ilmine, tarikat ilminden sonra hakikat ilmine, hakikat ilminden sonra marifetullah ilmine geçtiğin zaman husule gelir Bunu ancak dilediğine lutfederRabbanîlerden kime bildirdiyse yalnız onlar bilir Zira onların muallimi Hazret-i Allahtır
Kalbinin kilidi kapalı, kalp gözün kör, kalp kulağın duymuyor Bu ilimlerin olduğunu dahi bilmiyorsun Çünkü ilmin ilm-i cehil olup da zandan ibaret Dan dan edip duruyorsun! Ve bunun büyük bir mesuliyet olduğunu da bilmiyorsun Âyet-i kerimede şöyle buyruluyor:
De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar elbette iflâh olmazlar (Yunus: 69)



ALINTI