- Ey ağlamak unuttuk seni

Adsense kodları


Ey ağlamak unuttuk seni

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Sun 30 May 2010, 02:17 pm GMT +0200
Ey Ağlamak Unuttuk Seni


Esasen bu konu, içi boş sözle değil; ancak göz denen nimetin akıttığı bengisu ile anlatılabilir! Ve yaşadığımız Dünya düzeni, materyalizm, kapitalizm; insanın tüm manevi değerlerini, ananelerini, kalbini ve ruhunu ziru zeber etmiş Ne kibarlık, ne hassasiyet ve dahi duygulu olmak gibi nitelikler; zamanla deforme olarak yerlerini çıkarcılık, pragmatizm ve eyyamcılıga, hatta hayyamcılık gibi melanetlere terketmiş Her şey, ağırlığı ve hacmi kadar kıymet buluyor, maddi zevk ve materyalist değerden başka ölçüler geçerli kabul edilmiyor günümüzün modern dünyasında Haya-günah tanımayan bu ortamda, gözyaşı dökmek, ayıp sayılan bir-iki şeyin başında yer almakta Bunca zulüm ve perişanlığın, anasını ağlattığı kimseler, bir şekilde ağlama hürriyetini kullanmaya kalksa, alay konusu olacaktır eminim: “Erkekler ağlamaz gardaşım!” “Şuna bak hele karılar gibi ağlıyor” Sanki günümüzdeki kadınlar, özellikle erkeklerle beraber çalışan, okuyan bayanlar sadece ağlama hakkına sahipmiş gibi

Televizyon programları komedi ağırlıklı; hem de en sulu ve cıvık cinsinden Müstehcenlik de komedinin ayrılmaz ikizi Filmler, diziler, stand-up ve talk showlar hep güldürme ve eğlendirme amaçlı sözde etkinlikler Magazin programları ve Televole’ler en çok prim alan programlar Tabii, komedyenler de heykelleri dikilmesi gereken büyük sanatçılar Uçağa binmekten korkan ve ölümü de o yüzden olan bir aktörün filmi, hem de aynı kanalda belki yüzyetmiş sekiz kez seyirci önüne konulabiliyorsa, bunun paranoyayla ilgili olduğunu düşünmek gerekir; egemen güçler tarafından pompalanan toplumsal paranoya Ağlamayı şöyle sağa alın, gülmeleri bile samimiyetsiz bu "kocakarıda" Sahte, yapmacık, formalite icabı ve rol gereği Güldürmeler de tuzu biberi

Kahkahayla güleriz ağlayıpda gözleri kör edecek halimize Filmler, fıkralar, şarkı ve türküler, halkın hayat felsefesini yansıtan toplum aynaları Bunlara bakarak toplum hakkında değerlendirme yapabilirsin ey okuycu Buyrun size taze olmasada bazılarının halen diline dolanmış bir iki şarkı sözü: “Ağlama, ağlat! Yoksa zehir olur bu tatlı hayat” “Ağlama değmez hayat, bu gözyaşlarına!” (Sahi gülmeye değer mi dersiniz dostlar?!) Ve nükte ile karışık değerlendirme yapılır: “Ağlatmayı soğan bile becerir; ama siz hiç güldüren meyve, sebze gördünüz mü?” Tamam, soğan, mirasçıları ve hüznü tanımayanları bile ağlatır; demek tabiat ağlamaya yardımcı, doğayla, fıtratla uyum isteniyorsa, buna uyulmalı Yalnız, soğan ağlatıyor da; vatandaşımızı soyup arkasından kahkaha ile böğüren ağlatmıyor, insanımıza söven ağlatmıyor mu? (Ağlatıyorsa, ağlatanın; ağlatmıyorsa, ağlamayı unutanın sorgulanması gerekmiyor mu?)
İnce, nazik, zarif yürekliliğe yer yoktur, bu madde endeksli “kocakarıda”; ayakta kalmak istiyorsanız granit kalpli olacaksınız, bakmayacaksınız kimsenin yalvarmasına gardaşım Çalacaksınız, ezecek ve üzeceksiniz insanları, yoksa onlar sizden önce davranacaktır 20 milyonun üzerinde dava sürüyor mahkemelerde; bu düşüncenin "kirli meyvesi" olarak Kapının önünde mendil mi satıyor bir kız çocuğu fakirlikten, açlıktan, atacaksın be derin dondurucuya; Mc Donalds’ın önünde zavallı çocuk görüntüsü vererek, yedikce oburlaşan oturdukca göbekleşen ve deccal –leşen müşterilerin keyfini kaçırmak neymiş görsün hayata sarılmaya çalışan minik ruhlar! Gariplerin, fakirlerin, işçilerin feryadına kulak tıkamalı, merhamet kelimesini lügatından silmeli bir patron ki, paralarına para katsın canına sefa catsın

Taşlaştı artık yürekler; taştanda su çıkıyor ya, taştan da sert yüreklilerin kulakları çınlasın Gözün musluğuna pas tutturmuş, küflü yürek sahipleri gibi Bedeninin kıymettar bengi sularını akıtmayıda bilmez ya insan “Allah’ın(CC) muti mü’minlerinin derdiyle dertlenmeyen, onlardan değildir” İnsanlığın derdiyle dertlenmeyenin insan sayılamayacağı gibi Kendi derdinden bi haberdir olgun bir insanın O, kendi derdinden şikayet edip cezualık(mızmızlanmaz)etmez; insanlığın derdiyle, ümmetin derdiyle hemderttir Tefekkür, ızdırap ve çile gibi aziz sıkıntılar; insan olmanın, iman etmenin, müslüman kalmanın bedelleridir
Madde-mana bütünlüğü var, İslam’ın bütün tavsiyelerinde; yani tevhid, her yere damgasını vuruyor ve kendini okutturuyor Gönlümüze faydalı olan her şey, sadece ahiretimizi değil; dünyevi sağlığımızı da düzenliyor Huzur veren manevi ilaçlar, maddi bünyemizi de tedavi etmekte Gözyaşı da bunun örneği Allah için olmak şartıyla; hem ibadet, hem huzur, hem zevk ve hem de sağlık
Ağlamak, gülmeye oranla daha fıtrî, daha insani, daha etkileyici Diğer varlıklarla uyum için de bu gerekli Yer gök ağlar (44/Duhân, 29), melekler ağlar, amel defterleri ağlar, ceylanlar gözyaşı döker; bülbüllerin ötüşü bile anlayana bir tatlı hüzün, bir sızlanış ve ağlayıştır Âkif’in dediği gibi, insan, ağlayamıyorsa bari gülmekten (kahkaha atmaktan) utanmalı değil mi?

Ağlamak Elinden bir şey gelmeyen zavallı gibi mi? Elbette hayır! Tüm yapılacakları yaparak, eylemle fiili duayı yerine getirerek, gönülle ve gözle dua etmektir ağlamak Aynen tohumun ekildikten sonra, arada sırada sulanması gibi Su, hayat işaretidir, hayat kaynağıdır Su olmayan yerde hayat olmaz Gözlerimizden de su gelmiyorsa, kalbimizde hayat yok sayılır Su rahmettir Gözyaşı akmıyorsa, rahmetten uzağız demektir Unutmayalım ki ölmüş bir ağacın dalından, bir odun parçasından su çıkmaz O, yanmaya layıktır, onun hakkı yanmaktır Hayat sahibi yemyeşil bir ağaç, yara aldığında, kesildiğinde sular damlar Bu onun canlı olduğuna delildir Su, yanmaya engeldir, ateşi söndürür Allah için ağlamak da cehennem ateşini söndürür “İki göz vardır ki Cehennem ateşi onlara dokunmaz: 1- Allah için sınır bekleyen mücâhidin gözleri, 2- Allah için ağlayan gözler”

Gece sessizliğinde, riya karışmaksızın Allah’la hemdem olmak, seccadesine inciler saçabilmek, günah kirlerini gözyaşı suyuyla temizleyebilmek İşte takvanın, kalp yumuşamasının alameti “Kalbim temiz, sen ona bak” diyenler, kalplerini gözyaşı ile temizlemediler, zikirle cilalamadılarsa kesinlikle yalan söylüyorlardır
“Hava, bir gün yüzünü ekşitti, bulutun gözleri yaşlandımı, bu ağlayış; dalların, yaprakların, meyvelerin gülmesi içindir Çocukların oyunları, gülüşleri de ananın ağlayışından, babanın darılışındandır”
Affedin bizi çocuklar! Size fıtratınıza uygun bir devlet, çevre, ev bırakamadık Affedin bizi çocuklar! Babalarımızdan miras aldığımız bazı güzellikleri bile koruyup size miras bırakamadık Mukaddes emaneti koruyamadık, kutsal tevhid sancağını daha yüksek burçlara dikemedik Gözyaşlarımızla yalvarıyoruz; bizi affedin çocuklar, siz affetmezseniz Allah da bizi affetmeyecek
“Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar” Ananın ağlaması, riyasızdır, içtendir, yüreğinden kopup gelir âhı Daha dünyaya gelir gelmez çocuklar da ağlar, ana babalarının günahlarına, çevrenin duyarsızlığına, başına geleceklere
Allah için yeterince gözünün yaşını akıtamayanlar, kanlarını hiç akıtamazlar
Kalplerin ölü veya diri olduğu, gözyaşlarından belli olur
Gözyaşı bir nurdur; İçin, kalbin nurunun dışa yansımasıdır
Allah için gözyaşı dökemeyen kişinin gözleri yok demektir
Allah için ağlayamayan göz, büyükçe bir boncuk tanesinden başka nedir ki
Ağlamak da bir zevktir Gözün yaşı, özün aşıdır
Gözyaşı Allah içinse eğer, mübârek ve mukaddestir
Gözyaşı pişmanlıktır, gözyaşı tevbedir, gözyaşı gözün niyazıdır/duasıdır
Gözyaşı şükürdür; hamd ve senânın, şükrün gözlerden damla damla akışıdır
Karanlığın farkında olmaktır ve gelecek adına şafağın müjdesidir gözyaşı
Keramet, suyun üzerinde yüzmek, havada uçmak değildir; Keramet, gözlerdeki damlalar üzerine binmek, Allah korkusuyla huşu ve heyecanla gönül dünyamızda kanatlanmaktır
Öteki aleme götürülebilecek tek hediye; amel terazimizi ağdırabilecek tek ağırlıktır gözyaşı
Gözyaşı, gönlün kor gibi yanan ateşini söndürüp yeniden canlandırmak için gözden kalbe tutulan itfaiye hortumudur
Gönüldeki Allah sevgisi ve korkusunun dışa yansımasıdır gözyaşı
Gözyaşı, kalbin tercümanı, muhabbetin sessiz lisanı, günahların gufrânı, kulun Rabbinden rahmet istemesi, yani istirhâmıdır
Herkesin sizi sevmesini istiyorsanız, gülümseyin Allah’ın sizi sevmesini istiyorsanız, Allah için gözyaşı dökün İnsanlarla beraberken gülümseyin, mütebessim olun, Sadece Allah’la beraber olduğunuzda mahzun bir şekilde gözyaşı ile Allah’la bağlantı kurun “Mele-i A’lâda bana haber verildiğine göre, ümmetimin en hayırlıları, Allah’ın rahmetini ümid ettiklerinden dolayı (insanlar içinde) açıktan gülenler/tebessüm edenler, Allah’ın azabından korktukları için de gizli gizli ağlayanlardır” (Hâkim, Beyhakî)
En gülünç olan, insanlar kendisine acısın diye gözyaşı döken; en takvâlı kişi, Allah kendisine acısın diye gece sessizliğinde teheccüd seccâdesinde ağlayabilendir
Seccâdenin süsü, üzerine gözyaşlarından inciler dizmek ve incileri sık sık tazelemekle olur
Ağlamasını bilen insan için gözyaşı şifâdır; maddî ve mânevî nice hastalıklara
Gözyaşının indiği yerde rahmet vardır; Rahmetin indiği yerde de gözyaşı
Gönül sarayının tozları, kirleri, gözden akan sularla temizlenir
Duâlarımızın yerine ulaşmasını istiyorsak, imzamızı gözyaşlarımızla atmalıyız
Rabbimizle irtibatımızda kopukluk varsa, paslanan bağlantı tellerini gözyaşı yağıyla temizlemeliyiz
Mesajımızın değerlendirmeye alınması için, gönül kalemi kullanılması ve gözyaşı mürekkebiyle yazılması gerektiğini bilmeliyiz
Secdelerin ölümcül hayatımızı canlandırmasını istiyorsak, Rasûlün secdeleri gibi gözyaşıyla sulayalım
Günahlarla kirlenen yüzümüzü, yarın ateşin temizlemesinden önce, gözyaşıyla yıkayıp temizlemeliyiz
Bilim adamları yeni öğrendiler gözyaşının bazı faydalarını; artık bundan böyle gözyaşı ile kanser testi yapılabiliyor; aslında gözyaşı ile takvâ testi de yapılıyor, Rasûlullah’ın bildiğini ne kadar bilip bilmemenin, O’na benzeyip benzememenin de testi yapılıyor gözyaşı ile
İnsan, küçük bir kâinattır Küçük evren insan açısından gözyaşını değerlendirmek için, suyun evrendeki yerini düşünmek yeterlidir İçme suları, dağlardan ve taşlardan kaynayan menbâ/kaynak suları, çağlayanlar, nehirler, denizler, rahmet değerindeki yağmurlar ve cennetlerin altından ırmaklar akan güzellikleri ne ise gözyaşı da odur Bütün bu evrene güzellik katan, cennetin güzelliklerini artıran suyun bir benzeri insandaki gözyaşıdır
Bazılarının “neye, niçin ağlayalım?” diye sorduğunu duyar gibi oluyorum Bu soruya bile ağlamak gerekiyor Bunca günahlara, isyanlara, çevredeki şirk bataklığına, azgınlığa ve fesâda ağlamadan seyirci kalmak, merhametsiz taştan bir yürek taşımaktır; hayır, taştan olsa kalp, taştan sular fışkırdığı gibi ağlayacaktır; demirden olsa eriyecektir, o ölmüş bir kalptir, sahibi de canlı cenaze Devleti, toplumu, okulları, evleri ve de gönülleri saran cehennem yangınlarını ve âhiretteki Cehennem ateşimizi söndürmek için başka terkipteki sular kâr etmez O ateş ancak gözyaşı ile söner; Nemrut’un tutuşturduğu ateşi, İbrâhim (as)’in gözyaşlarının söndürdüğü gibi Çünkü Hz İbrâhim, Kur’ân’ın tanımıyla “evvâh” idi; çok “vah!” eden, çokça ağlayan
Gülüp eğlenmek, dünyadan kâm almak normal olurdu; eğer ölüm ve ötesi olmasa Hangi âlemde gülmeyi tercih etmeliyiz, dünyada mı, ukbâda mı? Ölüm, gerçek mutluluğa, tükenmeyen tüm güzelliklere açılan kapı olduğundan, öteki hayata saklayalım gerçek anlamda eğlenip gülmeyi
İşletemediğimiz ilâhî mekanizmanın çarklarını benzin misali belki gözyaşlarımız döndürebilir Karaya oturan gemimiz, belki bu yaşlarla rahmet deryasına açılabilirAllah’ın rahmetine gerçekten susamış isek, ağlamayan çocuğa meme verilmez kabilinden, çocuk safiyetiyle, kasvetli kalplerimizin yumuşaması ve rahmete dalması için ağlamalıyız
Bitkiler büyümek, fidanlar ağaç olup meyve vermek için nasıl göklerin ağlamasına muhtaç iseler, kurumaya yüz tutmuş körpe fidanlar, isyan ve küfür kuraklığındaki nesillerimiz de bizim ağlamamıza öyle muhtaçlar
“Sus ey bülbül, senin hakkın değil; benim hakkım mâtem!” Bülbüllerin şakıdığı vakitler, horozların melekleri gördüklerini insanlara müjdeledikleri zamanlar, bebeklerin uyanıp zikrederek ağladıkları demler, yani seher vakitleri biz neyle meşgul oluyoruz? “Yatma seherde, uğrarsın derde” diyen şâir bizi neye dâvet ediyor?
Nice basit dünyevî meseleler, küçük kayıplar, önemsiz rahatsızlıklar karşısında ağlayıp sızlanıyor veya ağlamaklı oluyoruz da; Allah korkusundan dolayı ne kadar aynı duygular içinde, benzer atmosferi yaşıyoruz?
Mü’min o kimsedir ki; küçük, zerre kadar bir hata işlese, onu gözünde dağ gibi büyütür, kendini kolay kolay affetmez; kirlenen kalbini gözyaşı çeşmesinden akan sularla temizler Münâfık da o kimsedir ki, işlediği büyük bir günah, onun gözünde önemsizdir, kendinden daha aşağıdakilere bakar, benden daha ne kötüleri var, ben çok iyiyim der ve eğlenmeye devam eder
Sarhoşların gece uykusunu terkedip meyhane köşelerinde kendilerinden geçmesi, her şeyi unutacak kadar kendini sevdiği içkiye vermesi gibi; biz de gece uykusunun bir kısmını olsun sevdiğimiz Allah için terkedelim Bizim de gece hayatımız olsun Teheccüd, zikir, tevbe ve gözyaşı adlı dostlarımızla beraber olalımYoksa, birinin kalkıp ‘sarhoşun içkiyi, gece hayatını sevmesi kadar Allah’ı sevmiyor musun?’ demesine nasıl cevap veririz “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını endâd/Allah’a denk tutarlar da onları Allah’ı sever gibi severler İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır” (2/Bakara, 165)
“Güleriz ağlanacak halimize” diye bir deyim vardır dilimizde; tam da şimdiki yaşantımız ve tavrımıza mutâbık Ağlanacak hale gülen veya böylesi olaya aldırış etmeyene “deli” denmez de ne denir? Ağlayacak kalp yoksa bari vur patlasın çal oynasın şeklinde eğlenmekten, vurdum duymazlıktan, hiç ölmeyecekmişiz gibi kahkahalardan utanalım “Benim bildiğimi bilseniz, az güler, çok ağlardınız” Ağlamayan, câhildir, Rasûl’ün bildiği özden haberi yoktur; Allah için ağlayan da döktüğü gözyaşı oranında Rasûl’e has ilme sahip kişi O kutlu elçi ki, secde yeri küçük bir gölcük şeklinde su birikintisiyle kaplanıyordu geceleri Onu ağlatan şeyi bilmeyen, Rasûl’ün getirdiğini de bilmez Ağlamak, ma’rifet işidir Ma’rifetullah’a sahip olanların, yani Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilen, ma’rifetle dolanların gözleri boşalacak ve ağlayacaktır
“Gözümün nuru namaz” diyordu o en büyük insan Namazın nasıl o kutlu gözlerin nuru olduğunu, namazın en kıymetli yeri secdede gözü nurla dolduran şeyin gözyaşı olduğunu anlıyoruz Bizim namazımız, O’nun namazına benzemediği müddetçe, gözümüzün nuru olamayacağı endişesi ile tekrar gözyaşı gerektiği bilincine varıyor, secdede ağlayamadığımıza ağlamak gerektiğini düşünüyoruz
Hacca gidenler bilir, ne güzeldir, ne tatlıdır “Beytullah”ın duvarına, “Kâbe”nin kapısının eşiğine yüzünü dayayıp hıçkıra hıçkıra ağlamak Hangi mutluluk bundan daha tatlı, hangi lezzet, bundan daha içten olabilir? “Nur beyaz mıdır, siyah mı?” diye insan aklına acaip sorular getiren siyahlara bürünmüş Kâbe duvarında simsiyah zencilerin zeytin gözlerinden akan bembeyaz gözyaşlarının Hac’daki, Umre’deki unutulmayan manzaralarını görenler kolay unutamaz O güzel insanların gözlerinden dökülen nur tanelerini görmenin, onların hüngür hüngür ağladığını seyretmenin, bir çağlayanı seyretmekten daha güzel olduğunu görmeyenler bilemez“Ağlamayan gözden, huşû duymayan gönülden Sana sığınırım” İnsan, ağlayamayan gözünden ve gönlünden ne kadar şikâyetçi oluyor, ağlayanları gördüğünde Ve anlıyor ki esnemek gibi, gülmek gibi, ağlamak da bulaşıcıdır
“Ağlamayan aldanmıştır, ağlarken riyâ yapıyorsa o da aldanmıştır” (İmam Gazâli)
“Hûn-ı ciğer ve gözyaşı olmadıkça, bütün resimler nâtamamdır;
Kan ve gözyaşı katılmazsa, mûsikî bile çılgınlıktan başka bir şey değildir” (Muhammed İkbal)
“Ağlayın, su yükselsin; belki kurtulur gemi,
Anne seccâden gelsin, bize duâ et e mi?” (Necip Fazıl)
“Ağlarım, ağlatamam, dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım” (Mehmed Âkif)
“Fuzûlî, dehrden kâm almak olmaz, olmadan giryân,
Sadef sû almayınca ebr-i nisândan güher vermez” (Fuzûlî)
“Sular gibi çağlasan, Eyyüb gibi ağlasan,
Ciğergâhı dağlasan, ahvâlini sormaz mı?” (Yûnus Emre)
“Bu fenâda bir garibsin, Gülme gülme ağla gönül,
Derdin dahi çoktur senin, Gülme gülme ağla gönül” (Yûnus Emre)
“Gözlerimden yaş ile kan akıtır, İlâhî, yaşım dilemezem siline
Zira aktıkça gözümden kanlı yaş, Hoş teselliler gelir ben kuluna
Hoş yaraşır aşığa gözü yaşı, Kim ki aşıksa gözünden biline” (Eşrefzade)
“Ağlayanlar, bir gün güler; gamlanma gönül gamlanma” (Karacaoğlan)
“Ağlamak, rûhun işemesidir” (Peyami Safa)
“Gözyaşları olanlara ne mutlu!” (Goethe)
“Dur yolcu, gel beraber ağlaşalım; Bu dert bir kişinin kârı değil, paylaşalım!”
“Akarsu neredeyse orası yeşerir Nerede gözyaşı dökülürse, rahmet oraya iner”
“Günah işleyen insandır, buna ağlayabilen velî olabilir; günahına sevinen ve bununla övünen ise şeytandır”
“Hepimiz, kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz”
“Gözyaşları ile yıkanan yüzden daha temiz yüz olamaz”
“Âşık Yûnus eder ahı; Gözyaşı, döker günahı”
“Gözyaşları ile demiri bile eritebilirsiniz”
“Gözyaşları çilenin sessiz sözleridir”
“Ağlamak, teessür ve kederin devasıdır”
“Beraber ağlamaktaki tatlılık kadar hiçbir şey kalpleri birbirine bağlamaz”
“Dil benim, dîde benim, eşk benim; Neden ağır geliyor ağlayışım ağyare”
“Dünyaya geleni ölmez belleme; Her dem ağlayanı gülmez belleme”
“Siz söyleyin ey dumanlı dağlar! Gönlüm neye gizli gizli ağlar”
“Öz ağlarsa göz de ağlar demişler”
“Gözlerden akabilen yaşlar, acıları giderir; insan rûhunda hapis kalan yaşlar ise zehirdir”
“Âşık için gözyaşı, gülümsemeden daha tatlıdır”
“Ağlamayan çocuğa meme vermezler”
“Ne hikmettir, şu dünyâya; Gelen ağlar, giden ağlar”
“Babaya ve kocaya karşı ağlamak, çocukla kadının silâh ve tuzağıdır”
“Ağlatırsa Mevlam, bir gün güldürür”
“Ağlayanın bir derdi var; gülenin beş”
“Çok gülenin heybeti azalır” (Hz Ömer)
“İki şey zannolunduğu kadar kolay değildir; Sırasında gülmek ve sırasında ağlamak Gülünç olmaksızın gülen ve ağlayan büyük bir zekâ eseri göstermiş olur”
“Gülmek, fırtınalı gökte doğan bir gökkuşağına benzer”
“Her şeye gülmek deliliktir; hiçbir şeye gülmemek de kuşkusuz budalalıktır”
“Gülümsemek, çok zaman gözyaşlarımızın maskesidir”
“Yûnus Emrem bu dünyada; Kim güldü ki sen gülesin”
“Ne mutlu diline hâkim olana, evi kendisine geniş gelene, yaptığı suçtan pişman olup ağlayana!” (Hadis-i şerif)



Kaynaklar:
İsmet Zeki Eyüboğlu, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, s 13
Kurtubî, El-Câmaiu li-Ahkâmi’l Kur’an, c 2, s 175
İbn Kayyim el-Cevziyye, El-Fevâid, s 138; naklen A Bilâli, Arınma Yolu, 1/90
İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, c 2, s 388
Hayâtu’s-Sahâbe (Hadislerle Peygamber ve Ashâbının Yaşadığı İslâmiyet, c 4, s 1479
Ahmed Özer, Gözyaşları Dünyası, s 148 vd
Age s 159 vd
Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c 1, s 52-53
Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l Kur’an, c 14, s 141
Abdurrahman Kasapoğlu, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, s 25
İslâm Ansiklopedisi, T Diyanet Vakfı Y c 1, s 473-474
Mustafa İslâmoğlu, Yürek Devleti, s 79 vd
Sızıntı’dan Tıbbî Gerçekler, Hakkı Gökbel, TÖV Y s 267 vd
Âdem Tatlı, Mehmet Dikmen, Merak Ettiklerimiz, s 361-364
HHüseyin Korkmaz, Sağlıklı Yaşama ve Başarı, s 55 vd
İslâm Ansiklopedisi, T Diyanet Vakfı Y c 14, s 243
HHüseyin Korkmaz, age s 60-61
M F D Çağ ve Nesil, TÖV Y s 195-201; Hitap Çiçekleri, s 184-189
Ahmed Özer, Gözyaşları Dünyası, s 143 vdyusa ırmak

 

Rüveyha
Wed 21 August 2013, 09:19 pm GMT +0200
Rabbim yaşarmayan gözden ,adını anınca titremeyen bir kalpten  sana sığınıyorız..

mevlüdekalınsaz
Sun 2 February 2014, 03:46 am GMT +0200

ALLAH'ım!
Ağlamayan gözden, ürpermeyen kalpten, huşu duymayan gönülden, kabul edilmeyen duadan, fayda vermeyen ilimden, dinlenilmeyen sözden, doymayan nefisten, küçük bir yardımı insanlardan esirgemeyi hoş karşılamaktan sana sığınırız.
Gözyaşlarımızla kalbimizdeki siyah lekeleri temizleyebilmeyi, gözyaşlarıyla ibadetlerimizi eda edebilmeyi nasip eyle...

ALLAH bize yeter.
O ne güzel vekildir.
Ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır.
Bizi bağışlamanı diliyoruz.
Ey Rabbimiz! Dönüş yalnız sanadır.
ALLAH'ım!
Ey Rabbimiz! Bu duayı bizden kabul eyle!
Şüphesiz sen her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilensin....amin....

Sevde 38
Sun 2 February 2014, 09:54 am GMT +0200
“Ağlamayan gözden, huşû duymayan gönülden Sana sığınırım”