- Evlilik ve Erkekler

Adsense kodları


Evlilik ve Erkekler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Wed 9 November 2011, 11:08 pm GMT +0200
Evlilik ve Erkekler



Kasım 2005 - 83.sayı

Ayşe İZCİ
kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Temmuz sayımızda evlilik üzerine kaleme aldığımız yazıda, hayatıniçinden örnekler vererek hanımlar olarak kendimizi ve sorunlarımızıanlamamızı kolaylaştırmak istemiştik. Bu ay da konunun erkeklertarafına değinmek istiyoruz. Fakat peşinen belirtelim ki, değinilensorunlar ve sorunlu tipler işin tamamını teşkil etmiyor. Genelleme yaparken dikkatli olmak gerekir.

Hayli derin sebepleri olan, bazı yönleriyle bireyi aşan sosyal sorunları birkaç örnekle, birkaç dergi sayfasıyla bütünüyle tanımlamak, hele de çıkış yolu göstermek mümkün olan bir şey değil elbette. Daha ziyade hanımlar tarafına eleştirel bakılan Temmuz sayımızdaki yazının maksadı, küçük hataların büyük yanlışlara ve acılara dönüşmeden telafisini önermekteydi. Asla kendi hemcinslerimi yargılamak veya suçlamak değildi.

Ne var ki bazı hanım okuyucularımız bu yazının erkekleri aklayan, kadınlara haksızlık eden ifadeler taşıdığını dü şündüler. Hatta bir okuyucumuz, “Sevginin Bittiği Yerde” başlıklı o yazı için diyordu ki, “Ya bekâr olmalısınız ya çok mutlu bir evliliğiniz var veya başkalarının sorunlarından bîhabersiniz.”

Canımız yansa da iğneyi kendimize

Mevzu o değil, ama durumun açıklığa kavuşması bakımından söyleyelim: Yirmi yıllık evliliğim var, üç çocuk annesiyim. Yani evliliğin nasıl bir maraton olduğundan haberdarım. Ayrıca her ay en az iki-üç kez farklı kesimlerden hanımlarla özel sohbetlerimiz olur, çok şey paylaşırız. Bu biraz da meslekî bir faaliyet, zira psikolojik danışma ve rehberlik alanında ihtisas yapmıştım. İnsanlara depresyon ve sinir ilaçları vererek göndermek yerine, duygu ve düşünceleri üzerinde etkili olmaya çalışarak yardımcı olmanın daha sahici olduğunu öğrenecek tecrübelerden geçtik. Gerektiğinde uzman hekim nezaretinde ilaç da kullanılabilir tabii ki. Fakat “huzur”a kavuşmanın daha kalıcı yöntemleri olduğunu görmek o kadar da zor değil.

Tekrar başa dönersek, “Sevginin Bittiği Yerde” başlıklı yazımız, biz hanımların sıkça ve çok kolayca düştüğü hatalara dikkat çekmek istemişti. Yani evlilik sorunlarının hanımlar cephesini -bazı yönleriyle- ele alıyordu. Bu yazıda da -yine bazı yönleriyle- konunun erkekler tarafına değinelim. O cenahta gittikçe yaygınlaşan kimi sorunları, o sorunların aile hayatında çıkardığı arızaları dikkatlerinize sunalım.

Kaçış psikolojisi ve garip hayaller

Evlilikte aradığını bulamayan insanlar ne yapıyor? Genellikle bir kaçış hali yaşıyor. Eğer bu bir hanım ise, mesela bir takım bedensel şikayetler ile doktor doktor dolaşıp bir hastane müdavimi oluyor, erkek ise tutkulu hobiler edinip mümkün olduğu kadar evde az kalmanın yollarını buluyor. Bu kaçış doğal olarak bağları git gide daha da zayıflatıyor.

Erkekler tarafında başka öyle tuhaf ve enteresan şeyler de olabiliyor ki, aslında aile düzeni bakımından ciddi tehlike sinyali manasına gelen bu kaçış hali bile pek ehven sayılır. Bir hanım için belki dayanılması en zor durumlar, asla aklına gelmeyen şeylerden söz ediyoruz.

Hanım kardeşim soruyor: “Altmış yaşındaki kocanız, bir gün durup dururken evladı yaşında bir kızı alıp eve getirse ve dese ki: Bu benim yeni eşim, bundan böyle birlikte yaşayacaksınız! Bu durumda ne yaparsınız?

Burada dinî hassasiyetlerimizi de dikkate alarak söylemek isterim ki, işte, naçizâne olarak, evliliğin eşlerin birbirine acı verme ve gizlice intikam alma noktasına gelmesini önleme maksadıyla Temmuz sayımızda öyle bir yazı yazmıştık.

Sorunun cevabına dönersek, kader bazen geçici nefsanî erkek heyecanları ile psikolojik doyumsuzluğu ve baba saplantıları olan genç hanımları karşılaştırıyor. Bunlar aralarındaki nevrotik durumları aşk zannedip ortaya çıkıyorlar. Bu durumdaki erkeğin gözünde mevcut eşi kadın olmaktan çıkıyor, psikolojik anne konumuna geliyor ve davranışını anlayışla karşılamasını bekliyor. Böyle temayülleri olan erkeğe haddinden ziyade anaç ve anlayışlı davranılırsa, bu tür davranışlara daha kolay tevessül ediyorlar.

Hadisenin genç bayan tarafına gelince: “Babalar ve Kızları” yazımızı hatırlarsak, babanın psikolojik yoksunluğu, genç kızlarda normal bir eş yerine, onların yaralı duygularını onaracak bir baba arayışına bilinçaltı olarak yönlendiriyor. Ya da çocukluğunda çeşitli sebeplerle annesine karşı geliştirdiği intikam duygularını kendi annesine yöneltmekten suçluluk duyacağı için başka bir kadına yöneltiyor, kocasını elinden alarak tatmin buluyor. Bu tür ilişkileri yakından inceleyin, bakalım bu söylediklerimiz yanlış mı?

Böyle bir vaka karşısında evdeki kadının ne yapacağı tamamen kendi özel tercih ve şartlarına bağlıdır ama yine de sabretmesini öneririz.

“İkinci”yi düşünmenin dayanılmaz hafifliği

Bu köşede şimdiye kadar daha ziyade hanımları bahis mevzuu ettik. Fakat evlilikte sorunlardan söz ederken, erkeklerin de sütten çıkmış ak kaşık olmadıklarının tabii ki farkındayız. Cemaatin, elin-günün içinde dillere destan olan nice babayiğitlerin ev halinde öyle kişisel zaafları, tuhaflıkları oluyor ki, Allah korusun, duyulsa kimse inanmaz.

Dindar erkeklerde hanımlar için en çok rahatsız edici taraf şu ki, İslâm dendiğinde bunların bazılarının aklına bir tek şey geliyor: Birden çok hanımla evlilik... Sanki her şey tamam, eksik olan sadece bu! Kafayı buna takan erkekler, iki noktada kul hakkı meselesini ıskaladıklarının farkında değiller.

Birincisi, karısından kendi kusurlarına sınırsız anlayış beklerken, kadının ufak bir kusurunda kolayca ikinciyi düşünebiliyorlar, böylece karılarına haksızlık ediyorlar. İkincisi ise birden fazla hanımla evlilik durumunda, İslâm kesinlikle ve çok net biçimde erkeğin eşleri arasında adil davranmasını emrediyor. Birine asık surat diğerine güler yüz, birine çiçek diğerine elin tersi yok. Birine ev alıyorsa diğerine de alacak, vs, vs...

Siz eski ve yeni karısı arasında her konuda adil olabilecek kaç babayiğit tanıyorsunuz? Kul hakkı önemini mi yitirdi yoksa? Biz helal edilmeyen haklara Cenab -ı Hakk'ın karışmadığını, hesabın mahşere kaldığını hatırlatıp bırakalım.

Kaldı ki bu tür isteklerin arkasında genellikle ucuz hevesler bulunur, burada din sadece bir meşrulaştırma aracıdır. Oysa müslümanın en önemli özelliklerinden biri sabırdır ve birazcık izan sahibi hiç kimse ne kendi hayatını, ne de ehl u ıyalinin hayatını allak bullak etmez, kırk ölçe, bir biçer...

Zulmün erkekçesi

Hizmet ehli bir kardeşim benimle dertlerini paylaşıyor: Kocam beni evliliğimin ilk yıllarından beri aldatıyor. Otuz yıllık evliyim, dört çocuğum var, oğlum bu adamı artık bırak diyor ama küçük kızım bunalımda, babamdan ayrılırsan intihar ederim diyor. Ben ne yapayım?

Bir başka kardeşim şöyle diyor: Ben Hollanda'ya gelin gittim, kocam yeni evliyken işyerinden bir Çinli kızı eve misafir getiriyordu. Ben kıskandım ama kayınvalidemler beni kınayınca sustum. İki yavrum oldu, sonunda kocam beni aileme terk edip kaçtı, çocuklarımı da kaçırıp diğer kadınla evlendi. Beni boşamıyor, bana bakmıyor, kanunları bir kılıfına uydurup çocuklarımı bile göstermiyor. Ben kaç kere danıştım ama bana boşanma davası aç demiyorlar, yıllardır beklemekten usandım, ne yapayım?

Bir başka kardeşim diyor ki, menapoz yaşındayım, birçok sağlık sorunum var, kocam yeniden evlenmek için fırsat kollayıp duruyor, ben ne yapayım?

Biz kadın denilen duygusal varlıkları bedbaht etmenin en kestirme yolları bunlar ve öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez. Bu çilelere dayanma gücü veren de yine yüce Allah'tır.

Amansız bir hastalığa yakalanan birine çok güzel teselli veririz, ancak kendimiz ufak bir rahatsızlığımızı kötü bir hastalık zannederiz, aklımız başımızdan gider, maneviyat falan kâr etmez. Bir yakını ölene vaaz u nasihatte bulunur, metanet tavsiye ederiz. Lakin ölüm bize dokunduğunda ayakta zor dururuz, ağzımızdan çıkanı kulağımız duymaz. Bazen aklımızı yitirip abuk-sabuk konuştuğumuz dahi olur. Söylemesi dile kolay gelir, ama iş başa gelince ne yapılır bilinemez.

Kadın hakları savunucuları, medya şovmenleri ne derse desin, ben kocasının her tür hatalı davranışına rağmen gemiyi terk etmeyen hanım kardeşlerime hâssaten büyük saygı duyar ve can ı yürekten kutlarım. Gerçek gizli kahramanlar sizlersiniz, öpülesi elleriniz var.

Rahata erdim derken

Yıllarca eşinizle birlikte fedakârca çalışıyorsunuz, gençliğinizi birlikte geçirip boyunuzca evlatlar yetiştiriyorsunuz, tam huzura yaklaştığınız bir çağda bakıyorsunuz ki, eşiniz genç bir hanıma takılıyor, sizi gözü görmüyor! Acaba beyefendiler hanımlara bu acıyı yaşatma hakkını nereden alıyorlar? Yoksa onların çaresizliğinden mi yararlanıyorlar?

Ne demişler, eden kendine eder. Herkes kaderini yaşar, ağzımızla kuş tutsak bazı şeylere engel olamayız. Yine de başımıza gelenlerde kendi hissemizi düşünmemiz lazım. Size ısrarla tavsiyem; önce kendinize bir de erkek gözüyle bakın. Diyelim gençsiniz, kocanıza karşı bu gençliğin hakkını ne ölçüde verebiliyorsunuz? Cazibeniz, zerafetiniz , kocanızın gözünü ne ölçüde doldurabiliyor? Diyelim artık genç de değilsiniz, nasıl bir hayat arkadaşı profili çiziyorsunuz? Eğer kaba-saba, empatiden yoksun, sallapati ve bir yaşama kültüründen uzaksanız, kısaca hâlâ hamsanız kimi suçlayabilirsiniz? Şunu bir düşünün: Gençliğin o hiç bitmeyecek sanılan ateşi söndükten sonra geriye neyiniz kalıyor? Kötü bir kocaya sabretmek kadar, bitmez tükenmez hırsları olan, ham ve vasıfsız bir kadınla ömür sürdürmek de zordur.

Bir de tedbiri elden bırakmamak gerekiyor. Erkeklerin fıtratlarındaki farklılığı asla aklınızdan çıkarmayın ve hemcinslerinize sonsuz güvenmeyin! Öksüz bir kızcağıza acıyıp şirketinizde iş verirsiniz, şeytan boş durmaz, zararı size olur. İslâmî kurallardan, o kurallarla örülü hayat tarzından uzaklaştıkça bu tür musibetler bizi bırakmaz. Siz buna dikkat ediyor, eşiniz etmiyorsa, bu da sizin imtihanınızdır, sabreden daima sonunda kazançlı çıkar.

Okuyacağınız şu satırları iyi düşünmelisiniz:

“Evliliğimizin çok fırtınalı dönemleri oldu. Kimi zaman anlaşarak, kimi zaman öfkeyle boşanmaya karar verdik, çocuklarımızı da buna hazırlamaya çalıştık, fakat nedense boşanamadık. Kavga-gürültü arasında 4-5 çocuk büyüttük. İyi bir dönemimizde, bir gün en küçük oğlum babasına ve bana samimiyetle şu soruyu sordu: Biz cennette de böyle bir aile olabilecek miyiz? Eşim ve ben şaşkın ve mahcup bir vaziyette birbirimize bakakaldık. Demek ki tüm fırtınalara rağmen bir çocuk için yuva kavramı bu kadar önemliydi. İyi ki ayrılmamışız!. ”

Sonrasına göre adım atmak

Hanımı vefat etmiş bir beyefendiden sözettiler ; iki yıldır her gün hanımının mezarını ziyaret edip, mesai yapar gibi akşam evine dönüyormu ş. Bu memlekette sadık beyefendiler, iyi eşler, mükemmel aile babaları da var. Haydi itiraf edin ki elimizde olmayan şeyler olduğu kadar, bizim tavrımızla değişen şeyler de var. Süreci kopma ya da ihanet noktasına getirmeden onarmak gerek.

Şöyle şikayetler de var: Kocam gece yarılarına kadar okuma evlerinde oturuyor, kendi çocuklarının ihtiyaçlarını dikkate almadan parasının tümünü, hatta benim paramı da hayır-hasenata dağıtıyor! Eyvah eyvah ! Söz geçiremiyorsanız şöyle dü ş üneceksiniz : Parasını zinada-kumarda harcamıyor ya... Gece yarılarına kadar meyhanede, orada-burada değil ya, ona da şükür... Demek ki böyle kocalar da şikayet edilebiliyormu ş!

Genç yaşlarda sorunlar, bo şanmalar çok daha fazla oluyor. Her iki taraf da daha iyi bir hayat ümidiyle, çocukları için de böylesinin daha iyi olacağını zannederek boşanmayı tercih ediyorlar.

Bir genç hanım vardı, aşık olarak evlenip, sonra doğduğuna pişman olan... Kocası çalışmadığı gibi, karısını ikide bir babasının evine para istemeye yollayan, karısının çalıştığı parayı elinden alıp kahve harçlığı yapan genç, yiğit, hüsnü yusuf gibi bir adam! Ama karısını çok seviyor. Kadının tek taraflı verdiği mücadele sonunda boşandılar. Adam boşanmamak içinde çok diretti, ortalığı birbirine kattı. Nur topu gibi bir oğulları vardı. Sonunda özgürlügüne kavuşan genç kadın aşktan, sevgiden evlilikten ağzı yanmiş olarak, binbir pişmanlıkla baba ocağına döndü. Ailesi saf insanlardı, kızlarına çok güveniyorlardı. Çocuğuna nafaka temini için işe girdi. Merhametli(!) patronu onu gereğinden fazla kolluyordu, sonra başka bir aile faciasına neden olmak üzere iken müdahale edildi. Halen az zahmetli işlerde çok para kazanarak çalışıyor ve hiç işsiz kalmıyor! Bo şandı da ne iyi oldu değil mi ?!.

Böylesi tembel bir adama sabredip çocuklarının başını bekleyen başka bir kadın tanıyorum ki, her iki cihanda da bahtiyar ola...

Bu noktada kadının çalışması mevzusuna da kısaca değinmek gerekiyor. İnsanoğlunun ihtiyaçları sınırsızdır. Ayrıca Allah'ın göndermiş olduğu dört kitabın hiçbirinde çalışıp evi geçindirme yüküne kadın ortak edilmemiştir.

Bugünkü hayatın gerçekleri bu tür hassasiyetleri bize önemsetmiyor ama kadının çalıştığı ailelerde eşler arası çatışma ve boşanmalar daha çok oluyor.

Toparlayacak olursak, evinizde bir problem olduğunda alışılmış çözümlerin dışında farklı tavırlar deneyin. Kazanmak, boşanma davasını kazanmak değil, bir yuvayı ayakta tutabilmektir.

Varsın çocuklarınız bile sizin fedakârlığınızı takdir etmemiş olsun... Kendinize saygınız için, ahiretiniz için hayırlı olanı tercih edin.

Günümüz dünyası kadına kurulmuş tuzaklarla dolu. Hatta bunların birçoğunu yine hasta ruhlu kadınlar kuruyor, biz erkeklere neden kızıyoruz ki ?..

Temmuz sayımızdaki yazının her cümlesinin arkasındayım: Bir kez daha diyorum ki, sevgi zannettiğimiz gençlik coşkusunun, nefsanî tutkunluğun azaldığı noktadan itibaren enerjinizi manevi tatmine yönlendirin. Gençken, soğuk- moğuk umurumda değil nefesin ısıtsın yeter deriz, yaşlandığımızda ne biçim horluyorsun, nefesin kokuyor diyerek sıcak odayı terkedip , buz gibi odada yatarız. Sabah da romatizma ağrılarımızı kahvaltıya çeşni olarak katarız.

Hayatın her gün zorlaştığı bugünün dünyasında, kale gibi, sığınak gibi güzel aile örnekleri görmeye, göstermeye ihtiyacımız var. Tezcanlılığımıza , sabırsızlığımıza kendimizi ve çocuklarımızı kurban etmeyelim.

Allah cümlemizin yuvasına huzur ihsan eylesin. Bayramlarda gönüller mahzun, evlatların boynu bükük olmasın...

Rüveyha
Tue 27 August 2013, 11:59 pm GMT +0200
Rabbim aldatmanın her türlüsü yuvalardan uzak eyle..Hiç bir bayanı , hiç bir erkeği ikinci bir kişi ile imtihan etme..Ne zordur Ya İlahi...Rabbim uzak eylesin hepimizden..

ceren
Fri 14 November 2014, 08:06 pm GMT +0200
Aleykümselam.Amin Rüveyha abla.Rabbim erkekleri nefsi ile imtihan etmesin,şeytana uydurmasın.Bizleri de aldatma gibi ağır bir şeyle imtihan etmesin inşallah...

saniye
Fri 14 November 2014, 08:50 pm GMT +0200
Rabbim hepimizin yuvasına huzur versin. Evlilikte erkek ve bayanlara uyari mahiyetinde faydali bir konu. Rabbim paylaşandan ebeden razi olsun.