- Evlenmek ibadettir

Adsense kodları


Evlenmek ibadettir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 27 November 2010, 02:58 pm GMT +0200
Evlenmek İbadettir


Toplumların en küçük yapısı aileden oluşur. Her ailenin teşekkülü de evlenmekle gerçekleşir. Bundan dolayı evlilik, insan neslinin devamında birincil bir görev üstlenir.

İslâm, bu konuda çok önemli esaslar koymuştur. Gerek erkeklere gerek kadınlara vazifeler yüklemiş, toplumun tamamını bu hususta sorumlu tutmuştur. Yüce Allah bir ayet-i kerime de: “İçinizden bekârları evlendirin. Eğer fakir olurlarsa Allah onları fazlı ve keremiyle zengin kılar. Allah vâsi'dir, âlimdir.”(1) buyurmuştur. “Evlendirin” emri, öncelikli olarak ana-babaya, aileye hitap etmekte, daha sonra da tüm topluma muhatap olmaktadır. Aile içinde büyüyen ve yetiştirilen bir çocuk, evlenme çağına geldiği zaman, onun da yeni bir aile oluşturması için girişimlerde bulunulur. Aile, evvelemirde bu evliliğin gerçekleşmesi için üzerine düşen bütün yükümlülükleri yerine getirir. Bütün gücünü kullanarak, sağlıklı ve iyi bir aile yuvasının oluşması için gayret sarf eder. Şayet ailenin evlilik konusunda gücü yeterli olmazsa, o zaman devreye toplum girer.

     

Toplumun Sorumlulukları

 

Toplum, evlenecek ferde karşı görevini nasıl icra edecektir? Onun şeref ve onurunu koruyarak nasıl evlendirecektir? Topluma kazandırmada nasıl bir yol takip edecektir? Birbirine denk iki genci nasıl buluşturacaktır? Bu tarz sorular uzayıp gidebilir. Biz, burada toplumun bu işi en güzel bir şekilde yerine getirmesi için bazı temel prensiplerden bahsetmek istiyoruz.

Toplum, kendisini temsil eden ve kendisinden maaş alan bütün kuruluşlarıyla belediyesiyle, kaymakamlığıyla, valiliğiyle, meclisiyle ve hükümetiyle bu işe eğilmek zorundadır. Bununla ilgilenmek, toplumun geleceği açısından kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Meclis, yasalar çıkararak evlenmeyi kolaylaştırmalı, evlenmenin önündeki engelleri kaldırmalı, evlenme yaşını 16’ya indirmelidir. Bu ülke halkının % 99’unun Müslüman olduğu göz önüne alınarak, evlilikle ilgili Müslümanların hukukuna uygun düzenlemeler getirilmelidir. Müslümanların hukukunu zedeleyen, onları hiçe sayan yasa, tüzük, genelge ve yönetmelikleri yürürlükten kaldırmalıdır.

Hükümet, eğitim ve öğretim programlarıyla, ailelere yardımlarıyla yasalarda öngörülen esasları uygulamalı, kolaylaştırıcı tedbirleri yürürlüğe sokmalı, gençleri evlenmeye hazır hale getirecek ve onları buna motive edecek tedbirleri almalı, bunun için iyileştirici programların basın yayın yoluyla topluma aktarılması sağlanmalıdır. Eğitim politikalarında buna yönelik çalışmaları artırmalı, gerek erkek ve gerek kız çocuklarımızın evliliğe hazır olabilecek bir konuma gelmesi yönündeki eğitim çalışmalarına hız verilmelidir.

Evliliği zorlaştıran ve geciktiren kötü adetler, gelenek ve görenekler tekrar gözden geçirilmeli, bunları ortadan kaldırıp yerine iyi olan adet ve davranışların yerleşmesi için çalışılmalıdır. Bu konuda kadın erkek, yaşlı genç, fakir zengin herkese görev düşmektedir.

Evlenecek gençlerin, bazı belediyelerin yaptığı gibi “toplu evlilik” veya “toplu nikâh” merasimleriyle yapılmasını ve yaptırılmasını doğru bulmuyoruz. Bir insana iyilik yapılacağı zaman, onun onur ve şerefini koruyacak şekilde iyilikler yapılmalıdır. Örneğin evlenecek erkeğe veya kadına, doğrudan para yardımı yapılabilir. Bunu da basın ve yayın yoluyla elaleme duyurmamak gerekir. İslâm dini, sadaka verirken bile onun gizli verilmesini daha faziletli bir davranış olarak değerlendirmiştir.

Maliye, evlenecek gençler için özellikle bütçede tahsisat ayırmalıdır. Sadece bu gençlerin kullanabileceği, onlara mahsus bir bütçe olmalıdır.

Modernitenin, batı tipi hayat tarzının getirdiği olumsuzlukları bertaraf edecek yatırımlar yapılmalı, aile çalışmaları örgütlenmeli, aileyi destekleyecek sivil kuruluşlara destek verilmeli ve bu konuda fertlere birinci derecede yardımcı olunmalıdır.

Mesela batı tipi hayat tarzı, evlenmeye sıcak bakmamaktadır. İstatistikler şunu göstermektedir ki, Avrupa'da evlenenlerin hemen hemen yarısı boşanmaktadır. Nikâh altına girmeksizin "beraber yaşama" arzusu ve uygulaması, gün geçtikçe artmaktadır. Evlilik ve nikâhlanma sorumluluğunu almayan ve almak istemeyen kadınların ve erkeklerin sayısı da sürekli çoğalmaktadır. İngiltere'de evlenme yaşı kanunen 16 yaş olmasına rağmen, genelde evlenme yaş ortalaması sürekli yükselmekte, 30–40 yaşlarına tırmanmaktadır.

Kadınlar, çocuk sahibi olmak ve böylesi bir yükümlülüğe girmek istememektedirler. Aile, sıcak yuva ve çocuklar yerine evcil kedi, kaplumbağa, kuşlar gibi hayvanlar ve daha çok envai çeşit köpek türleri tercih edilmektedir.

Evlenen çiftlere de, çekirdek aile yapısı önerilmekte, ana-baba, bunlarla birlikte bir veya en fazla iki çocuktan oluşan dar aile teşvik edilmektedir.

Batılılaşmış düşünce, İngiltere'de evlenme yaşı kanunen 16 yaş olmasına rağmen, bizim toplumlarda o yaşlarda evlenmeyi erken görmekte, sürekli çirkin propagandalar yaparak sanki kadınlar ve erkekler aldatılıyormuş imajını uyandırmaya çalışmaktadır. "Bu yaşta evlilik mi olur, daha çocuk yaştalar", "Vah vah yazık olmuş, bu yaşta evlenmişler", "Hayatına yazık etmişler", "çocuk hayatını yaşamadan evlendirmişler" gibi sözler söyleyerek zihinleri bulandırmakta ve evliliği hoş göstermemektedirler. Öyleki bu propagandaların etkisiyle, 22–25 yaşlarına gelmiş kızlarımız, bu yaşta dahi evlenmeyi çok erken görmekte, kendisini evliliğe hazır hissetmemektedir. 25–30 Yaşlarındaki erkeklerde,  bu yaşı erken görüp evlenmek istememektedirler. Şu anda binlerce gencimiz, kızıyla erkeğiyle 30 yaşın üzerinde olduğu halde bekâr bekâr dolaşıp durmaktadırlar. Bekârlar oranındaki bu artış ve evlenme yaşının geciktirilmesi, sadece şer ve kötülük odaklarının işini kolaylaştırmaktadır.

Ama batı da ise, evlilik sürekli teşvik edilmekte ve bu konuda evlilik lehine sürekli kanuni düzenlemeler yapılmaktadır. Hatta son zamanlarda, evlilik kurumunu canlandırmak için yeni atılımlar ve oluşumlar kurmaktadırlar.

Batı tipi hayat tarzının gereklerinden biri de flörttür. Öyle ki gençlerimizin hayatında flört etmek, nerdeyse normal bir hal aldı. Hatta flört etmeyenler kınanmakta, küçük düşürülmeye çalışılmakta, daha da ileri gidilerek çirkin hakaretlerde bulunulmaktadır. Bugün bu durum öyle seviyelere düşürüldü ki, ilkokul ve ortaokul öğrencileri arasında dahi bu tarz ilişkiler normal karşılanmaya, çorap değiştirir gibi kız veya erkek arkadaş değiştirilmeye başlandı. Lise ve üniversitede ise, ölçüsüz, sınır tanımaz ve çirkin bir şekilde bu tarz flörtler devam etmektedir. Bunlar evlenmek, yuva kurmak, çoluk çocuk sahibi olmak gibi ulvi maksatlarla yapılmıyor. Sadece gönül eğlendirmek, hoş zaman geçirmek, birbirlerinden yararlanmak amacıyla gerçekleştirilmektedir. Böylece ahlâkî seviye gün geçtikçe daha düşmekte, sorumsuz, hayatı oyun ve eğlenceden ibaret sanan gençlerin sayısı daha da artmaktadır. Sonuçta her alanda dejenerasyon, toplumu bir ahtapot gibi sarmaktadır.

Sırf maddeye dayalı bir medeniyet, insanları maddenin kulu ve kölesi yapmaktadır. Böylece para, güç, makam ve mevki putlaştırılmakta, artık insanlar bu ilâhlara secde eder konuma düşürülmektedir. Amaç sadece para kazanmak ve hayattan zevk almak olunca, hayatın gayesi de değişmektedir. Kadın erkek herkes çalışmakta, aile hayatı tam anlamıyla yaşanmamakta, evler otel ve lokanta olarak kullanılmaktadır. Neticede değerli bir yazarımız Cihan Aktaş’ın yazdığı “Modernizmin Evsizliği” kitabında belirttiği gibi, evsiz barksız bir toplum oluşmaktadır. Çalışan kadın, ‘yuvayı yapan dişi kuş’ olma rolünden hızla uzaklaşmaktadır. Böylece aile kurumunu ayakta tutacak dinamikler yok olmaktadır.

İşte bu tarz olumsuz tutumlara karşı, toplumu ayakta ve canlı tutacak, bu tür eğilimlerin etkisine girmeyi önleyecek tedbirler almak gerekir.

Görüldüğü üzere, yukarıdaki ayette geçen emir ile aile ve toplum, bekâr çocuklarını evlendirmekle yükümlü tutulmaktadır. Bu aynı zamanda bir ibadet, bununla ilgili harcamalar da sadaka ve infak olmaktadır. Böylece toplumda evlenme çağına gelmiş fertlerin, bekâr kalmaları önlenmiş olmaktadır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder adet nikâh edin."(2)

Resûlullah (s.a.v.), gençler hitaben şöyle buyurmaktadır: “Ey gençler topluluğu! Gücünüz yetiyorsa evleniniz. Şayet gücünüz yetmezse oruç tutunuz. Çünkü o kalkandır, şehveti kırar.”(3) Beyhakî ve Taberanî'nin rivâyet ettikleri bir hadiste ise, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Evlenmeye gücü yetip de evlenmeyen benden değildir.''

Başka bir hadiste de: “Evleniniz çoğalınız. Kıyamet gününde ümmetimin çokluğuyla iftihar edeceğim.” diye buyurmuştur.

Yine Resûlullah (s.a.v.), evliliğin kolaylaştırılması amacıyla da şöyle buyurmuşlardır: “Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır.”

     

Evlenme İbadetinin İnsanlığa Faydaları:

 

1-Neslin Devamını Sağlar

 

Nesil emniyeti, İslâm’ın en önem verdiği dinin maksatlarından ve temel farzlarından birisidir. Nesil emniyetini en etkin ve kalıcı bir şekilde sağlayacak olan yapı da ailedir. Aile kurularak, doğan çocukların nesepsiz olması önlenmekte, herkesin soyu ve boyu belli olmaktadır. Çocuk, anası babası belli, dedesi ve ninesi, amcaları, dayıları, halaları ve teyzeleri, akrabaları ve aşireti bilinen bir ortamda yetişmekte, kendine özgüven duymakta ve psikolojik sorunlardan uzaklaşmaktadır. İşte ayet-i kerimede şöyle ifade edilmektedir: "Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı..." (4)

Neslin güven ve temiz bir ortamda bulunması, neslin birbirine karışmasını da önler. Böylece neslin birbirine karışarak kimin ne yaptığı bilinmeyen, çarpık ilişkilerin ve gayr-i meşru çocukların cirit attığı bir toplum değil, herkesin nesebinin ve sülalesinin nezih bir şekilde devam ettiği temiz bir toplum yapısı elde edilir.

 

2-Fuhşu Önler

 

Nikâh, meşru ilişkilerin temel taşıdır. İnsanlar, evlenerek zinadan ve çirkin yollardan uzaklaşmaktadır. Yüce Rabbimiz de şöyle buyurmaktadır: “Zinaya yaklaşmayınız. Çünkü o, pek çirkin bir yoldur.” Fuhşa, kötülüğe, namus düşmanlığına giden yolları kapayan, insanların onurlu yaşamalarını temin eden, ahlâken düşük insanların toplumda neşvu nema bulmasını önleyen, iffet ve namusu koruyan evliliktir.

      Nikâh, Müslüman’a hem bir ibadet işletip sevap kazandırmakta, hem de zina gibi büyük bir haramdan korumaktadır. Ayrıca toplumda oluşabilecek gayr-i meşru ilişkileri de ortadan kaldırmaktadır.

 

3-Dinin Yarısını Korur

 

Evlilik, kişinin dininin yarısını korur. Bu konuda Allah’ın Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişi evlenerek dininin yarısını koruma altına alır. Diğer yarısından da Allah’tan sakınsın.” Bir insanın dini yaşamının yarısını muhafaza altına alan evlilik, elbette bir ferdin hayatında çok önemli bir yere sahip olacaktır. İbadetlerinde, taatlarında, namazında, orucunda, kıyamında, secdesinde, duasında sükûn bulmuş bir nefis, kuşkusuz Rabbine yönelirken huşu ve derin bir saygıyla yönelecektir. İşte bu güveni, bu huzuru ve mutmainliği, kişiye evlilik kazandırmaktadır.

 

4-Sıcak Bir Yuva ve Aile

 

Fıtrat olarak sosyal yaratılan insanoğlunun, tek başına hayat sürmesi mümkün olmamıştır. Mutlaka evlenmeye ve sıcak bir yuvaya muhtaç olmuştur. Evliliği, sadece şehevî arzuların tatmini olarak düşünmemek gerekir. Onun, her zaman insan hayatına kattığı çok önemli kazanımları ve değerleri var olagelmiştir.

Sıcak bir yuva, akşam eve gittiğinde rahatlayacağı ve dinleneceği bir ev, her insanın tabiî olarak arzuladığı güzel bir ortamdır.

Evinde, oyun oynayacağı, sevip okşayacağı çocukların olması ve kendisini rahatlatan, uyumlu, huzur ve güven veren, yüzüne gülen sâliha bir hanımın bulunması bir erkek için dünyadaki en büyük mutluluktur. Kadın ve çocuklar için de böyledir. Tabii ki böylesine mutlu, huzurlu ve güvenli bir aile ortamında yetişen çocuklar da, sağlıklı, psikolojisi yerinde, ölçülü ve geleceği kuşatan nesiller olacaklardır.

 

Bu İbadet Terk Edilir mi?

 

Gerçekten böylesine önemli, değerli ve yüce bir görev yapan bir ibadeti terk edebilir miyiz? Böyle bir şey yapmak hakkımız mıdır? Hem Müslüman’ım deyip hem evlenmeyebilir miyiz?

Bu sorulara, Asr-ı Saadette yaşanmış bir olaydan bahsederek cevap vermek istiyoruz. Bazı sahabiler, kendi aralarında şu tarz konuşmalar yaparlar.

Birisi, “Ben, geceleri uyumuyorum, sabaha kadar kıyamdayım, namaz kılıyorum” der.

Diğeri, “Ben her gün oruç tutuyorum” der.

Başka biri de, “Ben hiçbir kadınla evlenmeyeceğim.” der. Bu üç sahabi de masum bir niyetle, bu fiillerini Allah’a daha çok yaklaşmak, ibadet ve taatlarının artması için yapmaktadırlar.

Onların bu konuşmaları Resûlullah (s.a.v.)’a iletilince çok kızar ve şu mealde tarihi sözünü söyler:

 “Ben Allah’ın Resûlü’yüm, sizden daha çok Allah’a yakınım. Geceleyin hem uyur, hem de namaz kılarım. Gündüzleri hem oruç tutar, hem de yemek yerim. Kadınlarla da evlenirim. Kim benin sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir.”(5)

Böylece son peygamber, açık bir şekilde ve kesin hatlarla yolunu çiziyor. Peygamber yolu… Peygamberin sünneti… Allah’ın yarattığı kanun… Bu yoldan ayrılanlar, İslâm yolundan ayrılıyor, peygamberin yolunu terk ediyor. Fıtratı, kendini terk ediyor.. Sorumluluktan kaçıyor.. Nesil emniyetini tehdit ediyor..

Belki de, bu sünneti terk ediş, fuhşiyatın yaygınlaşmasını sağlayacak ve nesillerin birbirine karışmasına sebep olacaktır. Aile yuvasını yıkarak, toplumu fitne ve fesada sürükleyecektir. İşte ortaya konulan bu nizamı bozacak davranışlar, şiddetli bir şekilde reddediliyor. Ölçülü, dengeli bir hayat nizamı koyuyor ve ona uyulmasını da istiyor.

Hatta evlenmek, harama düşme tehlikesi olan bir fert için farz konumuna çıkıyor. Bu farzı, gücü yettiği halde yapmayan kimse günahkâr oluyor. Bir günah, diğerini çağırıyor, böylece peşpeşe felaketler birbirini izliyor.

Evet, netice itibariyle son peygamberin ümmeti olarak onun yolunu izlememiz gerekmez midir? Onun sünneti, bizim yolumuz değil midir? Ondan ayrılmamız, elbette bizim, fert ve toplum olarak felaketimiz olacaktır.

Evlenirken de dindar olanı tercih etmek gerekir. Bir kadın ile, güzelliği, soyu, malı mülkü ve dindarlığı için evlenilir. Ama Resûlullah (s.a.v.) dindar olanı tercih etmeyi bize nasihat etmiştir: "Sen kadının dindar olanını al." buyurmuştur.(6)

Yüce Allah (c.c.)’da bir Müslüman’ın hangi kadını tercih etmesi gerektiğini şu ayette açıkça belirtmiştir:

"İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin. Mümin bir cariye, hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikçe müşrik erkeklerle evlendirmeyin. Mümin bir köle, hoşunuza gitse bile (hür) bir müşrikten daha hayırlıdır. Bunlar (sizi) cehenneme çağırırlar; Allah ise, izniyle, cennete ve mağfirete dâvet ediyor. İşte, Allah, düşünüp ibret alsınlar diye, ayetlerini insanlara böyle açıklar."(7)

 

Rabbimiz bizleri son Resûlün yolundan ayırmasın. Sahih sünneti üzere hareket eden kullarından eylesin. Müslüman bir aile yuvası kurmamızı, bu aileyi kuranların Müslüman’ca yaşatmasını nasip etsin. Cümlemize salih ve hayırlı çocuklar nasip etsin. Âmin


 

1- Nur, 24, 32.

2- Nisa, 4, 12.

3- Buhâri, Savm, 1, Nikâh, 2 3; Müslim, Nikâh,1, 3; Ebû Dâvûd, Nikâh, 1, İbn Mâce, Nikâh, 1.

4- Nahl, 16, 72.
5- Buhâri, Nikâh, 1; Müslim, Sıyâm 74, 79.
6- Buhâri, Sahih, VI, 123; Müslim, Sahih, II. 1086.   

7- Bakara, 2, 221.

 

Mehmet Çelen