- Etrafındakiler kime şahitlik eder?

Adsense kodları


Etrafındakiler kime şahitlik eder?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
selsebil
Mon 7 September 2009, 08:09 am GMT +0200


Bismillahirrahmanirrahim

On Yedinci Pencere

Muhakkak ki, göklerde ve yerde müminler için Allah'ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden deliller vardır. (Casiye Sûresi: 3.)

Zeminin yüzünü yaz zamanında temâşâ edip görüyoruz ki, icâd-ı eşyada müşevveşiyeti iktizâ eden ve intizamsızlığa sebep olan nihayetsiz sehâvet ve bir cûd-u mutlak, gayet derecede bir insicam ve intizam içinde görünüyor. İşte zemin yüzünü tezyin eden bütün nebâtâtı gör.

Hem, mîzansızlığı ve kabalığı iktizâ eden icâd-ı eşyadaki sürat-i mutlaka dahi kemâl-i mevzuniyet içinde görünüyor. İşte, zemin yüzünü süslendiren bütün meyvelere bak. Hem, ehemmiyetsizliği, belki çirkinliği iktizâ eden kesret-i mutlaka dahi kemâl-i hüsn-ü san'at içinde görünüyor. İşte yeryüzünü yaldızlayan bütün çiçeklere bak.

Hem, san'atsızlığı, basitliği iktizâ eden icâd-ı eşyadaki suhûlet-i mutlaka dahi nihayetsiz derecede san'atkârlık ve maharet ve ihtimamkârlık içinde görünüyor. İşte yeryüzündeki ağaç ve nebâtât cihazâtının sandukçaları ve programları ve tarihçe-i hayatlarının kutucukları hükmünde olan bütün tohumlara, çekirdeklere dikkatle bak.

Hem, ihtilâf ve ayrılığı iktizâ eden uzaklık ve bu'd-u mutlak dahi bir ittifak-ı mutlak içinde görünüyor. İşte bütün aktâr-ı zeminde zer' edilen her nevi hububâta bak.

Hem, karışmayı ve bulaşmayı iktizâ eden kemâl-i ihtilât, bilakis kemâl-i imtiyaz ve tefrik içinde görünüyor. İşte bütün yeraltına karışık atılan ve madde itibâriyle birbirine benzeyen tohumların sümbül vaktinde kemâl-i imtiyazları; ve ağaçlara giren muhtelif maddelerin yaprak, çiçek ve meyvelere, kemâl-i imtiyaz ile tefrikleri; ve mideye giren karışık gıdâların muhtelif âzâ ve hüceyrâta göre kemâl-i imtiyazla ayrılmalarına bak, kemâl-i hikmet içinde kemâl-i kudreti gör.

Hem, ehemmiyetsizliği, kıymetsizliği iktizâ eden gayet derecede mebzûliyet ve nihayet derecede ucuzluk dahi, yeryüzünde masnuâtça, san'atça nihayet derecede kıymettar ve pahalı bir keyfiyette görünüyor. İşte o hadsiz acâib-i san'at içinde, yeryüzünün Rahmânî sofrasında yalnız kudretin şekerlemeleri olan dutların nevilerine bak, kemâl-i rahmeti kemâl-i san'at içinde gör.

İşte, bütün rûy-i zeminde gayet kıymettarlık ile beraber hadsiz ucuzluk; ve hadsiz ucuzluk içinde hadsiz ihtilât ve karışıklık ile beraber hadsiz imtiyaz ve tefrik; ve hadsiz imtiyaz ve tefrik içinde gayet uzaklık ile beraber son derece muvâfakat ve benzeyiş; ve son derece benzemek içinde gayet derecede suhûlet ve kolaylık ile beraber gayet derecede ihtimamkârâne yapılış; ve gayet derecede güzel yapılış içerisinde sürat-i mutlaka ve çabuklukla beraber gayet derecede mevzun ve mîzanlı ve israfsızlık; ve gayet derecede israfsızlık içinde son derece çokluk ve kesret ile beraber son derecede hüsn-ü san'at; ve son derece hüsn-ü san'at içinde nihayet derecede sehâvet ile beraber intizam-ı mutlak, elbette, gündüz ışığı, ışık güneşi gösterdiği gibi, bir Kadîr-i Zülcelâlin, bir Hakîm-i Zülkemâlin, bir Rahîm-i Zülcemâlin vücûb-u vücuduna ve kemâl-i kudretine ve cemâl-i rubûbiyetine ve vahdâniyetine ve ehadiyetine şehâdet ederler, “En güzel isimler Onundur." (Haşir Sûresi: 24.)-1- sırrını gösterirler. (Sözler 33. Söz 17. Pencere)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

TEMÂŞÂ : Hoşlanarak bakmak, seyretmek, ibretle bakmak.
İCÂD-I EŞYA : Eşyanın yoktan yaratılması..
MÜŞEVVEŞİYET : Şaşkınlık hâli, karışıklık, kargaşalık.
SEHÂVET : El açıklığı, cömertlik.
CÛD-U MUTLAK : Cenâb-ı Allah'ın herşeyi kuşatan cömertliği.
İNSİCÂM : Düzgünlük, pürüzsüz olma.
TEZYİN : Süslemek, donatmak, bezemek.
NEBÂTÂT : Bitkiler.
MİZÂN : Terâzi, tartı, ölçü, denge.
KEMÂL : Olgunluk, mükemmellik, eksiksizlik, tamlık.
MEVZÛNİYET : Ölçülü, vezinli, tartılı, düzgün.
KESRET-İ MUTLAKA : Mutlak çokluk.
SUHULET : Kolaylık.
MAHARET : Ustalık, hünerlilik, beceriklilik.
İHTİMÂMKÂRÂNE : Özenerek. Azami dikkat göstererek, itinalı bir şekilde.
BU'D-U MUTLAK : Mutlak uzaklık.
İTTİFÂK : Birleşme. Söz birliği etme.
AKTÂR-I ZEMİN : Zzeminin her bir yanı. Dünyanın her köşesi.
HUBUBÂT : Tohumlar Dâneler, tahıl.
İHTİLÂT : Karışmak, karışıp görüşmek.
BİLÂKİS : Aksine, tersine.
KEMÂL-İ İMTİYAZ : Tam imtiyaz, özellik ve hususîlik.
TEFRİK : Ayırt etme, ayırma.
MEBZÛLİYET : Ucuzluk, bolluk.
MASNUAT : Sanatla yapılmış olan eserler, varlıklar.
ACÂİB-İ SAN'AT-I İLÂHİYE : Allah'ın, insanları hayrette bırakan hârika san'atları.
İHTİMÂMKÂRÂNE : Özenerek. Azami dikkat göstererek, itinalı bir şekilde.
KESRET : Çokluk, sıklık, çeşitlilik.
VÜCÛB-U VÜCUD : Varlığı gerekli olmak, olmaması imkânsız olmak, varlığı zarurî ve vacib olmak, vazgeçilmez olmak.