saniyenur
Sat 25 August 2012, 09:22 pm GMT +0200
2- Eşitlik
Eşitlik, adaleti sağlamak için şarttır; çünkü ayrımcılığın ve kayırmacılığın bulunduğu yerde adalet olmaz. Allah'ın şeriatı erkekle erkek veya erkekle kadın arasında hiçbir sebepten dolayı ayrımcılık ve kayırmacılık yapmaksızın bütün insanlar arasında mutlak eşitliği emretmektedir.
Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyıırulmaktadır:
"Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi kavimlere ve cemiyetlere ayırdık. Allah katında en değerli ve şerefliniz, Allah'tan en çok sakınanınızdır. Allah bilendir, herşeyren haberdardır." (49: 13).
Bu âyet bütün insanların aynı ana-babadan meydana gelmiş olmaları dolayısıyla eşit olduğunu açıkça tesbit ve ilan etmektedir. Böylelikle herhangi bir kişi ya da gruba karşı üstünlük taslamayı veya ayrımcılık yapmayı kesinlikle dışlamış olmaktadır. Bu tarz iddialar için hiç bir mantıkîve akılcı temel yoktur; erkekle erkek veya erkekle kadın arasında herhangi bir sebepten dolayı ayrımcılık yapmak gayritabii ve hakikate aykırıdır.
Ayrıca, bütün insanlar Allah'a kul olmaları (abd) dolayısıyla zaten eşittirler.
Hepsi Allah tarafından yaratılmışlardır ve yalnızca O'nun kullarıdırlar. Böylelikle hayatın bütün alanlarında eşittirler ve eşit haklara sahiptirler. O'na kullukta ve ibadette, bütün insanlar eşittirler ve O'nun önünde bir ırk ve bir topluluk olarak aynı seviyede durmaktadırlar. Hiç kimse özel imtiyaz ya da üstünlük talep edemez.
Araf sûresinde şöyle buyurulmaktadır: "Rabbin insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devam ettirmiş, onlara: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' demiş ve buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlarda: 'Evet, şahidiz!' demişlerdi." (7: 172). Benzer şekilde şu âyetleri görmekteyiz: "Doğrusu Tevhid dini olan Müslümanlık bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim, artık bana kulluk edin!" (21: 92 ve 23: 92).
Bu eşitlik kavramı insanoğlunun bütün fertlerine eşit şartlar bağışlayarak renk, inanç, ırk ve cins bakımından hiçbir ayrımcılığa açık kapı bırakmaz. Eğer bir yerde ayrımcılık varsa, o insan yapısıdır, ilâhî bir emir değildir, bu nedenle de derhal takbih edilmeli ve ortadan kaldırılmalıdır.
Bu tür bir ayrımcılık gayritabiî ve suni olup temel tevhid ilkesine aykırıdır. Çünkü ayrımcılık sosyal hayatın denge (mizan) ve istikrarını tehlikeye atar.
İslâm eğer bir üstünlük ve ayrıcalık tanıyorsa bu da ancak ve ancak hak ediş üstünlüğüdür. Allah'tan sakınan ve O'nunla yakın ilişki geliştirebilen kişiler takva derecesine erişirler, ve Allah katında da yüksek derecelerle mükafatlandırılırlar.
Ancak, onlar da toplumsal hakların paylaşılması konusunda eşittirler. Bu konuda üstünlükleri ve öncelikleri yoktur.
Tevhid ilkesi bütün erkeklerin ve kadınların kanun önünde eşit tutulmasını da emreder, onlar arasındaki herhangi bir ayrıma karşıdır. Bu, İslâm'ın (Kanun koyma usûlünün) en esas gerekliliğidir. Hz. Peygamber'in üzerinde çok durduğu insanlık haysiyeti de insanların her türlü faaliyet sahasında bütün erkeklerle kadınlar arasında eşitliği gerektirir. (Ayrıntılı bilgi için bkz., Sîret Ansiklopedisi, c. III, "Temel İnsan Haklan" başlıklı kısım).