hafiza aise
Sat 30 April 2011, 06:03 pm GMT +0200
Esirler Konusunda Gelen İlahi İkaz
Aradan bir gün daha geçmiş; Hz. Ömer, Efendimiz'in huzuruna gelmişti. Efendimiz Hz. Ebu Bekir'le baş başa vermiş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ömer'i endişelendiren bir manzaraydı bu ve:
- Ya Resülullah, dedi. Sizi ağlatan da nedir? Niye ağlıyorsunuz?
Ağlanacak bir durum varsa, ben de sizlerle birlikte ağlar, en azından ağlayamasam da sizinle birlikte kendimi ağlamak için zorlarımı Olanlardan haberi yoktu ve içinden geldiği gibi konuşup samimiyetini ortaya koyuyordu. Resül-ii Kibriya Hazretleri, onun saf ve duru simasına baktı ve şunları söylemeye başladı:
- İbn Hattab'ın sözüne muhalefetten dolayı neredeyse biz, büyük bir azaba düçar olacaktık! Ve şayet o azap gelmiş olsaydı, o azaptan sadece Hattaboğlu Ömer kurtulmuş olacaktı! O azap, işte şu ağacın yanında Bana arz edildi.
Meğer, bu arada Cibril-i Emin gelmiş ve bahsi edilen ağacın yanındayken Yüce Mevla' dan vahiy getirmişti. Gelen vahiyde Allah (celle celaluhü), Bedir'de esir alınan insanlar hakkında şunları söylüyordu:
- Bir peygamberin, dünyada zafer kazanıp küfrü zelil kılmadıkça, esirler edinip onları fidye karşılığında serbest bırakması uygun düşmez. Siz, dünya metaını istiyorsunuz; Allah ise, ahireti kazanmanızı diliyor. Allah, Aziz ve Hakim'dir; üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir.
Eğer, yanılma neticesi verilen hükümlerden ötürü azap etmeyeceğine dair Allah'ın Levh-i Mahfüz'da yazdığı daha önceki hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
Şu kadar var ki, bundan böyle fidye ve ganimet size mübah kılındı. Artık, aldığınız ganimetleri helal ve hoş olarak yeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının; gerçekten Allah, Gafür ve Rahirn'dir; affı bol, ihsanı da geniştir.