- Esaret ve Hürriyet

Adsense kodları


Esaret ve Hürriyet

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Wed 24 March 2010, 03:47 pm GMT +0200
Esaret ve Hürriyet

Esâret ve hürriyet, insan varlığının en temel yanlarından biridir. Allah'ın, tanınmak için, sonsuz isim ve sıfatlarının önüne vehmî bir perde çekerek, bütün bu isim ve sıfatlarına en kapsamlı bir ayna olarak yaratılan insan benliği, onun 'ene'si 'ego'su, meşîet-i İlâhî'nin yansımasından ileri gelen mutlak bir hürriyet arzusu taşır. Fakat, mutlak hürriyet, mutlak kudret, mutlak ilim ve mutlak irâde ister. Bir mikroba bile mağlup olan, her türlü teknik başarılarına rağmen bir tek otu yaratamayan, çok defa burnunun ötesini bile göremeyen insanın ne derece zayıf, ne derece âciz ve ne derece câhil olduğu ortadadır.

Gerçek buysa, insan mutlak hürriyet iddia etmek hakkına sahip değilse, fakat yine de kâinatları kuşatan rûhu seviyesinde izafî mutlak bir hürriyet istiyorsa, bu takdirde benliğini Mutlak İrâde, Mutlak ilim ve Mutlak Kudret Sahibi'ne teslim etmeli ve O'nun sonsuzluğu içinde bir izâfî sonsuzluğa ermelidir ki, gerçek hürriyeti elde edebilsin. Aksi hâlde, kendi maddî, nefsî varlığının dar kalıpları ve aczi, za'fi ve cehâleti içinde sonsuz esâretlere mahkûm olmaktan kurtulamayacaktır.

Mutlak Olan'a esaretle en geniş hürriyeti kabûl etmek istemeyenler, neticede her bakımdan esarete mahkûm olurlar. Mutlak Olan'a esâret, gerçek hürriyet ve gerçek emniyettir; rûhu ve kalbi, duyguları ve hattâ hayalleri ve tasavvurları zilletten ve darlıktan kurtarır. İnsanı maddenin, zamanın ve mekânın ötelerine taşır ve maveralarda, ferahfeza ufuklarda pervazla her türlü buudun üzerine çıkarır. Buna mukabil, madde ve nefis çeperinin boğucu labirentlerini hürriyet addedenler, her şeyin esiri olurlar: Şehvetin, şöhretin esiri, mide ve arzuların esiri, makam ve mevkinin esiri, nihayet cinnî ve insî şeytanların esiri, yani Kur'ânî tabirle, yol bilmez, yordam bilmez, güdülmeye mahkum bir sürü... Böyle bir esaretin pençesinde kıvranan fertlerden müteşekkil bir milletin de esarete düçar olmaması mümkün değildir. Esir, duygu ve düşüncesi zincirli, haysiyet ve şerefini kaybetmiş, namusuna ve hayatına ipotek konulmuş bir zavallıdır. Esir milletler de, hükmî şahsiyeti, yeni ifadesiyle tüzel kişiliği içinde esir bir fert gibidir.

Cihana hürriyet taşımış, insanlığı hürriyetle tanıştırmış ve kendisine kucak açanları hürriyetin mavi enginliklerinde pervaz ettirmiş olan İslâm'ın dünkü hürriyet kahramanları Hamzalar, Halidler, İkrimeler, hattâ Vahşîler, Salahaddinler, Zengîler, belki çoğu itibariyle başlangıçta esirdiler. Fakat, Allah'a en büyük kul, dolayısıyla en büyük hür insan Efendiler Efendisi'nin ışıktan yolunda bir nemada kat'ettikleri maratonla hürriyetin altın iklimine ulaştılar. Rûhlarındaki prangayı, fikirlerindeki kelepçeyi, duygularındaki mengeneyi kırıp attılar ve bugün yemyeşil bir vadi, yarın kıpkızıl bir gülşen iklim iklim hürriyeti taşıdılar. Bugün de insanlık büyük çoğunluğu itibariyle esaretin paslı zincirlerinin altında ezilirken, yine kanatlanarak eb'ad'a sığmayan hürriyet bülbüllerini bekliyor. Belki de bu bülbüller şakımaya başlamıştır bile, kim bilir!..