reyyan
Fri 1 October 2010, 05:10 pm GMT +0200
"Nefsin hoşuna giden işlerde ’hemen şimdi’ci olan şeytan, hakikat ve hayr karşısında, hep ’yarın’cı olmuştur.. "
.. "Sonra yaparsın." "Yarın başlasan da olur." "Bir gün muhakkak." "İlerde ben de düşünüyorum."...
Hayatımıza şöyle bir baksak, bu ’az sonra’ların, ’yarın’ların, ’ileride’lerin faturasının hayli kabarık olduğunu görmemiz zor olmayacaktır. Şeytanın, ’az sonra’ kalkıp kılmak üzere bizi edadan alıkoyduğu sabah namazlarının sayısı acaba yüzlerle mi, binlerle mi ifade edilebilir? ’
Az sonra’ kılayım derken alelacele son dakika’ya sığıştırılan sair namazların sayısı acaba kaç bini bulur?
Namazla ilgili ertelemeler, şeytanın hayır ve hak karşısındaki ’yarın’cılığının bir örneği yalnızca...
Kulluğun şanına yakışan sair görev, fiil ve haller de hesaba katılınca, şeytanın ’yarın’a erteleyerek bizi hepten alıkoyduğu hayır ve hak sayısı, herhalde milyonları bulacaktır.
Bu ertelemenin sonuçlarını yalnız kendi dünyamızda da görmüyoruz. Ubudiyet görevlerini ’yarın’ yapacak olan; ama o ’yarın’ gelmeden bu dünyadan göçen ne çok insan var!Ne var ki, şeytanın ’yarın’ı bitmez.
Ne zaman ’asıl vazife’ aklımıza düşer, ne zaman kalbimiz iman ve ubudiyet arzusuyla hüşyar olur, şeytan hiç bitmeyen ’yarın’lar sunar önümüze.
Gariptir, ubudiyet yoluna girecek olduğumuzda bin türlü ’yarın’lar sunan şeytanın, ubudiyete sığmayan fiillerde tek bir ertelemesi bile yoktur. Bizi gaflete atan, duygularımızı dünyanın fani yüzünde boğan onca şeyi asla ’yarın’a ertelemez şeytan.
Bir kez olsun,"Bugün Kur’ân’ını oku, televizyonu yarın seyredersin" demez.
Bir kez olsun, "Bugünün şükrünü yap da, ’Piyasa durgun’ şikayetini yarına sakla" dediği yoktur.
Bir kez olsun, "Şimdi namazını kıl da, haberleri yarın öğrenirsin" dememiştir.
Çünkü, elimizde olan yegâne zamanın şimdiki zaman olduğunu şeytan da bilir. Bildiği için, ubudiyet görevlerini gelmemiş bir ’yarın’a erteleterek kandırır bizi. Böylece esasen Allah’a ibadet için verilmiş hâzır zamanı kendisi için kullanıma hazır hale getirir. Sonra da o hâzır zamanda gaflet, sefahet veya dalâlet derelerine sürükler bizi.
Resul-i Ekrem (a.s.m.) "Erteleyiciler helâk oldu" buyururken, bizi işte bu şeytanî tuzağa karşı uyarıyor.