- Erdoğan Obama görüşmesi

Adsense kodları


Erdoğan Obama görüşmesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 28 June 2012, 03:59 pm GMT +0200
Nükleer gerginliğin eşiğinde Erdoğan Obama görüşmesi
Mesut ÖZCAN • 63. Sayı / DÜNYA


Geçtiğimiz ay Washington’da nükleer silahların yayılmasının engellenmesi ve nükleer teknolojinin kullanımının denetim altına alınması amaçlarına yönelik olarak gerçekleştirilen zirve Obama açısından bir başarı olarak değerlendirildi. Başkanlığa gelişi sırasında çok farklı kesimlerin beklenti ve taleplerine karşılık vermek zorunda olan Obama için başkanlığının ilk yılında en önemli konu sağlık reformu oldu. Sağlık reformu konusunda çeşitli zorluklarla karşılaşmasına rağmen bir başarı elde eden Obama açısından uluslararası etkinlik noktasında nükleer teknoloji ve silahlar konusu bir meydan okuma oluşturuyordu. Zirve öncesinde ABD ile Rusya arasında imzalanan anlaşma ile nükleer başlıkların azaltılması noktasında artı puan kazanan Obama, Washington zirvesi ile küresel anlamda politika oluşturma noktasında bir rol oynayabileceğini göstermiş oldu.

Türkiye’nin zirvede hangi düzeyde temsil edileceği toplantı öncesinde uzun süre tartışma konusu olmuştu. Başbakan Erdoğan’ın katılıp katılmayacağı konusunda yaşanan belirsizlik toplantıdan kısa bir zaman öncesine kadar devam ederken, Türkiye’nin katılımı nükleer teknoloji ve İran’ın nükleer programı yanında, Ermeni sorunu dolayısıyla Türkiye ile ABD arasında son dönemde yaşanan sorunlar bağlamında önem taşıyordu. Nükleer zirve dolayısıyla Washington’da bulunan Ermenistan Cumhurbaşkanı ile de görüşen Erdoğan’ın esas önemli teması ise ABD Başkanı Obama ile olan görüşmeydi.

Bu görüşmenin önemi ABD öncülüğündeki Batılı ülkelerin İran’a daha ileri düzeyde yaptırım uygulanması gerektiği noktasındaki ısrarlı tutumları ve bu bağlamda BM Güvenlik Konseyi’nden yeni bazı kararlar alınması için girişimde bulunmalarından hemen öncesine denk gelmesi dolayısıyla daha da arttı. BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olan ve bölgesinde yükselen bir profil çizen bir Türkiye’nin komşusu İran’a yönelik bazı yeni müeyyideler noktasındaki tutumu hem uluslararası toplumun bu konudaki genel tutumunun şekillenmesi bakımından hem de bu muhtemel müeyyidelerin başarısı bakımından önem taşıyor. Türkiye’nin İran’ın nükleer politikası konusundaki genel yaklaşımı izolasyon ve müeyyidelerin istenen sonucu vermediği, bunun yerine karşılıklı temasın artırılması yoluyla soruna barışçıl bir çözüm bulunması şeklinde. ABD’nin öncülüğündeki Batılı ülkeler ise bu şekilde bir tutum izlenmesinin İran’ı cesaretlendirdiği ve sürekli olarak zaman kaybedilmesine neden olduğu, böylesi bir tutumun artık daha fazla devam ettirilemeyeceği yönünde.

Türkiye ise iki ülke arasında son dönemde artan ticari ilişkilerin zarar görmemesi ve aynı zamanda İran’ın PKK ile mücadele noktasında Türkiye’ye verdiği desteğin sürmesi için yeni müeyyidelere karşı çıkıyor. Bu türden pragmatik tercihlerin yanında, Türkiye’nin tutumunun dayandığı başka meşru prensipler de söz konusu. Türkiye, Ortadoğu bölgesinin gerçekten nükleer silahlardan uzak bir bölge olması isteniyorsa bu noktada çifte standartlardan uzak durulması gerektiğini dile getirerek İsrail’in nükleer programına dikkat çekiyor. NPT’yi imzalamayan İsrail’in yaklaşık 200 nükleer başlık sahibi olduğu genel kabul gören bir konu olarak ortada duruyorken, sürekli olarak İran’ın nükleer programını barışçıl amaçlara mı hizmet ettiği yoksa silah üretmeye mi yönelik olduğunun tartışılması kafalarda soru işaretleri oluşturuyordu. Bu noktada, pek çok ülkenin dile getirmediği gerçeklikleri ortaya koymaktan çekinmeyen bir tutum izleyen Türkiye’nin Washington zirvesine katılımı ve burada takınacağı tavır önemliydi.

Obama ile Erdoğan görüşmesinde İran ve Ermenistan konularının ağırlıklı olarak ele alındığını ve tarafların farklı tutumlar izledikleri bu iki konuda birbirlerini iknaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Ama Başbakan’ın Washington’a gitmesi ve hem Obama hem de Sarkisyan ile görüşmesi kısa vadede ciddi sorunların yaşanması ihtimalini azaltan bir gelişme. Obama’nın Türkiye’den öncelikli talebi İran’a yönelik tutumunda ABD’ye yakınlaşması. Bu durum ABD baskısını daha da artırıyor. Diğer BM üyesi ülkeler nezdinde de İran’a yönelik yaptırımların daha fazla kabul gören bir gerçeklik olduğu ortada. Türkiye bu bakımdan durumun zorlaştığının bilincinde olmalı. Aynı zamanda, İran yönetimi de Türkiye’nin işini kolaylaştıran bir tutum içerisinde değil. Yakın zamanda İran’ın nükleer programı bağlamında Türkiye’nin daha fazla baskıya maruz kalabileceğinin unutmamak gerekiyor.

İki lider arasında görüşülen diğer önemli bir konu Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma süreciydi. İsviçre’de atılan imzalar sonrasında zora giren sürecin sürdürülmesi için ABD’nin desteğinin önemli olduğu aşikâr. Gerçekleştirilen bu görüşme ile Türk tarafı Washington’ın takınacağı tavır ve yapacağı açıklamalar ile süreci zorlaştırmaktan kaçınarak devam ettirilmesi için katkıda bulunmasını sağlamış oldu. Şurası da gerçek ki, tarafların bu zamana kadar söyledikleri ve izledikleri politikalardan ciddi derecede farklılaşan yeni bir gelişme gözükmüyor. Bu noktada Türkiye’nin Washington zirvesinde Başbakan tarafından temsil edilmesi ABD açısından İran’a yönelik tutumunda en baştan gedik açılmasını önlemek bakımından önemli gözükürken, Türkiye açısından da Ermenistan ile yaşanan sorununun ABD’nin alabileceği tavır nedeniyle daha da derinleşmesi engellenmiş gibi gözüküyor.

Sadece iki ülke ilişkilerinin konuşulduğu bir temastan ziyade, özellikle nükleer silahlar konusunu ele alan bir toplantı çerçevesinde gerçekleşen bu görüşmenin yoğunluklu olarak bu noktaya hasredilmesi de doğal. Tarafların birbirlerine pozisyonlarını daha iyi anlatma imkânı buldukları bu görüşmenin beklenenden uzun geçmesi genelde olumlu olarak değerlendirildi. Obama’nın küresel siyasetteki gelişmeleri yakından ilgilendiren nükleer enerjinin ve silahların durumu ile ilgili politikalarının bundan sonra da gündemde kalacağı ve İran’ın nükleer programı dolayısıyla yakın zamanda gerginliğin artacağı aşikâr. Bu gerçek göz önünde bulundurulduğu zaman iki liderin benzer görüşmeleri yapmaları kuvvetle muhtemel. Daha önceki zamanda Dışişleri Bakanı Clinton tarafından dile getirilen eleştirilerin şimdi de Obama tarafından dile getirilmeye başlamış olması, İran konusunun yakın vadede iki ülke ilişkilerini etkileyen önemli bir faktör olarak ön plana çıkacağını gösteriyor.