- En değerli namaz

Adsense kodları


En değerli namaz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sat 16 October 2010, 04:14 pm GMT +0200
En değerli namaz, vaktinde kılınan namazdır 



Namazdan hakkıyla istifade edebilmenin ilk şartı, onu hayatımızda hak ettiği yere koymaktır. İşlerimizin, derslerimizin, alışverişlerimizin, yolculuklarımızın en yoğun olduğu zamanlarda bile önceliği namaza vermektir. Nisa sûre-i celîlesi 104. ayette mealen şöyle buyurulur: "....namaz belirli vakitlerde mü'minlere farz kılınmıştır." Burada hem namazın beş vakit olduğuna bir işaret, hem de en değerli namazın, vakti içinde eda edilen namaz olduğuna dair bir ikaz vardır. Beş vakit namaz, günlük hayatın içine serpiştirilmiş işaret taşları gibidir. İnsanları, dünyalık meşgalelerin içine dalıp Rabb'ilerini unutmaktan alıkoyan vuslat koylarıdır. Yüce Yaratıcı'nın kullarına özel olarak lütfettiği randevu saatleridir. Bu anlarda kul, ALLAH'tan gayrı her şeyi elinin tersiyle iterek el-pençe divan, Rabb'inin huzuruna çıkar. Derdini döker, halini arz eder. Niyetinin enginliğine ve samimiyetine göre, kim bilir, ne feyizlere ve tecellilere mazhar olur. Dünya meşgalesinin sadece esbaba riayetten ibaret bulunduğunu, esas gayenin ALLAH'a kulluk olduğunu haliyle ilan eder.

Nebiler Serveri (sallALLAHu aleyhi ve selem) bir gün arkadaşlarına şöyle bir soru sordu: "Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir akıp dursa ve bir kimse bu nehirde her gün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?"

Ashab efendilerimiz hep birden: "Bu hal, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Efendimiz, "İşte bu, beş vakit namazın misalidir. ALLAH onlar sayesinde bütün hataları siler." buyurdu.

Namazın beş vakit olmadığına dair iddiaların hiçbir ciddiyeti yoktur. Bunu hem Kur'ân-ı Kerim ayetlerinden, hem de Efendimiz'in sünnetinden anlamak mümkündür. Namazın belli vakitlerde farz kılındığını yazının girişindeki ayet-i celileden öğreniyoruz.

Cenab-ı Hak başka bir ayet-i kerimede ise, "Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda (ikindi) ve öğle vaktine eriştiğinizde ALLAH'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur." (Rûm, 30/17-18 ) buyurmakta ve namazın günde beş vakit olduğunu bildirmektedir.

Demek namaz, günde beş vakit olmalı... ve kul günde beş defa ALLAH'ın huzuruna gelebilmeli ki kemale yükselme adına hız alabilsin; beş defa hayatın hesabını vermeli ki, gafleti izale edip Rabb'iyle münasebet kurabilsin; edeble Rabb'in huzurunda oturmasını bilmeli ki feyz-i akdesten gelen sırra, kalbi müheyya hale gelebilsin, letaifi bu işte oturaklaşsın, ruhunda bir zarafet ve nezaket hasıl olsun.. ve böylece cismaniyete ait hususları sırtından atsın ve fuzulî bir yük taşımasın.

Namazın beş vakte tahsisi, sadece ayetlerde geçtiği şekilde kalmamış; Cenab-ı Hak bunu doğrudan doğruya Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla Efendimiz'e de talim buyurmuştur. ALLAH Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), İbn-i Abbas'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte bu durumu şöyle anlatıyor: "Cibrîl bana, Beytullah'ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincisinde öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldırdı. Sonra, ikindiyi, her şey kendi gölgesi kadarken; akşamı, güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman; yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca; sabahı, şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldırdı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde, her şeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldırdı. Sonra ikindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca; akşamı, önceki vaktinde; yatsıyı, gecenin üçte biri gidince; sabahı, yeryüzü ağarınca kıldırdı. Sonra da bana yönelip, 'Ey Muhammed! Bunlar senden önceki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!' dedi."

Bediüzzaman hazretlerinin namaz vakitlerine karşı ne kadar hassas olduğunu şu hadiseden anlıyoruz: Hazreti Üstad ve birkaç talebesi, buldukları bir araba ile Isparta'dan Barla'ya gitmek üzere yola çıkarlar. Eve ulaşmalarına yirmi dakika kalmıştır ki, namaz vakti girer. Üstad, talebelerine "Vakit girdi mi?" diye sorar. İçlerinden biri, "Üstadım, vakit girdi ama dışarıda çok kar var. Hem yolumuz da bitmek üzere, eve az kaldı!" dese de şu ibret dolu cevabı alır: "Karların üzerinde de olsa, namazımızı hemen eda edelim ki, şu anda saf bağlayan cemaat-i kübrânın manevî semeresinden hissemizi alabilelim." Hep birlikte arabadan inerler ve namazlarını eda ederler.

Beş vakit namazın eda şekli Efendimiz'in öğrettiği surette günümüze kadar nasıl devam etmişse, namaz vakitleri de aynı şekilde devam etmiştir. Bir Müslüman için beş vakit namaz ne kadar önemliyse, onları vaktinde kılmak da o derece önemlidir. Namazı hayatımızda hak ettiği yere koymanın ilk adımı, ezan okunur okunmaz seccadeye koşmaktır.

 
SÜLEYMAN SARGIN