- Elçiler

Adsense kodları


Elçiler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Fri 22 July 2011, 12:49 pm GMT +0200
Elçiler


Hudeybiye'de mola verildiği sırada, Huzâa kabilesinden Büdeyl b. Varaka bazı adamlarıyla gelip Resulüllah'tan yolculuğunun amacını sordu. Resulüllah, amacı­nın umre olduğunu, Kabe'yi ziyaret edip, kurbanlarını kesip tekrar Medine'ye döneceklerini söyledi. Büreyd ve adamları müşrik olmalarına rağmen Resulüllah'a karşı sevgi ve güvenleri olan kimselerdi. Hatta çoğu zaman Resulüllah'ı Kureyş'in yaptıkları ve planları konusunda bilgilendirmişlerdi. Büdeyl, Resulüllah'a bu ka­rarının tehlikeli olduğunu ve Kureyş'in kendilerini kesinlikle Mekke'ye sokmaya­caklarım söyledi. Resulüllah, kararını değiştirmeyeceğini söyleyip, bu durumu Kureyş'e da bildirmesini istedi: 'Biz umre için geldik. Kabe'yi ziyaret edeceğizi baş­ka bir amacımız yok. Takat eğer Kabe'yi ziyaretten engellenirsek savaşır ve amacımı­zı gerçekleştiririz. Savaşmaktan çekinmeyiz Eğer Kureyş bizimle savaşmayı çok ar­zuluyorsa gününü veytrini bildirsin bi hazırız. Kureyş yanlış iş yapıyor. Benimle in­sanların arasından çekilsinler. Benim insanlara ulaşmama engel olmaktan vazgeçsin­ler. Eğer bunu yaparlarsa ben insanlarla görüşür, konuşur, onları islâm'a davet ede­rim, insanlar davetimi kabul etmez ve benim/e savaşırlarsa Kureyş'in istediği gerçek­leşmiş olur. Yok eğer bu insanlar davetimi kabul ederlerse bunu da kimse engelleye­mez- Kureyş benimle insanlar arasında durmaya devam eder ve savaşmayı arzularsa varlığım kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, Kureyş'ten çekinmem. Bu din uğ­runa başımı vermekten çekinmem. Ölünceye kadar onlarla savaşırım. Allah'ın vaadi benimledir ve galip gelen de ben olurum.[276]

Büdeyl, Resulüllah'ın sözlerini bildirmek için Mekke'ye gitti. Durum ciddiydi. Fakat Kureyş liderlerini son derece şımarık davranışlar içerisinde buldu. Resulül­lah'a yakınlık duyduğunu bildikleri için kendisini dinlemek istemiyorlardı. Sa-kifin lideri Urve b. Mes'ud, Kureyş'in bu tavrını beğenmedi ve Büdeyl'i dinlenme­leri gerektiğini söyledi. Mekke liderleri, Urve'nin hatırına, Büdeyl'i dinlemeye ra­zı oldular. Büdeyl, Resulüllah'tan işittiklerini olduğu gibi aktardı. Büdeyl'in söyle­dikleri, beklemedikleri ve düşünmedikleri bir konuyu dile getiriyordu. Durumun ciddi olduğunu, Müslümanların gerekirse savaşmaya hazır olduklarını öğrenince şaşırdılar. Bunu beklemiyorlardı. Bu durumu ciddi bir şekilde yeniden görüşme­leri gerekirken, yapmadılar. Gururları ve düşmanlıkları yeni durumu sağlıklı de­ğerlendirmelerine engel oldu. Resulüllah'ın işittikleri sözleri karşısında ileri-geri konuşarak, savaşmaya kararlı olduklarını, Müslümanların Mekke'ye girmelerine kesinlikle izin vermeyeceklerini ifade ederek birbirlerini şımarttılar. Durumu so­ğukkanlı değerlendirenlerden Sakif lideri Urve, Resulüllah'la bir de kendisinin gö­rüşmesinin yararlı olacağını bildirerek, eğer isterlerse elçi olarak gidebileceğini bildirdi. Kureyş liderleri, aslında kendilerinden birisinin Müslümanlara elçi ola­rak gitmesini istemedikleri halde, Urve'yi kıramayıp teklifini kabul ettiler. Yine son derece şımarık tavırlarla 'Hadi git ve görüş, kendisini Mekke'ye sokmayacağımı­zı söyle' dediler.

Urve, Resulüllah'ın yanma geldi. Yumuşak bir üslûpla, diplomatik inceliklere sahip ama içinde tehditler de barındıran bir konuşma yaptı. Sözleri şöyleydi: 'Ey Muhammedi Gördüğüm kadarıyla bir takım derme-çatma, devşirme insanlardan çevrene bir kalabalık toplamışsın ve bunlarla kavminin yanına geldin. Muhammedi Kavmin Efıabiş kabilelerini de yardıma çağırarak sana karşı bir ordu topladı. Arkamda, seninle çarpışmaya can atan büyük bir ordu bırakıp geldim. Onlar seninle Kabe'nin arasında duruyorlar. Seni hiçbir zaman Kabe'ye yaklaştırmayacaklar. Bu konuda da yeminleşmiş haldeler'. Urve'nin sözlerini sonuna kadar dinleyen Resulüllah biraz ileride duran kurbanlık develeri göstererek; 'Biz umre için geldik. Başka bir amacı­mız yok. Kurbanlarımızı kesip gideceğiz- Sen onlara şunu söyle: Artık savaşmaktan vazgeçsinler. Yeni bir savaş onlara hiçbir yarar sağlamayacaktır. Savaşlar onları yi­yip bitirdi. Aramızda bir süreliğine ateşkes ilan edelim. Böylelikle nesillerini kurtar­mış, kendilerinden ölümü uzak tutmuş olurlar. Ayrıca benimle Kabe arasında dur­maktan vazgeçip, çekilsinler. Bıraksınlar umremizi tamamlayalım. Bir de benimle halkın arasında durmaktan çekilsinler. Eğer halk beni kabul etmez ve benimle sava­şırsa Kureyş'in istediği gerçekleşmiş olur. Ama şunu bilsinler ki, yüce Allah vaadini gerçekleştirip islâm'ı yeryüzünde hakim kılıncaya veya başım gövdemden ayrılıncaya kadar ben yoluma devam edeceğim. Bu uğurda savaşmaktan hiçbir şekilde çekinmem1 dedi. Urve, Resulüîlah'ı uyarıyor görünen ifadelerle tehdidini devam ettirdi: 'Senin için iki şeyden birisi görünüyor. Birincisi kavminle savaşmanâır. Sen eğer savaşır da galip gelirsen, kavminin kökünü kazıyabilir misin? Senden önce kendi kavmine hiç kimsenin yapmadığı bir şeyi, sen yapabilir misin? ikincisi ise, eğer çevrene topladığın bu adamlar seni terk edip yapayalnız bırakırlarsa ne yapacaksın? Ben onların seni her an terk etmeye hazır ayak takımı kimseler olduklarını, soyu sopu belirsiz kişiler olduklarını görüyorum. Beni dinlersen onlara fazla güvenme. Allah'a yemin ederim ki, bunlar zoru görünce seni terk ederler. Yalnız kalırsın'. Bu sırada yanlarında ayak­ta duran ve konuşmaları dinleyen Ebû Bekir sinirlendi. Urve'nin özellikle son söz­lerine, Müslümanların Resulüllah'ı yalnız bırakacakları sözüne çok sinirlendi. O sinirle Urve'ye hakaret edip, Müslümanların hiçbir zaman böyle davranmayacak-larını söyledi. Urve bu tepki üzerine biraz çekindi. Havayı yumuşatmak için, dost­luğun göstergesi olarak Resulüllah'ın sakalını hafifçe okşayarak konuşmasını de­vam ettirdi. Bu sefer Muğire b. Şube kılıcını uzatıp tersiyle Urve'nin eline vurup 'Çek o pis elini' dedi. Urve daha da şaşırdı. Birkaç dakika sonra aynı şeyi bir kez daha yapıp Resulüllah'ın sakalına elini uzatacağı sırada, Muğire'nin kılıcının boy­nuna inmek üzere olduğunu fark etti ve elini çekti. Sonra izin isteyerek bir süre kampta kaldı, Müslümanları gözledi, durumlarını anlamaya çalıştı ve Mekke'ye döndü. Kureyş liderlerine gördüklerini duyduklarını anlatıp, düşüncesini bildir­di: 'Ey Kureyş topluluğu! Vallahi ben birçok hükümdarın huzurunda bulunmuş, bir-Çok hükümdara kavmimin elçisi olarak gitmiş bir kişiyim. Kayser'in, Necaşi'nin ve Kisra'nın huzurunda bulundum. Fakat ben Muhammedgibi adamları tarafından ken­disine sevgi gösterilen ve korunan hiç kimse görmedim. Muhammed kadar, toplumu Kinde sevilen ve sayılan hiç kimseyle karşılaşmadım. Muhammed bir şey söylediği zaman hepsi onu yapmak için anında koşuşturuyor, bir an tereddüt etmiyorlar. Muham­med'e karşı dikdik bakmıyor, saygı içinde başlarını eğip emirlerini bekliyorlar. Ben bu topluluğu iyice gözleyip, ölçüp-biçtim. Eğer istiyorsanız onlara karşı kılıçlarınıza sanlabilirsiniz. Fakat şunu bilin ki Muhammed'e hiçbir şey yapamazsınız- Adamları Muhammed'e en ufacık zarar vermenize izin vermezler. O'nun bir kılına dahi zarar vermenize imkân tanımazlar. Hiç kimseyi O'nun tenine dokundurtmaziar. Muham-med size bir barış teklif ediyor. Bence kabul edin. Bu sizce çok hayırlı olur. Ben gör­düm; Kabe'yi ziyarete gelmişler. Başka bir amaçları yok. izin verin umrelerini ta­mamlasınlar. Ben gördüklerimi ve düşüncelerimi açıkladım. Artık ne yapacağınızı siz düşünün.' Bu ifadeler ve tavsiye Kureyş liderlerinin hoşuna gitmedi. Bazıları Ur-ve'yi Resulüllah'a destek olmakla, O'nun adma hareket etmekle suçlamaya başla­dılar. Urve sinirlendi ve adamlarını da alarak Mekke'den ayrılıp, Taife döndü.[277]

Taif lideri Urve'nin adamlarını alıp Mekke'den ayrıldığı sıralarda, Resulüllah Hiras b. Umeyyet'i elçi olarak Kureyş'e gönderdi. Elçisinden, niyetlerinin umre yapmaktan başka bir şey olmadığını Kureyş'e bildirmesini istemişti. Hiras, Kureyş liderlerinin yanma geldi. Resulüllah'ın söylediklerini bildirdi. Fakat Kureyş'in şı­marık liderleri Hiras'a kötü davrandılar, lkrime b. Ebû Cehil bir. tehdit ve aşağıla­manın gereği olarak Hiras'ın devesinin ayaklarım kesti. Hiras için durum tehlike­liydi. Kureyş liderleri, herhangi bir kural, ölçü tanımaksızın her türlü zorbalığı ya­pabilecek durumdaydılar. Hiras, müşrik yakınlarının araya girip, yardım etmele­riyle Resulüllah'ın yanma dönebildi. Gördüklerini ve yaşadıklarını anlattı. Kendi canını ancak müşrik akrabalarının yardımıyla kurtarabildiğini söyledi. Bundan sonra Kureyş'e gidecek elçilerle ilgili olarak da bir görüşünü bildirdi: 'Ey Allah'ın Resulü! Bundan böyle kendisini himaye edecek yakınları olan birisim Kureyş'e gön­dermen iyi olur.'

Urve'nin, adamlarını alıp Mekke'den ayrılması, Kureyş liderlerini tedirgin etti. Böyle bir tepki beklemiyorlardı. Durumlarının kötüleşmeye başladığını, Müslü­manları engellemelerinin zor olduğunu fark etmeye başladılar. Durumları bir çık­maza giriyordu. Bir süredir yaşadıkları ikilemin her iki seçeneğinin de aleyhleri­ne olduğunu şimdi daha iyi anlıyorlardı. Bu durumdan bir çıkış yolu aradılar, her iki seçeneğini de istemedikleri ikilemin çıkmazından bir çıkış yolu bulmaya çalış­tılar. Kendileri için en iyi yol, Müslümanların umreden vazgeçip tekrar Medine'ye dönmeleriydi. Bu durumda haram ayda ve üstelik yolcu silahıyla yola çıkmış um­re yolculanyla savaşmak gibi itibar kaybettirici bir durumun faili olmaktan kurtu­lacakları gibi, Müslümanlar Mekke'ye girmedikleri için gözdağma.da uğramamış olacaklardı. Düşündüklerinin gerçekleşmesi için Resulüllah'a bir elçi göndermeye karar verdiler. Elçi olarak Ehabiş liderlerinden Huleys b. Alkama'yı gönderdiler.

Huleys, geleneklere son derece bağlı birisiydi. Bu nedenle Huleys'in elçi olarak geldiğini duyan Resulüllah sevindi ve görevlilerden kurbanlık develeri onun görebileceği yerde toplamalarım istedi. Huleys, Resulüllah'ın bulunduğu yere doğru ilerlerken yolu üzerinde toplanmış kurbanlık develerden oluşan sürüyü gördü. Sürüyü incelediğinde üzerlerindeki işaretlerden ve çelenklerden hepsinin kurban­lık olduğunu anladı. Ayrıca kurbanlık oldukları için yiyecek verilmediğinden hepsinin açlıktan birbirlerinin tüylerini gevindiklerini gördü. Bu arada Müslü­manlar da telbiye getirmeye 'Emret Allahım! Emret, emrini yerine getirmeye hazı­rım anlamına gelen 'Lebbeyk, Allahümme lebbeyk' diye bağırmaya başladılar. Hü-leys gördüklerinden etkilendi. Müslümanların umre etmekten başka bir amaçları­nın olmadığını anladı. 'Sübhanallah! Bunların Kabe'yi ziyaretten engellenmeleri doğru değildir. Lahm, Cüzam, Nehd ve Hımyer halkının hac ve umresine engel olun­mayacak da Abdülmuttalib'in torununa engel olunacak! Olmaz böyle şey. Kabe'nin Rabb'ine yemin olsun ki, Kureyş bu uygunsuz tutum ve davranışı nedeniyle helak olur' deyip, Resulüllahla görüşmeden geri dönerek Kureyş liderlerinin yanma gitti. Onlara gördüklerini anlatıp, düşüncesini açıkladı: 'Ey Kureyş topluluğu! Ben kur­ban develerini gördüm. Hepsinin de boyunlarına boğmuklan takılmış, hörgüçleri çi­zilip kanatılarak nişanlanmıştı. Kurban edilmek üzere uzun müddet bekletilmekten yüklerini yiyip bitirmiş bir durumdaydılar. Adamları ise, şu Beytullah'ı tavaf etmek amacıyla koku sürünmeyi bırakmış, kendilerini umre için hazırlamış hâlde gördüm. Ben Muhammed'i Kabe'yi ziyaretten alıkoymanızın uygun olmadığını düşünüyorum, Yanlış yapıyorsunuz. Bu inadınızdan vazgeçin. Bırakın ziyaretlerini tamamlayıp git­sinler'.

Kureyş'in korktuğu gerçekleşmeye başlamıştı. Kısa süre önce Sakilleri küstü­rüp ayrılmalarına neden olmuşlar, şimdi ise Ehabiş liderinin, yapılanların yanlış olduğunu ifade eden sözlerini dinlemek zorunda kalmışlardı. İçinde bulundukla­rı ve bir türlü çıkış yolu bulamadıkları ikilemin adeta kendilerini boğduğunu his­setmeye, etraflarındaki çemberin iyiden iyiye daraldığım görmeye başladılar. An­cak inatlarından vazgeçmek niyetleri yoktu. Şaşkınlık içerisinde kendilerini sa­vunmaya çalışırken, yanlış bir tutum sergileyip, Huleys'i azarlamaya ve aşağılayıp rencide edecek sözler söylemeye başladılar; 'Sen bir bedevisin. Senin aklın bir şeye ermez. Doğrunun ve yanlışın ne olduğunu senden mi öğreneceğiz?' dediler. Huleys, tüm Arapların genel kanaati olduğuna inandığı şeyi söylemekten geri durmadı; 'Ey Kureyş topluluğu! Biz Kabe'nin yüceliğim gözeterek, ona tazimde bulunmak ve ona karşı sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmek için sizin yanınıza geldik. Fa­kat görüyoruz ki sizler Kabe'yi tazim etmek isteyeni bundan alıkoyuyorsunuz- Hu­leys'in varlığını elinde bulundurana yemin ederim ki, Ya Muhammed ile buraya geliş amacının arasına gitmeyip, kendisinin Kabe'yi tavaf etmesine i^in verirsiniz, ya da bütün Ehabiş'i alarak buradan ayrılırım' Kureyş liderleri, Huleys'i aşağılayıp azar­layarak yanlış davrandıklarım anladılar, durumlarını düzelterek Huleys'in gönlü­nü almaya çalıştılar. Ancak amaçlarından vazgeçmek niyetinde de değillerdi. Huleys bunu anlayınca bütün adamlarını alarak Mekke'den ayrıldı. Böylelikle Kureyş Müslümanlarla baş başa kaldı. Diğer müşrik Arapların büyük çoğunluğu ise kimin haklı, kimin haksız olduğunu bildikleri bir sürecin seyircisi olarak kalmayı tercih edip, gerçekleşecekleri beklemeye başladılar.

Kureyş liderleri, durumlarının daha da zorlaşması üzerine Mikrez b. Hafs'ı el­çi olarak Resulüllah'a gönderdiler. Resulüllah, Mikrez'e de öncekilere söyledikle­rinin aynısını söyledi. Kureyş liderleri, her ne yaparlarsa yapsınlar, Müslümanları umre yapmaktan engelleyemeyeceklerini anladılar. Daha da kötüsü her an dindaş­larının desteğini daha çok kaybediyorlardı. Durumlarını kurtaracak yeni bir çö­züm yolu bulmanın çabasına girdiler. Ne yapmaları gerektiğini düşünüp, konuş­tular. Bu sırada Resulüllah, kavgasız, savaşsız bir şekilde umreyi tamamlamak için Kureyş'e bir elçi daha göndermeye karar verdi. Elçi olarak Ömer'i düşündü. Fakat Ömer özür dileyerek affını istedi. Kendisini Mekke'de koruyacak güçlü akrabala­rının olmadığını, elçilik için Osman b. Affan'm uygun olacağını söyledi. Resulül­lah Ömer'i haklı buldu ve damadı Osman'ı elçi olarak görevlendirdi. Önceki elçi­lerden istediği gibi, Osman'dan da yolculuklarının amacım Kureyş'e açıklamasını istedi. Ancak bu elçisine farklı bir talimat daha vererek, Kureyş liderleriyle görüş­tükten sonra Mekke'ye girmesini ve Müslüman olan, ancak Kureyş'in korkusun­dan Müslüman olduğunu gizli tutanlarla görüşmesini, onlara zaferin Müslüman­ların olacağını, yakında Mekke'nin fethedileceğini, Mekke'de imanlarını açıkça ilan edecekleri günlerin çok yakın olduğunu müjdelemesini de istedi.

Osman, Kureyş liderlerine gitti. Kureyş liderleri Osman'a nazik davrandılar. Hiras'a yönelik tutum ve tavırları takınmadılar. Mekke'nin en güçlü toplulukların­dan olan akrabaları Osman'a özel bir ilgi ve saygı gösterdiler. Osman, Kureyş H-. derlerine Resulüllah'm söylediklerini bildirdi. Sonra da akrabalarını ziyaret edece­ği bahanesiyle Mekke'ye giriş izni istedi. İzin verilince Mekke'ye girip Müslüman­lığını gizleyen kişilerle görüştü. Onlara Resulüllah'm selâmını iletip, müjdesini bildirdi. Osman, bu kimselerle görüşmeleriyle ilgili olarak şunları anlatmıştır: 'Mekke'de görüştüğüm Müslümanlardan bir erkek ve bir kadına, Resulüllahm müjde­sini haber verdiğim zaman sevinçlerinden ağlamaya başladılar. O kadar ağladılar ki, ağlamaktan ölecekler sandım. Bana 'Resulüllah'a selâmımızı bildir. O'nu Hudeybi-ye'ye getiren Allah, Mekke'ye getirmeye de kadirdir' dediler'.

Müşrik liderler yakınlık gösterdikleri Osman'a bir ayrıcalık tanıyıp, eğer ister­se Kabe'yi tavaf ederek umresini tamamlayabileceğini bildirdiler. Bu bir iyi niyet gösterisiydi. İçine kapandıkları ikilemden çıkış yolunda birilerinin desteğine ihti­yaç hissedeceklerinin farkındaydılar ve bunun Osman olabileceğini düşünüyor­lardı. Osman kendisine verilen izni kabul etmedi. Resulüllah'a ve diğer Müslü­manlara da izin verilmedikçe Kabe'yi tavaf etmeyeceğini söyledi. Kureyş liderleri öfkelendiler. Osman'ı muhtemel bir olumsuz gelişmeden çıkışın güvencesi olarak ellerinde tutmaya karar verip, Resulüllah'm yanına dönmesine izin vermediler. Ayrıca, Müslümanları bölmek gibi bir taktiğin gereği olarak Resulüllah'ın yanın­da olduğunu bildikleri Abdullah b. Ubeyy'e gizlice haber gönderdiler. Kendileri­nin iyi niyetli kimselere karşı bir husumet beslemediklerini, Ubeyy gibi dostane duygu ve düşünce sahiplerine saygı ve sevgileri olduğunu bildirip, eğer isterse adamlarıyla beraber Mekke'ye girebileceğini ve Kabe'yi tavaf edebileceğini iletti­ler. Teklif kendisine ulaştığı zaman Abdullah b. Ubeyy oğlu Abdullah ile oturu­yordu. Teklife sevindi. Kendisine yönelik bu ayrıcalıklı teklifin adamları katında­ki itibarını artıracağını düşündü. Teklifi, kabul edeceğini bildireceği sırada oğlu­nun engellemesiyle karşılaştı. Oğlu, 'Resulüllah'm izni olmadan müşriklerle bir anlaşma yapmasının ihanet olacağım, böylesi bir işe kalkışmasının tamamıyla yanlış olacağını söyledi. Abdullah b. Ubeyy oğluyla yaşadığı önceki tecrübelerini dikkate alarak, istemeyerek de olsa Kureyş'in teklifini geri çevirdi; Resulüllah'm bilgisi ve izni dışında böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini bildirdi.


[276] îbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 111/324; Vakıdî, Meğazi, 11/587; tbn Sâ'd, et-Tabakatû'l-Kübra, 11/96.

[277] Vakıdî, Meğazi, 11/593; İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/96.