sidretül münteha
Thu 27 October 2011, 02:20 pm GMT +0200
7. El Kesmeyi Gerektiren Hırsızlık[34]
21. Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan: «Resûlullah (s.a.v.) üç dirhem değerindeki kalkanı çalan hırsızın elini kesti»[35]
22. Ebû Hüseynin oğlu Abdurrahman oğlu Abdullah el-Mekki'den: Resûlullah (s.a.v.) «Ağaçtaki meyvenin ve dağdaki otlayan hayvanın çalınmasından dolayı el kesilmez. Ancak ağıldaki hayvan ve kurutulmak üzere sergi yerine serilmiş meyve çalınır da değeri kalkanın fîatına (üç dirhem) ulaşırsa o zaman el kesilir» buyurdu.[36]
23. Abdurrahman'ın kızı Amre'den: Bir hırsız Hz. Osman (r.a.) zamanında turunç çaldı. Hz. Osman buna flat biçilmesini emir buyurdu.Üç dirhem takdir edilince, hırsızın elini kesti. O za-ma on iki dirhem bir dinar ediyordu.
24. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in zevcesi Hz. Aişe validemizden: «Üzerimden (hükümleri) unutacak kadar uzun zaman geçmedi: El kesmede çalman mal en az çeyrek dinar (üç dirhem) olmalıdır.»[37]
Hanefi ve Şafiilere göre ağaç üzerindeki meyveyi yemeden dolayı el kesme cezası verilmez. Malikilere göre ise mahfuz yerdeki ağacın meyvesin alanın eli kesilir.
25. Abdurrahman kızı Amre'den: Resûlullah (s.a.v.)'in zevcesi Hz. Aişe, beraberinde kardeşi Abdullah'ın oğullarının kölesi ve iki azad ettiği cariyesiyle birlikte Mekke'ye gitti. Oradan azatlı cariyeleriyle desenli kıymetli kumaştan yapılmış ve yeşil kumaşdan duble geçirilmiş bir hırka gönderdi. Köle bu hırkayı alıp dikişini söktü. Kıymetli kumaşı alarak yerine ince keçe veya koyun postu dikti. Cariyeler Medine'ye dönünce hırkayı sahibine verdiler. Onlar bohçayı açınca kıymetli kumaşdan hırka yerine keçeden kepenek buldular. Durumu cariyelere anlattılar. Onlar da Hz. Aişe'ye anlattılar veya mektupla bildirerek köleyi itham ettiler. Köle sorguya çekildi. Suçunu itiraf edince, Hz. Aişe emir verdi, eli kesildi.[38]
Hz. Aişe: «El kesme de çalınan mal en az çeyrek dinar değerinde olmalıdır» dedi.
îmanı Malik der ki: Bana göre, el kesmek için çalınan mal üç dirhem olmalıdır. Dirhemin değeri yükselse de, düşse de farketmez. Çünkü Resûlullah s.a.v. üç dirhem değerindeki kalkan hırsızlığında, Hz. Osman da üç dirhem değerindeki turunç hırsızlığında el kesti.[39]
[34] Buharî, Hudud, 86/13; Müslim Hudud, 29/1, no: 61.Semavi dinlerin özellikle son hak din îslamiyyetin üzerinde durduğu konulardan biri de mal güvenliğidir. Mülkiyet hakkı meşru ve mukaddestir. Tecavüzden korunmalıdır. Bu sebeple yüce dinimiz mal güvenliğini koruyucu tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin başında da hırsıza verilecek cezanın ağırlığı gelmektedir. Yüce Rabbimiz el-Mâide sûresinin 38. âyetinde şöyle buyurur: «Erkek hırsızla kadın hırsızın -o işlediklerine bir karşılık ve Allah'dan insanlara ibret verici bir ceza olmak üzere- ellenni kesin. Allah mutlak galiptir. Yegane hüküm ve hikmet sahibidir»
[35] Şeybanî 686. Başka bazı hadislere dayanan Hanefiler'e göre, hırsıza el kesme cezası verilebilmesi için, çalınan malın miktarı en az on dirhem gümüş veya bir dinar altın değerinde olması gerekir. İmam Şafiî'ye göre ise, çeyrek dinardır.
[36] Ebu Ömer der ki: Muvatta ravileri mürsel oluşunda ihtilaf etmemiştir. Abdullah b. Ainr ve başkalarınca rivayet edilen hadeslerle manaca muttasıldır. Nesaî (Katu's-Sank, 46/11,12) ise, Amr b. Şuayb'dan mevsul olarak rivayet eder. Ayrıca bkz. Şeybanî, 683. Çalınan maldan dolayı el kesme cezasının verilebilmesi için malın ya ade-ten korulabilir yerde olması ya da korunmuş bulunması gerekir.
[37] Zurkanî der ki: Bu hadisin zahiri mevkufsada, merfu olduğu anlaşılmaktadır; yani kavi! Hz. Aişe'nin kendi sözü gibi görünüyorsa da, bu kavil Hz. Peygambere aittir. Buharı ve Müslim, ibn Şihab-Urve-Aişe senediyle rivayet etmişlerdir: Buharı, Hudud, 86/13; Müslim, Hudud, 29/1, no:1-4.
[38] Hırsızlık suçu ya iki erkek şahidin şehadeti ya da hırsızın ikrarı ile sabit olur. Hanefi, Şafii ve Mahkiler'e göre hırsızın bir defa ikrarı yeterlidir. Ebû Yusuf ve Hanbeliler'e göre ise ikrar iki defa olmalıdır.
[39] Şeybanî, 687, 688