- El-Cezire fenomeni

Adsense kodları


El-Cezire fenomeni

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 16 July 2012, 01:54 pm GMT +0200
El-Cezire fenomeni: Aşk-nefret
Taha KILINÇ • 75. Sayı / MEDYA


Son yıllarda başardığı sıradışı işlere paralel olarak, el-Cezire televizyonunun lehinde ve aleyhinde çeşitli görüşler de kamuoyunda yaygınlaşmaya başladı. Elbette lehteki görüşler oldukça baskın. Neredeyse herkes “el-Cezire Arapların yüzakı. Batı medyasının manipülasyonlarına karşı el-Cezire’nin yayınları bulunmaz bir nimet” düşüncesi üzerinde ittifak etmiş durumda. Bu düşünceyi daha dinî motiflerle ifade edenlere rastlamak da mümkün: “el-Cezire mazlum İslâm ümmetinin sesi oldu, Allah razı olsun!”

El-Cezire’nin ‘işlevi’ konusunda olumsuz düşünenlerin argümanı ise çok tanıdık: “el-Cezire Amerikan politikalarının bölgedeki psikolojik harekâtçısı. Kanal, birçok operasyondan evvel yaptığı kritik yayınlarla emperyalist güçlerin bölgemize müdahalesine zemin hazırlıyor.” Bu görüş, Türk basınında en açık şekilde Hüsnü Mahalli tarafından dillendirildi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in de danışmanı olan Mahalli, yakın zamanda verdiği bir röportajda el-Cezire’yi açıkça ‘provokatörlük’le suçladı.

El-Cezire, Libya ve yanılsamalar
Doğrusunu söylemek gerekirse, özellikle son haftalarda Ortadoğu’da yaşanan olaylar, el-Cezire’nin lehinde düşünenlere de aleyhinde düşünenlere de bol miktarda malzeme sağlayacak unsurlarla dolu. Libya, en açıklayıcı örnek:

Tunus ve Mısır olayları boyunca halkın tepkilerini abartılı biçimde ekranlara taşıyan, yönlendiren ve nihayet sonuç alacak şekilde kanalize etmeyi başaran el-Cezire’nin ‘kışkırtıcı’ yayınları, sıra Libya’ya geldiğinde bambaşka bir sonuç verdi. ‘Tunus ve Mısır gibi’ ayaklanan, rejime karşı cesaretlenen Libya halkının payına önce Kaddafi’nin, ardından da Fransa-İngiltere-Amerika koalisyonunun bombaları düştü.

Manzaraya bakıp, “Devrimciler kazanacak, Kaddafi başaramayacak. El-Cezire olmasaydı gerçeği göremeyecektik” demek mümkün. Bunun tam tersi olarak, “el-Cezire’nin yayınları Libya’da Kaddafi’nin gücünün azımsanmasına yol açarak bir yanılsamaya neden oldu, Libya halkı ‘özgürlük rüzgârı’na kendini kaptırdı, oysa henüz zamanı gelmemişti. Nitekim isyancıların güçsüzlüğü dış müdahaleyi doğurdu” demek de mümkün. Öte yandan bu iki bakış açısından uzak durup, “el-Cezire’nin yayınlarının bütün bu olan-bitendeki payı sonucu etkileyecek kadar büyük değil, abartmamak gerek” şeklinde bir üçüncü yol tutmak da imkân dahilinde. Ancak, medyanın kitleler üzerindeki etkisini bilenler muhtemelen bu üçüncü yolu tercih etmeyeceklerdir.

Misyonun abartılması ve el-Cezire
Öyle ya da böyle, yapılacak yorum her ne olursa olsun, el-Cezire hakkındaki önyargılı tezlere malzeme sunmaktan öte geçemiyor. Belki nihai bir yargılamada bulunmaksızın, el-Cezire hakkında somut bazı eleştiriler getirmek daha dengeli bir yaklaşıma imkân sağlayabilir:

El-Cezire’nin gayet samimi çabalarla ve büyük özverilerle ortaya konan ‘kollektif bir başarı öyküsü’ olduğunda kimsenin şüphesi yok. Ancak bazen ‘misyonunu abartmak’ kişileri ve kurumları, kendilerini normalde olduğundan daha güçlü vehmetmeye sürüklemekte, dolayısıyla da kullanılmaya açık hale getirebilmektedir. El-Cezire ile ilgili getirilmesi gereken en ciddi eleştiri de budur: “Ortadoğu’nun sesi olmak misyonunu abartarak, yayınlarıyla bölgeyi özgürleştireceğine olan kesin inanç ve bu inancın yol açtığı manipülasyonlar.”

‘Misyonun abartılması’nın nedeni ise, el-Cezire’nin üst düzey yönetiminin daha çok Filistin gibi ‘acı çeken’ Arap ülkelerinden gelen ‘muhacir’lerden oluşması. El-Cezire, her ne kadar Katar devleti tarafından finanse edilse de, kanalın beyin takımı Filistin kökenli Araplardan oluşuyor. Kuveyt, Ürdün, Mısır, Katar gibi ülkelerde senelerce yaşayan bu Filistinliler, el-Cezire’nin kuruluşundan sonra Batı (ve tabii ki Amerika ve İsrail) ile ‘hesaplaşma’ düşüncelerini medya alanına kaydırmış durumdalar.

İzleyicinin kaotik vasatla başbaşa bırakılması
El-Cezire’ye getirilebilecek ikinci ciddi eleştiri ise, yaptığı yayınlarla demokrasinin fetişleştirilmesine/putlaştırılmasına neden olması. Ülkelerinde çeşitli acı tecrübeler yaşamış insanların, el-Cezire’nin yayınlarına ‘yüksek doz’da muhatap olduktan sonra içine girdikleri halet-i ruhiye, “demokrasi gelirse huzur bulacakları” düşüncesi oluyor genellikle. Oysa yaşanan çeşitli tecrübeler, demokrasi ile huzur arasında her zaman doğru orantının bulunmayabileceğini de gösteriyor.

Suriye örneğini ele alalım mesela. 40 yıldan fazla bir süredir devam eden Baas diktası, konjonktürün de zorlamasıyla ‘Filistin davası’nın en hayati destekçilerinden bugün. El-Cezire’nin uzun zamandır gündeme taşıdığı “Sıra Suriye’de mi?” öngörüsü/dileği doğru çıkar da Beşşar Esed yönetimi devrilirse, Suriye’de “Halkın iktidar olacağı bir politik sahne”nin kurulması oldukça zor görünüyor. Dahası bu yeni konjonktürdeki ‘Filistin davası’nın akibeti de meçhul.

Eleştiri konusu olan bu iki unsur bir araya gelince, adrenalini yüksek bir kanal olarak karşımıza çıkıyor el-Cezire. Bu özellikle ‘özgürlüğe susamış’ insanlar için özlenen bir duruş. Ancak olan-biteni anında ve olduğu gibi aktarma telaşı, çoğu defa olan-biten üzerinde yeterince düşün(e)meme ve izleyiciye bir perspektif çizememe, aksine izleyiciyi kaotik bir vasatla başbaşa bırakma sonucunu doğuruyor.

“El-Cezire tipi haber”
Buradan hareketle artık “el-Cezire tipi haber” şeklinde bir olgudan bahsetmek mümkün hale gelmiştir, diyebiliriz. “el-Cezire tipi haber”de gündem yoksa bile oluşturulur. En aykırı sesler ekrana taşınır. Kimin kazanması isteniyorsa mikrofon en çok ona uzatılır. Tabular yıkılır, tartışılamayanlar tartışılmaya başlar.

Fakat muhatap kitle ‘patlamaya hazır bomba’ olunca, “el-Cezire tipi haber”in ters tepmesi, anarşi ortamına zemin hazırlaması, bütün bu karmaşada ‘oportünist’lerin ‘kurtarıcı’ olarak sahneye çıkması tehlikesi de var.

Özellikle Libya’da karşımıza çıkan bu tehlikenin “el-Cezire’yi Amerika kurdurdu, kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor” diyenlerin tezlerine çok güçlü bir dayanak sağladığı da ortada.

Velhasıl, yakında Türkiye’de de yayına başlayacak olan el-Cezire televizyonu, daha çok uzun süre ‘şüphe’lerin odağında yer almaya ve aşk-nefret sarmalında konuşulmaya devam edecek gibi görünüyor.