- Ehli kitapla ittifak ettiğimiz temel doğrular

Adsense kodları


Ehli kitapla ittifak ettiğimiz temel doğrular

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 22 September 2012, 12:30 pm GMT +0200
Ehli kitapla ittifak ettiğimiz temel doğrular

Bakara Suresi ayet 4?te, müminler tarif edilirken, ?Hem Kur?an?a, hem de Kur?an?dan önceki İlahi kitaplara iman ederler.? diye tarif ediliyor.

Bu sebeple biz müminler de hem Kur?an?a, hem de Kur?an?dan önceki İlahi kitaplara iman ediyor, onları tebliğ eden tüm peygamberleri de tasdik ediyoruz. Çünkü o peygamberlerin tebliğ ettikleri kitaplarda tüm insanlığın değişmeyen doğruları vardır. Bu değişmeyen doğrular: ?Allah?a iman, peygamberlere iman, meleklere iman, öldükten sonra tekrar dirilerek ahirette hesap vermeye iman.? Bunlar semavi kitapların ittifak ettikleri bir bakıma amentüleridir. Zaten peygamberler (teferruatta ayrılsa da) temel doğrularda ittifak ederler. Bir peygamberin söylediğini diğeri tekzip değil teyit eder. Nitekim Türkiye Diyanet Vakfı?nın 11 kişilik ilim heyetine hazırlattığı İslam ilmihalinde, tüm dinlerin ittifak ettiği bu temel doğrular şu ifadelerle dikkatimize sunulmaktadır:

- ?İslam?a göre ilk peygamberin tebliğ ettiği din ile daha sonra gelen peygamberlerin ve son Peygamber Hz. Muhammed?in tebliğ ettiği din, temel nitelikleriyle aynıdır! Allah?a iman, peygamberlik müessesesi ve ahiret inancı hepsinde vardır!..? s. 10. Evet, bunlar semavi dinlerin hepsinde de değişmez doğrulardır. Bir bakıma ehli kitabın değişmeyen amentüleridir. Bizler de bu amentüde müttefikiz. ?Ehli kitapla Amentüde ittifakımız var.? derken de bu değişmeyen doğruları saymıştım geçmişteki bir yazımda. Çünkü biz de Allah?a, peygamberlere, meleklere, ahirete iman ediyoruz. Yani ehli kitapla bu değişmez doğrularda ittifak ediyoruz. Ancak ehli kitabın bazılarının bu doğruları tarif ve tavsif ederken yanlışa düştüklerini de görüyor, Allah?a babalık, peygambere de oğulluk ve krallık sıfatını isnat etmeleri gibi yanılgılarına da şahit oluyoruz. Onlardan bazılarının bu gibi yanlış tarif ve tavsiflerinin doğrusunu anlatma görevi de yine bize düşüyor. Uzaktan seyirci kalma yerine yaklaşıp kendi doğrularımızı anlatma imkanı aramamız icap ediyor. Bunun için de diyaloğa, konuşmaya ihtiyaç oluyor. Zaten atasözünde, ?İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar, hayvanlar da vuruşa vuruşa uzaklaşırlar.? deniyor. Bizler konuşa konuşa anlatmayı tercih ediyoruz, vuruşa vuruşa uzaklaşmayı hizmet telakki etmiyoruz. ?Siz konuşa konuşa bir şey anlatamazsınız!? diyenlere de ?Siz de konuşmaya konuşmaya bir şey anlatın öyle ise...? diyerek kendi mantıklarıyla baş başa bırakıyor, bir konuşma örneği arz ediyoruz burada sizlere: Hoca Efendi konuşuyor: - Amerika?da İslam?a çok saygılı bir Hıristiyan din adamı ile konuşuyorduk. ?Bizim gençler kiliseden kaçıyorlar.? dedi. Ben de, bizde camiye giden ve oruç tutan gençlerin sayısında artış olduğunu söyledim. O devam etti. ?Bizim gençler arasında çok bunalım var. Doğrusu, böyle bir neslin karşısında Tanrı?nın yerinde (!) olmak istemezdim!..? dedi. Ben de, ?Allah ile kul arasındaki münasebet açısından sizin konumunuzda olan bir insana, böyle bir cümleyi yakıştıramadım!..? dedim. Bu konuşmamız üzerine o zat alicenap davrandı: ?Allah?tan çok af dilerim, sürç-ü lisan oldu!..? dedi. Hoca Efendi konuyu şöyle bağlıyor: ?Bu insanlar kendi nesillerinden endişe ediyorlar. Bizim misyonerlik yapmamıza gerek yoktur. Kendimizi doğru ifade etme fırsatı bulalım o bize yeter!..? Evet, bütün mesele burada, kendi doğrularımızı ifade etme fırsatı bulabilmektedir. Diyalog bize bu fırsatı veriyorsa bunu değerlendirmek aklın, mantığın icabı olsa gerektir.

ahmet şahin