hafız_32
Fri 1 October 2010, 03:35 pm GMT +0200
İkinci Bölüm
EĞİTİM VE ÖĞRETİM ALANINDA KADIN
I. Kadınların Eğitim Ve Öğretimi
A- Kızların Eğitimi
islâm'ın ilme büyük bir önem verdiği bilinmektedir:[279] Esasen Kur'ân, Hz. Peygamber'in tebliğ vazifesinin eğitim ve öğretimle gerçekleşeceğine dikkat çekmiştir.[280] Kur'ân'da ve hadislerde ilmin öğrenilmesi ve öğretilme siyle ilgili ifadelerden çoğu genel olduğu için hem erkeği hem de kadını içine alır. Fakat biz burada genel ifadelerden ayn olarak kadınların eğitim ve öğretimini daha açık bir şekilde ifade eden haberler üzerinde durmak istiyoruz.
îbn Kuteybe, "Ey inananlar kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyunuz..."[281] ayetinin tefsirinde "... Çoluk çocuğunuzu (ehl) eğiterek (ta'lim) ve kendilerini ateşten koruyacak şeylerden onlara yardım ederek, onları cehennemden (nâr) koruyuruz" der.[282] Buna göre kızların yetiştirilmeleri, babalarının veya velilerinin görevleri arasındadır.
Hz. Peygamber'in çocukları çok sevdiği ve onlara sevgiyle yaklaştığı bilinmektedir. Hz. Peygamber'in kız torunu Umame bint Ebi'1-As'ı çok sevdiği, onu kucağına aldığı, Umame'nin, namaz kılarken secdede onun omuzuna çıktığı, buna rağmen Hz. Peygamber'in ona dokunmadığı ve kızmadığı rivayet edilmektedir.[283] Hz. Peygamber yıkanırken üvey kızı Zeyneb bint Ebi Seleme onun yanına girer. Hz. Peygamber, yüzüne su serperek onunla şa-kalaşır ve bu yolla onu ikaz eder.[284]
İslâm'a ilk giren Medinelilerden olan Es'ad b. Zurare hicrî birinci yılda ölmeden önce kızlarının bakımını, Hz. Peygamber'e bıraktığını vasiyet eder. Es'ad'm, Kebşe, Habibe, ve el-Faria isimli kızları, Hz. Peygamber hangi hanımının evinde ise onlar da onunla beraber olurlar ve orada kalırlar. Böylece bu üç kız, Hz. Peygamber'in terbiyesi ile büyürler. Hz. Peygamber'in, onlara takılar hediye ettiği ve evlenecek yaşa gelen el-Faria'yı, Nebit b. Cabir'le evlendirdiği bilinmektedir.[285]
Eğitim ve öğretimde, eğitileceklere karşı sevgi ve saygı ile yaklaşmanın, başarıda müsbet sonucu olduğu inkar edilemez. İslâm'dan önce Araplardan pek çoğunun veya en azından bazılarının, kız çocuklarına karşı çok kötü davrandıkları ve İslâm'ın bu düşünceyi yıkmaya çalıştığı bilinmektedir. Hz. Ömer, İslâm'dan önce kadına değer vermediklerini açıkça ifade edir.[286] Bu anlayışı, "Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu aşağılık duygusu içinde kalarak yanında tutacak mı yoksa toprağa mı gömecek? Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür."[287] ayetinden de çıkarabiliriz. Kur'ân, Arapların bu anlayışının yanlışlığım ortaya koymuştur.[288]
Kızlara iyi davranma konusunda hadisler mevcuttur. Hatta üç kızma veya kız kardeşine iyi davranan müslümanı, Hz. Peygamber cennetle müjdeler.[289]
Hz. Peygamber devrinde kızların eğitim ve öğretiminde annelerin, büyük etkileri olduğu anlaşılmaktadır. Cabir b. Abdillah, dul bir kadınla evlenmesinin sebebini açıklarken: "Babam öldü ve geride küçük kızlar bıraktı. Onlara ilim öğretmesi ve onları terbiye etmesi için dul bir kadınla evlendim..." der.[290]
Esir statüsünde olan cariyelerin eğitim ve öğretimleri hakkında Hz. Peygamber'den rivayet edilen bir hadiste: "Cariyesi olup ona ilim öğreten ve bunu iyi yapan, onu güzel terbiye eden, sonra onu hürriyete kavuşturarak onunla evlenen kimseye iki ecir vardır." buyurulmaktadır.[291]
Hz. Peygamber'in, bazı bilgiler elde eden kimselere, öğrendiklerini ailelerine öğretmeleri için görev verdiği anlaşılmaktadır. Nitekim bir grup genç Hz. Peygamber'e gelir, onun yanında yirmi gün kadar kaldıktan sonra, Hz. Peygamber onları öğrendiklerini ailelerine öğretmek üzere gönderir.[292]
Oyun ve eğlencenin, eğitim ve öğretimi kolaylaştıran bir unsur olduğu kabul edilir. Hz. Peygamberle evlenirken henüz küçük yaşta olan Hz. Aişe'nin, kız arkadaşlarıyla oyun oynadığı ve Hz. Peygamberin bunu normal karşıladığı rivayet edilir.[293]
Hz. Peygamber'in hanımlarının, Medine'devrinde kızların eğitim ve öğretimi ile ilgilendikleri; müminlerin anneleri olan bu kadınların, evlerine gelen genç kızlara bildiklerini öğrettikleri ve İslâm hakkında onlara bilgi verdikleri anlaşılmaktadır. Bu kız öğrenciler, öğrendikleri bilgileri başkalarına anlatarak ilme hizmet etmişlerdir.[294]
el-Belazurî, ilk müslümanlardan olan Sa'd b. Ebî Vakkas'm, kızma yazı öğrettiğini kaydeder.[295] Daha sonra, İslâm'da kadına yazı Öğretmenin yasak olduğuna dair hadisler rivayet edilmiş ve bu rivayetler müslümanlan epeyce uğraştırmıştır. Maamafih ha-disçiler, bu rivayetlerin uydurma olduklarını ortaya koymuşlardır.[296]
Hz. Peygamber devri kadınlarından olan Şifâ bint Abdillah'ın yazı yazmayı bildiği ve Hz. Peygamberin eşi Hafsa'ya da Öğrettiği anlaşılmaktadır.[297]
B- Toplu Eğitim
Hz. Peygamber'in, kendisine vahyedilen Kur'ân'ı kadın erkek ayırımı yapmadan herkese ulaştırma ve duyurma gayreti içinde olduğu, takip ettiği tebliğ faaliyetlerinden anlaşılmaktadır. Esasen o, insanlara gönderilen bir mesaj olan Kur'ân'ı,[298] onlara (kadm-erkek bütün insanlara) ulaştırma ile görevlendirilen elçidir.[299]
Ibn tshak'm, eserinde kaydettiği, "Kur'an, Rasûlullah'a indiği zaman onu, Önce erkeklere, sonra da kadınlara okurdu."[300] rivayeti, Kur'ân'm kadınlara tebliğ şekline ışık tutmaktadır.
Mekke devrinde Hz. Peygamber, Safa tepesinde bulunan Da-ru'1-Erkam'da tebliğ fâaliyetini sürdürürken kadınların da orada hazır bulunduklarına işaret edilmektedir.[301]
Hz. Peygamber devrinde mescidlerin en önemli fonksiyonlarından birinin de eğitim ve Öğretim olduğu anlaşılmaktadır. Müslümanlar, mescitlerde, Hz. Peygambere gelen ayetleri ve onun açıklamalarını dinlemeleri yanında, Hz. Peygamber'in başka konulardaki görüşlerini de bizzat onun ağzından öğrenme imkanını bulurlar.
Mescitlerde yapılan bu eğitim ve öğretim faaliyetlerine, kadınların da katıldığını ifade etmeliyiz. Medine devrinde Hz. Peygamber mescidinde kadınlara mahsus bir suffenin olduğu ve sabah namazlarında erkek saflarının arkasında bir kadın safının oluşturulduğu rivayet edilmektedir.[302]
Bu toplu eğitimlerde Hz. Peygamber'in, bazan kadınlara ayrıca zaman ayırdığı anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber bir gün namazdan sonra kadınların yanına gelir ve onlara bazı şeyler söyler.[303] Ayrıca onun, kadınları yanlış davranışlardan sakınmaları için uyardığı ve kadınların ona sorular sorarak bilmedikleri konuları öğrendikleri rivayet edilmektedir.[304]
îbn Sa'd, cuma namazına giden kadınların, mescidde erkek saflarının arkasında oluşturdukları safta Hz. Peygamber'in hutbesini dinlediklerini kaydeder.[305] Bu sebeple kaynaklar, cuma namazlarında ve hutbelerinde Hz. Peygamber'in ağzından Kaf sûresini öğrenen kadınlardan bahseder.[306] Hz. Peygamber'in hanımı Ummu Seleme, evinde saçlarını .taratırken Hz. Peygamber'in minberden: "Ey insanlar...11 diye hitap etmeye başladığını duyunca saçını tarayan kadına: "Bırak, sonra tararsın." der. Kadın: "O erkekleri çağırıyor, kadınları çağırmıyor." dediği zaman, Ummu Seleme: "Ben de insanım." der ve Hz. Peygamber'in konuşmasını dinlemeye gider.[307]
Ummu Fadl bint el-Harise, vefatından Önce, en son akşam namazında Hz. Peygamber'in ağzından el-Murselat sûresini dinlediğini rivayet eder.[308]
Hz. Peygamber devrinde Ramazan ve Kurban bayramlarının, mescid'in dışında bir yerde (musalla) toplanılarak kutlandığı ve namaz kılındığı rivayet edilmektedir. Hz. Peygamber'in burada kılınacak namazlara, çıkabilecek durumda olan kadınların gelmelerini söylediği anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber'in bu toplantılarda genel konuşma yaptıktan sonra ayrıca kadınlara özel hitapta bulunduğu ifade edilmektedir.[309] Kadınlar arka safta oldukları için konuşmaları duymamış olabilecekleri veya sadece kadınları ilgilendiren konuların dile getirileceği yahut da onlara ayrıca hitap etmenin daha etkili olacağı düşünüldüğü için Hz. Peygamber'in kadınlara ayn konuşmalar yaptığı söylenebilir. Bu konuşmaların kadınları eğitici olduğu ve onları devletin giderlerine katılmaya teşvik ettiği rivayet edilir.[310]
Müslüman kadınların, Hz. Peygamberin evine gidip O'nunla sohbet ettikleri ve böylece O'ndan pek çok bilgi öğrendikleri anlaşılmaktadır. Bir gün Kureyşli kadınlar Hz. Peygamberle sohbet ederken Hz. Ömer içeri girmek için izin ister. O'nun sesini duyan kadınlar, örtülerini almaya davranırlar. Kadınların Hz. Peygamberle çok rahat ve yüksek sesle konuştukları, çokça soru sordukları nakledilir.[311]
Ensar kadınlarının da her konuda Hz. Peygambere soru sorup bilgilerini artırdıkları bilinmektedir. Hz.Aişe bu konuda: "Ensâr kadınları ne iyi kadınlardır. Hayaları öğrenmelerine engel olmaz." der.[312]
Hz. Peygamber'in kadınlara va'z ettiği, onlara tavsiyelerde bulunduğu ve bazı emirler verdiği; bu cümleden olarak takılarını göstermemelerini istediği rivayet edilmektedir.[313] Hz. Peygamber'in kadınları bir arada bulduğu zaman onlara Kur'ân okuduğu ve açıklamalarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Esma bint Yezid Hz. Peygamber'in kadınlar topluluğuna uğrayıp selam verdiğini söylerken diğer taraftan bazı kaynaklar, Mekke fethi sırasında kendisine bey'at için gelen kadınlara Hz. Peygamberin Kur'an okuduğunu zikrederler.[314]
Hz. Peygamber devri kadınlarının, ilim öğrenmek için her fırsatı değerlendirdikleri söylenebilir. Ebu Said el-Hudrî'den gelen bir rivayete göre, bir kadın, Hz. Peygambere gelir ve erkeklerden ayrı özel bir gün ayırmasını ister ve "Bu günde Allah'ın sana öğrettiklerinden bize Öğret" der. Bu günü ve toplantı yerini Hz. Peygamber belirler. Kadınlar o gün istenen yerde toplanırlar ve Hz. Peygamber gelip onlara özel ders verir.[315] Bu rivayete dayanarak, Hz. Peygamber'in kadınlara haftada bir gün ayırdığını söyleyenlerin [316]görüşlerine katılmamakla birlikte, Hz. Peygamber'in zaman zaman sadece kadınlara bilgi vermek üzere onlarla bir araya geldiğini söyleyebiliriz. [317]
C- Kadınların Eğitimi İçin Hz. Peygamberin Özel Gayretleri
Hz. Peygamber, tebliğ faaliyetine yakın akrabasından başladığı gibi eğitim ve öğretime de kendi hanımlarından başlar. Hz.Peygamber'in, ilk eşi Hz. Hatice'ye abdest almayı ve namaz kılmayı öğrettiği ifade edilmektedir.[318] Yine onun, genç ve zeki olan hanımı Hz. Âişe'nin yetişmesine ayn bir önem verdiği anlaşılmaktadır, ilk müslümanlardan olan Hz.Ebu Bekir'in evine sık sık giden Hz. Peygamber, Mekke devrinde bu evde ebeveyninin terbiyesinde bulunan Aişe'ye iyi davranmasını annesi Ummu Ru-man'a tavsiye eder.[319] Buna göre Hz. Peygamber'in, onun eğitim ve öğretimiyle Medine devrinde gerçekleştirilen düğünden çok önce ilgilendiği ve bu ilginin düğünden sonra daha da arttığı söylenebilir.
Hz. Aişe, bir ayet indiği zaman onun ifade ettiği helal, haram, emir ve yasağı iyice kavramaya çalıştıklarını sövler.[320] Bunun için Hz. Peygamber'in en çok sevdiği insan olan Hz. Aişe'nin bu sevginin verdiği rahatlık içinde ayetlerden anlamadığı yerleri Hz. Pey-gamber'e sorduğu nakledilmektedir. Hatta Hz. Âişe, bazan hiç kimsenin düşünmediği sorular yönelterek Hz. Peygamberden ayetlerin tefsirini öğrenir. Nitekim o, "Yerin başka bir yerle, gök-lerin da başka göklerle değiştirildiği gün... "[321] ayeti hakkında " Bu sırada insanlar nerededir?" diye sorunca, Hz Peygamber: "Bunu senden önce ümmetimden hiç kimse sormadı, insanlar, o gün sırat üzerindedir." diye cevaplar.[322]
Yine Hz. Âişe, aynı konuda Kur'ân'da yer alan bazı ayetler arasındaki anlam farklılıklarını ve anlaşılmayan hususları Hz. Peygamber'den öğrenir.[323]
Hz. Peygamber, sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra Hz. Âişe uyanmışsa onunla sohbet eder.[324] Bu sohbetlerde, Hz. Peygamber, genç eşine yeni bilgiler öğreterek O'nun ilminin artmasını sağlamıştır diyebiliriz. Hz. Peygamber, yanından ayrılan kısa boylu bir kadının kısalığına işaret eden Hz. Aişe'ye bu hareketinin yanlışlığını söyler.[325] Bu örnekte olduğu gibi Hz. Peygamber, diğer hanımlarının yanlışlıklarım da düzelterek, onların doğruları daha iyi öğrenmelerini sağlamış olur. Nitekim O, cuma günü oruç tutan Cuveyriyye bint el-Haris'e orucunu bozmasını söyler.[326]
Hz. Peygamber'in hanımlarından Ümmü Seleme, anlayamadığı konuları kocasına sorarak öğrenir. Bazı konularda O'nun Hz. Âişe'den daha bilgili olduğu anlaşılmaktadır.[327]Hz. Peygamberin Ummu Seleme'ye akşam ezanında okunacak bir dua öğrettiği rivayet edilir.[328]
Hz. Peygamber devri kadınlarının eğitim ve öğretimi için en önemli yollardan birinin de Hz. Peygamber'e kadınların şahsen başvurmalarıdır diyebiliriz. Bu konuda kadınların, erkeklerden biraz daha şanslı oldukları anlaşılmaktadır. Kadınların başvuruları konusunda Hz. Peygamber'in çok fadakarlıkta bulunduğunu, günün her saatinde ve her yerde kendisine gelen kadınların dertleriyle ilgilendiğini, onların sorularına cevap verdiğini ve son derece sabırlı olduğunu tesbit ediyoruz.
Hz. Peygamber'in kadınlarla diyalogu çok iyi olduğu için, onlar, pekçok konuda Hz. Peygamber'e başvurup bilgi alırlar. Kadınların rahat hareket etmeleri için Hz. Peygamberin bazı açıklamalar yaptığı da dikkat çekicidir. Ensardan Ümmü Kesîr bint Zeyd isimli bir kadın, kız kardeşiyle birlikte Hz. Peygamber'in huzuruna girip ona: "Kız kardeşim sana bir şey sormak istiyor, fakat utanıyor" deyince Hz. Peygamber: "Soracağın şeyleri sor, çünkü ilim talebi farzdır" buyurur. Bunun üzerine kadın sorusunu sorar.[329] Yine başka bir kadın, Hz. Peygamber'e gelir ve O'nunla konuşur. Hz. Peygamber, kadına tekrar gelmesini söyleyince o: "Ya Rasûlallah eğer seni bulmazsam (ölümü kasdederek) ne yapayım?" diye sorar. Hz. Peygamber: Eğer beni bulamazsan Ebu Bekir'e başvur" diye cevap verir.[330]
Sorulan soruları ve alman cevapları Hz. Peygamber'in hanımları da dinlediği için böylece onların da bilgilerini artırdıkları anlaşılmaktadır.
Ensardan olan Ummu Suîeym, Hz. Peygamber'e kadının ihti-lam olunca yıkanıp yıkanmıyacağım sorunca Hz. Peygamber'in hanımı Ümmü Seleme, utandığı için yüzünü örter. Kadının da ih-tilam olabileceğini ve yıkanması (gusl abdesti alması) gerektiğini söyledikten sonra Hz. Peygamber, bunun sebebini Ummu Seleme'ye, çocuğun annesine de benzemesi misaliyle açıklar.[331]
Mevcut rivayetlerde, kadınların Hz. Peygamber'e hayz (adet, aybaşı) hakkında çokça soru sordukları anlaşılmaktadır.[332]
Hz. Peygamber'in, kadınların eğitim ve öğretimi için özel öğretmenler görevlendirdiği de anlaşılmaktadır. Mekke devrinde, özellikle müslümanhğmı gizleyen insanların bulunması, özel hocaların görev yapmasını gerektirir. Hz. Ömer, müslüman olmadan önce, kız kardeşi Fâtıma (Ummu Cemîl) bint el-Hattab kocası ile beraber islâm'a girer. Hz. Peygamber, bu aileye özel Öğretmen olarak Habbab b. el-Eret'i görevlendirir. îbn Hişam bu görevlendirmenin, Fatıma'mn eğitim ve öğretimi için yapıldığını açıkça şöyle ifade eder: "Habbab b. el-Eret, Fatıma bint el-Hattab'a Kur'ân okutmak için O'nun yanma giderdi."[333] Bu gün anladığımız gibi o, sadece Kur'ân okumayı öğretmez. Aym zamanda bu ayetler üzerinde düşünmek, tartışmak ve daha iyi anlamak için onların beraberce mütalaada bulundukları, başka rivayetlerden anlaşılmaktadır. Gelen ayetlerin, yazılı olarak Fatıma'mn yanında bulunması ve çalışmanın bunlar üzerinde yapılması, diğer önemli
bir husustur diyebiliriz.[334]
Birkaç erkek, Hz. Peygamber'in halasının kızı olan Zeyneb bint Cahş'a evlenme teklif eder. Zeyneb, kız kardeşi Hamne'yi Hz. Peygambere göndererek bu konuda ne tavsiye edeceğini sordurur. Hz. Peygamber, Zeyneb'e: "Allah'ın kitabını ve Peygamber'in sünnetini kendisine öğretecek olan Zeyd b. Harise' ile evlenmeyi tavsiye eder. Bunun üzerine Zeyneb, Zeyd'le evlenir.[335]
Evleneceği kadına verecek mihri olmayan ve Kur'ân'dan bir kaç sûreyi ezbere bilen veya yazılı metnine sahip olan bir erkeği, Hz. Peygamber bu sûreleri [336] evleneceği kadına öğretmesi karşılığında evlendirir. el-Buhari, bu hadisi "Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı öğrenen ve öğretendir" babında zikretmektedir.[337] el-Buhârînin kaydettiği rivayette "Kur'ândan beraberinde ne var?11 ifadesinden o erkeğin yanında hangi sürelerin bulunduğunun sorulmuş olabileceğini anlayabiliriz. Bu metinlerin kadına öğretilmesi gayesiyle erkeğin bu hizmeti, mihir yerine kabul edilmiştir.[338]
Hz. Peygamber, Hevâzin esirlerinden olan Raita bint Hay-yan'ı Hz. Ali'ye verir ve: "Ona Kur'ân'dan bir şeyler öğret" diye emreder.[339]
Dilinde tutukluk olan Ummu Eymen, Hz. Peygamber'in yanına geldiği zaman "Selâmun lâ Aleykum" diye yanlış selam verir. Hz. Peygamber, ona sadece "es-Selâm" demesini söyler.[340]
Eğer kadın iyi bir eğitim almışsa, çocuklarını da aynı şekilde eğitebileceği ve bu sebeple onların eğitim ve Öğretiminin son derece önemli olduğu bilinmektedir. Hz. Peygamber'in zaman zaman sahabîlerin evlerine gittiği ve ev hanımlarının yanlış davranışlarını gördüğü zaman bunları düzelttiği anlaşılmaktadır. Bir gün Hz. Peygamber evlerinde olduğu sırada Leyla bint Ebi Hasme'nin, oğlunu, hurma vereceği va'diyle yanma çağırırken yalan söylediği anlaşılır. Hz. Peygamber, O'na hareketinin yanlışlığını söyler ve kendisi aleyhine yalan söyleme günahı yazılacağını bildirir.[341] Yine, kumasını kıskandırmak için yalan söyleyen bir kadına Hz. Peygamber, günah kazanacağını söyler.[342]
Hz. Hamza ile evli olan, Ensardan Havle bint Kays, amcasını ziyarete gelen Hz. Peygamber'den hadisler rivayet eder.[343] Bu ziyaretlerde Hz. Peygamber'i dinleme imkanı bulunan kadınların, bilgilerini artırma yanında yanlışlarını da düzelttikleri anlaşılmaktadır.
islâm için büyük sıkıntılar çekmiş ve sonunda da kocası Cafer b. Ebi Talib'i kaybetmiş olan Esma bint Umeys'e Hz. Peygamber'in, sıkıntılı zamanlarda okuyacağı bir dua öğrettiği rivayet edilmektedir.[344]
Her konuyu Hz. Peygamberle konuşanların yanında, bazı konuları O'na hanımları vasıtasıyla soranlar da bulunmaktadır.[345]
Kadınların eğitim ve öğretimi derken, bununla sadece dinî bilgileri öğrenmelerini veya bugünkü tabirle ilmihal bilgilerini elde etmelerini kastetmediğini ifade etmeliyiz, islâm dini, dünya ve ahireti ayırmadan beraberce düşündüğü için bu görüşün eğitim ve öğretime de yansıdığı gözükmektedir. Dinle ilgisi olmayan ve her insanı ilgilendiren konuların da kadınların eğitim ve öğretiminde söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Genelde kaynaklarımızın ihmal ettiği bu tip konulardan bazı örnekler yine de zamanımıza kadar gelmiştir, ibn Kuteybe'nin kaydettiği üzere, koyunlarının çoğalmasını isteyen bir kadın, bunu sağlayamadığını Hz. Peygamber'e açar, Hz. Peygamber koyunların rengini sorar ve siyah olduğunu öğrenir. Bu bilgileri aldıktan sonra Hz. Peygamber kadına: "Koyunlarının içine beyaz renkli koyunlar kat" diye tavsiyede bulunur.[346]
Bu çalışmamızın çeşitli yerlerinde de görüleceği üzere, Hz. Peygamber devri kadınlarından bazıları şiir, tıp, neseb ilmi vb. birçok konuda erkekleri geride bırakacak şekilde bilgili oldukları anlaşılmaktadır. Buna göre kadınlara, bu konularda kendilerini yetiştirme ortamlarının sağlandığı veya onların ilim konusunda engellenmediği açıkça görülmektedir. [347]
II. Kadınların Eğitim Ve Öğretime Katkıları
A- Hz. Aişe
"Erkeklerden kemale erenler çoktur. Kadınlardan Meryem bini îmran ve Fir'avn'ın hanımı Asiye'den başka kadınlar kemale ermedi. Âişe'nin kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir."[348] ve "Bu soruyu senden başka ümmetimden hiç kimse sormadı"[349] diyen Hz. Peygamber, Hz. Âişe'nin kemaline işaret eder. Hz. Âişe'nin ilmî iktidarını ve büyüklüğünü herkes kabul etmektedir. "Âişe'nin insanların en bilgilisi"[350] olduğu görüşünde olanların yanında, "... dinin öğrenilmesi ve onun müslü-manlara anlatılması..." konusunda O'na ortak olacak hiç kimsenin bulunmadığı kanaatinde olanlar da bulunmaktadır.[351] Ayrıca O'nun, Hz. Peygamber'in sünnetini, Kur'an ayetlerini ve farzları (veya miras hukuku feraiz) en iyi bir şekilde bildiği ve görüşünde isabetli olduğu rivayet edilmektedir.[352] Bu sebeple pek çok insanın O'na başvurması yanında Hz. Peygamber'in ashabının en büyüklerinin de O'na sorular yöneltip görüşlerim aldıkları anlaşılmak' tadır.[353]
Urve b. ez-Zubeyr, O'nun hakkında: "insanlar arasında Kur'ân'ı, farzı, helali, haramı, şiiri, Arap tarihim ve neseb ilmini Hz. Aişe'den daha iyi bilen hiç kimseyi görmedim"[354] derken haksız değildir.
Hz. Peygamber devrinde kadın eğitim ve öğretimine verilen önemi göstermesi ve ilminden başkalarının yararlanmasını ortaya koyması bakımından Hz. Âişe'nin söz sahibi olduğu ilim dallarının dinî ilimlerle sınırlı olmadığını ifade etmeliyiz.
Hz. Âişe'nin Kur'ân'ı çok iyi bildiğini ve tefsirini en iyi yapanlardan biri olduğunu söyleyebiliriz. O'nun kendisine bir Kur'ân yazdırdığını ve bazı ayetleri Hz. Peygamber'den işittiği şekilde, diğerlerinden farklı şekilde yazdırdığı rivayet edilmektedir.[355]
Hz. Âişe'nin ayetlerin daha iyi anlaşılmasına yardım eden nüzul sebepleri konusunda da önemli bilgiler aktardığı anlaşılmaktadır.[356]
Hz. Âişe herhangi bir konuda görüş beyan ederken Kur'ân'dan delil getirir ve değişik şekillerde anlaşılan ayetler arasındaki ayrılığı ortadan kaldıracak bilgiler verir. Nitekim o, Hz. Peygamber'in Allah Teala'yı görmediğini "Gözler Onu görmez... "[357] ayetim delil getirerek ifade ederken "Peygamber onu apaçık ufukta görmüştür. "[358] ayeti ile "Andolsun ki Muhammed onu başka bir inişte de görmüştür."[359] ayetindeki zamirin (onu) Cebrail'i ifade ettiğini söyler.[360]
Hz. Peygamber'in gelen ayetlerden bazılarını tebliğ etmediği ve bazı insanların gelecekten haber verdikleri şeklindeki görüşleri, yine Kur'ân'dan ayetler okuyarak çürütür.[361]
Hz. Âişe, aynı manayı ifade etse de, Kur'ân'da yer alan ayetleri değiştirerek başka kelimelerle ifade etmeyi uygun bulmaz. Nitekim o," Hz. Peygamber'e "Hatemunnebiyyîn" yerine "ondan sonra nebi yoktur" demeyin" der.[362]
Iraklı bir araştırmacı Kur'ân'm nüzul sırası ile ilgili bilgi almak gayesi ile Hz. Aişe'ye başvurur. Hz. Aişe, onu bu konuda bilgi verir ve mushafinı çıkararak ona ayetler imlâ ettirir.[363] Bu ve buna benzer rivayetlere bakarak Hz. Aişe'nin, Medine dışındaki diğer müslümanlarm eğitim ve öğretimine de önemli katkıları olduğu söylenebilir.
Hz. Âişe'nin, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman devrinde fetva verdiği ve bunu ölünceye kadar sürdürdüğü rivayet edilmektedir.[364] Diğer taraftan şer'î hükümlerin dörtte birinin ondan nakledildiği zikredilmektedir.[365] Urve b. ez-Zubeyr, O'nun îslâm hukuku alanında bilgili olmasının sebebini, Hz. Peygamberin eşi ve Hz. Ebu Bekir'in kızı olmasına bağlar.[366]
Ebu Muse'l-Eş'arî şöyle demektedir: "Hz. Peygamberin Ashabı şüpheye düştükleri herhangi bir konuyu Aişe'ye sorsalar muhakkak O'nda buna dair bir bilgi bulurlardı."[367] Ebu Musa'nın da O'ndan gusulle ilgili bilgiler aldığı rivayet edilir. Bilhassa O, kadınların hayz (aybaşı hali) dan temizlenmesi ile ilgili çok önemli açıklamalar yapar.[368] Onun bu konuda Hz. Peygamber devrinde Öğretmenliğe başladığım söyleyebiliriz. Bir kadın, Hz. Peygam-ber'e hayzden nasıl temizleneceğini sorar. O da anlatır, fakat kadın anlamaz. Hz. Aişe, onu bir kenara çeker ye ona nasıl temizleneceğini öğretir.[369]
el-Buhari, Hz. Âişe'ye yahudi bir kadının da gelip bir şeyler sorduğunu kaydeder.[370]
islâm hukukunun diğer dallarında olduğu gibi, feraiz (miras hukuku) hakkında da Sahabîlerin büyüklerinin ondan bilgi aldıkları rivayet edilmektedir.[371]
Hz. Aişe'nin, hadis ve sünnetin daha sonraki nesillere doğru aktarılması ve doğru anlaşılması konusunda hiçbir insana nasip olmayan hizmetler yaptığım söyleyebiliriz. Şimdilik O'nun, Hz. Peygamber'den 2210 hadis rivayet ettiği bilinmektedir.[372]
Hz. Ömer ve Hz. Osman gibi büyük sahabilerin sünnet (Hz. Peygamberin söz, davranış ve kabulleri) konusunda Hz. Aişe'ye başvurdukları ve O'ndan bilgi aldıkları bilinmektedir.[373] Hz. Aişe pasif bir eğitici olarak kalmaz. O, kendisine başvuru olmasa da yapılan yanlışlıklara müdahele ederek, Hz. Peygamber'in vefatından hemen sonra islâm'ın yanlış anlaşılıp ve yanlış aktarılmasını önlediği gibi islâm dünyasında tenkit (istidrak) fikrinin gelişmesine de büyük katkılar yapar. Hz. Ömer ve oğlu Abdullah, Hz. Peygamber'den, ailesinin ağlamasının, Ölünün azap edilmesine sebep olacağı anlamında bir hadis rivayet ederler. Hz. Aişe,onların yanıldıklarını ifade eder ve günahkar bir insanın ardından ağlayan ailesine uğrayan Hz. Peygamber'in: "Bunlar ağlıyorlar, ama ölüleri elbette hata ve günahın karşılığını görecektir" dediğim rivayet ederek yapılan yanlışlığı düzelttikten sonra "Hiç bir günahkâr başkasının günahını çekmez"[374] ayetini delil olarak getirir.[375]
Ibn Ömer'in, Hz. Peygamber'in Bedir savaşında ölen Mekkeli müşrikler hakkında "Onlar dediklerimi işitir" dediğini rivayet ettiğini duyan Hz. Âişe, bu hadisin böyle olmadığını, Hz. Peygamberin; "Onlar, kendilerine söylediklerimin doğru olduğunu elbette şimdi bilecekler" dediğini söyler ve "Bil ki sen, ölülere işittire-mezsin"[376] ayetini de delil olarak getirir.[377] Yine Hz. Aişe, guslederken kadının saçlarının Örgülerini bozması gerektiğini söyleyen Ibn Ömer'in bu görüşüne karşı çıkar ve buna gerek olmadığını söyler.[378]
İbn Abbas, Basra'da, hedy (Hacca gitmeyen bir kimsenin Mekke'de hac zamanında kesilmek üzere gönderdiği kurbanlık) gönderen bir kimsenin ihrama girmesi gerekeceği şeklinde fetva verir. Hz. Âişe'den durum sorulunca bu fetvanın yanlış olduğunu söyler.[379]
Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamberden "Uğursuzluk, ev, kadın ve attan olur" diye bir hadis rivayet ettiğini duyan Hz. Âişe, buna çok kızar ve" Allah'a yemin olsun ki Hz. Peygamber bunu söylemedi. O, cahiliye devri insanlarının böyle bir düşüncede olduklarını söyledi" dedikten sonra "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan Önce bir kitapta yazılmış olmasın, şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır"[380] ayetini okur.[381] Birgün Ebu Hureyre Medine mescidinde Hz. Âişe'nin odasına yakın bir yerde oturur ve hadis rivayet eder. Fakat rivayet ettiği hadislerde yanlışlıklar yapar. Bunları duyan Hz. Âişe, yaptığı yanlışlıkları Ebu Hureyre'ye söylemek istediğini, fakat teşbihini bitirmeden ayrıldığı için O'na, bunları söyleme imkanı bulamadığını yeğeni ve talebesi Urve b. ez-Zubeyr'e anlatır.[382] Ebu Hureyre, cünüp sabahlayan kimsenin o gün oruç tutamayacağı şeklinde bir fetva verir. Hz. Âişe ve Ummu Seleme, Hz. Peygamberi cünüp olarak sabahladığı halde orucunu tuttuğunu söyleyerek verilen fetvanın yanlışlığını ortaya koyarlar.[383]
Hz. Aişe'nin, bazı kimselere kırgın olduğu için veya başka bir sebeple bu tenkitleri yaptığını söylemek yanlış olur. O, sadece Kur'ân ve sünnetin yanlış anlaşılmasını önlemek, doğruları ortaya koymak ve müslümanlarm yanlışlıklara düşmesini önlemek için bu haklı tenkitleri yöneltmiştir diyebiliriz. Nitekim bir gün Ebu Hureyre Hz. Peygamber'den bir hadis rivayet ederken Abdullah b. Ömer O'na: "Sen Hz. Peygamberden çok hadis naklediyorsun, bu rivayet ettiğin hadisler konusunda dikkatli ol" diyerek elinden tutup Hz. Âişe'ye götürür. Hz. Âişe, Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği bu hadisin doğru olduğunu "Ebu Hureyre doğru söylemiştir," diyerek ifade eder.[384]
Hz. Aişe'nin, yanlışlığı kim yaparsa yapsın korkmadan eleştirdiğini, halife (devlet başkanı) olduğu sırada Hz. Osman'ı tenkit etmesi göstermektedir.[385]
Hz. Âişe'nin, vaaz yaparken dikkat etmesi gereken hususların neler olduğunu Medine vaizi olan îbn Ebi's-Saib'e söyleyerek onun yanlışlıklarını düzelttiği nakledilmektedir.[386]
Hz. Âişe'nin yaptığı tenkit ve düzeltmeleri islâm alimleri müstakil «kitaplarda toplamaya çalışmışlardır. Bunlar arasında Bedru'1-din ez-Zerkeşınin el-îcabe li İradi Ma's Tadrekethu Âişe ala's-Sahabe adlı eserinin oldukça önemli olduğu anlaşılmaktadır.[387]
ez-Zerkeşî'nin bu eserini okuduktan sonra şunu söyleyebiliriz: Eğer Hz. Âişe, tenkitleri ile yapılan yanlışlıkları düzeltmesey-di bu yanlışlıkların sürmesi ve bunlara yenilerinin eklenmesi kaçınılmaz olacaktı. Çünkü Kur'ân ve hadise yanlış metodlarla yaklaşıldığı zaman ister istemez yanlış sonuçlar çıkacaktır. Hz. Âişe'nin bilhassa kadınların aleyhine yorumlanan ayet ve hadisleri doğru açıklaması[388] ayrı bir önem arz etmektedir.
Hz. Âişe'nin büyük talebelerinden olduğu anlaşılan ve hicrî 153 tarihinde ölen Amre bint Abdirrahman b. Sa'd b. Zurare'nin hocasından hadisler rivayet ettiği ve Hz. Aişe'den öğrendiği bilgileri daha sonrakilere aktardığı ifade edilmektedir.[389]
Hz. Âişe'nin kaz öğrencileri arasında yetim bir kız olan Su-meyte ei-Leysiyye,[390] Ümmü Külsüm bint Ebi Bekir,[391] Hz. Âişe'den hadis ezberlediği açıkça zikredilen Safiyye bint Şeybe,[392] Muhammed b. Ebi Bekir'in kızları ve daha başka kızlar sayılabilir.[393]
Hz. Âişe'nin erkek öğrencilerinin başında kız kardeşi Esmâ'nın oğlu Urve b. ez-Zubeyr'i zikredebiliriz. Çok hadis bilen ve güvenilir bir muhaddis olan Urve'nin aynı zamanda büyük bir hukukçu ve tarihçi olduğu rivayet edilmektedir.
Sahabilerden sonra Medine'nin en büyük alimlerinden ve devrinin en iyi hukukçularından Said b. el-Museyyeb'in hocaları arasında Hz. Aişe'nin adını da görmekteyiz.
el-Muvatta isimli eserin yazarı Malik b. Enes'in hadis rivayet ettiği Alkame b. Ebi Alkame, Kur'ân'ı en iyi okuyan kişilerden olduğu için Kureyş'e imamlık yapan Zekvân (Ebu Amr), Ebu Yunus ve Ebu's-Saib (Osman)'m Hz. Aişe'nin azatlı köleleri oldukları ve ondan hadis rivayet ettikleri anlaşılmaktadır.[394]
îbn Ebi Atik ve el-Kasım b. Muhammed'in Hz. Aişe'nin yanında hadis öğrendikleri rivayet edilmektedir.[395]
Medine dışından Hz. Âişe'ye ilim Öğrenmek gayesiyle gelenler bulunduğu anlaşılmaktadır. Havazin kabilesinin mevlası ve aslen Mısırlı olan Salim Sebelan'ın Hz. Peygamberin hanımlarına gitmek için yolculuk yaptığı ve Hz. Âişe'den hadis rivayet ettiği[396] ve yine Abdullah b. Şihab el-Havkanî isimli bir kişinin Hz. Âîşe'ye misafir olduğu rivayet edilmektedir.[397] Mezhic kabilesinden olan ibrahim b. Yezid b. el-Esved en-Nehaî ve aynı kabileden Abdurrahman b. el-Esved b. Yezid'in çocukken ve daha sonraları Hz. Âişe'den ilim aldıkları anlaşılmaktadır.[398]
Hz. Ömer, Ebu Hureyre, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Ab-bas, Ebu Musal-Eş'arî gibi sahabiler başta olmak üzere Hz. Âişe'den hadis rivayet eden kişilerin 200 den çok olduğu zikredilmektedir.[399]
iyi bir eğitimci ve öğretmen olan Hz. Aişe, çocukların eğitim ve öğretiminde şiirin önemine işaret ederek, onlara şiir öğretmenin, konuşmalarına güzellik kazandıracağını söyler. Şair Lebid'e ait bin beyt rivayet edebileceğini söyleyen Hz. Âişe, babasının hastalığı sırasında şiir söyleyerek bu kabiliyetini de ortaya koyar.[400]
Hz. Âişe'nin, Cemel savaşında orduya yaptığı konuşma ile, hitabet dalında da başarılı olduğu ve Arapçayı kullanmadaki ustalığını [401]ortaya koyduğu rivayet edilerek, O'nun fesahatından övgüyle bahsedilir.[402]
Kısaca Hz. Âişe'nin,tefsir, hadis, fıkıh ve feraiz dallarında sözü dinlenir bir ilmî şahsiyete sahip olduğu ve.neseb, tarih, siyer, tıp, astronomi, şiir, hitabet, eğitim ve siyaset alanlarında da bilgi sahibi bir insan olduğu söylenebilir.[403]
Hz. Âişe'nin, toplumda hakkı olduğu yeri elde ettiği, sözü dinlenir ve görüşüne itibar edilir bir insan olduğu anlaşılmaktadır. Hilafetinin sonunda Hz. Osman'ın, Medine'yi basan ve evini kuşatan işgalcileri yatıştırması için Hz. Âişe'ye başvurduğu fakat Hz. Âişe'nin sesini çıkarmadığı rivayet edilmektedir.[404] Muaviye'nin Hicaz valisi Mervan, Medine'de hutbe okurken, Yezid b. Muavi-ye'ye babasından sonra beat edilmesini isteyince Abdurrahman b. Ebi Bekir, karşı çıkar. Vali, O'nu cezalandırmak için yakalanmasını emredince Abdurrahman kız kardeşi Hz. Âişe'nin evine sığınır ve artık vali de ona birşey yapamaz.[405]
B- Ümmü Seleme
Ümmü Seleme'nin islâm'a girişi ve bu uğurda çektiği sıkıntılara yukarıda yer verdik. Şimdi O'nun Hz. Peygamber'den öğrendiklerini insanlara aktarması ile ilgili çalışmaları üzerinde durmak istiyoruz. .
Ümmü Seleme'nin İslâm'a ilk yıllarda girmesi, kocasının ölümünden sonra Hz. Peygamberle evlenmesi, zekası ve öğrenme arzusu O'nun dinî konularda bilgi sahibi olmasını sağlamıştır diyebiliriz. Bu sebeple O'nun, İslâm'ı en iyi bilen kadınlar arasında olduğunu söyleyebiliriz.
Ümmü Seleme'nin Kur'ân'm muhtevasını çok iyi bildiği, Hz. Peygamber'e yönelttiği sorulardan-anlaşılmaktadır.[406] O, hem Kur'ân hem de hadisler hakkında Hz. Peygamber'e sorular yöneltip anlayamadığı hususların açıklığa kavuşmasını sağlar ve bunları diğer müslümanlara öğretmekle de islâm'ın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur.
Ümmü Seleme, Hz. Peygamber'den [407]hadis rivayet ederek en çok hadis rivayet eden kadın olan Hz. Âişe'den sonra ikinci sırada yer alır.[408]
el-Belazurî, Ümmü Seleme'nin okuma bildiğini fakat yazı yazmadığını kaydeder.[409]
Ümmü Seleme'nin kadın öğrencilerinin başında kendi-kızı Zeyneb'i söyleyebiliriz.[410]
İbn Şebbe, seçkin kadın olarak zikrettiği Cesre'nin Ümmü Seleme ile beraberliğini ve O'ndan hadis rivayet ettiğini kaydeder.[411] İbn Hanbel'in Müsned'ine baktığımız zaman Ümmü Sele-me'den hadis alan kadın sayısının yirmiye yakın olduğunu görmekteyiz.[412]
îbn Hanbel, Hz. Peygamberin ashabından bir grup insanın Ümmü Seleme'ye başvurup ondan hadis öğrendiklerim kaydeder.[413] Bu genel ifadenin yanında Abdurrahman ve Hz. Ömer gibi büyük sahabilerin de O'ndan bazı bilgiler aldıkları anlaşılmaktadır.[414]
îbn Abbas ve Ebu Hureyre, kocası öldükten sonra doğum yapan kadının iddeti konusunda fikir ayrılığına düşerler ve bunu Ümmü Seleme'ye sorarlar. Ümmü Seleme, bu konuda Hz. Pey-gamber'in uygulamasını söyleyerek fikir ayrılığını ortadan kaldırır.[415]
Ümmü Seleme'nin erkek öğrencileri arasında, güvenilir bir alim olduğu ve çok hadis bildiği rivayet edilen Süleyman b. Yesar (öl:107 h),[416] devrinde Medine'nin büyük alimlerinden biri olan Said b. el-Museyyeb (öl:94 h.),[417] Ümmü Seleme'nin yeğeni (kız kardeşi Kureybe'nin oğlu) Abdullah b. Abdirrahman b. Ebi Bekir,[418] Ümmü Seleme'nin kardeşi Âmir,[419] fıkıh ve hadis konusunda güvenilir bir alim ol'duğu nakledilen Ebu Seleme b. Abdirrahman b. Avf (öl: 94 h.)[420] zamanında Medinelilerin imamı (kari) Ebu Meymune ve çok hadis bildiği ve güvenilir bir insan olduğu ifade edilen Abdullah b. Rafı gibi önemli simalar yer almaktadır.[421]
Mervan b. el-Hakem'in: "Aramızda Hz. Peygamberin hanımları varken başkasına nasıl soru sorarız..." dediği ve Ümmü Sele-me'ye bilgi almak üzere adam gönderdiği rivayet edilmektedir.[422]
İkindi namazından sonra iki rekat nafile namaz kılınıp kılı-namıyacağı konusunda Hz. Âişe'ye soru sorulunca o, bu konuda Ümmü Seleme'nin bilgisi bulunduğunu ve bu konunun ona sorulmasını ister. Ümmü Seleme bir gün Hz. Peygamber'in ikindi namazından sonra kıldığı iki rekat namazın sebebini sorar. Hz. Peygamber de gelen elçiler sebebiyle kılamadığı öğle namazının son iki rekatı olduğunu söyler. Bu rivayeti nakleden Ümmü-Seleme, ikindi namazından sonra nafile namaz konusunu böylece çözer.[423]
Ümmü Seleme'nin, ayet ve hadislerin yanlış^anlaşılmasını önleyen ve yapılan yanlışlıkları ortaya koyan Hz. Aişe'nin yanında yer aldığı ve ona destek olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim yukarıda yer verdiğimiz, ramazan ayında cünüp sabahlayan müslü-manlarm o gün oruç tutamayacağı şeklindeki Ebu Hureyre fetvasına Ümmü Seleme de karşı çıkar.[424]
Ümmü Seleme'nin bilhassa kadınları ilgilendiren konularda çok hassas olduğu söylenebilir. Bu konularda O'nun zaman zaman Hz. Peygamber'e sorular yönelttiği rivayet edilmektedir.[425]
Hz. Peygamber devrinde kadınlara ait dinî konularla yakından ilgilenen [426]Ümmü Seleme, Hz. Peygamber'den sonra bu konularda fetva veren ve görüşüne başvurulan önemli bir kimse haline gelir.[427]
Hıms şehrinden [428]olan bir grup kadının Ümmü Seleme'ye başvurup ondan kendilerini ilgilendiren bazı konularda bilgiler aldıkları ifade edilmektedir.[429]
Ümmü Seleme'nin, kadının hayızdan temizlenmesi ve hayz süresi ile ilgili çok önemli açıklamalar yaptığı anlaşılmaktadır. [430]Yine o, kadm-erkek ilişkileri, kadının giyimi ve Hz. Peygamber devri kadınlarının mescide davamlan gibi konularda Hz. Peygamber'in görüşlerini sonraki nesillere aktanr.Ümmü Seleme'nin Hz. Peygamber hakkında yaptığı açıklamalar da son derece önemlidir denebilir.[431]
C- Diğer Kadınlar
Eğitim ve öğretime katkıları olan sahabî kadınların başında Hz. Aişe ve Ummu Seleme'den sonra, Hz. Peygamber'in diğer ha-mmlanmn geldiğini söyleyebiliriz. Herhangi bir dinî konuda bilgi edinmek isteyen kimselerin, Hz. Peygamber'in hanımlarına başvurdukları kaydedilmektedir.[432]
Hadis kitaplarında ve diğer kaynak eserlerde yer alan Hz. Peygamber'in hanımlarından alınmış rivayetler, onların bu sahada yaptıkları hizmetleri gösteren en açık delillerdir denebilir.
Hz. Peygamber'in eşlerinden olan Meymune bint el-Haris'in azatlı köleleri Ata b. Yesar ve Süleyman b. Yesar'm devirlerinin ileri gelen âlimlerinden oldukları rivayet edilmektedir.
Tabakat kitapları incelendiği zaman, ilim sahibi büyük sahabîlerin azatlılarının en önemli özelliklerinin, ilimde yüksek seviyelere çıkmaları olduğu görülür. Bunda, onların şahsî kabiliyetleri yanında, kendilerini hürriyete kavuşturan insanların önemli katkıları olduğu söylenebilir. Nitekim Atâ ve Süleyman'ın Meymune'den hadis aldıkları anlaşılmaktadır.[433]
Güvenilir bir âlim olduğu ve çok hadis bildiği rivayet edilen Meymune bint el-Haris'in kız kardeşi, Berze'nin oğlu olan Yezid b. el-Esam'ın teyzesinden hadis aldığı ifade edilmektedir. Yezid Rakka'da yerleşir ve bildiklerini talebelerine aktarır.[434]
Meymune'nin erkek kardeşinin oğlu olan Abdurrahman b. es-Saib el-hilalî, O'ndan hadis rivayet edenler arasındadır.[435]
Meymune'nin yapılan bazı yanlışlıkları da düzelttiği anlaşılmaktadır. Nitekim Abdullah b. Abbas'm, eşinin aybaşı halinde onunla aynı yatakta yatmadığını öğrenen Meymune, bunun sünnete aykırı olduğunu ve Hz. Peygamberin hayızlı hanımıyla aynı yatakta kadının sadece dizlerine kadar kapattığı bir elbise içinde beraber yattığını söyler.[436]
el-Buharî, içine fare düşen yağ konusunda Hz. Peygamberin verdiği fetvayı Ibn Abbas'm Meymune'den rivayet ettiğini kaydeder.[437]
Meymune'nin teyzesi olduğu için Abdullah b. Abbas'm yetişmesinde rolü olduğunu söyleyebiliriz. Abdullah'ın, teyzesi Mey-mune'nin yanına Hz. Peygamberin vefatından önce de gittiği, hatta bazı gecelerde O'nun evinde kaldığı ve böylece Hz. Peygamberi yakından izleme imkanını bulduğu anlaşılmaktadır.[438] Zaten Meymune'den gelen hadislerin çoğunu Abdullah b. Abbas, bize aktarmaktadır.[439]
Meymune, Hz. Peygamberin abdest alması, gusl yapması ve kadınların temizliği ile ilgili konularda rivayetler nakletmektedir.[440]
Hz. Peygamberin eşlerinden biri olan Cuveyriyye bint el-Ha-ris, ezberlediği hadisleri rivayet ederek ilme hizmet eder.[441]
Hac için Hicaz'a gelen ve dönüşte Medine'ye uğrayıp Safiyye bint Huyeyİn huzuruna bazı konularda bilgi almak üzere giren Suheyre bint Ceyfer, Safiyye'nin yanında Kufeli bir grup kadının ondan, kadın-erkek ilişkileri, hayz ve içecekler hakkındabilgi aldıklarını rivayet eder.[442]
Hz. Peygamberin eşlerinden biri olan Ummu Habibe bint Ebi Sufyan, Hz. Peygamber'den hadis rivayet eden kadınlardır. O'ndan kızı Habibe, kardeşleri Muaviye ve Utbe, kardeşinin oğlu Abdullah b.Utbe, kız kardeşinin oğlu Ebu Sufyan b. Said b. el-Mu-ğire, azatlı köleleri Salim b. Seval ve Ebu'l—Cerrah, Safîyye bint Şeybe, Zeyneb bint Ebi Seleme, Urve b. ez-Zubeyr ve Ebu Salih gibi ravilerin hadis aldığı anlaşılmaktadır.[443]
Bu ravîler arasında olan birinci Emevî halifesi Muaviye b. Ebi Sufyanin, bilhassa Hz. Peygamber hakkında Ummu Habibe'den bilgi alması dikkat çekicidir.[444]
Ibn Asakir, Ummu Habibe'den on iki kişinin hadis aldığım kaydeder.[445]
Okuma ve yazma bilen Hafsa bint Ömer'den altmış kadar hadis rivayet edildiği kaydedilmektedir.[446] Genç sahabi hukukçularından ve iyi bir hadisçi olduğu rivayet edilen Abdullah b. Ömer'in, kız kardeşi Hafsa'dan hadis aldığı anlaşılmaktadır.[447]
Sahabi kadınların, Hz. Peygamber'den öğrendiklerini ve gördüklerini insanlara aktarma konusunda üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışarak eğitim ve öğretime en güzel şekilde katkıda bulunduklarını söylenebilir.
Bu devrin en önemli ilim öğrenme metodlarından biri olan soru-cevap yolu ile, isteyen herkes onlardan bilgi alır.[448] Dinin doğru öğretilmesinde ve zamanla ortaya çıkan yeni problemlerin çözümünde bu kadınların çok önemli görevler yaptıkları anlaşılmaktadır.
Hz. Peygamber'den hadis öğrenen Hayre bint Ebi Hadra el-Eslemî (Ummu'l-Derda)'mn zeki bir kadın olduğu ve tabiundan (ashaptan sonraki nesil) bir grup insanın, O'ndan hadis aldığı ifade edilmektedir.[449] Abdurrezzak, Emevî halifesi Abdulmelik b. Mervan'm, eşlerinin eğitim ve öğretimi için Ummu'd-Derda'yı özel hoca olarak evine getirttiğini ve O'nun da bu kadınlara Hz. Peygamber hakkında bilgiler verdiğini kaydeder.[450]
Şam'da vefat ettiği rivayet edilen Ummu'd-Derdâ'nm, hadis ve diğer konularda sahip olduğu bilgileri Medine dışına taşıyanlardan biri olduğu ve ilmin yayılmasını sağladığı söylenebilir.[451]
Dımaşk'a yerleşen ve burada mal mülk sahibi olan bir başka kadın sahabî de Umeyme bint Abd b. Bicad'dır. Yukarıda kendisinden bahsettiğimiz Rukayka bint Huveylid'in kızı olan Umey-me'nin, Dımaşk'ta ilmî faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Umeyme'nin kabilesinden olan ve kendisinden hadis- rivayet eden Muhammed b. el-Munkedir'den Malik b. Enes hadis almıştır. Muaviye b. Ebi Sufyan'la çok iyi diyalogu olduğu anlaşılan Umeyme'nin, ölüm döşeğinde de Muaviye'nin başucunda olduğu rivayet edilir.[452]
Hz. Peygamber devrinde ve daha sonraki devirlerde yetişen alimlerin eğitim ve öğretimlerinde kadınların katkılarını da düşünmenin gerekliliğine işaret etmeliyiz. Abdullah b. Abbas'ın yetişmesinde, Hz. Hatice'den sonra ilk inanan kadın olduğu rivayet edilen annesi Ummu'l-Fadl'm katkıları olduğu anlaşılmaktadır.[453]
Diğer yandan iki kıbleye namaz kıldığı rivayet edilen, Zeyneb bint Kays b. Mahreme b. el-Muttalib'in hürriyete kavuşturduğu mevlasınm oğlu es-Suddî, büyük müfessirlerden kabul edilir, es-Suddî'nin yetişmesinde Zeyneb'in katkılarının olduğu da düşünülebilir.[454]
Benu Esed'den olan Ummu Yakub isimli bir kadının, büyük müfessir Abdullah b. Abbas'la tartışacak kadar Kur'ân'm muhtevasına hakim olduğu anlaşılmaktadır.[455]
Hz. Peygamber'den Öğrendiklerini Medine dışına taşıyan ve islâm alemine yayılmasını sağlayan kadınlardan birinin de Um-mü Atiyye olduğu söylenebilir. Hz. Peygamberle diyalogu çok iyi olan Ummu Atiyye'nin Hz. Peygamber devrinde kadın cenazeleri yıkayanlardan olduğa ve bu konuda ashap ve daha sonraki nesillere bilgiler aktardığı rivayet edilir. Basra'ya gelip yerleşen bu kadından, Enes b. Malik, Muhammed b. Şirin ve Hafsa bint Şirin gibi önemli simaların hadis aldıkları kaydedilmektedir.[456]
Esma bint Ebi Bekir, rüya tabiri konusunda uzman olan babasından Öğrendiği bilgileri yukarıda kendisinden bahsettiğimiz Said b. el-Museyyeb'e öğretir.[457]
Yine rüya tabiri konusunda Hz. Ebu Bekir'in eşi Esma bint Umeys'in söz sahibi olduğu, Hz. Ömer'in rüya tabirleri konusunda O'na başvurduğu ve rüyalarının açıklamasını O'ndan öğrendiği anlaşılmaktadır.[458]
Hz. Ebu Bekir'in terbiyesi altında yetişen Ümmü Sa'd bint Sa'd b. er-Rebi isimli bir kadın öğretmenin, torunu ile beraber başka çocuklara da Kur'an öğreterek onların eğitim ve öğretimini yürüttüğü anlaşılmaktadır.[459]
Ümmü Hani bint Ebi Tatib'den, Hz. Alî ibn Abbas, Mucahid, îkrime, Urve, Ata ve eş-Şa'bî gibi çok ünlü kişi ve âlimlerin hadis aldıkları ifade edilmektedir.[460]
[279] Bkz. el-Ankebût, 29/43, Fâtır, 35/28, ez-Zumer, 39/9; Tayyip Okiç, îslâmi-yette Kadın Öğretimi, Ankara 1984, s. 19-21. Hz. Peygamber'in "İlim öğrenmek her müslümana farzdır." (İbn Mace, Sünen, I, 81 (Mukaddime, 17) hadisine dayanarak, kızların, imanın erkânını, farzları yerine getirme bilgisini ve kadınlara mahsus hayatta yapılması gereken işleri yerine getirecek bilgileri öğrenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bkz. Nureddin Itır, Mâzâ Ani'l-Mer'e, Dımaşk 1979, s. 30; İbrahim Canan, Hz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye, Ankara 1980, s. 349.
[280] el-Bakara, 2/129,151, Al-i îmrân, 3/164, el-Cum'a, 62/2. Hz. Peygamber'in kendisini bir öğretmen olarak takdim ettiği rivayet edilmektedir. Bkz. İbn Mâce, a.g.e., I, 83 (Mukaddime, 17/229).
[281] et-Tahrîm, 66/6.
[282] İbn Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim, Tefsiru Garibi'l-Kur'an, Mısır 1958, s. 473.
[283] îbn Sa'd, et~Tabakât, VIII, 232; İbn Hacer, el-îsâbe, IV, 230.
[284] ed-Diyarbekrî, Tarîhu'l-Hamîs, I, 467, İbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 132.
[285] îbn Sa'd, a.g.e., III, 608-612; Îbnul-Esîr, a.g.e., I, 86-87; îbn Hacer, a.g.e., IV, 363.
[286] el-Buharî, Sahih, VII, 46 (Libas, 31); Müslim, Sahih, II, 1108 (Talak, 5/31).
[287] en-Nahl, 16/58,59.
[288] el-En'âm, 6/139,140, ez-Zuhruf, 43/16,17.
[289] İbnHanbel.Miîsrced, VI, 88; et-Tirmizî, Sîmen, IV, 318 (Birr, 13).
[290] el-Buharî, Sahih, IH, 87 (İstikraz, 18).
[291] el-Buharî, a.g.e., I, 33 (İlim, 31), IV, 20 (Cihad, 145), VI, 120-121, 142 (Nikâh, 12, Enbiya, 48).
[292] el-Buharî, Sahih, VIII, 133 (Haberu'l-Vahid, 1).
[293] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 62; Müslim, Sahih, IV, 1891 (Fedâilu's-Sahabe, 13/81); Ebu Davud, Sünen, V, 226, 227 (Edeb, 62/4931, 43932).
[294] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 467, 469, 482.
[295] el-Belâzurî, Futuhu'l-Buldân, Mısır 1932, s. 458 (çev: Mustafa Fayda, Ankara 1987, s. 692-693).
[296] Mehmet Hatiboğlu, "tslâm'da Kadın Eğitimi" Türkiye Din Eğitim Semineri, I, Ankara 1981, s. 23-25. Azimabadî, Ukudu'l-Cüman, Çev: Ali Osman Koçkuzu, Selçuk Üniversitesi İlahiyat F.D. sayı:2, yıl: 1986, s. 79-96.
[297] İbn Hanbel, Müsned, VI, 372; Ebu Bavud, Sünen, IV, 215 (Tib, 18/3887); İbn Abdilber, el-îstiab, IV, 333; tbn Hacer, el-îstiab, IV, 333.
Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/269-272.
[298] ibrahim, 14/52.
[299] el-Maide, 5/67.
[300] îbn îshak, Sîre, 128.
[301] Ibn Hişâm, es-Sîre, I, 368.
[302] îbn Hişâm, a.g.e., II, 312; el-Belâzurî,Ensâb, I, 399.
[303] Ebu Nuaym, Hilye, II, 69.
[304] İbn Asakir, Ebu'l-Kâsım Ali b. el-Hasan b. Hibetullah b. Abdillah, Tarihu Medineti Dımaşk, Terâcimu'n-Nisâ, Dımaşk 1982, s. 33.
[305] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 296.
[306] îbn Sa'd, a.g.e., VIII, 442; Ibn Abdilber, el-îstiâb, IV, 411, 412; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 407.
[307] îbn Hanbel, Müsned, VI, 297; Müslim, Sahih, IV, 1795 (Fedâil, 9/29).
[308] el-Buharî, Sahih, V, 137 (Megazî, 83); Müslim, Sahih, I, 338 (Salât, 35/173).
[309] el-Buharî, a.g.e., I, 78, (Hayz, 6).
[310] el-Buharî, a.g.e., I, 33 (İlim, 32), VI, 162 (Nikah, 24), VII, 54 (Libas, 56).
[311] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 181; el-Buharî, a.g.e., IV, 199 (Fezail, 6).
[312] Îbn Hanbel, Müsned, VI, 148.
[313] Îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 310, 326; tbn Hanbel, a.g.e., VI, 357; îbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 99.
[314] el-Vakıdî, el-Megazî, II, 850; îbn Sa'd, a.g.e., VIII, 320, 236.
[315] el-Buharî, Sahih, I, 34 (İlim, 35), II, 72 (Cenaiz, 6), VIII, 149 (İ'tisam, 9); Aynî, Umde, 11,134.
[316] Abdullah Afifi, el-Mer'etu'l-Arabiyye fi Cahiliyyetiha ve İslâmihâ, Mısır b.t.y., II, 36; Hamidullah,İslâm Peygamberi, II, 835.
[317] Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/272-275.
[318] İbn Hişâm, es-Sîre, I, 261; el-Belâzurî, Ensâb, 1,112.
[319] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 78.
[320] İbn Abdirrabbih, el-Ikdu'l-Ferîd, II, 89.
[321] İbrahim, 14/48.
[322] îbn Hanbel, Milsned, VI, 101, 218; Müslim, Sahih, IV, 1856 (Fedail, 1/8).
[323] İbn Hanbel, Müsned, VI, 218; et-Taberî, Tefsir, V, 295; Kurtubî, Tefsir, V, 398.
[324] el-Buharî, Sahih, II, 50 (Teheccüd, 24).
[325] et-Taberî, a.g.e., XXXI, 136.
[326] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 119.
[327] el-Buharî, a.g.e., V, 117 (Megazî, 69).
[328] İbn Kayyım, Zâdu'l-Mead, II, 393.
[329] Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 381; İbn Hacer, el-habe, IV, 464.
[330] İbn Sa'd, et-Tabakât, III, 178; el-Buharî, Sahih, VIII, 160 (î'tisam, 24).
[331] el-Buharî, a.g.e., I, 41 (İlim, 50).
[332] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 242, 245; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 1, 12, 16, 98.
[333] îbn Hişâm, es-Sİre, I, 367, 368; tbn Hanbel, Fedail, I, 279, 280.
[334] İbn İshak, Slre, 162; Abdurrezzak, el-Musannaf, V, 325-326.
[335] Ebu Nuaym, Hilye, II, 52.
[336] Ebu Davud, "Kalk ona yirmi ayet öğret, o senin eşin olsun" şeklinde bir rivayet kaydeder. Bkz. Ebu Davud, Sünen, Uy, 588 (Nikâh, 31/2112).
[337] el-Buharî, Sahih, VI, 108 (Fedâilu'l-Kur'an, 21).
[338] el-Buharî, a.g.e., vl, 122 (Nikâh, 14), VII, 52 (Libas, 49).
[339] Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 105; îbn Hacer, el-İsâbe, IV, 292
[340] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 224, 225.
[341] ibn Hanbel, Müsned, III, 447; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 256.
[342] îbn Hanbel, a.g.e., VI, 167.
[343] îbn Hanbel, a.g.e., VI, 410.
[344] Ebu Davud, Sünen, II, 182 (Salat, 361/1525); îbn Kayyım, Zâdu'l-Mead, IV, 197-198.
[345] îbn Hanbel, Müsned, VI, 305; et-Taberî, Tefsir, II, 397. Ümmü Seleme'ye kadınların başvurması konusunda ayrıca bkz. el-Vakıdî, el-Megazl, II, 765.
[346] îbn Kuteybe, Uyunu'l-Ahbâr, II, 76.
[347] Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/275-280.
[348] el-Buharî, Sahih, IV, 220 (Fedailu's-Sahabe, 30); Müslim, Sahih, IV, 1886) (Fezailu's-Sabe, 12/70).
[349] îbn Hanbel, Müsned, VI, 101, 218.
[350] îbn Sa'd, et-Tabakât, II 375.
[351] ed-Diyarbekrî, Tarihu'l-Hamîs, I, 266.
[352] Îbn Sa'd, a.g.e., II, 375.
[353] Îbn Sa'd, a.g.e., II, 374.
[354] Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, II, 49, 50.
[355] Namazlara ve orta namaza devam edin..." (el-Bakara, 2/238) ayetini, "Namazlara, orta namaza ve ikindi namazına devam edin..." şeklinde yazmasını katipten isteyen Hz. Aişe, en-Nûr süresindeki 15. ayette yer alan "Onu (ifk olayını) dilinize dolamıştınız..." bölümü "Onu (ifk olayını) uydurup yaymıştınız..." şeklinde okur. Bkz. Malik b. Enes, el-Muvatta, 105 (Salâtu Cenâiz 8. 8/26, 27); îbn Hanbel, Müsned, VI, 73; Ebu Davud, Sünen, I, 287 (Salatr'6/410); îbn Kuteybe, Te'vîlu Muskili'l-Kur'an, Kahire 1973, s. 24.
[356] Buna, "Onlar size aşağınızdan ve yukarınızdan gelmişlerdi..." (el-Ahzab 33/10) ayetinin Hendek savaşı hakkında nazil olduğunu söylemesini misal verebiliriz. Bkz.el-Beyhakî, Delâilu'n-Nübüvve, 111,433.
[357] el-En'am, 6/103.
[358] et-Tekvîr, 81/23.
[359] en-Necm, 53/13.
[360] Müslim, Sahih, 1,159 (îman, 177/287.
[361] îbn Hanbel, Müsned, VI, 49, 50.
[362] el-Cahız, el-Heyavân, I, 341.
[363] el-Buharî, Sahih, VI, 101 (Fezailu'l-Kur'an, 6).
[364] İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 375.
[365] ez-Zurkânî, Şerha Mevahib, III, 267, 269.
[366] Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, II, 49,50.
[367] Ibn Sa'd, et-Tabakât, II, 375.
[368] Malik b. Enes, el-Muvatta, 53, 54, 60 (Tahare 2,17/75, 27/99).
[369] el-Buharî, Sahih, VIII, 159 (l'tisâm, 24); îbn Hanbel, Müsned, VI, 122.
[370] el-Buharî, a.g.e., II, 26 (Kusuf, 7).
[371] İbn Sa'd, a.g.e., II, 375, VIII, 66; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 191.
[372] Muhibbuddin, es-Sımtu's-Semîn, 60; ed-Diyarbekrî, Tarifyu'l-Hamis, I, 359, 417; Süleyman Nedvî, Asr-ı Saadet, çev: Ömer Rıza Doğrul, İstanbul 1978, III, 377; Mustafa Fayda, "Aişe", İslâm Ansiklopedisi, T. D.V. İstan-"bul 1989, II, 204. Hz. Aişe'nin hadislerinden, Buharı ve Müslim'in Sahihlerinde yer alan 297 hadisin 174'ü her iki eserde, 54'ü yalnız Buharî'de ve 69'u yalnız Müslim'de bulunmaktadır. Bkz. ez-Zehebî Şemsuddin Muham-med b. Ahmed b. Osman, Siyeru A'lami'n-Nubelâ, Beyrut, 1985, II, 139.
[373] İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 375.
[374] Fatır, 35/18.
[375] îbn Sa'd, a.g.e., III, 346, 347; el-Buharî, Sahih, V, 9 (Megazî, 8); îbn Hanbel, Müsned, VI, 107; en-Nesaî, Sünen, IV, 19 (Cenaiz, 15).
[376] en-Neml, 27/80.
[377] el-Buharî, a.g.e., V, 9 (Meğazî, 8); el-Beyhakî, Delâilu'n-Nübüvve, III, 93.
[378] Müslim, Sahih, I, 260 (Hayz, 12/59).
[379] Malik b. Enes, el-Muvatta, 224, 225 (Hac, 20,15/52).
[380] el-Hadid, 57/22.
[381] İbn Hanbel, Müsned, VI, 240, 246; îbn Kuteybe, Uyûnu'l-Ahbâr, 1,146, 147; îbn Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehci'l-Belaga, XX, 26.
[382] Müslim, Sahih, IV, 1940 (Fezailu's-Sahabe, 35/160).
[383] Hz. Ömer, Hz. Ali ve Abdullah b. Ömer'in de Ebu Hureyre'yi bazı konularda tenkit ettikleri rivayet edilmektedir. Bkz. tbn Hanbel, a.g.e., VI, 184, 266; tbn Ebi'l-Hadid, a.g.e., XX, 24, 31.
[384] îbn Sa'd, et-Tabakât, IV, 332.
[385] îbn Sa'd, a.g.e., V, 37; İbn Şebbe, Tarih, III, 1172; îbn Ebi'l-Hadid, Şerhli Nehc, XX, 17, 22.
[386] Hz. Aişe'nin vaiz'e, 1. Duada seci'den kaçınmasını; 2. Her cuma, insanlar' bıktırmamak için bir, iki veya üç defa vaaz yapmasını ve; 3. Konuşmaya1 başlamadan Önce konuşanlar varsa onların sözlerini kesmemesini tavsi' ye eder. Bkz. îbn Hanbel, Müsned, VI, 217; İbn Şebbe, a.g.e., 1,13.
[387] Bu konuda yazılmış diğer eserler ve Hz. Aişe'nin tenkitçiliği için bkr Mehmet S. Hatiboğlu, "Hz. Aişe'nin Hadis Tenkitçiliği", A.Ü.Î.F. D. Anki?" ra 1983, XIX, 59-74.
[388] ez-Zerkeşî, Bedru'd-Dîn, el-îcâbe li İradi Ma's-Tadrekethu Aişe Ale's-Sâ habe, Beyrut 1985, s. 115,119,103-106.
[389] el-Buharî, Sahih, VIII, 164 (Tevhid, 1); Müslim, Sahih, I, 557 (Kuşu " 45/263); el-Beyhakî, Delâil, I, 125; et-Tebrizî, Veliyyu'd-Dîn, Muhair med b.Abdillah, el-îkmal fi Esmai'r-Rical, Dımaşk 1962, III, 732.
[390] Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 176.
[391] îbn Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehc, XII, 222.
[392] Ebu Davud, Sünen, II, 642 (Talak, 8/2193)
[393] îbn Hanbel, Müsned, VI, 269. ez-Zehebî, yukarıda zikrettiğimiz kadınlardan ayrı, Hz. Ebu Bekir'in azatlı cariyesi Buheyre, Cesre bint Decace, kardeşi Abdurrahman'ın kızı Hafsa, Hasan el-Basrî'nin annesi Hayre, Zifre bint Galib, Zeyneb bint Nasr, Zeyneb es-Sehmiyye, Sumeyye el-Bas-riyye, Sumeyse el-Atekiyye, Mercane, Safiyye bint Ebi Ubeyd, Alkeme b. Ebi Alkeme'nin annesi, Muaze el-Adeviyye, Ummu Muhammed, gibi kadınları da Hz Âişe'den hadis rivayet eden kadınlar arasında saymaktadır (ez-Zehebî, Siyeru A'lâm, II, 139).
[394] îbn Sa'd, a.g.e., II, 379-384, V, 295-296. îbn Kuteybe, el-Maarif, 59.
[395] Müslim, Sahih, I, 393 (Mesacid, 16/67). el-Kasim, Hz. Aişe'nin kardeşi Muhammed b. Ebî Bekir'in oğludur. îbn Sa'd, et-Tabakât, II, 375, V, 187-194.
[396] îbn Sa'd, a.g.e., V, 301.
[397] Müslim, a.g.e., I, 239 (îman, 32/109).
[398] îbn Sa'd, a.g.e., VI, 271, 289.
[399] Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 192; Süleyman Nedvî,Asr-t Saadet, III, 410, 411; Mustafa Fayda, "Aişe", T.D.V.Î.A., II, 201-205.
[400] îbn Abdirabbih, el-Ikdu'l-Ferid, V, 16, VI, 108,109.
[401] Hz. Aişe'nin öğrencisi Alkame'nin, Nahiv hocası olduğu anlaşılmaktadır. Bkz. İbn Kuteybe, el-Maarif, 135.
[402] îbn Hanbel, Fezâilu's-Sahabe, 876; îbn Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehci'l-Belâge, VI, 227.
[403] Müslim, Sahih, I, 311 (Salat, 21/90); Isbehanî, el-Eğanî, XI, 189, 190; Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Euliya, II, 49, 50. Hz. Aişe'nin siyasî görüş ve düşünceleri için bkz. Said el-Efganî, Aişe ve's-Siyase, Beyrut 1971. Hz. Aişe'nin hadisçiliği hakkında bkz. Nevzat Aşık, Hz. Aişe'nin Hadisçiligi, îz-mir 1987.
[404] İbn Şebbe, Tarih, III, 1172.
[405] el-Buharî, Sahih, VI, 42 (Tefsir, 1).
Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/280-288.
[406] Ummu Seleme, Hz. Peygamber'e: "Neden Kur'ân'da erkekler gibi biz de zikredilmiyoruz?" diye sorar. Bu sorudan çok kısa bir süre sonra erkeklerle beraber kadınların da zikredildiği uzun bir ayet nazil olur. Hz. Peygamber bu ayeti minberden: "Ey insanlar..." diye başladığı hutbesinde tebliğ eder. Bkz. îbn Hanbel, Musned, VI, 301, 305.
[407] İbn Hanbel, a.g.e., VI, 304.
[408] el-Belazurî, Ensab, I, 415; Ez-Zehebî, Siyeru A'lami'n-Nubetâ, II, 210; ed-Diyarbekri, Tarihu'l-Hamis, I, 467.
[409] el-Belâzurî, Futuhu'l-Buldan, 458 (Terceme, 693).
[410] İbn Hanbel, Müsned, VI, 303; İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 87; İbn Abdil-ber, el-İstiâb, IV, 312, 313; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Ğabe, VII, 132; Muhib-buddîn, es-Sımtu's-Scmîn, 78; et-Tebrizî, el-İkmal, III, 655.
[411] İbn Şebbe Tarih, 1,38.
[412] îbn Hanbel, a.g.e. VI, 289-324.
[413] İbn Hanbel, Musned, VI, 309.
[414] İbn Hanbel, a.g.e., VI, 317.
[415] Ummu Seleme, doğum yapan kadının artık iddet beklemeyeceğini nakleder. Bkz. İbn Hanbel, a.g.e., VI, 312, 319.
[416] İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 384, V, 174-175.
[417] İbn Sa'd, a.g.e., II, 379-384, V, 119-143.
[418] îbn Sa'd, a.g.e., V, 194.
[419] îbn Hanbei, a.g.e. VI, 304, 306.
[420] îbn Sa'd, a.g.e., V, 155-157.
[421] îbn Sa'd, a.g.e., V, İbn Sa'd, Abdullah b. Rafı ve Ebu Meymune'nin, Ümmü Seleme'nin azatlı köleleri olduğunu da kaydederken. O'ndan hadis rivayet eden diğer azath kölelerine de yer verir. Bkz. İbn Sa'd, a.g.e., V, 296-298.
[422] İbn Hanbel, Musned, VI, 317, 319, 323.
[423] Esasen bir yanlış anlamayı Ümmü Seleme düzelterek ikindi namazının farzından sonra artık nafile namaz kılınamayacağım söyler. Bkz. îbn Hanbel, a.g.e., VI, 299, 303, 304, 306, 309, 311; el-Buharî, Sahih, V, 117 (Meğazî, 69).
[424] el-Buharî, a.g.e., II, 232 (Savm, 22).
[425] îbn Hanbel, a.g.e., VI, 301, 305, 322.
[426] İbn Hanbel, Müsned, VI, 289.
[427] Malik b. Enes, el-Muuatta, 62 (Tahare, 2, 129/107).
[428] Haleb'le Dımaşk arasında bulunan bir şehir olduğu kaydedilmektedir. Daha geniş bilgi için bkz. Yakut el-Hamevî, Şihabu'd-Din Ebu Abdillah, Mu'cemu'l-Buldan, Beyrut 1955, II, 302-304.
[429] îbn Hanbel, a.g.e., VI, 301.
[430] îbn Hanbel, a.g.e., VI, 291, 293, 294, 304, 303, 309.
[431] İbn Hanbel, a.g.e., VI, 291, 290, 293, 294, 296, 297, 302, 306, 308, 309, 305, 310,316,317.
Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/288-291.
[432] îbn Sa'd, et-Tabakât, I, 364-365.
[433] îbn Sa'd, a.g.e., V, 173,175.
[434] İbn Sa'd, a.g.e., VII, 479.
[435] İbn Sa'd, et-Tabakât VII, 480.
[436] İbn Hanbel, Müsned, VI, 332
[437] el-Buharî, Sahih, I, 64 (Vudû, 67).
[438] el-Buharî, a.g.e., I, 37, 43, 44, 53 (İlim, 41, Vudû, 5, 36).
[439] el-Buharî, a.g.e., I, 68, 69, 70, 71, 74 (Gusl, 1, 3, 5, 7, 8,10,11,16,21).
[440] el-Buharî, a.g.e., I, 59, 68-73, 78, (Vudû, 51, Gusl, 1, 3, 5, 7, 8,10,11,16, Hayz, 5).
[441] îbn Abdilber, el-îstiab, IV, 254; Îbnu'l-Cevzî, Telkih, 205-207.
[442] Ibn Hanbel, Müsned, VI, 337.
[443] İbn Hacer, el-îsabe, IV, 300.
[444] İbn Sa'd, et-Tabakât, I, 464.
[445]