- Eğitim Öğretim Amacıyla Kadının Erkeklerle Bir Arada Bulunması (Karma Eğitim)

Adsense kodları


Eğitim Öğretim Amacıyla Kadının Erkeklerle Bir Arada Bulunması (Karma Eğitim)

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Halis_52
Fri 16 September 2011, 11:44 pm GMT +0200
Eğitim Öğretim Amacıyla Kadının Erkeklerle Bir Arada Bulunması (Karma Eğitim)

1. İlim Gayesiyle Kadınlarla Erkeklerin Bir Arada Bulunduğu Yerler:
 
Aişe radiyallahu anhâ'dan: "... Bundan sonra Hatice, Rasulullah'la birlikte Varakatu'bnu Nevfeli'bni Esedi'bni Abdi'1-Uzza İbni Kusayy'a gitti. Varaka, Hatice'nin amcasının oğlu, yani babasının yeğeniydi.

Bu zat, cahiliyet döneminde Hristiyan dinine girmiş bir kimseydi. Arapça yazı yazmasını bilir ve İncil'den bazı şeyleri de Arapça yazardı. Varaka, gözlerine körlük gelmiş bir yaşlı ihtiyardı. Hatice Varaka'ya: "Ey amcamın oğlu! Dinle de bak, kardeşinin oğiu ne söylüyor?" dedi. Varaka:

"Kardeşimin oğlu, ne görüyorsun?" diye sordu. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) gördükleri şeyleri (vahyin başlangıcındaHiradağındagördüklerini) anlattı. Sonunda Varaka ona şunları söyledi: "Bu gördüğün Allahu Teala'nın Mu­sa'ya indirdiği nâmusdur (yani vahiy sırrının sahibi Cebrail'dir). Ah keşke senin davet günlerinde yaşasaydım! Kavmin seni çıkaracakları zaman ha­yatta bulunaydım." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v): "Onlar beni çıkara­caklar mı ki?" diye sordu. Varaka: "Evet, çünkü senin getirdiğin şeyi getir­miş olan herkes muhakkak düşmanlığa uğratılmıştır. Şayet senin davet gün­lerine yetişirsem sana son derece büyük yardım ederim, cevabını verdi."

İbni Abbas'dan: "Allah'ın Peygamberi (s.a.v.) ile birlikte fıtır bayramı namazında hazır bulundum... Allah'ın Peygamberi hutbeden sonra minber­den aşağıya indi (cemaat dağılmadan, bilhassa kadınlar çekilmeden erkeklerin çıkmaması için) eliyle oturun diye işaret edip erkekleri oturtur-kenki hali şu anda dahi gözümün önündedir. Sonra erkeklerin saflarını yara yara kadınların saflarına kadar gitti. Peygamber: "Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmeme­leri, zina etmemeleri, çocuklarım öldürmemeleri, elleriyle ayaklan arasında bir iftira uydurup getirmemeleri (başkasının doğurduğu veya başka erkekten gayri meşru kazandıklarıbir çocuğu, kocalarına nisbet etmemeleri), iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana biat ederlerse onların biatlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir" ayetini okuyup bitirdikten sonra;

- Sizler bu biat ( bey'at) üzere sabit misiniz? diye sordu. İçlerinden kim olduğu ravice bilinmeyen yalnız bir kadın cevab verdi.

- Evet.

 İbni Cüreyc'den: "Ata Cabir İbni Abdillah bana haber verdi ve şöyle dedi: "...Rasulullah (s.a.v.) kadınların yanına geldi. Bilal'ın eline dayanarak kadınlara va'z ve tezkirde bulundu. Bilal elbisesini açmıştı. Kadınlar sadakalarını atıp duruyorlardı. îbni Cüreyc Ata İbni Rebah'a:          

-  Kadınların bu verdikleri Ramazan bayramı zekâtı mı îdi? diye sordum. O da:

- Hayır, lakin o vakit verdikleri bir sadaka idi. Kadın taifesi yüzüklerini atıyor ve atıyordu, dedi. (Yine İbn Cüreyc) Ata'ya:

- Bugün de imamın, hutbeyi bitirince kadınlar tarafına gidip onlara ha­tırlatmada bulunmasını bir hak olarak görüyor musun? diye sordum. Ata:

-  "Bu onlar üzerinde bir haktır. Bunu neden yapmazlar bilmem ki?" cevabını verdi.[123]

Buhari bu hadisi (imamın bayram günü kadınlara vazı) babının içeri­sinde zikretti.

Hafız İbni Hacer: (Buhari'nin kadınlara imamın va'z etmesi babı sözü, Buhari bab başlığını bu [124]şekilde koymakla önceden geçen mendub şeylerden olan aile eğitiminin sadece ailenin görevi olmayıp, büyük imama ve onun yerine vekalet edenin üzerine de mendub olduğuna dikkat çekiyor.'[125]

Iyad, Peygamberin kadınlara va'zının hutbe esnasında olduğunu, aynca bunun İslam'ın ilk dönemlerinde ve sadece Peygambere mahsus bir şey olduğunu zannetti. Nevevi ise vaazın hutbe esnasında değil de hutbeden sonra olduğunu ortaya koyan rivayeti getirdi. O ise Peygamber (s.a.v.)'in şu sözüdür: "Hutbeyi bitirdikten sonra indi ve kadınların yanına geldi." Hususiyetler ihtimal ile sabit olmaz... Onun (Bu onlar üzerinde bir haktır) sözünün zahiri, gerçekten Ata, bunun vacib olduğu kanaatindedir. Bu sebep­ten dolayı Iyad şöyle dedi. Bunu ondan başkası söylemedi. Nevevi'ye gelin­ce bunu istishab olarak kabul etmiştir. Ve akabinde: "Fesada yol açmadığı müddetçe imamın vaaz etmesinde bir sakınca yoktur" dedi.[126]

Burada Kadı Iyad'ın: "Gerçekten Peygamber'in kadınlara vaaz etmesi İslam'ın başlangıcında idi" sözüne cevab olarak, Mekke'nin fethinden sonra hicret eden İbni Abbas'm bu bayram namazında orada bulunduğunu ilave edebiliriz.

Ebi Said Hudrî'den bir rivayette şöyle dedi: "Rasulullah (s.a.v.): 'Ey kadınlar, ben ateş ehlinin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm, onun için tasadduk ediniz1 dedi. Kadınlar: 'Niçin ey Allah'ın Rasulü?' dediler."

Müslim'in rivayetinde ise; Onların içinden zeki bir kadın; Ya Rasulul lah niçin biz ateş ehlinin çoğunluğundan oluyoruz? dedi.[127]

Rasulullah; Sizler çokça lanet okuyorsunuz ve kocalarınızın sizlere karşı olan harcamalarını inkâr ediyorsunuz. Ayrıca dini ve aklı noksan olan sizlerden birinizin, akıllı, basiretli, zeki bir adamın aklını giderdiğinizi (onu geçtiğinizi) hayretle gördüm dedi. Kadınlar: 'Ey Allah'ın Rasulü, bizim aklı­mızın ve dinimizin noksan olması ne demektir? "Rasulullah: 'Bir kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğin yansı değil mi?' deyince onlar da: 'Evet, öyledir' dediler. Rasulullah: 'İşte bu onun aklının eksik olmasındandır, yine kadın hayızlı halinde oruç tutmaz, namaz kılmaz, öyle değil mi?1 Kadınlar: 'Evet, öyledir' deyince Rasulullah: 'İşte bu da onların dininin noksanlığın-dandır'dedi."[128]

Ebu Said Hudri'den: "Bir kadın, Rasulullah'a geldi de:

- Ya Rasulullah! Senin sözlerini hep erkekler alıp gidiyorlar. Diğer bir rivayette: "Seni dinleme konusunda erkekler bizim önümüze geçti." (Yani seni erkekler bizden daha çok dinliyor.) Binaenaleyh bize de kendiliğinden bir gün tahsis et ki o günde sana gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiği şeylerden bizlere Öğretirsin! dedi. Rasulullah (s.a.v.):

-  Şu günde ve yerde toplanınız, buyurdu. Kadınlar toplandılar. Rasulullah da geldi ve onlara Allah'ın kendisine öğrettiği şeylerden öğretti. Sonra da:

- İçinizden hiç bir kadın yoktur ki evladından üç tanesini kendinden evvel ahirete yollasın da bu çocuklan kendisi için cehenneme karşı birer siper olmasınlar, buyurdu. Bunun üzerine bir kadın:[129]

- Ya Rasulullah iki tanesi de öyle değil mi? Bunu iki kere tekrar etti, dedi. Rasulullah: İki tanesi de, iki tanesi de, iki tanesi de Öyledir, buyurdu."[130]

Hafız İbni Hacer: ...Hadis sahabe kadınlarının din ile ilgili konuları öğrenme hakkındaki hırs ve isteklerinin seviyesini gösteriyor.[131] Şunu ilâve etmek gerekir ki kadınlara ayrılan bu gün onların erkeklerle beraber mescidde Rasulullah'ın hutbelerini dinledikleri günlerin dışında idi.

Ümmü Fadî binti Haris'den: Nebi (s.a.v.)'in orucu hakkında Arafat gününde onun yanında insanlar mücadeleye başladılar. Bazısı; o oruçtur, dedi. Onlardan bazısı da: 'Rasulullah oruçlu değildir' dedi. Bunun üzerine Rasulullah'a bir bardak süt gönderdim. Kendisi devenin üzerinde olduğu halde sütü içti.[132]

Hafız İbni Hacer: "Hadiste bazı faydalar vardır... Kadın ve erkekler arasındaki tartışma... Ayrıca Ümmü Fadl'ın içinde bulundukları hale uygun güzel bir yolla şer'i hükmü açığa çıkarmak için gösterdiği ustalığı, çünkü bu olay öğleden sonra sıcak bir günde idi."[133]

Cabir İbni Abdillah'dan, şöyle dedi: "Nebi (s.a.v.)'in şöyle dediğini duyduğunu Ümmü Şüreyk bana haber verdi. İnsanlar Deccal'dan dağlara kaçacaklar." Bunun üzerine Ümmü Şüreyk: "Ya Rasulullah, o gün Araplar nerededir?" Rasulullah (s.a.v.) ise: MOnlar o gün azdır" dedi.124

Abdullah îbni Mes'ud'un hanımı Zeyneb radiyallahu anhuma'dan: "Abdullah'ın hanımı Zeyneb, Abdullah'a ve evindeki yetimlere infak edi­yordu. Abdullah'a: Rasulullah (s.a.v.)'a; benim sana ve evimdeki yetimlere yaptığım infak (harcama) sadaka yerine geçer mi? onu sor' dedi. Abdullah 'sen Rasulullah (s.a.v.)'e sor', dedi. Bunun üzerine ben de Nebi (s.a.v.)'e gittim. Rasulullah'ın kapısında Ensar'dan bir kadını bekler buldum. Onun isteği de benim isteğim gibi idi. Yanımıza Bilal uğradı. Biz kendisine: 'Nebi (s.a.v.)'e kocama ve evimdeki yetimlere yaptığım infakm sadaka yerine ge­çip geçmediğini sor bizim kim olduğumuzu söyleme' dedik.

Bilal, Rasulullah'ın yanına girip bu hususu ondan sordu. Rasulullah Bilal'e:

- Kim onlar? dedi. Bilal:

- Zeyneb, dedi. Rasulullah:

- Hangi Zeyneb? diye sordu. Bilal:

- Abdullah'ın hanımı, dedi. Bunun üzerine Rasulullah ona:

- Evet onun sadakası için iki ecir vardır. Biri akrabalık ecri, diğeri de sadaka sevabıdır, buyurdu.'[134]

Aişe (r.a.)'den (şöyle demiştir):

Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim, Ebu Huzeyfe ve ailesi ile beraber onların evinde bulunuyordu. Derken Süheyl'in kızı Peygamber'e gelip:

- Salim, büyüdü kocaman adam oldu ve erkeklerin düşündüğünü de düşünür oldu. Halbuki kendisi bizim yanımıza girip çıkıyor. Ben ise Ebu Huzeyfe'nin gönlünde bu girip çıkmadan dolayı bir rahatsızlık olduğunu zannediyorum, dedi. Peygamber kadına:

- Sen Salim'i sütünden emzir. Hem sen ona haram olursun, hem de Ebu Huzeyfe'nin nefsindeki şey (yani kıskançlık) gider, buyurdu. Diğer bir rivayette ise kadın:

-  Büyük bir delikanlı halinde bulunan Sâlim'i ben sütümden nasıl içirebilirim? dedi.

Bunun üzerine Rasulullah tebessüm ederek:

- Ben, onun büyük bir delikanlı olduğunu biliyorum, buyurdu. Bunun üzerine kadın dönüp gitti ve sonra: Ben onu (yani Salim'i) emzirdim. Ebu Huzeyfe'nin nefsindeki düşünce de yok oldu, dedi."[135]

Esma (r.a.)'dan, şöyle dedi:

- Ya Rasulullah, Zübeyr'in evime getirdiği şeylerden başka benim hiç bir şeyim yoktur, ben sadaka verecek miyim? dedim. Rasulullah:

 - Sadaka ver, çömlekde para saklama, sonra Allah da sana karşı, buyurdu.[136]

 Aişe'den rivayete göre; Hinci binti Atebe şöyle dedi:

- Ya Rasulullah! Ebu Süfyan çok cimri bir kimsedir, o bana ve oğluma yetecek miktar nafakayı vermiyor, sadece onun bilgisi olmaksızın aldığım hariç. Rasulullah:

 - Sen onun malından örfe göre sana ve oğluna yetecek kadar al, buyurdu.[137]

Ebu Bekir'in kızı Esma (r.a.) şöyle dedi: Rasulullah (s.a.v.) zamanında annem bir müşrik kadın olduğu halde beni ziyarete geldi. Rasulullah (s.a,v.)'e fikrini sordum:

- Annem beni görmek isteyerek benim yanıma geldi. Anneme sıla ve iltifat edeyim mi? dedim.

- Evet, annene sıla ve iltifat eyle, buyurdu.[138]

Abdurrahman İbn Avf in oğlu Ebi Seleme'den; Fatıma bintu Kays haber verdi ki; Kendisi Ebu Amr Hafsa İbnu Muğire'nin nikâhı altında idi. Ebu Amr, onu üç talakın sonuncusuyla olarak boşadı. Fatıma, boşanmış olduğu evinden çıkmak konusunda fetva istemek için Rasulullah'a geldi. Rasulullah (s.a.v.) da kendisine, a'mâ olan İbnu Ümmi Mektum'un yanına geçmesini emretti. [139]

Sübey'a binti Haris'ten; Sübey'a Sa'd İbn Havle'nin nikâhı altında idi. Kendisi hamile iken kocası, Veda haccında vefat etti. Kocasının ölümünden çok geçmeden evvel doğurdu. Ebu's-Senâbil İbni Ba'kek yanına geldi... Sübey'a'ya; Hiç şüphesiz sen vallahi üzerinden dört ay on gün geçmedikçe evlenemezsin" dedi. Sübey'a; Ebu's-Senabil bunları bana söyleyince, o akşam elbisemi giyinip Rasulullah'a gittim ve durumumu kendisine sordum. Rasulullah (s.a.v): Çocuğumu doğurduğum zaman evlenmeye helal olduğu­mu bana fetva verdi ve bana istersem evlenebileceğimi emretti."[140]

Hafız İbni Hacer: "Sübey'a kıssasında faydalar vardır" diyerek şöyle dedi: Bu kıssada Sübey'a'nın zekası ve anlayışı vardır. O kendisine verilen fetvayı kuşku ile karşıladı, hatta bunu hükmü koyanın hükmü açıklamasına yorumladı. Kadının başına gelen bir olay hakkında kendi yaşındakilerin sormaktan çekindikleri bir konu bile olsa soru sorabilmesi...[141]

İbni Abbas (r.a.)'dan: Rasulullah (s.a.v.)'e bir kadın geldi ve:

- Anam, üzerinde bir ay oruç borcu varken öldü, dedi. Rasulullah ona:

- Eğer ananın üzerinde herhangi bir borç bulunsaydı, sen o borcu öder miydin? diye sordu. Kadın:

- Evet, deyince Rasulullah:

- Öyle ise Allah'a olan borç başka borçlardan daha ziyade ödenmeğe layıktır, buyurdu.[142]

Esma'dan, şöyle dedi: Nebi (s.a.v.)'e bir kadın:

- Ya Rasulullah, benim kızıma cildinde sivilceler çıkaran bir hastalık isabet etti. Bu sebepten saçları döküldü. Ben onu evlendirdim. Şimdi ben o-nun saçlarına başka saç ekliyeyim mi? diye sordu. Bunun üzerine Rasulul­lah:

- Saçına başkasının saçından ekleyene ve saçına başkasının saçından eklettirene Allah lanet etsin" buyurdu.[143]

Aişe'den; şöyle dedi: "Esma Peygamber (s.a.v.)'e hayız yıkanmasını sordu. Rasulullah: "Sizlerden biriniz suyunu ve kokulu sidresini alır, temizlenir. Temizlenmesini de güzelce yapar. Sonra başı üzerine su döker ve başını iyice ovar ki, yıkama başının saç köklerine kadar ulaşsın. Sonra kendi üzerine su döker, sonra misklendirilmiş bir parça alır ve onunla temizlenir' buyurdu. Bunun üzerine yine Esma: 'Bununla nasıl temizlenir?' diye sordu.

Rasulullah:

- Sübhanallah! Onunla temizlenirsin işte!" buyurdu. Aişe muhatabının duyacağı, fakat oradakilerin işitmeyeceği tarzda gizlice: Kanın izince gezdi­rirsin, dedi. Kadın Peygamber'e cenabet yıkanmasını sordu. Peygamber: "Bir su alır, temizlenir, temizliği de güzel yapar, yahut temizliği tamamlar, sonra başı üzerine su döker ve onu oğuşturur. Tâ ki yıkama başının saç köklerine ulaşsın. Sonra kendi üzerine suyu taşınr, buyurdu. Müteakiben Aişe: Ensar kadınları ne iyi kadınlardır. Hayaları dinleri hususunda ilim sahibi olmaktan kendilerini men edememiştir."[144]

Ümmü Seleme'den, şöyle dedi: "Ümmü Süleym Rasulullah (s.a.v.)'in yanına geldi ve: 'Ya Rasulullah! Şüphesiz Allah hakkı beyan etmekten haya etmez.' Bir kadın ihtilam olursa gusül etmesi icab eder mi?1 diye sordu. Nebi (s.a.v.): "Suyu (meniyi) gördüğünde; evet', cevabını verdi. Ümmü Seleme yüzünü kapatarak: 'Ya Rasulullah! Kadınlar da ihtilam olur mu?1 dedi. Bunun üzerine Rasulullah: 'Evet, Allah hayrını versin! (Bu olmasa) çocuğu kendisine ne ile benzeyebilir?' buyurdu.[145]

Esma binti Ebi Bekir'den, şöyle dedi: "Nebi (s.a.v.)'e bir kadın: 'Ya Rasulullah, bizden birisinin elbisesine hayız kanı bulaşırsa ne yapsın? Diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): 'Sizden birinizin elbisesine hayız kanı bulaşırsa onu parmaklarıyla ovalasın, sonra su serpsin, sonra da onunla namaz kılsın1 buyurdu."[146]

Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Aişe şöyle dedi: Cahş kızı Ümmü Habibe yedi sene istihâza oldu. Kendisi Rasulullah (s.a.v.)'e durumunu sordu, o da kendi­sine yıkanmasını emretti. Daha sonra: bu bir damardır, dedi.

(Müslim'in rivayetinde ise: Rasulullah (s.a.v.): Şüphe yok ki bu, hayız değildir. Fakat bu bir damardır. Binaenaleyh yıkan ve namazını kıl" buyurdu. Ümmü Habibe her namaz için yıkanıyordu.[147]

Aişe'den, şöyle dedi: Ebu Humeys'in kızı Fâtıma Peygamber (s.a.v.)'e geldi ve: Ya Rasulullah! Ben istihâzaya mübtela bir kadınım temizlenemi­yorum. Namazı bırakayım mı? diye sordu. Rasulullah (s.a.v.):

- Hayır, bu bir damar kanından ibarettir, hayız değildir. Hayzın geldiği vakit namazı terket. Hayız bittiği zaman ise namazını kılmaya başla. Tekrar normal vakit gelinceye kadar her namaz için abdest al, buyurdu.[148]

Cabir b. Abdullah'dan; "Benim teyzem boşanmıştı. Akabinde kendisi, hurmalarını toplamak istedi. Fakat bir kimse onu dışarı çıkmaktan men etti. Bunun üzerine teyzem Peygamber (s.a.v.)'e geldi. Peygamber ona: "Evet, sen kendi hurmalarını kes. Çünkü senin tasadduk yapman, yahut bir iyilik işlemen ümit edilir" buyurdu.[149]

İbni Abbas (r.a.)'dan: "Cüheyne'den bir kadın, Nebi (s.a.v.)'e gelerek: 'Annem hac yapmayı nezr etmişti, fakat hac yapamadan öldü. Ben onun yerine hac yapacak mıyım?' Rasulullah: 'Evet.' Onun yerine hac yap, eğer annenin bir borcu olsaydı öder miydin? Allah'a verdiğiniz sözü yerine getiriniz. Çünkü Allah sözün yerine getirilmesine daha layıktır."[150]

Bureyde (r.a.) şöyle dedi: "Ben, Rasulullah (s.a.v.)'in yanında oturur­ken bir kadın geldi ve:

-  Ben anama bir cariye temlik ettim. Halbuki anam da öldü, dedi. Rasulullah:

- Miras, o cariyeyi tekrar sana iade ettiği halde, senin için anana yaptığın bağışın sevabı sabit olmuştur, buyurdu. Kadın:

- Ya Rasulullah! Anamın üzerinde bir ay oruç borcu vardı. Onun adına bu orucu tutayım mı? diye sordu. Rasulullah:

- Onun adına oruç tut, buyurdu. Kadın:

- Annem hiç bir hacc yapmadı. Şimdi ben ona niyabeten hac yapayım mı? dedi. Rasulullah:

- Onun adına hac yap, buyurdu.[151]

Abdullah İbni Abbas (r.a.) şöyle dedi: Fadl Rasulullah (s.a.v.)'in arka­sında idi. Has'am kabilesinden bir kadın ona geldi. Bu sırada Fadl kadına, kadın da Fadl'a bakmağa başladı. Rasulullah hemen Fadl'ın yüzünü başka tarafa çevirmeğe başladı. Kadın:

- Ya Rasulullah! Allah'ın kulları üzerinde bulunan hac hususundaki farizası babama çok ihtiyarlığında erişti. Deve üzerinde duramıyordu. Ben kendisine (vekaleten) hac edeyim mi? diye sordu. Rasulullah: "Evet vekale­ten hac edebilirsin, diye cevap verdi. Bu sual ve cevap Veda Haca sırasında vâki oldu.[152]

İbni Abbas'tan: "Peygamber (s.a.v.) Revha denilen yerde bir kafileye rastladı.

- Bunlar kimlerdir? diye sordu.

- Müslümanların, dediler ve mukabeleten:

- Ya sen kimsin? dediler.

- Ben Allah'ın Rasulüyüm, buyurdu. Bunun üzerine bir kadın küçük bir çocuğu kaldırarak:

- Ya Rasulullah! Buna hac var mı? dedi. Rasulullah:

- Evet ona hac, sana da sevab vardır; buyurdu.[153] Ebu Cemre şöyle dedi:

Ben İbn Abbas'ın yanında tercümanlık yapıyordum. Derken İbni Abbas'a bir kadın geldi. Ona "cerc" denilen testinin şırasın soruyordu. İbni Ab-bas ona şöyle dedi: Abdiilkays heyeti Rasulullah (s.a.v.)'e geldi. Rasulullah: "Siz kimlerin heyetisiniz?" Yahut "Siz kimlersiniz?" diye sordu. "Biz Ra-bi'adanız" dediler. "Kavm hoş geldi" yahut "Heyet hoş geldi, sefa geldi. Allah utandırmasın, pişman da etmesin" buyurdu. Bunun üzerine: "Ya Ra-sulallah! Biz sana çok uzak mesafeden geliyoruz. Seninle bizim aramızda Mudar kafirlerinden şu kabile vardır. Biz sana haram aydan başka bir za­manda gelmeye muktedir olamıyoruz. O halde bize kestirme bir şey emret de geride bıraktıklarımıza haber verelim ve o sebeple de cennete girelim." dediler. Rasulullah onlara dört şey emretti, dört şeyden nehyetti. Rasulullah onlara, bir Allah'a iman ile emrettikten sonra: "Bilir misiniz, bir Allah'a iman etmek ne demektir" diye sordu. "Allah ve Rasulü en iyi bilendir" dediler. "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Rasulullah olduğuna şehadet etmek, namazı ikame etmek, zekatı eda etmek, Ramazan orucunu tutmak ve ganimetin beşte birini tediye etmenizdir" buyurdu. Ve onları su kabağından yapılmış kap, yeşil bitkilerden örüymüş testi ve ziftle kaplanmış kap kullanmaktan nehyetti.

Şu'be: "Belki hurma ağacı kökünden oyulmuş kabı da söyledi" dedi. Rasulullah: "Bunu ezberleyin ve arkanızda kalanlara haber verin" buyurdu.[154]

Abdullah İbni Mes'ud'dan: "Allah şu kadınlara lanet etmiştir: Döğme yapanlar, yaptıranlar, yüzün tüylerini yolanlar, yüz tüylerini yoldurtanlar, seyrek dişli görünmek için dişlerinin arasını yontan sırıtkanlar, Allah'ın ya­rattığını değiştirenler. Bu söz Benu Esed'den kendisine Ümmü Yakub deni­len bir kadının kulağına erişti. Kadın bana gelerek: Bana ulaştığına göre sen şunlara şunlara lanet ediyorsun'. Abdullah İbni Mes'ud: 'Ben Rasulullah'ın lanet ettiği kimselere niye lanet etmiyeceğim? O Allah'ın kitabında var' diye cevap verdi. Kadın: Ben iki kapak arasındakini (Kur'an'ı) okudum ama senin söylediklerini bulamadım. Abdullah îbni Mesud: Eğer sen onu okudunsa muhakkak onu bulmuşsundur. Aziz ve Celil olan Allah'ın 'Ve ma âtâkumu'r-Rasulu fe-huzûhu, vemâ nehâkum anhu fe'ntehû: Peygamber size ne emir verirse onu tutun, size yasak ettiğinden de sakının1 buyurduğunu okumadın mı?' dedi. Kadın evet dedi. Abdullah İbni Mes'ud: 'İşte Kur'an bunları böyle yasakladı. Bunun üzerine kadın: Ben senin ailenin bunu yaptığını biliyorum. O da: Git ve bak, dedi. Kadın gidip Abdullah'ın karısının yanına gitti ve baktı. Fakat öyle bir şey göremedi. Bunun üzerine Abdullah İbni Mesud: 'Eğer durum öyle olsaydı, biz onunla arkadaşlık yapamazdık' dedi."[155]

İlim tahsili konusunda daha önceki Mescidde ilim tahsili mevzusunda geçen başka delillerin varlığına okuyucunun dikkatini çekiyoruz

2. Erkeklerin kadınlardan ilim öğrenmesi;

Ebi Musa (r.a.)'dan: "Nebi (s.a.v.) geldiğinde Esma binti Umeys şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi! şüphesiz ki Ömer; Medine'ye hicret faziletin­de biz sizi geçtik. Binaenaleyh biz Rasulullah'a sizden daha layık ve daha yakın bulunuyoruz! dedi. Rasulullah: Sen ona ne söyledin?' Esma: Ona şöy­le dedim: 'Vallahi sizler Rasulullah'ın beraberinde hicret ettiniz. Öyle bir halde ki Rasulullah sizin açınızı doyuruyor, cahilinize de öğüt veriyordu. Bizler ise Habeşistan'da Rasulullah'tan uzaklarda müslümanlara kinle adavetle dolu bir yurtta yahut bir arazide ızdırab içinde bulunuyorduk. Bütün bu sıkıntılar, Allah'ın rızası yolunda ve Rasulünün rızası yolunda (çekilmiştir). Bizler uzak illerde eziyet olunuyor ve korkutuluyorduk. Bunun üzerine Rasulullah:

- Bu hususta Ömer bana sizden daha layık ve yakın değildir. Hakikat şudur ki: Ömer ve Ömer'le hicret eden arkadaşları için (Medine'ye) bir hicret (sevabı) vardır. Ey gemi ahalisi! Emin olun ki sizin için iki hicret (fazileti) vardır, buyurdu.

Esma dedi ki: Bu vak'a ve Rasulullah'ın gemi ahalisi hakkındaki bu yüksek şehadeti üzerine bir de gördüm ki bunu işiten Ebu Musa ve bütün gemi arkadaşları birbiri ardınca takım takım bana geliyorlar ve bu hadisi (sevinçle) benden soruyorlardı. Bu o derece bir sevinç meydana getirmişti ki dünya malından arzu edilen hiç bir şey, Rasulullah'ın Habeşistan muhacirle­ri hakkındaki bu yüksek şehadeti kadar onların gönüllerinde ferah verici ve büyük tesirli olamazdı.

Ebu Burde dedi ki: Esma, Yemin olsun ki Ebu Musa'yı gördüm ki o bu hadisi benden tekrar tekrar söylememi istiyordu, dedi.[156]

Amir İbn Şurahbil eş-Şa'bi, (Şa'bu Hemdân) rivayet etti ki; Daehhak İbn Kays'ın kız kardeşi olan ve ilk muhacirlerden bulunan Fatıma Bintu Kays'dan sorup:

- Sen Rasulullah (s.a.v.)'den işitmiş olduğun bir hadisi, Rasulullah'dan başka kimseye isnâd etmeyerek bana rivayet et, dedi. Fatıma:

- Andolsun eğer istersen bunu muhakkak yaparım, dedi. Şa'bi ona:

- Evet istiyorum, bana öyle bir fyadis rivayet et, dedi. Bunun üzerine Fa­tıma bintu Kays şöyle dedi: ... Bir çağmanın çağrısını işittim. Rasulullah'ın münadisi:

Essalâte câmiaten (toplayıcı olan namaza gelin) diye nida ediyordu. Ben de hemen mescide çıktım. Rasulullah ile beraber namaz kıldım. Ben cemaatin sırtlarından sonra gelen kadınlar safında bulundum. Rasulullah namazını bitirince güler bir halde minber üzerinde oturdu da:

-  Her insan namaz kıldığı yerinden ayrılmasın! buyurdu. Sonra da sizleri niçin topladığımı biliyor musunuz? diye sordu. Sahabiler:

- Allah ve Rasulü en iyi bilendir, dediler. Rasulullah şöyle dedi:

- Allah'a yemin ederim ki, ben sizleri ne bir rağbet ve ne de bir korkudan dolayı toplamadım. Lakin ben sizleri şu sebepten ötürü topladım: Temim ed-Dâri, Hristiyan bir adam idi. Geldi bey'at edip İslam'a girdi. Ve bana öyle bir hadis rivayet etti ki, onun söylediği bu hadis benim sizlere Deccal Mesih'den söylemekte olduğum hadise uygun düşmüştü. Bana rivayet edip anlattı ki kendisi otuz kişi ile beraber deryaya mensub bir gemiye binmiş.[157]

Ebi Seleme'nin Fatıma binti Kays'dan rivayetine göre: Ben bu hadisi bizzat Fatıma'nın ağzından yazdım. Kendisi dedi ki: Ben Mahzûm oğullarından bir adamın nikâhında idim. O, beni kafi olarak boşadı. Akabinde nafaka istemek üzere onun aile fertlerine haber gönderdim.[158]

Ubeydullah İbn Abdillah İbn Utbe'den: "...Mervan bu hadisi Fatıma binti Kays'tan sormak üzere Kabisatu'bnu Zueyb'i ona yolladı. Fatıma da gelen Kabisa'ya bu hadisi rivayet etti. Mervan bu sefer: Biz bu hadisi yalnız bir kadından işittik. Öyle ise biz insanları üzerinde bulduğumuz daha sağlam ve kuvvetli olan delili alacağız. Sizinle benim aramda Kuran vardır. Aziz ve celil olan Allah: "Onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar..." buyuruyor dedi. Mervan'ın bu sözü kendisine ulaşınca Fatıma: Bu "geri dönme imkanı" kalmış olan kadın içindir. Artık üç talaktan sonra Allah'ın ihdas edeceği hangi iş var ki? Peki onlar: Hamile olmadığı zaman kadına nafaka yoktur, sözünü nasıl söylüyorlar?[159]

Şa'bi'den: "Biz Fatıma bintu Kays'ın yanına girdik. O bize "İbnu Tâb" denilen neviden hurma ikram etti ve bir arpa nev'inden yapılmış sevik bula­ması içirdi. Ben kendisine üç talak ile boşanmış kadın nerede iddet bekler? diye sordum. O: Kocam beni üç talak ile boşadı. Akabinde Peygamber (s.a.v.) bana kendi ailem ferdleri içinde iddet beklememe izin verdi, dedi.[160]

Ebu Bekr İbnu Ebi'l-Cehm'den; Abdurrahman'ın oğlu Ebu Seleme ile ben beraberce Fatıma bintu Kays'ın huzuruna girdik. Kendisinden o mesele­yi sorduk. Fatıma: Ben Ebu Hafs İbnu'l- Muğire'nin yanında idim. Derken o Necrân gazvesi için yola çıktı... diyerek anlattı.[161]

Ubeydullah İbni Abdillah İbni Utbe'den; "Ubeydullah'ın babası Abdul­lah İbni Utbe Ömer İbn Abdillah İbn Erkam ez-Zuhri'ye şöyle bir mektub yazıb ona Sübey'a bintu'l-Haris el-Eslemiyye'nin yanına gitmesini, kendisinden hadisini ve hamileliği hakkında fetva istediği vakit Rasulul­lah'ın ona söylemiş olduğu sözü sormasını emretti. Bunun üzerine Ömer İbn Abdillah Sübey'a'nın yanına varıb sorduktan sonra Abdullah İbn Utbe'ye ce­vap haberi olarak şöyle yazdı. Sübey'a binti Haris ona Rasulullah'ın Bedir'de hazır bulunmuş sahabilerinden Sa'd İbnu Havle'nin nikahı altında bulundu­ğunu, bu zatın Benu Amir İbnu Lueyy soyundan olduğunu, kendisi hamile iken kocasının Veda haccmda vefat ettiğini haber verdi.[162]

Müslim el-Kuriy şöyle dedi: Ben İbni Abbas'dan hac mutasını (yani hacda temettuu) sordum? Mut'ada* ruhsat olduğunu bildirdi. Halbu ki İbn Zubeyr bundan nehyediyordu. İbn Abbas: İşte şu İbn Ziibeyr'in anasıdır, bu kadın Rasulullah'ın (s.a.v.) muta hususunda ruhsat verdiğini söylemektedir. Binaenaleyh onun yanına girin ve kendisinden de sorun dedi. Bunu ta'kiben biz Esma'nın yanına girdik, Biz onu gözleri görmeyen iri cüsseli bir kadın olarak bulduk. (Sualimizi sorunca): Rasulullah o hususda ruhsat vermiştir, dedi.[163]

Tavus'dan: "Ben İbn Abbas ile beraber idim. Derken Zeyd îbn Sabit: -Hayızlı kadına son vazifesi Beyte (veda) tarafı yapmadan (Mekke'den) çıkması hususunda fetva verir misin? diye sordu. İbni Abbas:

- Eğer sen bunu bilmiyorsan Ensâri filan kadına: Rasulullah (sav) ona böyle mi emretti? diye sor dedi. Sonra Zeyd İbn Sabit gülerek İbn Abbas'ın yanına döndü ve:

- Senin ancak doğru söylemiş olduğunu gördüm, diyordu.[164]

[Nebi (sav)'in hanımlarına ait dördüncü bölümde erkeklerin kadınlar­dan ilim öğrenme isteğine dair birçok delilin arzedildiğine okuyucunun dikkatini çekmek istiyoruz.] [165]


Kaynaklar
[123] Buhari: 3/120, Müslim: 3/18.
[124] Buhari: 3/119, Müslim: 3/18.
[125] Fethul-Bari: 1/ 202, 203.
[126] Fethu'1-Bari: 3/119,120.
[127] Müslim: 1/61.
[128] Buhari: 1/421. Müslim: 1/61.
[129] Buhari: 1/206.
[130] Buhari: 17/ 55. Müslim: 8/39.
[131] Fethu'î-Bari: 1/207.
[132] Buhari: 5/141. Müslim: 3/145.
[133] Fethu'1-Bari: 5/142.
[134] Buhari: 4/71. Müslim: 3/80.
[135] Müslim: 4/168.
[136] Buhari: 6/145. Müslim: 3/93.
[137] Buhari: 11/435. Müslim: 5/129.
[138] Buhari: 6/161. Müslim: 3/ 81.
[139] Müslim: 4/196.
[140] Buhari: 8/313. Müslim: 4/201.
[141] Fethul-Bari: 11/400, 401.
[142] Müslim: 3/155.
[143] Buhari: 12/501. Müslim: 6/165.
[144] Müslim: 1/179.
[145] Buhari: 1/239. Müslim: 1/172.
[146] Buhari: 1/426. Müslim: 1/166.
[147] Buhari: 1/422. Müslim: 1/181.
[148] Buhari: 1/344. Müslim: 1/180.
[149] Müslim: 4/200.
[150] Buhari: 4/436.
[151] Müslim: 3/156.
[152] Buhari: 4/121. Müslim: 4/101.
[153] Müslim: 4/101.
[154] Müslim: 1/35 .
[155] Buhari: 10/254. Müslim: 6/166.
[156] Buhari: 9/25. Müslim: 7/172.
[157] Müslim: 8/203.
[158] Müslim: 4/196.
[159] Müslim: 4/197.
[160] Müslim: 4/198.
[161] Müslim: 4/199.
[162] Buharı: 8/313. Müslim: 4/201.
[163] Müslim: 4/55.
[164] Müslim: 4/93.
[165]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 2/44-58

Mevlüde
Wed 27 July 2016, 06:35 pm GMT +0200
Kadin erkek ayri ilim alam ortamalri imkanlari var ise ilim icin dahi olsa karma bi ortamda bulunmalari dogru degil.ya da ortamda mahremiyet sinirlarini ciddi  koruyucu onlemler alinamsi gerek.Rabbim emirlerine hakkiyla ktaat edenlerden kilsin bzileri insallah.

ceren
Wed 27 July 2016, 07:42 pm GMT +0200
Aleykumselam.Ilim icin iman icin bir arada egitim alinabilir.Ve dinen uygun gorulmustur.Rabbim razi olsun paylasimdan...