hafiza aise
Mon 18 April 2011, 03:49 pm GMT +0200
Efendimiz'in Hastalığı
Bir çarşamba günüydü. Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz.
Üsame'ye sancağı verdiği günden bir gün sonra hastalanmıştı; yüksek ateşe maruz kalmış şiddetli baş ağrısı çekiyordu! Ancak O'nun bu hastalığı, ihtimamla hazırladığı bu ordunun teşekkülüne engel olmuyordu. Aksine, her şeye rağmen bu ordunun hedefine ulaşmasım arzuluyor ve ashabını da bu istikamette teşvik ediyordu.
Hz. Üsame'nin kumandanlık yapacağı bu ordunun içinde Hz.
Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali gibi çok önemli isimler vardı! Demek ki Allah Resülii (sallallahu aleyhi ve sellern), ashabım gençleştirmek istiyor ve misyonunu, gençliğin üzerine bina etmek istiyordu! Aynı zamanda bu, eskiye ait bazı telakkilerin ortadan kaldırılması anlamına geliyordu; zira Hz. Üsame, azatlı bir kölenin oğluydu ve Araplar, bir köleyi asla başlarında kumandan olarak görmek istemezlerdi! İşte Restıl-ii Kibriya Hazretleri, cehalete ait ne kadar 'put' varsa teker teker hedeflemiş, toplumun içinden söküp atıyordu! Ancak, ilk etapta herkesin anlayabileceği bir husus değildi bu ve Üsame'nin yaşınm küçüklüğü ile söz konusu olan devletin, o gün için iki süper güçten birincisi olduğunu düşünerek bazı insanlar, Hz. Üsarne'nin komutanlığı konusunda farklı düşünceler üretmeye başlamışlardı. Bilhassa Ayyaş İbn Ebi Rebia gibi kimseler:
- İlk muhacirler bir kenarda dururken şu genç onlara kumandan tayin ediliyor, demiş ve böyle bir tavzifi garipsediklerini ifade etmeye başlamışlardı. Cumartesi günüydü; durumu haber alan Allah
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)
Resülü (sallallahu aleylıi ve sellem), başına sarığını sararak minbere çıkacak ve ashabına:
- Ey insanlar, diye seslenecekti. Vallahi de siz, Üsame'nin kumandanlığına itiraz edip karşı çıktığınız gibi onun babası konusunda da aynı tavrı sergilemiş, onun kumandanlığı konusunda da ileri geri beyanlarda bulunmuştunuz! Allah hakkı için o, imaret vazifesini yerine getirmeye en layık kişidir. Şu da bir gerçek ki, onun babası, benim için insanların en sevimlisiydi; ondan sonra da Üsame, bana en sevgili olandır!
Bu arada Hz. Usame ile birlikte savaşa gidecek olan ashabın ileri gelenleri huzura gelip Allah Resülü'yle vedalaşıyorlardı. Aslında bu, O'nun da ashabıyla vedalaşması anlamına geliyordu. Bu sırada Resülullah'ın hastalığı gittikçe ağırlaşıyordu; ancak O (sallallalıu aleyhi ve sellern):
- Üsame ordusunu sakın geri bırakınayıp onu gönderme işini yerine getirin, diyerek ashabına tembihte bulunuyordu. Bunun üzerine ashab, Cürüf e akın etmiş ve pazar gecesini orada geçirmişlerdi.
Pazar günü yeniden Allah Resülii'niin yanına gelen Hz. Üsame, gözyaşlarına hakim olamamıştı; zira Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ateşler içinde yanıyor, ağrılarını dindirmek için ağzına ilaç damlatılıyordu! Vedalaşmak için gelmişti ama gönlü, O'nu bu halde bırakıp da gitmeye bir türlü razı olmuyordu! Eğilip Allah Resülii'nii öptü. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) konuşamıyordu; ellerini bir müddet semaya doğru kaldırrnış ve ardından da Üsame'nin üzerine indirmişti; belli ki genç kumandanına dua ediyordu!
Hz. Üsame, o gün Cürüfe geri dönmüştü ama yüreği Allah Resülii'niin yanında kalmıştı; onun için ertesi gün yine huzura gelecekti. Bir pazartesi günüydü; Resülullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) üzerindeki sıkıntılı hal geçmiş gibiydi ve Hz. Üsame, Allah Resülii'nün emrini yerine getirmek üzere ordusunun başına geri dönecektil