- Efendimiz’in kayınvalidesi ümmü ruman (r.a)

Adsense kodları


Efendimiz’in kayınvalidesi ümmü ruman (r.a)

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 14 April 2012, 03:29 pm GMT +0200
Efendimiz’in kayınvalidesi ümmü ruman (r.a)

Eylül 2007 24.SAYI

Ümmü Ruman (r.a) Mekke’ye sonradan gelip yerleşen bir ailenin, asıl adı Zeynep olan kızıdır. Kadın sahabilerin belki de en kutlu, en mutlu olanıdır. Çünkü o, alemin yaratılış sebebi fahr-i kainat Efendimiz’e (s.a.v) kayınvalide, sadık dost diye anılan Hz. Ebu Bekir’e (r.a) eş ve Hz. Aişe (r.a) gibi bir peygamber hanımına, Rasul’ün incisine anne olmuştur…

Ümmü Ruman daha İslam’ın geldiği ilk günlerde Müslüman olmuş ve Hz. Ebu Bekir’i (r.a) yalnız bırakmamıştır. Kocası ile birlikte müşriklerin işkencelerine sabretmiş ve ona desteğini esirgememiştir. Hz. Ebu Bekir’in en sadık dostu olduğu Peygamberimiz’i pek çok kez evinde misafir etme bahtiyarlığına eren Ümmü Ruman bundan her zaman büyük mutluluk ve onur duymuştur.

“Aişe’yi koruyup ona iyi muamele etmenizi tavsiye ederim”

Efendimiz (s.a.v) yine Ümmü Ruman’ın (r.a) evini şereflendirir. Bu gelişe hayli memnun olan Ümmü Ruman’a Efendimiz (s.a.v) bir tavsiyede bulunur. “Aişe’yi koruyup ona iyi muamele etmenizi tavsiye ederim” der. Ümmü Ruman (r.a) bu tavsiyede mutlaka bir hikmet olduğunu düşünerek; kendisine söyleneni harfiyen yerine getirmeye çalışır. Rasul-i Ekrem’in (s.a.v) niçin böyle bir öneride bulunduğunu tam olarak bilmemektedir. Fakat her şeyden önce Allah Rasulü’nün sözüne itaati tamdır. Hz. Aişe’nin (r.a) eğitiminin dört dörtlük olmasına her zamankinden daha fazla itina gösterir.

Ancak Hz. Aişe henüz küçüktür, bazı hataları olmaktadır ve bir anne çocuğuna her zaman çok müşfik davranamayabilir. Bir gün yine böyle bir durumda Ümmü Ruman, (r.a) kızı Aişe’nin kalbini kırar. Hz. Ebu Bekir’i ziyarete gelen Efendimiz (s.a.v) Aişe’yi (r.a) ağlar halde görür ve niçin ağladığını sorar. Hz. Aişe kendisini annesinin ağlattığını söyler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) Ümmü Ruman’a “Sana Aişe’ye iyi davranmanı söylemedim mi?” diyerek sitem eder. Ümmü Ruman (r.a) bu olayın ardından kızıyla ilgili konularda daha dikkatli davranmaya özen gösterir. Zira Efendimiz’in sitemi konunun ciddiyetini ortaya koymaya yetmiştir.

Allah Rasulü’nün hanımını yetiştirmek

Hz. Hatice’nin (r.a) vefatının üzerinden üç yıl geçtiğinde Osman ibni Muaz’ın hanımı Havle, Efendimiz’e (s.a.v) gelerek, Aişe ile nikahlanmasını teklif eder. Bu evliliğe sıcak bakan Rasul-i Ekrem, onu Hz. Ebu Bekir’in (r.a) evine gönderir. Havle sevinçle Hz. Ebu Bekir’in evine gider ve kapıyı açan Ümmü Ruman’a (r.a): “Ya Ümmü Ruman! Allah sana hayır ve bereket ihsan etti. Sen bunun ne olduğunu biliyor musun?” diye sorar. Ümmü Ruman’ın merak içinde kaldığını gören Havle anlatmaya başlar, kendisini Rasulullah’ın (s.a.v) yolladığını söyler önce. Daha sonra sebeb-i ziyaretini açıklar. Aişe’ye dünür gelmiştir. Bu teklife çok sevinen Ümmü Ruman cevabı eşinin vereceğini belirtir. Böylece Havle Hz. Ebu Bekir’in eve dönmesini bekler ve gelir gelmez konuyu ona da açar. Hz. Ebu Bekir (r.a) için bu çok büyük bir saadettir. Fakat aklına takılan bir husus vardır. Havle’ye “Aişe onun kardeşinin kızıdır. Bu uygun olur mu?” diye sorar. Havle (r.a) bu şüpheyi ondan kaldırmak için Rasulullah’a (s.a.v) gider ve aralarında geçen diyaloğu aktarır. Efendimiz “Git ona söyle. O benim din kardeşimdir. Kızı bana helaldir” buyurur. Böylece Hz. Ebu Bekir kızını Efendimiz’e verir.

Bu nişan hadisesinin ardından Ümmü Ruman’ın omuzlarına daha ağır bir yük binmiştir. Çünkü artık o bir kız çocuğu yetiştirmekten ziyade; Allah’ın Rasulü’ne eş olacak bir hanım yetiştirmektedir. Bu nedenle kızı Aişe’ye daha titiz, daha dikkatli bir şekilde davranmaya başlar, eğitiminde her türlü ayrıntıya dikkat eder. Adeta gözünden sakınır. Zira onun için kızı, Rasulullah’ın (s.a.v) bir emanetidir bundan böyle.

Efendimiz (s.a.v) ve Hz. Ebu Bekir (r.a) hicret ettiklerinde ailelerini Mekke’de bırakmışlardır. Bir müddet sonra Zeyd ve Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdullah ev halkını getirmek için Mekke’ye gelirler. Efendimiz’in ehl-i beyti ve Hz. Ebu Bekir’in ailesini de alıp Medine yolunu tutarlar. Yolda bir ara Hz. Aişe’nin devesi farklı bir yöne gider. Bu durum Ümmü Ruman’ı fazlasıyla telaşlandırır. Gözünden bile sakındığı, Allah Rasulü’nün emaneti olarak gördüğü kızına bir şey olmasından korkarak “Eyvah kızım! Eyvah gelinciğim!” diye feryad eder. Yüce Allah’ın inayeti ile deve geri geldiğinde yüreğine su serpilen Ümmü Ruman ve kafiledeki diğer sahabiler güvenlice Medine’ye varırlar.
“Allahım! Senin ve Rasulü’nün yolunda Ümmü Ruman’ın neler çektiği Sana gizli değildir.”

Efendimiz ile Hz. Aişe’nin Medine’de kıyılan nikahlarının ardından Ümmü Ruman (r.a) dünyanın en bahtiyar insanları arasına girer. Zira o artık Efendimiz’le akraba olma şerefine ermiştir. Hicretin ardından Medine’de geçirdikleri altıncı yılda vefat eden Ümmü Ruman’ın (r.a) cenaze işleriyle bizzat Efendimiz (s.a.v) ilgilenmiştir. Onu kabrine indirmiş ve kendisi için Allah’tan af dilemiştir. Ümmü Ruman’ın Baki Kabristanı’ndaki mezarı başında söylediği şu söz ona verdiği değeri de gösterir: “Allahım! Senin ve Rasulü’nün yolunda Ümmü Ruman’ın neler çektiği sana gizli değildir.”

İbadet, edep ve teslimiyet konusunda bizlere örnek olan Ümmü Ruman (r.a) hakkında Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim cennet hurilerinden birine bakmaktan hoşlanırsa Ümmü Ruman’a baksın.”

Rümeysa OĞUZ