- Editörden

Adsense kodları


Editörden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sat 17 September 2011, 06:35 am GMT +0200
Editörden


Nisan 2007 100.SAYI


Sabahattin AYDIN kaleme aldı, SUNUŞ bölümünde yayınlandı.

1999 yılının Ocak ayında yayın hayatına başladığımız ilk sayıda ayın konusu “Din Adına Konuşmak” başlığını taşıyordu. İlk akla geleceği üzere, bu başlık altında dini anlatmanın esas ve ölçülerini konu edinmiştik. Fakat aynı zamanda, ağırlıklı olarak dinî konulardan bahseden bir dergi olarak kendi durduğumuz, durmayı hedeflediğimiz yeri de işaretlemek istemiştik. Dergilerde adet olduğu üzere, bir nevi “manifesto” yani.

Şimdi geriye dönüp baktığımızda, elinizdeki ile birlikte tam 100 sayılık yayın hayatımızda bu ilk sayıda belirlediğimiz ölçülere biz ne kadar uyabildik, bunun kararı elbette size ait. Fakat biz, bazen gerçekten zorlansak da, ilkelerden taviz vermeden bugüne gelebildiğimizi düşünüyoruz. Halen her sayfanın, her yazının esas olarak en baştaki niyet ve karara göre şekillendiğini şükrederek söyleyebiliyoruz. Geriye uygulamadaki “başarım” meselesi kalır ki, bu konuda herkesten çok biz kendimizi eleştiriyoruz, bunu da bilenler bilir.

Yayın kadroları başarının kerametini kendinde arar ve de bulur! Biz Semerkand yayın ekibi olarak nefsimizi kırmış, mahviyet makamına ulaşmış kimseler değiliz, sonuçta ne kadar yok mok desek de kendimize bir pay çıkarmadan edemiyoruz, ne yapalım. Ama şundan emin olun, ülkemizde başından beri satış grafiği 100 bine yakın seyredip, uzun zamandır da 150 bine dayanmış bir derginin başarısı katiyen yayın ekibiyle filan izah edilemez. Dünyanın en ilkeli ve de en fiyakalı dergisi bile olsa, ne o noktaya varabilir ne de ulaşsa bile kalabilir. Merak eden için örnek çoktur, yayın dünyamıza bakabilirler.

İşin nereden gelip nereye gittiğini, nasıl olup da böyle olduğunu önümüzdeki sayıda uzun uzun anlatmayı düşünüyoruz inşallah. Ayrıntılar 101’inci sayıda yani. Bu sayımız ise ayın konusu itibarıyla bir bakıma başa dönüş. Yine din adına konuşmaktan söz ediyoruz. Bu kez işin en sorunlu taraflarından birini “yarım hocalık” meselesini ele aldık. Fakat bir hatırlatmayı şimdiden yapalım: Ekranlarda, mikrofonlarda icrayı sanat eden yarım hocalarımız kadar, hatta onlardan çok bu meselenin muhatabı kendimiziz, lütfen bu nokta gözden kaçmasın. Yani eş dost arasında da olsa arada bir ahkâm kesmenin dayanılmaz hafifliğine kendimizin de kapılıp kapılmadığı önemli. Ne de olsa üç beş kitap karıştırmış, hatırı sayılır sohbet de dinlemişizdir. Biz asıl buna dikkat çekmek istiyoruz.

Dergimizde zaman zaman olagelen hatalarla ilgili duyarlı okuyucularımıza teşekkür borçluyuz. Kızan okuyucucularımız da haklılar. Fakat şu büyük harf-küçük harf konusuna lütfen ısrarcı olmayın. Özellikle başlıklarda özel isimlerin küçük harfle yazılmasına itiraz eden okuyucularımızın bu konuda dikkate almaları gereken başka şeyler de var. Mesele sadece okullardaki Türkçe dersi kitaplarının çizdiği sınırdan ibaret değil.

Yine dolu, özenli bir dergi sunmaya çalıştık. Mayıs ayında sürprizli bir Semerkand’da buluşmak üzere inşallah.