rabia
Wed 2 June 2010, 03:14 pm GMT +0200
Edeb
Hazret- i Ali radıyallahu anh'den; Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
- Beni Rabbım edeblendirdi, edebimi de üstün ve güzel eyledi.
Gene buyurdular:
- Kişinin çocuğunu terbiye etmesi, ona edeb öğretmesi her gün yarım sa’ (1750 gram hurma ve saire gibi) sadaka vermesinden daha hayırlıdır.
Süfyan-ı Sevrî kuddise sirruh buyurur:
- Güzel edeb, Allahü teâlânın gazabını söndürür.
İbn-i Abbas radıyallahu anhüma buyurur:
- Bütün edeblerin başı, hem rahatlıkda hem de sıkıntı zamanında Allahü teâlâ'nın emirlerine uyup, yasaklarından kaçınmakdır.
Edeb hakkında pek çok sözler söylenmişdir, aşağıya bunlardan bir kaçını alıyoruz:
* Edeb: Evliyaullahın delili ve Allah'a kavuşma vesîlesidir.
* Edeb: Hakka giden yolun azığıdır. Edeb her şeyin başıdır. Ruhun terakkisi ancak edeble elde edilir.
* Edeble varan, lütufla döner.
* İnsanla, hayvan arasındaki fark edebdir.
* Edeb, aklın dışdan görünüşüdür.
* Edeblerin anası az konuşmakdır.
* Edebi terk eden, ârif değildir.
* Tasavvufun tamamı edebdir.
* Hakiki güzellik, ilim ve edeb güzelliğidir.
* Edeb; Şeytanı öldüren bir silâhdır.
* Hakikatden maksad ancak edebdir.
* Her şey çoğaldıkça ucuzlar, fakat edebi çoğaldıkça kişinin değeri artar.
Adem oğlunun edebden nasibi yok ise, insan değildir.
Sofîlerin terbiye etmediği kimse, edebin hakikatını anlıyamaz.
Edeb; Sünnet-i Resûlullaha uygun hareket etmektir.
Edeb; Hâlık teâlâ'nın sevdiği kullarına bahşettiği ilâhi bir tılsımdır.
Cenâb-ı Hakkın rızası, ancak edebli bir ubûdiyyetle elde edilir.
‘İman nedir?” diye akıldan sordum. Akıl kalbimin kulağına dedi ki: ‘iman edebdir.” (Mevlâna Celâleddin Rûmî)’
Şair ne güzel söylemiş:
Ehl-i diller arasında aradım, kıldım taleb
Her hüner makbul imiş. İllâ edeb illâ edeb
İbn Sirin kuddise sirruh'a:
- Hangi edeb Allah'a daha çok yaklaşdırır? diye sorulduğunda, cevaben:
- Allah'ın rubûbiyyetini bilmek, ona taatle amel etmek, sevindirici şeylere hamd, üzücü hadiselere sabr, demişdir.
İsa aleyhisselâm'a
- Halkdan senin gibi olan var mı? diye sorulunca, O da cevaben:
- Bakışı ibret, susması fikret ve kelâmı zikir olan kimse benim gibidir, dedi.
Kul kendisini dâima Cenâb-ı Hakkın gördüğünü ve duyduğunu bilmelidir. Dolayısıyla Allah'ın kendisine bakışını ve her şeyden haberdar oluşunu basite almamalıdır. Allah'dan gizlemediğini başkalarından gizleyip, saklayan insan, Allah'ın bakışını basit, değersiz görmüş demektir. Allah'ın mürâkabesinde olduğunu bilmek, imânın üç meyvesinden birisidir. Zira Allah'ın kendisini gördüğünü bildiği halde günah işleyen kişi ne kadar cesûr ne kadar hüsrana uğramıştır. Görmediğini zannederek günah işleyen ise ne kadar nankördür.
Alıntı
Hazret- i Ali radıyallahu anh'den; Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
- Beni Rabbım edeblendirdi, edebimi de üstün ve güzel eyledi.
Gene buyurdular:
- Kişinin çocuğunu terbiye etmesi, ona edeb öğretmesi her gün yarım sa’ (1750 gram hurma ve saire gibi) sadaka vermesinden daha hayırlıdır.
Süfyan-ı Sevrî kuddise sirruh buyurur:
- Güzel edeb, Allahü teâlânın gazabını söndürür.
İbn-i Abbas radıyallahu anhüma buyurur:
- Bütün edeblerin başı, hem rahatlıkda hem de sıkıntı zamanında Allahü teâlâ'nın emirlerine uyup, yasaklarından kaçınmakdır.
Edeb hakkında pek çok sözler söylenmişdir, aşağıya bunlardan bir kaçını alıyoruz:
* Edeb: Evliyaullahın delili ve Allah'a kavuşma vesîlesidir.
* Edeb: Hakka giden yolun azığıdır. Edeb her şeyin başıdır. Ruhun terakkisi ancak edeble elde edilir.
* Edeble varan, lütufla döner.
* İnsanla, hayvan arasındaki fark edebdir.
* Edeb, aklın dışdan görünüşüdür.
* Edeblerin anası az konuşmakdır.
* Edebi terk eden, ârif değildir.
* Tasavvufun tamamı edebdir.
* Hakiki güzellik, ilim ve edeb güzelliğidir.
* Edeb; Şeytanı öldüren bir silâhdır.
* Hakikatden maksad ancak edebdir.
* Her şey çoğaldıkça ucuzlar, fakat edebi çoğaldıkça kişinin değeri artar.
Adem oğlunun edebden nasibi yok ise, insan değildir.
Sofîlerin terbiye etmediği kimse, edebin hakikatını anlıyamaz.
Edeb; Sünnet-i Resûlullaha uygun hareket etmektir.
Edeb; Hâlık teâlâ'nın sevdiği kullarına bahşettiği ilâhi bir tılsımdır.
Cenâb-ı Hakkın rızası, ancak edebli bir ubûdiyyetle elde edilir.
‘İman nedir?” diye akıldan sordum. Akıl kalbimin kulağına dedi ki: ‘iman edebdir.” (Mevlâna Celâleddin Rûmî)’
Şair ne güzel söylemiş:
Ehl-i diller arasında aradım, kıldım taleb
Her hüner makbul imiş. İllâ edeb illâ edeb
İbn Sirin kuddise sirruh'a:
- Hangi edeb Allah'a daha çok yaklaşdırır? diye sorulduğunda, cevaben:
- Allah'ın rubûbiyyetini bilmek, ona taatle amel etmek, sevindirici şeylere hamd, üzücü hadiselere sabr, demişdir.
İsa aleyhisselâm'a
- Halkdan senin gibi olan var mı? diye sorulunca, O da cevaben:
- Bakışı ibret, susması fikret ve kelâmı zikir olan kimse benim gibidir, dedi.
Kul kendisini dâima Cenâb-ı Hakkın gördüğünü ve duyduğunu bilmelidir. Dolayısıyla Allah'ın kendisine bakışını ve her şeyden haberdar oluşunu basite almamalıdır. Allah'dan gizlemediğini başkalarından gizleyip, saklayan insan, Allah'ın bakışını basit, değersiz görmüş demektir. Allah'ın mürâkabesinde olduğunu bilmek, imânın üç meyvesinden birisidir. Zira Allah'ın kendisini gördüğünü bildiği halde günah işleyen kişi ne kadar cesûr ne kadar hüsrana uğramıştır. Görmediğini zannederek günah işleyen ise ne kadar nankördür.
Alıntı