- Ebu Rafi nin öldürülmesi

Adsense kodları


Ebu Rafi nin öldürülmesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 17 June 2011, 12:53 pm GMT +0200
EBU RAFİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ


1055- Berâ bin Âzib (Radıyallahu Anh) der ki-.

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, Ebû Râfi'in öldürülmesi için Ensar'dan birkaç kişiyi görevlendirdi ve bunların başına da Abdullah bin Atik'i komutan yaptı.

Ebû Rafi, Yahudilerin ileri gelenlerinden ve zenginlerinden olup Hazreti Peygamber'e karşı İslâm düşmanlarına yardım eder, her za­man ve her fırsatta fesat çıkarak peygambere eziyette bulunurdu Ebû Rafi, kendisine özel olarak yaptırmış olduğu bir kalede oturur­du.

Onu öldürmek görevini üzerine alan Abdullah bin Atik, güneş battıktan ve herkes sürüleriyle birlikte evlerine döndükten sonra, arkadaşları ile Ebû Rafi'in kalesine yaklaştılar. Abdullah arkadaşlarina dedi ki, siz burada bekleyin. Ben kale kapısına gideyim. Belki bekçiyi kandırarak içeri girme fırsatını bulurum. Böylece arkadaşla­rından ayrıldı ve kale kapısına kadar yaklaştı. Sonra defi hacet yapı­yormuş gibi maşlahına büründü, Kale halkı içeri girmiş bulunuyor­du. Kapıcı da kapıyı kapamak üzereydi. Abdullah'ın karartısını fark edince, ona seslendi: - Ey Allah'ın kulu, kapıyı kapayacağım; girmek istiyorsan gir.

Abdullah der ki: Ben bu çağrıyı büyük bir fırsat bilerek hemen içeriye girdim. Kapının iç tarafında tenha bir yerde gizlendim. Çev­rede hiç kimse kalmadığından kapıcı kapıyı kapayıp kilitledi. Kapı­nın anahtarlarını kapının bir çivisine astı. Ben önce kapıyı o anah­tarlarla açtım ve açık bıraktım. Sonra yine saklandım. Ebû Rafi sa­rayının en üst katında dost ve yakınları ile sohbet eder ve eğlenirdi. Daha sonra arkadaşlarının hepsi kendi yerlerine çekilirlerdi. Ebû Rafi ise, haremlikte çoluk-çocuğu ile kalırdı. Ben yavaş yavaş yuka­rıya çıktım. Her kapıdan içeri girdikçe o kapıyı içerden sürmelerdim ki, şayet Ebû Rafi'in adamları beni duyarlarsa yetişip Ebû Rafi'i kur taramasınlar. Sonunda Ebû Rafi'in yatmakta olduğu odaya girdim. Fakat aileleriyle yatmakta olan Ebû Rafi'in kim olduğunu ve odanın hangi köşesinde bulunduğunu karanlıktan kestiremiyordum. Yerini belirlemek için: Ey Ebû Rafi!.. diye seslendim. Adam uykudan uya­narak : — Kim o? dedi. Ben sesin geldiği yere koşup kılıç darbeleri­mi indirmeye başladım. Fakat telaşlı olduğumdan bir netice alama­dım. Ebû Rafi, çığlık kopardı. Ben de odadan çıkarak sofada biraz bekledim. Tekrar içeriye girdim ve:

— Ebû Rafi, bu çığlık nedir? dedim. Ebû Rafi:

— Anası geberesice! dedi, az önce odada bulunan biri kılıçla ba­na vurdu. Hemen ona bir çlarbe indirerek ağır şekilde yaraladım ama öldüremedim. Sonra kılıcımın sivri ucunu karnına sapladım ve sırtından çıktı. Bu defa kesin olarak onu öldürdüğümü anladım. He­men geri dönerek sürgülü kapıları açmak suretiyle dışarıya çıktım. Kalenin merdivenlerinden aşağıya inerken son basamağa vardığım­da merdiveni bitmiş sanarak ayağımı yere attım ve bu mehtaplı ge-r cede düştüm. Bacağım kırıldı. Basımdaki sarıkla ayağımı bağlayarak yürüdüm ve kale kapısında oturdum. Kendi kendime dedim ki, Ebû Rafi'in ölümü kesinlikle meydana çıkmadıkça ben buradan ayrılma­yacağım. Böylece bekledim. Nihayet horozların öttüğü seher vaktin­de, Arabların adeti üzere bir ölüm habercisi kalenin yüksek bir ye­rine çıkarak: - Hicaz tüccarı Ebû Rafi öldürüldü, diye ilân etti. Ben hemen arkadaşlarımın yanına gittim ve onlara:

— Şimdi acele edelim. Allah Tealâ Ebû Rafiî öldürdü, dedim.

Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanma vardım ve olayı anlattım. Hazreti Peygamber bacağımın kırıldığını öğrenin­ce bana ;

«Ayağını uzat.» buyurdu. Ben de uzattım. Hazreti Peygamber bacağımı sıvadı. Sanki, o bacak hiç kırılmamış gibi oluverdi.[34]



[34] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:699-701