armi
Fri 12 June 2009, 03:39 pm GMT +0200
Yemen'in büyük velîlerinden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ebû Bekr bin Ahmed bin Ebû Bekr'dir. Meşreü'r-Revî kitabının müellifi olan Muhammed bin Ebû Bekir'in babasıdır. Hazret-i Hüseyin'in neslinden olup, seyyiddir. Hazret-i Ali'nin soyuna mensûb olanlar mânâsına kullanılan Benî Alevî ve hazret-i Hüseyin'in soyuna mensûb olanlar için kullanılan Benî Hüseyin nisbeleriyle anıldı. Bu terkipler daha sonra mahallî olarak Ba'levî ve Bâ-Hüseyin şeklinde değiştirilerek de kullanılmıştır. 1582 (H.990) senesinde Yemen'in Terîm beldesinde doğdu. 1643 (H.1053) senesinde aynı yerde vefât etti. Kabri, Zenbel kabristanındadır.
Asîl, temiz ve âlim bir âileye mensûb olan Ebû Bekr eş-Şelî, küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı. Kısa zamanda Kur'ân-ı kerîmin tamâmını ezberledi. Babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr onun terbiyesine özel îtinâ gösterdi. Fakat büluğ, ergenlik çağına ulaşmadan önce babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr vefât etti. Babasının vefâtından sonra hocası Ömer bin Abdullah el-Hatîb onun tahsîl ve terbiyesiyle ilgili her türlü mesûliyetini üzerine aldı. Onu çok iyi terbiye edip yetiştirdi. Sonra Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn'in yanında tahsîline devâm eden Ebû Bekr eş-Şelî, temel dînî ilimleri tahsîl etti. Fıkıh, hadîs, tefsîr ve tasavvuf ilimlerini ondan okudu. Arapça lisânıyla ilgili sarf, nahiv, meâni ve belâgat ilimlerini öğrendi. Hocası Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn ve zamânının diğer âlimlerinden, Abdurrahmân bin Muhammed es-Sekkâf, Ebû Bekr bin Ali el-Muallim, Muhammed bin Ali bin Ukayl gibi zâtların ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Bunlar onun ilim ve fazîletteki yüksekliğini görüp icâzet verdiler. Büyük velî Abdullah Ayderûs'un sohbetlerinde, ders halkasında ve hizmetinde de bulundu. Onun huzûrunda yüzden fazla meşhûr kitabı okudu. Şeyh Abdullah ona tasavvuf yolunda hırka giydirdi ve diğer ilimlerde icâzet verdi.
Ebû Bekr eş-Şelî, icâzetini, diplomasını aldıktan sonra çeşitli beldelere seyahat ederek, âbid ve velîlerle görüşüp sohbet etti. İlimdeki ve tasavvuf yolundaki derecesi pek yüksek oldu. Daha sonra kendi memleketi Terîm'e döndü.
Terîm'e geldikten kısa bir zaman sonra bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü. Peygamber efendimiz ona kendisini ziyârete gelmesini işâret buyurdu. Bu mânevî işâret üzerine Mekke-i mükerremeye giderek hac ibâdetini yerine getiren Ebû Bekr eş-Şelî, orada da pekçok âlim ve velî ile görüşüp sohbette bulundu. Sonra Medîne-i münevvereye giderek Cedd-i muhteremi olan sevgili Peygamberimizin mübârek kabr-i şerîflerini ziyâret etti. Medîne-i münevverede dört yıl mücâvir olarak kaldı. Başta Uhud Şehitleri olmak üzere Cennetü'l-Bakî' kabristanında bulunan Eshâb-ı kirâmın ve diğer âlim ve velîlerin kabirlerini ziyâret etti.
Gerek Mekke-i mükerremede, gerekse Medîne-i münevverede bulunduğu sırada Seyyid Ömer bin Abdürrahîm, Ahmed bin Allân, Ahmed el-Hatîb, Abdülkâdir et-Taberî, Muhammed Menûfî, Ebü'l-Feth bin Hacer, Abdülmelik el-İslâmî ve daha birçok âlimin sohbetlerinde bulundu. Onlardan ilim, edep ve fazilet bakımından istifâde edip yüksek mânevî derecelere kavuştu. Sonra Hicaz'dan ayrılıp Yemen'deki Aden limanına ulaştı. Oradan Hindistan diyârına gitmeye niyet etti. Hocası Ahmed bin Ömer el-Ayderûs ile istişâre etti. O gitmemesini söyleyince, önceki niyetinden vazgeçti ve Terîm'e doğru yola çıktı. 1605 (H.1014) senesinde, Terîm'e gelişinden bir müddet sonra evlendi.
Hocalarından olan Ebû Bekr bin Ali el-Mu'allim'in vefâtından sonra, âlimler Ebû Bekr eş-Şelî'ye gelerek, Ebû Bekr bin Ali'nin yerine geçmesini ve onun yerine talebe okutmasını söylediler. O da kabûl ederek yatsıdan sonra mahallenin mescidinde ders okutmaya başladı. Derslerine ilim ve fazîlet sâhibi, büyük zâtlar da gelip hazır bulunurlardı. Sohbetine gelenlerin sayısı günden güne çoğaldı. Bu hâli haber alan Şeyh-ul-Velî Abdullah Bâ'levî (rahmetullahi aleyh) ilim meclisini genişletmesini, kalbindeki yüksek ilimleri etrâfa yaymasını emretti. O da meclisini genişletti. Hemen her sene İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin İhyâ-ül-Ulûm isimli meşhur eserini baştan sona okuturdu. İnsanlar ondan çok istifâde ettiler. Yüzlerce talebe yetiştirdi. Seyyid Abdullah bin Akîl bin Abdullah, Seyyid Abdurrahmân bin Ahmed bin Abdullah, Câfer-i Sâdık bin Zeynüddîn Ayderûs, Seyyid Abdullah bin Hüseyin ondan ilim öğrenenlerden birkaçıdır.
Yemen'de bulunan büyük İslâm âlimlerinin en önde gelenlerinden olan Seyyid Ebû Bekr eş-Şelî; aklı, zekâsı, hâfızası kuvvetli, dikkatli ve çok uyanık bir zât idi. Sîmâ olarak yüksek dedelerine benzerdi. Gayet nûrlu, çok güzel bir zât olup, kendisini görenin kalbinde ona karşı muhabbet hâsıl olurdu. Her hâlinde istikâmet üzere olup, Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem sünnet-i seniyyesine tam bağlı idi. Selef-i sâlihîn denilen ilk iki asrın âlimleri ile halef-i sâdıkîn denilen sonra gelen âlimlere tâbi olmak esas olduğu için, onların ve onlardan sonra gelen büyük âlimlerin hallerini çok anlatırdı.
Asîl, temiz ve âlim bir âileye mensûb olan Ebû Bekr eş-Şelî, küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı. Kısa zamanda Kur'ân-ı kerîmin tamâmını ezberledi. Babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr onun terbiyesine özel îtinâ gösterdi. Fakat büluğ, ergenlik çağına ulaşmadan önce babası Seyyid Ahmed bin Ebû Bekr vefât etti. Babasının vefâtından sonra hocası Ömer bin Abdullah el-Hatîb onun tahsîl ve terbiyesiyle ilgili her türlü mesûliyetini üzerine aldı. Onu çok iyi terbiye edip yetiştirdi. Sonra Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn'in yanında tahsîline devâm eden Ebû Bekr eş-Şelî, temel dînî ilimleri tahsîl etti. Fıkıh, hadîs, tefsîr ve tasavvuf ilimlerini ondan okudu. Arapça lisânıyla ilgili sarf, nahiv, meâni ve belâgat ilimlerini öğrendi. Hocası Şeyhülislâm Abdurrahmân bin Şihâbüddîn ve zamânının diğer âlimlerinden, Abdurrahmân bin Muhammed es-Sekkâf, Ebû Bekr bin Ali el-Muallim, Muhammed bin Ali bin Ukayl gibi zâtların ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Bunlar onun ilim ve fazîletteki yüksekliğini görüp icâzet verdiler. Büyük velî Abdullah Ayderûs'un sohbetlerinde, ders halkasında ve hizmetinde de bulundu. Onun huzûrunda yüzden fazla meşhûr kitabı okudu. Şeyh Abdullah ona tasavvuf yolunda hırka giydirdi ve diğer ilimlerde icâzet verdi.
Ebû Bekr eş-Şelî, icâzetini, diplomasını aldıktan sonra çeşitli beldelere seyahat ederek, âbid ve velîlerle görüşüp sohbet etti. İlimdeki ve tasavvuf yolundaki derecesi pek yüksek oldu. Daha sonra kendi memleketi Terîm'e döndü.
Terîm'e geldikten kısa bir zaman sonra bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü. Peygamber efendimiz ona kendisini ziyârete gelmesini işâret buyurdu. Bu mânevî işâret üzerine Mekke-i mükerremeye giderek hac ibâdetini yerine getiren Ebû Bekr eş-Şelî, orada da pekçok âlim ve velî ile görüşüp sohbette bulundu. Sonra Medîne-i münevvereye giderek Cedd-i muhteremi olan sevgili Peygamberimizin mübârek kabr-i şerîflerini ziyâret etti. Medîne-i münevverede dört yıl mücâvir olarak kaldı. Başta Uhud Şehitleri olmak üzere Cennetü'l-Bakî' kabristanında bulunan Eshâb-ı kirâmın ve diğer âlim ve velîlerin kabirlerini ziyâret etti.
Gerek Mekke-i mükerremede, gerekse Medîne-i münevverede bulunduğu sırada Seyyid Ömer bin Abdürrahîm, Ahmed bin Allân, Ahmed el-Hatîb, Abdülkâdir et-Taberî, Muhammed Menûfî, Ebü'l-Feth bin Hacer, Abdülmelik el-İslâmî ve daha birçok âlimin sohbetlerinde bulundu. Onlardan ilim, edep ve fazilet bakımından istifâde edip yüksek mânevî derecelere kavuştu. Sonra Hicaz'dan ayrılıp Yemen'deki Aden limanına ulaştı. Oradan Hindistan diyârına gitmeye niyet etti. Hocası Ahmed bin Ömer el-Ayderûs ile istişâre etti. O gitmemesini söyleyince, önceki niyetinden vazgeçti ve Terîm'e doğru yola çıktı. 1605 (H.1014) senesinde, Terîm'e gelişinden bir müddet sonra evlendi.
Hocalarından olan Ebû Bekr bin Ali el-Mu'allim'in vefâtından sonra, âlimler Ebû Bekr eş-Şelî'ye gelerek, Ebû Bekr bin Ali'nin yerine geçmesini ve onun yerine talebe okutmasını söylediler. O da kabûl ederek yatsıdan sonra mahallenin mescidinde ders okutmaya başladı. Derslerine ilim ve fazîlet sâhibi, büyük zâtlar da gelip hazır bulunurlardı. Sohbetine gelenlerin sayısı günden güne çoğaldı. Bu hâli haber alan Şeyh-ul-Velî Abdullah Bâ'levî (rahmetullahi aleyh) ilim meclisini genişletmesini, kalbindeki yüksek ilimleri etrâfa yaymasını emretti. O da meclisini genişletti. Hemen her sene İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin İhyâ-ül-Ulûm isimli meşhur eserini baştan sona okuturdu. İnsanlar ondan çok istifâde ettiler. Yüzlerce talebe yetiştirdi. Seyyid Abdullah bin Akîl bin Abdullah, Seyyid Abdurrahmân bin Ahmed bin Abdullah, Câfer-i Sâdık bin Zeynüddîn Ayderûs, Seyyid Abdullah bin Hüseyin ondan ilim öğrenenlerden birkaçıdır.
Yemen'de bulunan büyük İslâm âlimlerinin en önde gelenlerinden olan Seyyid Ebû Bekr eş-Şelî; aklı, zekâsı, hâfızası kuvvetli, dikkatli ve çok uyanık bir zât idi. Sîmâ olarak yüksek dedelerine benzerdi. Gayet nûrlu, çok güzel bir zât olup, kendisini görenin kalbinde ona karşı muhabbet hâsıl olurdu. Her hâlinde istikâmet üzere olup, Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem sünnet-i seniyyesine tam bağlı idi. Selef-i sâlihîn denilen ilk iki asrın âlimleri ile halef-i sâdıkîn denilen sonra gelen âlimlere tâbi olmak esas olduğu için, onların ve onlardan sonra gelen büyük âlimlerin hallerini çok anlatırdı.