- Düşüyorum kendime

Adsense kodları


Düşüyorum kendime

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 2 August 2010, 12:13 pm GMT +0200

Düşüyorum Kendime

İçimin, uçlarından kan damlayan yırtıklarıyla arkanıza düşüyorum Kendimden, içimden kaçar gibi aranıza katılıyorum Farkındasınız bunun, elimden tutup kendinize çekiyorsunuz Ben ve siz uzaklara gidiyoruz; başka mekânlara, diğer hikâyelere Uzaklarda öylece, kendince akıp giden yaşam(lar)a bir ucundan karışmak istiyoruz Kendimizi asık suratlı sayılabilecek esvaplarımızdan soyuyor, tiril tiril libaslara açık hale getiriyoruz Kıyıların o kimliksizliğinde ’kimse’ olmadan yaşamayı denemek adına yola düşüyoruz

Önümüzde uzanan yolda burnunun dikine giden arabada siz kendinizden dışarı çıkıyor oluşunuzun sevincini yaşıyorsunuzKendi gölgenizden çıkmış gibisiniz; yüzünüze ’dışarı’nın ışıkları vuruyor Çalınan müzikler, yolda durduğumuz yerler, masamıza öteberi taşıyan garsonlar, her bir şey sizi biraz daha kendinizden ediyor Bağlarınızdan kopmuş gibisiniz; şuraya buraya seğirtiyorsunuz Gittiğimiz ve vardığımız yerde kendiniz olmadan kalıyorsunuz Sizinleyim ama yanı başınızda olamıyorum Kendimden çıkıp karıştıklarınıza gelemiyorum Geçer bu, paçalarımdan tutup beni kendine çeken içimi geçebilirim diyorum Bizi ’hoş’lukla karşılayan yüzlerin konukseverliği içimden tutmuyor değil, ama gelin görün ki, paçalarımdan çekiştiren içim daha sıkıca tutuyor

Gelip gözünüze konan her bir şeye kulaç atıyorsunuz Denizin çağrısını karşılıksız bırakmıyor, koyların maviliklerinde kayboluyorsunuz Şimdi yanınızda değilim Durduğum yerde öylece bakıyorum, sadece bakışlarım size katılabiliyor, yalnız gözlerim içimden firar edebiliyor Ben yanınızda bir bedene dönüşüyor, kendimi yanınızda taşımakta zorlanıyorum Dağlar sizi kopartıyor benden, eski zaman insanlarının taşlara sinmiş hikâyelerine gidiyorsunuz, ben arkanızda kalıyorum Bu sefer gözlerim de benimle kalıyor, yanı başımda hayatlarına batmış börtü böcekte oyalanıyorlar Bakıyorum öylece, içimde bin bir ses çınlıyor İçimden haber veren hüzünlü şarkılar dinliyorum İçimi yırtan kopuşlardan kan damlıyor, sızım sızım dilimleniyorum

Arkanızdan gelemiyorum, yanınızda olamıyorum, karıştığınız hikâyelere katılamıyorum, birlikte başkası olamıyoruz Aranıza aldığınız, zaman zaman yanınızda ama sizinle olamayan ben kendim(le) kalıyorum Havanızı bozuyorum Üç kişilik olmak ama iki kişilik yaşamak gibi anlamsızca bir durum doğuyor, buna itiraz ediyor, dışarıya çıkış olan bu yolculuğun yaralandığını hissediyorsunuz Sanıyorsunuz ki ben size aidim; size aitsem ve sizinle olmuyorsam, bir tarafınız geride kalıyor demektirSizden kopmuş bir parça oluyorum, koparak sizi yaralıyorum Sizi acıtıyorum ve bir şey söyleyemiyorum, söyleyemiyorum çünkü daha fazla içim acıyor ’Sizin böyle çekip gidişlere arzulu olmanızdan rahatsız olmuyorum, kendimle kaldığım için seviniyorum’ diyemiyorum Siz denizlere ve dağlara giderken ben sadece susuyorum



b

Çok az insana gittim! Gidip kendisinde eğleştiğim, onda eğleşirken kendimi bulduğum az ’kara göz’ biliyorum Bu insanlardan biliyorum ki, kendimden dışarı çıkabiliyorum Anlamış bulunuyorum ki, kendimden çıkmak gibi bir derdim yok, çıkıp gideceğim az insan buluyorum, meselem bu Bulduğum insandan zor çıkıyorum, bunu daha iyi biliyorum Çünkü gittiğim insana hepten gidiyorum, kendimi de götürüyorum beraberimde Bu yüzden taşınmak hep canımı acıtmıştır; yeni bir adres bulmak bana hep imkânsız görünmüştür, bu adresi bulmak her zaman ihtimal dâhilinde de olsa kolay kolay ’yerim’den vazgeçememişimdir Vazgeçmişsem, yırtıla yırtıla kopmuşumdur İçimde uçlarından kan damlayan yırtıklarla yola düşmüşümdür çaresiz

Ve şimdi bana kendinden dışarıyı gösteren, ’git başka adreslerde eğleş’ diyerek içimde bir yırtılış gerçekleştiren iki kara göz misafirimizdir Kalbimin uçlarından tutup içinden dışarı iten bu insan aramıza katılıyor Yine birlikteyiz Ben yine içimdeyim, içim(iz)deki misafirleyim Gözlerine gözlerine gidiyorum; bakışlarının değdiği yerlere, bakışlarına oturmak istiyorum Ben onunlayken o sizinle oluyor Siz bu sefer ’üç’lü veya ’dört’lüyorsunuz, ben yine ’tek’liyorum Tek ama onunla kalıyorum Yine çekip gidiyorsunuz, ben tekrar geride veya yanlarda kalıyorum Bu da dikkatinizden kaçmıyor; rahatsız edici bir soru olarak içinize sokuluyorum

Bir soru(n) olarak konuşulmaya başlanıyorum Bir bilmeceyi çözmekte ısrar eder gibi bana cevaplar yetiştiriyorsunuz, ben ise bulmacada bir boşluk olarak kalmaya devam ediyorum, karelerim bir türlü dolmuyor Doğrulardan bahsediyorsunuz, ben ise ısrarla ’yanlış’lığımın, irrasyonelliğimin altını çiziyorum Kalbin diline düşmüş bu fakiri, aklın ağzıyla konuşarak ikna edemiyorsunuz O kadar gün o kadar saat siz böyle akla binip dışarı çıktıkça ben böyle kalbe düşmüş halimle kalıyorumİçim(d)e pinekliyorum



c

Sonra ’Biz’ dağılınca Ben sahiden yalnız kalınca ’Biz’de problem var diyorum



d

Kendimizden düşüp birbirimize gidiyoruz Kendimize varan yolları unutuyor, o yollardan çok az yürüyoruz Kendimizden dışarı durdukça içimiz terkedilmiş bir şey oluyor, hayat içimizden düşüyor; pas tutuyor içimizi, rutubet basıyor Bir hayatı olmayan içlerle birbirimize gider oluyor, hayatsız kalıyoruz; sözsüz

Hayır, o kadar birbirimize gelmemiz, birbirimizde eğleşip birlikte dışarı çıkmamız hayra alamet değil! Çünkü o kadar birbirimizde kalıyoruz ki, kendimize dönemiyoruz

Son zamanlarda bunu mu fark ettim, bilmiyorum Bu yüzden mi ’biz’den daha sık düşmeye başladım, merak ediyorumBildiğim, şimdilerde sıklıkla ’biz’den düşüyor oluşum Görüyorsunuz işte, düşüyorum; kendime (D)üşüyorum, düş(tüm)!


Nihat Dağlı