sumeyye
Wed 9 March 2011, 11:49 am GMT +0200
E- DÜŞMAN ARAZÎSİNİN HUKUKÎ DURUMU
Müslümanların bir toprağı elde edişleri 3 yoldan biriyledir.
Şöyle ki:
a) Arazî, düşmanı esir almak, zorla çıkarmak, öldürmek, savaş yolu île güç ve kuvvet kullanmakla elde edilir.
Bu şekilde elde edilen arazînin hukukî hükümleri hakkında ihtilâf vardır. Şafiî, buraları ganîmet kabul etmekte ve savaşçılara dağıtılır demektedir. Savaşçılardan hissesini almayanlar varsa veya hepsi birden hisselerinden vaz geçerlerse müslümanların ihtiyaçlarına vakfedilir. İmam Mâlik'e göre: Bu yolla elde edilen arazî müslümanların vakıf arazîsi olur, bu bakımdan taksimi doğru değildir. Ebû Hanîfe'ye göre: Halîfe serbesttir. Dilerse savaşçılara arazîyi taksim eder, arazî öşür Arazî olur. Dilerse arazîyi eski sahiplerine geri verir, fakat arazîden haraç vergisi alır. Bu durumda arazî Haraç Arazî hükmünü alır. Müşrikler de zımmî olurlar. Dilerse müslüman topluluğu için vakfeder. Bu takdirde arazi üzerinde yaşıyan müslüman olsun, müşrik olsun arazî İslâm ülkesine dahildir. Vakıf haline konulan arazînin işlenmesi müşriklere verilmez. Bu, orasının dâr-ı harb sayılmaması içindir.
b) Düşmanın müslümanlar dan korkmaları sebebiyle bırakıp, gittikleri ve müslümanların kolayca savaşmaksı-
zın elde ettikleri arazi: Böyle bir istilâ sonucu elde edilen arazî vakıf arazî olur. Bir görüşe göre de: Halîfe açıkça vakıf yapmadıkça vakıf arazî olamaz. Haraç vergisi kor. Bu vergiyi arazîyi işleyen müsîüman veya gayr-i müslimden alır. Müslüman arazîyi işliyorsa ayrıca mahsulü için öşür de verir. İstilâ zamanı ağaçlarda meyve ve hububat varsa bunlar arazîye bağlı olarak vakıf olur. Öşür alınmaz. Ammenin işine harcanır. Halîfe arazîyi vergilendirmede, ağaçlı arazîyi şahsa vermede serbesttir. Dilerse, haraç vergisi kor, dilerse meyvelere ve hububata belirli nisbetlerle hazînenin ortaklığını şart koşar, dilerse, meyve ve hububattan öşür vergileri alır, dilerse arazî için haraç vergisi, mahsul için ise öşür vergisi kor. Ebû Hanîfe'ye göre: Öşür ve haraç ikisi bir arazîde birleşmez. Haraç vergisi konunca Öşür vergisi ortadan kalkar. İstilâ suretiyle elde edilen arazi İslâm ülkesinin olmuştur. Dolayısla bu toprakları satmak, doğru değildir. Fakat arazide yetişen meyve ve hububat, ağaçlar satılabilir.
c) Anlaşma yoluyla müslümanların bir arazîyi elde etmeleri: Burada müslümanlar arazîyi düşman elinde bırakır, haraç vergisini ödemelerini şart koşarlar. Bu gruba giren arazî 2 kısımdır.
aa) Düşman tarafı ile, arazînin mülkiyetinin müslümanlara kalması şartıyla yapılan anlaşma sonucu, arazîyi düşmana bırakmadır. Anlaşma ile düşmanın müslümanlara mülkiyetini bıraktıkları bu topraklar vakıf arazî statüsüne girer, İslâm ülkelerinden sayılır. Arazînin rehnedilmesi, satılması doğru değildir, hukuken hükümsüzdür. Haraç, ücret sayılır. Müslüman olmalarıyla haraç vergisi düşmez. Arazînin haracı alınır. Arazî nıüslümana da intikâl etse haraç yine alınır. Sulh anlaşması sonucu bu yerlerin sahipleri, anlaşmalı kimselerden olurlar. Her ne kadar şahısları için cizye verseler de, anlaşmalı kimselerden sayılmaları en uygun olandır. Cizyeyi vermezlerse vermeleri için zorlanamazlar. Muayyen bir süre için cizyeyi vermeyi kabul ederlerse, o süre içinde onlardan cizye alınır. Süre hiç zikredilmemişse en az 4 aydır, 1 seneyi de geçemezler. 4 ay ile 1 sene arasındaki cizye miktarlarında iki durum vardır. Ya 4 aya ya da 1 seneye karar verilir. Bu sürelerin sonunda cizyeleri ödemeleri gerekir.
bb) Arazî sahipleriyle anlaşılır, haraç vergisi konur, bu vergileri öderler. Verilen bu haraç vergisi cizye hükmündedir. Arazî sahibi, gayr-i müslim, müsîüman olunca haraç da kalkar, fakat toprakları İslâm ülkesi olmaz. Anlaşmalı ülke (Dâr-ı Ahd) olur. Arazîyi satar veya rehnedebilirler. Arazî bir müslümana geçerse haraç vergisi alınmaz. Anlaşma ile bu topraklarda kalmayı kabul etmiş olurlar. Cizye (baş vergisi) de alınmaz. Çünkü İslâm ülkesinde değildir. Ebû Hanîfe'ye göre: Anlaşma ile ülkeler İslâm ülkesi olur. Kendileri de zınımî sayılırlar, cizye alınır. Haracın alınması hususu iki tarafça kararlaştırıldıktan sonra karşı taraf anlaşmayı bozarsa, haklarında uygulanacak hüküm hakkında ihtilâf mevcuttur. Şafiî'ye göre: Toprakları müslümanların elinde ise anlaşma hükümleri bakîdir. Topraklarına müslümanlar sahip değilseler ülkeleri düşman ülkesi sayılır ve anlaşmayı bozmuş kabul edilirler. Ebû Hanîfe'ye göre: Ülkelerinde müsîüman varsa, veya anlaşmalı arazî ile düşman ülkesi arasında bir İslâm ülkesi toprağı bulunuyorsa, anlaşmalıların toprağı da İslâm ülkesi hükmündedir. Haklarında, taşkınlık çıkaranlar hakkındaki hükümler uygulanır. Aralarında müsîüman bir gurup yoksa veya Ülkeleriyle düşman ülkesi arasında bir İslâm ülkesi toprağı mevcut değilse o zaman ülkeleri harp ülkesi sayılır. Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre: Her iki durumda da ülkeleri düşman ülkesidir.[136]
[136] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 261-263.