Sevdacık
Fri 16 July 2010, 09:04 pm GMT +0200
BİR ALLAH DOSTU anlatıyor:
"Kur'an'ın, 'Öyle kişiler vardır ki, ne bir ticaret, ne bir alışveriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyamaz' ayetinin manasını hacda gözlerimle gördüm.
"Baktım ki, bir derviş Kabe'ye yaslanmış Allah'ı anıyor. Ama sadece dili 'Allah, Allah' diyor. Kalp buna katılmıyor. Bir başkasını gördüm, bir seyyar satıcı... Etrafı müşterilerle dolu... Onlara mal veriyor, onlardan para alıyor. Kalbine baktım, kalbi 'Allah, Allah' diye zikrediyor."
Dünyaya çalışma yönüyle değil, kalben terk etmek lazımdır. Mevlana bunu şöyle ifade eder:
"Sular geminin altında olursa onu yüzdürür, ama içine dolarsa onu batırır."
İşte, dünya da böyledir. İnsan dünyayı kalbine koymadıktan sonra, meşru dünya işleriyle meşguliyetinde bir zarar yoktur.
Bazı büyük zatlar, dünyayı o kadar ehemmiyetsiz görmüşler ki, "Dünya ne ki, zühdü olsun?" demişler. Yerdeki beş kuruşu almaya insan tenezzül etmediği gibi, büyük zatlar dünyaya beş para ehemmiyet vermemişler.
İnsan uçakla yükseldiği zaman, yerde iken peşinden koştuğu ev, araba gibi şeyler gittikçe küçülür. O koca apartmanlar kibrit kutuları gibi, o lüks arabalar oyuncak arabalar gibi kalır.
Biraz daha yükseldiğinde ise bunlar tümüyle gözden kaybolur.
Onun gibi maneviyatta yükselenlerin nazarında dünya önemsiz görülmüş, onun saltanatına aldanmamışlardır